TTB Başkanı Fincancı: İnsanların aşı yaptırmasını beklemek yerine, devlet yurttaşın ayağına gidip aşı yapmalı

TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, salgında aşılamanın yetersiz olduğunu ve kış aylarında büyük bir riskle karşılaşılacağını belirterek, "Bilimsel ve gerçek manada filyasyon yapılmadan tek başına PCR testi, bulaşı önlemenin çözümü değildir. Aşısızları PCR testine göndermek yerine aşısızlara aşı yapılmasını çeşitli yöntemlerle teşvik etmek gerekir. Artık insanların aşı yaptırmasını beklemek yerine, devlet yurttaşın ayağına giderek aşı yapmalıdır" dedi.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, salgında aşılamanın yetersiz olduğunu ve kış aylarında büyük bir riskle karşılaşılacağını belirterek, "Bilimsel ve gerçek manada filyasyon yapılmadan tek başına PCR testi, bulaşı önlemenin çözümü değildir. Aşısızları PCR testine göndermek yerine aşısızlara aşı yapılmasını çeşitli yöntemlerle teşvik etmek gerekir. Artık insanların aşı yaptırmasını beklemek yerine, devlet yurttaşın ayağına giderek aşı yapmalıdır" dedi.

Ege bölgesi tabip odaları, pandemide gelinen süreç ve aşılama konularını değerlendirmek için İzmir'de bir araya geldi. İzmir Tabip Odası’nın ev sahipliğinde yapılan toplantıya, TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı, Denizli Tabip Odası Başkan Hakan Erbay, Antalya Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Nursel Şahin, Aydın Tabip Odası Başkan Adalet Çıbık, Muğla Tabip Odası Başkanı Cafer Şahin, Çanakkale Tabip Odası Başkanı Güleda Erensoy ve Manisa Tabip Odası Başkanı Peyker Temiz'in ve çok sayıda hekim katıldı.

SONBAHARA DİKKAT

İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı, salgında dördüncü pikin yaşandığını, vaka sayılarında temmuz ayına göre 4-5 kat artış olduğunu belirtirken, "Başından beri yönetilemeyen pandeminin faturasını, tüm ülke vatandaşlarımız ile birlikte sağlık çalışanlarımız ağır biçimde ödemekte. Toplumsal bağışıklık seviyelerinden oldukça uzaktayız. 2 doz yapılma oranına baktığımızda yüzde 50'lere bile ulaşmış değil. Yaklaşan bir sonbahar, giderek artan kaygıları beraberinde getirmekte" dedi.

"VALİ BEY ACİL SERVİSLERİ GÖRMÜŞ MÜ"

İzmir'de de vaka sayılarında ciddi artış olduğunu vurgulayan Çamlı, bakanlığın verileri sakladığını ileri sürdü. Çamlı, İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger’in "hastanelerde yoğunluk olmadığı" yönündeki açıklamalarını da eleştirerek şunları söyledi:

"Vali Bey, o salgının pik yaptığı dönemlerde acillerde sedyelerin üzerinde ya da ambulanslarda yoğun bakım bekleyen ve ancak bir kişinin vefat etmesiyle boşalan yatakları görmüş mü? Benim söylediğim yoğun bakım doluluğu, Covid için ayrılan yoğun bakımlar. Mevcutlar dolmuş durumda. Akşamları arkadaşlarımdan ‘yoğun bakım için yer arıyoruz’ şeklinde mesajlar alıyorum. Şunu da biliyorum. İlla tıka basa dolması, sistemin çökmesi mi gerekiyor? Sokaklarda, sedyelerde, ambulanslarda insanların yoğun bakım beklemesini mi yaşamamız gerekiyor birtakım tedbirler için? Şu anda uyarıyoruz. Vaka sayıları artıyor. Tepecik Hastanesi’nde de yoğun bakımlar doldu. Yeni pandemi servisleri açılmaya başlandığını biliyorum. Katip Çelebi ve Dokuz Eylül’de de durum aynı. Katip Çelebi Hastanesi için bir mesaj aldım. 5 Covid servisi, 3 yoğun bakım servisi şu an dolu. An itibariyle bir Covid servisi daha açılmış. Onda da 1-2 kişilik yer kalmış."

FİNCANCI: "YOĞUN BAKIMLAR DOLU"

TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı ise hazırladıkları basın metnini okudu. Geçen ağustos ayının, salgının başından beri ölümlerin en fazla gerçekleştiği 4'ncü ay olduğunu vurgulayan Fincancı, "Servisler, yoğun bakımlar dolu; hastalarımız acil servislerde yine yer bekliyor. Sağlık Bakanlığı bizlerle ve toplum ile dalga geçercesine her gün 250’den fazla ölümün olduğu bu günlerde, ‘haritada kırmızı il kalmadı’ diyerek yalancı bir başarı hikayesi anlatıyor. Gerçek bilgileri gizleyerek, başarı algısı yaratmaya çalışıyor" dedi.

"FİLYASON NEREDEYSE HİÇ YOK"

Fincancı, şöyle devam etti:

"Etkili dozda aşılama sayılarımız çok düşük olmasına rağmen Sağlık Bakanlığı’nın henüz etkin bir aşılama programı ve kampanyası yapmamakta ısrarı sürdürüyor. 18'inci ayına gelmemize rağmen umumi hıfzıssıhha kanununda salgında herkese aşı yapılmasına dair yasal düzenleme yapılmamıştır. Salgının durdurulabilmesi için elimizde yeterli bilimsel bilgi olmasına rağmen bilimdışı aç-kapa yöntemleri ile adeta toplum hastalığa mahkum ediliyor. En temel salgın kontrol yöntemi, yani filyasyon neredeyse hiç yapılmıyor. Aşılama oranlarının düşük olması, temaslı tespit ve takibinin yapılmaması ve hasta olanların toplumdan ayrı tutulamaması sonucu bugün ölümlerin en fazla gerçekleştiği aylardan birini yaşıyoruz. Bu hatalar ile birlikte özellikle Ege ve Akdeniz bölgesinde turizm ekonomisi uğruna toplumsal hareketliliğin, kısmi önlemlerin de kaldırılması sonrası kontrolsüz arttığını ve özellikle Delta varyant oranlarında ciddi artışlar yaşandığına tanıklık ediyoruz. Tüm bu yönetememe krizi, sonbaharda beklenen olası yükseliş ile hem daha erken hem de daha ağır bir tablo ile karşılaşmamıza yol açmıştır. Üstelik 18 aydır Covid-19 hastalığı dışındaki sağlık hizmetlerinin aksaması ile toplum sağlığı, tüm bu yükle birlikte sağlık çalışanı sağlığı da ciddi risk altındadır. Zaten mevcut durumda hekimlerin özlük haklarına yönelik saldırılar, kötü çalışma koşulları, iş barışını bozan yönetmelikler, ekonomik kayıplar hekimlerin tükenmişliğini arttırarak istifa, emeklilik, kamudan uzaklaşmalarına ve hekim göçüne neden olmaktadır."

"PCR TESTİ BORSASI OLUŞABİLİR"

6 Eylül itibariyle başlayacak yüz yüze eğitim öncesinde okullarda gerekli önlemlerin alınmadığına dikkat çeken Fincancı, "Çok uzun süredir okullar için alınacak önlemleri paylaşmamıza ve bunun için yeterli süre olmasına rağmen bu yönde bir çalışma yapılmamakta, genelgeler ile salgın yönetilmek istenmektedir. Fiziki şartlarda düzenlemeler yapmayan, aşılama için önlemler almayan Bakanlık, yalnızca PCR testi şartı getirmiştir. PCR hem çok daha pahalı hem de sağlık çalışanlarının, laboratuvarların iş yükünü arttıracak, PCR testi borsası oluşturabilecek bir tercih olmuştur. Bilimsel ve gerçek manada filyasyon yapılmadan tek başına PCR testi, bulaşı önlemenin çözümü değildir. Aşısızları PCR testine göndermek yerine aşısızlara aşı yapılmasını çeşitli yöntemlerle teşvik etmek gerekir. Artık insanların aşı yaptırmasını beklemek yerine, devlet yurttaşın ayağına giderek aşı yapmalıdır" dedi.

ÖNLEMLERİ SIRALADI

Şebnem Korur Fincancı, salgına yönelik şu önlemlerin alınmasını istedi:

-“Kapalı ortamlarda kalma süreleri sınırlanmalı, ortamların havalandırılması için gereken önlemler alınmalıdır.
-AVM, sinema, tiyatro, toplu taşıma araçları, tüm kapalı mekanlara girişler için gerekli bilimsel önlem ve sınırlamalar Sağlık Bakanlığı tarafından hızla alınmalıdır.
-Salgının yoğun olduğu illere özel tedbirler uygulanmalı, sosyal hareketlilik azaltılmalıdır.
-Maske-mesafe-temizliğin salgınla mücadeledeki hayati önemi unutulmamalıdır.
-Toplumun en az yüzde 85’inin en kısa sürede etkili doz aşılanması yapılmalıdır. Açıklanan aşılama oranlarında yalnız 18 yaş üstüne yer verilmesi, kayıtsız olarak ülkemizde yaşamak zorunda kalan mülteci/sığınmacı ve göçmenlerin yok sayılması tablonun olduğundan iyi görünmesine yol açmakta, aşılanma hızının gerçekçi biçimde değerlendirilmesini engellemektedir. Aşılama için 18 yaş altının ve kayıt dışı nüfusun da göz önünde bulundurulması zorunludur.
-Sağlık Bakanlığı, başta TTB ve tabip odaları olmak üzere tüm sağlık meslek örgütleri ile birlikte çalışma yöntemini geliştirmeli; toplum güven ve dayanışmasını sağlamak için süreci şeffaf yürütmelidir."

Toplantıda, diğer oda başkanları da kentlerindeki salgınla ilgili durumu ve görüşlerini dile getirdi. (ANKA)

Sağlık Haberleri