MÜHDAN SAĞLAM
Merkez Bankası (MB) Para Politikası Kurulu, bugün (26 Mayıs) bir araya gelerek beklenen faiz kararını açıkladı. MB, politika faizini yüzde 14’te sabit tutmayı tercih etti. Bununla beraber yapılan açıklama da karar kadar ilginç.
"Etkisi artarak sürmekte olan jeopolitik riskler, küresel ve bölgesel iktisadi faaliyet üzerindeki aşağı yönlü riskleri canlı tutmakta ve belirsizliklerin artmasına yol açmaktadır. Küresel gıda güvenliğindeki ticaret yasakları ile artan belirsizlikler, emtia fiyatlarındaki yüksek seyir, temel gıda ve enerji başta olmak üzere bazı sektörlerdeki arz kısıtlarının daha da belirgin hale gelmesi ve taşımacılık maliyetlerindeki yüksek seviye uluslararası ölçekte üretici ve tüketici fiyatlarının artmasına yol açmaktadır. Yüksek küresel enflasyonun, enflasyon beklentileri ve uluslararası finansal piyasalar üzerindeki etkileri yakından izlenmektedir."
Bu açıklamayı okuduğunuzda bu sebeple faiz artışına gidilmiştir cümlesinin gelmesini bekliyorsunuz, ancak öyle olmuyor.
"Enflasyonda gözlenen yükselişte; jeopolitik gelişmelerin yol açtığı enerji maliyeti artışları, ekonomik temellerden uzak fiyatlama oluşumlarının geçici etkileri, küresel enerji, gıda ve tarımsal emtia fiyatlarındaki artışların oluşturduğu güçlü negatif arz şokları etkili olmaya devam etmektedir. Kurul, sürdürülebilir fiyat istikrarı ve finansal istikrarın tesisi için atılan ve güçlendirilerek sürdürülmekte olan adımlar ile birlikte, küresel barış ortamının yeniden tesis edilmesi ve enflasyonda baz etkilerinin de ortadan kalkmasıyla dezenflasyonist sürecin başlayacağını öngörmektedir."
Yani MB diyor ki Ukrayna Savaşı nedeniyle küresel piyasada bir çalkantı var. Enerjiden buğdaya uzanacak şekilde ciddi bir enflasyon yaşanıyor. Dahası gıda krizine atıfla tarım arzında sorun olduğunu söylüyor.
Çok da doğru ifadeler bunlar. Peki burada atılması gereken adım nedir? diye sorulduğunda MB şöyle söylüyor: Eğer Ukrayna Savaşı biterse enflasyon düşer. O halde enflasyon savaşın bitmesine bağlıysa Para Politikası Kurulu niye faize karar veriyor, böyle bir kurul neden var? Tüm Türkiye olarak gidip Putin’i ikna etsek daha etkili olmaz mı?
ALINAN KARAR NE ANLAMA GELİYOR?
Merkez Bankası’nın açıklamasındaki tespitleri doğru. Hem küresel riskler hem de artan emtia fiyatları vurgusu yerinde. Açıklama aslında dinamikler nedeniyle akaryakıt başta olmak üzere fiyat artışının devam edeceğini bir anlamda kabul ediyor. Buna karşın temel görevi fiyat istikrarı, enflasyonla mücadele olan, MB, buna dönük bir tedbir almaya gerek görmüyor.
Enflasyonun resmi verilere göre dahi yüzde 70 olması, kendisinin bu hafta yayınladığı raporda açıkça belirttiği gibi konut fiyatlarının geçen yıla nazaran yüzde 110 artmış olması MB için yeterli sebep değil. Dahası bir önceki aydan farklı olarak KKM gibi araçlarla belli bir süre kontrol altında tutulan kurun da yeniden ivlenmesi. Örneğin MB kararının ardından güne 16.30 seviyelerinden başlayan dolar kuru 16.46’ya kadar çıktı. Geçtiğimiz hafta “dolar 15.5’i geçiyor geçmek üzere” derken yalnızca bir haftada kur 15.5’den 16.5’ye geliyorsa ve MB bunu izlemekle yetineceğini söylüyorsa para politikası ayağında ciddi bir sıkıntı ve zor günler bizi bekliyor demektir.
ÜÇ HANELİ ENFLASYON KAPIDA
Ekonomist Mustafa Sönmez, Kısa Dalga için yaptığı değerlendirmesinde benzer bir kaygı taşıdığını dile getiriyor ve şunu söylüyor:
"Bu saatten sonra yüzde 14 faizle ile yüzde 70 enflasyonun arasını kapatmak mümkün değil. MB’nin seçim olana kadar benzer bir zeminde hareket etmesinin muhtemel. Temmuz ayında üç haneli hiper enflasyonla karşılaşabiliriz."
Enflasyon, ithalat ve hammadde talebi dikkatte alındığında dolar kurunun seyrinden hızla etkilenebiliyor. Göreli olarak nisan ayında kur belirli bir istikrarda kaldığı halde nisan enflasyonunun yüzde 70'e gelmiş olması mayıs ve hazirana dönük korkuyu perçinliyor.
Mayıs ayında kahveden çaya, benzinden otomobile pek çok kalemde yüzde 40 üzerinden fiyat artışları yaşandı, yaşanıyor. Buna bir de neredeyse bir ay öncesine 1.5 lira değer kazanan doların yarattığı baskı eklendi ve banka sessiz kalmayı tercih etti. İşte bu durum enflasyonun basitçe yüzde 100 olması değil, kısa sürede yüzde 120 gibi oranlara çıkabileceğini gösteriyor.
YENİ BAŞ AĞRISI: KÜÇÜLME VE İŞSİZLİK
Enflasyonda yaşanan bu artış üretici fiyatları üzerinde baskıyı artıyor. Yani üretim sektöründe hızla artan bir maliyet var. Bununla beraber ücretler hızla eridiği için alım gücündeki erimeye, talep cephesinde ciddi gerilemeye gebe.
Enflasyondaki bu tartış ve ücretlerin erimesi asgari ücrete yeni bir zaman talebini beraberinde getirirken özel sektörde toplu sözleşmeye bağlı olan çoğu kurum ve şirkette maaşların enflasyon oranı ya da ona yakın bir oranda artışı dillendiriliyor.
Bu noktada hangi işveren örneğin 10 bin lira alan çalışanına temmuzda 20 bin lira verir, bu zammı yapar mı? Yapamadığında çalışanlar ya işsiz kalmayı göze alacak ya da zaten geçinemediği ücrete, düşük zamma razı gelerek ölümdense sıtmaya razı olacak. Ancak her işletme aynı koşullara bağlı değil, alım gücünün düşmesi, ücret artışlarının yapılmaması bir döngü demek. İşçi ücreti artmadığı için mal ve hizmet satın alamayacak, o bunu alamadığı için üreticiler mallarını satamayacak. Bu döngü bir süre sonra iflasları ve kapanmaları beraberinde getirerek işsizlikte ciddi bir artışa neden olacak.
Özetlemek gerekirse MB’nin faiz kararı ve yaptığı açıklama hali hazırda yaşanan krizi tırmandırma potansiyeline sahip. Enflasyonda üç haneli hiper enflasyon günleri kapımızı çalmaya hazırlanırken, kısa süre sonra buna işsizlik, evsizlik ve iflaslar eklenecek. Bu noktada ister istemez şu sorular akla geliyor: Örneğin ne olduğunda, enflasyon ve kur kaça çıktığında faiz artışına gidilecek? Gidilebilecek mi? Eğer Türkiye ekonomisinin kaderi Ukrayna Savaşı’nın gidişatında barış ihtimaline bu kadar bağlıysa Türkiye’de ekonomi kurumları ve Merkez Bankası neden var?