İsrail Devlet Başkanı Isaac Herzog, yaklaşık 14 yıllık bir aranın ardından ikili ilişkilerde yeni bir safya açmak üzere Çarşamba günü iki günlük bir ziyaret için Türkiye'ye gidiyor. 2008 yılından bu yana gergin bir dönem geçiren Türkiye ve İsrail,Avrupa'nın doğusunda yaşanan yeni zorlukların gölgesinde ilişkilerini normalleştirmeye çalışacak.
İsrail'in Aralık 2008'de Gazze Şeridi'ne yönelik başlattığı Dökme Kurşun Harekatı, Türkiye-İsrail ilişkilerinde yaşanan krizin tetikleyicisi olmuştu. Ankara, 22 Aralık 2008'de dönemin İsrail Başbakanı Ehud Olmert'i ağırlamış, Olmert ile dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın görüşmesinde, Türkiye'nin İsrail ve Suriye arasındaki arabuluculuğu ile ilgili önemli mesafeler alınmıştı. Ancak bu ziyaretten beş gün sonra İsrail, Gazze'yi bombalamaya başladı. Erdoğan'ın Olmert'in kendisini Ankara'da bu konuda bilgilendirmemesine gösterdiği sert tepki ise iki ülkeyi yıllar süren bir gerginliğe sürükledi.
İki ülke de arabulucu olmak istiyor
Herzog'un ziyareti bu sefer Gazze'nin değil, Ukrayna'daki savaşın gölgesinde gerçekleşiyor. Ancak Ukrayna, iki ülke arasında bir sorun yaratmıyor. Aksine Ukrayna krizine ilişkin Herzog ve Erdoğan'dan gelen mesajlar benzer. Çatışmaların sona erdirilmesine yönelik çağrılar yapan Herzog ve Erdoğan, aynı zamanda krize arabuluculuk yapmaya da aday.
Her iki ülkenin de Rusya konusunda çok temkinli olduğunu söyleyen Kudüs Güvenlik ve Strateji Merkezi'nden (JISS) Dr. Hay Eytan Cohen Yanarocak, Türkiye ve İsrail'in Rusya ile ilişkilerine dikkat çekiyor. Yanarocak, Türkiye'nin Rusya ile ilişkilerinde turizm, ihracat, NATO, Karadeniz ve Suriye gibi konuların önem taşıdığına işaret ediyor. İsrail'in de Suriye'de İran ve Tahran'a bağlı terör unsurlarına düzenlediği saldırıların zarar görmemesini istemediğini belirtiyor.
Yanarocak, "Gerek İsrail'in gerekse de Türkiye'nin batı kampında olmaları ancak buna karşın Rusya'ya karşı yaptırım uygulamamaları bu ülkelerin arabulucu olmalarının yolunu açıyor" diyor.
"Güven tesis edilmesi gerekiyor"
Ancak Herzog ve Erdoğan'ın Ukrayna konusunda ortak tutum benimsemesi yeni bir sayfa açılması için tek başına yeterli değil. Zaman içinde kaybedilen güvenin tesisi için hem Türkiye hem de İsrail'in atması gereken adımlar ve yapması gereken fedakarlıklar var.
DW Türkçe'ye ziyareti değerlendiren Türkiye'nin emekli Tel Aviv Büyükelçisi Namık Tan, Herzog'un İsrail devlet sisteminde "sembolik" önemi olsa da koalisyonu oluşturan iki büyük partinin liderleri Başbakan Naftali Bennett ve Dışişleri Bakanı Yair Lapid'in de bu ziyareti desteklediğine işaret ediyor. Tan'a göre bu, İsrail'in ilişkileri tekrar rayına oturtmaya arzulu olduğunun işareti.
Yanarocak da Herzog'un siyasi olarak hiçbir sorumluluğu bulunmadığını hatırlatarak iki ülke arasındaki ortak projelerin daha verimli bir düzleme oturtulması için Erdoğan ile Bennett arasında aracı olmaksızın bir diyalog başlatılması ve kişisel bazda güven tesis edilmesi gerektiğini belirtiyor. Yanarocak, İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkinin devlet başkanı düzeyinde olmasının ikili ilişkilerin geleceği açısından umut verici olsa da ilişkilerin hala kırılgan bir zeminde geliştiği kanısında.
İki ülke arasındaki güven krizinin başlıca nedeni, Türk hükümetinin Hamas'a yakın duran tavrıydı. İsrail, Müslüman Kardeşler'in uzantısı olan Hamas'ı bir terör örgütü olarak görürken Türkiye ise Hamas'la iyi ilişkiler içinde. Çok sayıda Hamas mensubu da Türkiye'de bulunuyor. İsrail, Türkiye'nin Hamas'la ilişkilerini kesmesini istiyor.
Eski Büyükelçi Tan, İsrail'in Hamas mensuplarının Türkiye'den çıkarılması konusunda ısrarlı talebi olduğunu hatırlatıyor. Tan, "Karşılıklı beklentiler mevcut. Bunlar ne ölçüde karşılanabilecektir, bilmiyoruz. Türkiye'nin de Filistin meselesinin çözüm sürecine yeniden ve etkin şekilde dahil olma talebi var" diyor.
Her iki taraf da temkinli
Beklentilerin yüksek olması nedeniylehem Türkiye hem de İsrail'in temkinli hareket etmesi bekleniyor. Bu ihtiyatlılık halinin İsrail tarafında daha çok hissedildiği de gözlemlenebiliyor. Yanarocak, iki ülkenin de temkinli ilerleyeceğini çünkü karşılıklı güvenin ardı ardına gelen krizler yüzünden oldukça erozyona uğradığını belirterek İsrail'in tutumunu şöyle açıklıyor:
"Türkiye'nin Filistin yanlısı dış politikası nedeniyle İsrail geçtiğimiz on yılda Yunanistan ve Kıbrıs ile oldukça sıkı bir ittifakın içine girdi. İsrail, Türkiye ile yapacağı kırılgan bir normalleşmenin Yunanistan ve Kıbrıs ile olan stratejik ilişkilerine zarar vermesine izin vermeyecek. Bu yüzden kanımca İsrail, Türkiye'ye nazaran bu normalleşmeye daha da temkinli yaklaşıyor."
İki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler
Öte yandan Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasi yalnızlıktan kurtulmak çaba gösterdiğine dikkat çeken Tan, Ankara'da dış politikada "pragmatik adımlara" yönelim olduğuna işaret ediyor. Türkiye'nin ekonomik sorunları da Ankara'yı pragmatizme yönlendiren bir neden.
İsrail, tüm diplomatik krizlere rağmen Türkiye'nin hala önemli bir dış ticaret ortağı. Türkiye ve İsrail arasındaki ticarette 2021 yılında da bir rekor kırıldı. İki ülke arasındaki ticaret hacmi 8,1 milyar dolara yükseldi. Nitekim Herzog'un ziyaretinde yeni dönemde iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin daha da artırılması konuşulacak. Ayrıca enerji alanında da işbirliğinin artırılmasına yönelik adımların da ele alınması bekleniyor.
Doğu Akdeniz'de işbirliğine mi?
Herzog, Türkiye ziyareti öncesinde Yunanistan ve Kıbrıs'a da giderek temaslarda bulunmuştu. Herzog bu adımıyla Türkiye ile ilişkilerde düzelme sağlanmasının bu iki ülkeyle son yıllarda kurulan olan yakın ilişkinin pahasına olmayacağı mesajı verdi.
Büyükelçi Tan'a göre Türkiye ile İsrail'in Doğu Akdeniz'deki çıkarları aslında örtüşüyor, ancak Türkiye'nin son yıllarda izlediği dış politika karşısında diğer ülkelerin cepheleşmesine ve her konuda Türkiye'ye muhalif bir çizgi takip etmelerine yol açtı.
Tan, Doğu Akdeniz'deki kaynakların da bu konulardan biri olduğunu belirterek "Süreç iyi yönetilirse, Doğu Akdeniz'deki deniz yetki alanlarının ortak çıkarlar zeminde tespiti ve doğal kaynakların ortak projeler çerçevesinde işletilmesi mümkün hale gelebilir" diyor.
Doğu Akdeniz'deki gazın Avrupa'ya taşınmasını amaçlayıp Türkiye'yi baypas eden EastMed projesi bir süre önce ABD'nin de desteğini çekmesiyle rafa kaldırılmıştı. Yanarocak, "Türkiye'siz Doğu Akdeniz doğalgaz boru hattı (EastMed) nasıl yapılamıyorsa bence Kıbrıs ve Yunanistan olmadan da yapılamaz" diyerek idealist bir yaklaşım olarak tüm Doğu Akdeniz ülkelerinin bir araya gelip, egemenlik haklarını bir kenara bırakarak tartışmalı doğalgaz parsellerinin lisanslarını ortak bir şekilde düzenlemeleri ve salt doğalgaz gelirlerine odaklanmalarını öneriyor.
Karşılıklı hangi adımlar atılabilir?
İki ülke ilişkilerinin normalleşmesinin ilk adımlarından birisinin karşılıklı büyükelçi atanması olması bekleniyor. Bunun için bir süredir görüşmeler yapılıyor ve bazı isimler konuşuluyor.
Ankara tarafından son yıllarda bazı başkentler için tercih edilen kariyer dışı büyükelçi uygulamasının Tel Aviv için de yapılma ihtimali İsrail tarafından istenen bir durum değil.
Büyükelçi Tan da bu konuda şunları kaydediyor:
"Bence burada tarafların birbirlerini rahatsız edebilecek siyasi isimleri seçmekten kaçınması, yeni süreci kariyer diplomatlarıyla başlatması yerinde olur. İdeolojik, siyasi bir ismin seçilmesi daha ilk günlerde gereksiz tartışmaları tetikleyerek deyim yerindeyse en baştan sürecin tadını kaçıracaktır."
İç politika gölgesi düşecek mi?
Normalleşme sürecinin en hassas noktalarından birisi olarak ise iç politika etkisi gösteriliyor. "Her iki ülkenin de dış politikalarını iç siyasetin boyunduruğundan kurtarmaları ve duygusal söylemlerden kaçınmaları gerekir" diyen Tan, bunun sürecin olumlu ilerlemesi için önemli olduğunu söylüyor.
Yanarocak ise İsrail'deki hükümet değişikliğinin iyi bir fırsat olduğunu söyleyerek "Bu normalizasyonun meyve verebilmesi için her iki tarafın da ikili ilişkileri iç politikaya alet etmemesi gerekiyor" şeklinde konuşuyor.
"Türkiye'deki siyasi söylemler, İsrail'in gayrı meşrulaştırılması ve Yahudi düşmanlığının sıradanlaştırılmasını" önemli sorunlar olarak gören Yanarocak, "Kimi siyasilerin ve özellikle de iktidara yakın kimi basın organlarının bu söylemlerine son vermeleri de İsrail'in beklediği ve yakından takip ettiği bir diğer konu" diye konuşuyor.
Gülsen Solaker
© Deutsche Welle Türkçe