Pelin Ünker
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı 2023 yılına ait Hava Kalitesi İzleme Raporu'nu açıkladı.
Rapora göre Türkiye'de ölçüm yapılan istasyonların yarıdan fazlasında partikül madde kirleticisi (PM10) için ulusal limit değer aşıldı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) limit değeri açısından ise hava kalitesi iyi olan sadece 7 istasyon bulunuyor.
Bakanlığın verileri hava kalitesinde alarm zillerinin çaldığını gösterse de durum bundan da kötü olabilir.
Rapora göre mevcut 20 istasyonda hiç PM10 ölçümü yapılmazken, çalıştırılan istasyonların dörtte birinden yüzde 90'ın altında veri alındı. Hangi istasyonun kaç gün çalıştırıldığı ise bilinmiyor.
Partikül madde nedir?
Partiküler maddenin esas kaynakları fabrikalar, enerji tesisleri, yakma tesisleri, inşaat faaliyetleri, yangınlar ve rüzgâr olarak sıralanıyor. Partiküllerin boyutu aerodinamik çapları 2,5 mikrometreden (μm) küçük olanlar PM2,5 ve 10 mikrometreden küçük olanlar PM10 olarak tanımlanırken, bu partiküller solunum sisteminde depolanabiliyor.
Türkiye'de PM10 için yıllık ortalama limit değer bir metreküpte 40 mikrogram (µg m-3) iken Dünya Sağlık Örgütü'ne göre bu değer 15.
Dünya Sağlık Örgütü, PM2,5 için ise yıllık ortalama metreküpte 5 mikrogram limit değer belirlerken, Türkiye'de bu partikül madde için Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği'nde belirlenen herhangi bir ulusal limit bulunmuyor.
Kahramanmaraş en kirli havaya sahip
Çevre, Şehirlik ve İklim Değişikliği Bakanlığının Hava Kalitesi İzleme Raporu'na göre PM10 ölçülen 324 istasyonun 20'sinden veri alınamazken kalan 304 istasyonun 157'sinde yıllık ulusal limit değer aşıldı. 76 istasyondan ise yüzde 90'ın altında veri alınabildi.
Geçen yılın PM10 ölçümlerine göre Türkiye'de havası en kirli illerin başında metreküpte 125 mikrogram ortalama değerle Kahramanmaraş geliyor.
Rapora göre Kahramanmaraş Kent Meydanı'nı, İstanbul-Göztepe (116), Hatay-İskenderun Merkez (96), Malatya, Iğdır ve Konya-Selçuklu (86), Mersin-Akdeniz (84), Kahramanmaraş-Elbistan ve Osmaniye (79), Aydın-Nazilli ve Konya-Karatay (77) izliyor.
Havası en temiz yerler neresi?
Hava kirliliği 304 istasyonun 297'sinde ise Dünya Sağlık Örgütü'nün limit değerinin (metreküpte 15 mikrogram) üzerinde.
Raporda DSÖ'ye göre PM10 limiti açısından en temiz havaya sahip olan yerler Kastamonu-Azdavay (12) ve Sinop-Erfelek (12) oldu.
Bu istasyonları Antalya-Alanya (13), Balıkesir-Erdek (14), Konya-Sarayönü (14), Trabzon-Uzungöl (15), Artvin-Hopa (15) izledi.
Artvin Hopa'daki istasyondan yüzde 90'ın altında kısıtlı veri alınabildi.
İstanbul'da havası en kirli ilçe Göztepe
İstanbul'da PM10 ölçümü yapılan havası en kirli ilçe ise Göztepe. İlde 38 istasyon bulunurken, mevcut istasyonların 5'inde yüzde 90'ın altında veri alınabildi. İstasyonların hepsinde Dünya Sağlık Örgütü'nün belirlediği sınır değer aşıldı. PM10 ölçümü, 15 istasyonda ise ulusal limit değerin üzerinde gerçekleşti.
Yıllık ortalama metreküpte 116 mikrogram PM10 değeri ile ilk sırada gelen Göztepe'yi, Kağıthane (60), Sultangazi-3 (58), Tuzla (56), Kartal (55), Esenyurt (53), Mecidiyeköy ve Yenibosna (52) takip etti.
Veri alınan toplam 304 istasyonun 87'sinde 2022'ye göre PM10 konsantrasyonunda artış yaşanırken en yüksek artış Kahramanmaraş'ta gerçekleşti.
İstanbul'da veri alınan 38 istasyonun 15'inde PM10 kaynaklı hava kirliliği arttı. Bağcılar, Başakşehir, Beşiktaş, Büyükada, Esenyurt, Göztepe, Kağıthane, Kartal, Kumköy, Selimiye, Sultangazi, Tuzla, Ümraniye, Üsküdar ve Yenibosna önceki yıla göre havası daha da kirlenen ilçeler oldu.
Sedat Durel: İnşaat ve denetimsiz yıkımlar etkili
DW Türkçe'ye konuşan Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İstanbul Şubesinden Sedat Durel, "PM10 ölçümleriniz kötüyse, halk her şeyi solumuş olabilir" diyor.
PM10'un toz olarak düşünebileceğini, tozun en temel kaynaklarından birinin ise inşaat olduğunu vurgulayan Durel, "Ülke koca bir şantiye alanına çevrilmişken, denetimsiz, tedbirsiz yıkımlar yapılırken kaliteli bir hava solumanız, PM10 kriterlerine uygun sonuçlar elde etmeniz imkânsızdır. Buna elbette deprem bölgesindeki kontrolsüz hafriyat taşımı ve sulama yapılmaksızın gerçekleşen hasarlı yapıların yıkımları ile sanayi kaynaklı kirliliği de eklemek gerekir" diye devam ediyor.
"Veri eksikliği başlı başına problem"
Durel'e göre Türkiye'de hava kirliliği konusunda veri eksikliği de problemlerin başında geliyor.
Sedat Durel, her şeyden önce ilgili istasyonların ölçüm yapmadıkları gün sayısının raporda yer almadığını söylüyor:
"Raporda okuduğumuz ortalama değerler yılın kaç gününün değeri? 10 mu, 100 mü, 365 mi? Bunu bilmiyoruz. Yıllardır Bakanlığın bu eksikliklerini ifade etmemize rağmen rapor bu bilgiyi gölgeliyor. Bu bağlamı ile ifade edilen değerleri bilimsel olarak yorumlamak çok doğru değil. Ancak rapor bu haliyle bile durum vahim diyor."
Öte yandan Durel, PM10 için yıllık ortalama bir limit varken ayrıca 24 saatlik maruziyet için de ayrı bir limit değerin söz konusu olduğunu hatırlatıyor. "DSÖ'nün, AB'nin ve Türkiye'nin 24 saatlik ortalama limit değeri 50 mikrogram. Bu değerin yılda 35 kezden fazla aşılmaması gerekir" diyen Durel, Bakanlığın raporunda bu kısma da hiç değinilmediğini söylüyor.
Hangi sağlık sorunlarına yol açıyor?
Hava kirliliği sağlıklı olmanın önündeki en önemli engellerden biri. Dünya Sağlık Örgütü, PM10'un solunum yolu sorunlarına neden olabileceğine, özellikle astım gibi solunum yolu hastalığı olan bireylerde semptomların artmasına ve solunum fonksiyonlarında bozulmaya yol açabileceğine işaret ediyor.
Örgüte göre PM10'a uzun süre maruz kalınması; kalp krizi, inme, hipertansiyon gibi kardiyovasküler hastalıklar ve akciğer kanseri riskini artırabilir. Akciğer fonksiyonlarını olumsuz etkileyen PM10, KOAH gibi akciğer hastalıklarının semptomlarını kötüleştirebilir.
P2,5 ise PM10 parçacığının daha da küçüğü (dörtte biri ve ondan küçüğü) anlamına geldiğinden bu hastalıkların daha da ağırına sebep olabiliyor.
Sedat Durel, PM2,5 için Türkiye'de bir limit olmadığı gibi istasyonlarda da ölçümlerinin düzenli olarak yapılmadığına işaret ediyor.
Durel, "Maalesef düzenli ve yeterli bir veriye sahip olmadığımız için PM2,5 kriteri açısından nasıl bir hava solduğumuzu bilmiyoruz. Ölçümün az dahi olsa yapıldığı bölgelerden de bugüne dek görüldüğü üzere limitleri aşan çok sayıda ölçüm verisi ile karşılaşıyoruz" diye ekliyor.
Fethiye karbonmonoksitte birinci
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının raporuna göre karbonmonoksit ölçümlerinde de 324 istasyondan 168'inden veri alınamadı. Bu rakam istasyon sayısının yarısından fazla.
Karbonmonoksit açısından en kötü havaya sahip yerlerin başında Muğla geliyor. Rapora göre Muğla-Fethiye ilk sırayı, Kahramanmaraş Kent Meydanı ikinci sırayı alırken onu Muğla-Milas, Bursa Nilüfer, Aydın-Trafik, Denizli-Sümer, İzmir-Kemalpaşa, Aydın-Nazilli, Muğla-Trafik ve İzmir Torbalı izliyor.
Karbonmonoksit konsantrasyonlarında 2023'te önceki yıla göre, Gaziantep, Kars, Trabzon, Erzurum, Burdur, Konya, Kütahya, Manisa, Mersin, Nevşehir, Niğde, Osmaniye, Sakarya, Samsun, Tekirdağ, Trabzon, Uşak, Yozgat, Zonguldak, Kırıkkale, Amasya, Ankara ve İstanbul'un çeşitli bölgelerinde artış; Kahramanmaraş, Aydın-Trafik, Bursa-Nilüfer, Kayseri, Denizli (Çivril, Sümer), İzmir (Torbalı, Kemalpaşa ve Bornova) ile Muğla'da ciddi bir artış söz konusu.
Renksiz, kokusuz ve tatsız bir gaz olup karbon içeren yakıtların eksik yanması ile ortaya çıkan karbonmonoksit, birincil bir hava kirletici. Karbonmonoksit seviyelerinin kontrol altında tutulmaması, solunum yolu hastalıkları, zehirlenme, kardiyovasküler rahatsızlıklar ve nörolojik sorunlara yol açabiliyor.
Çözüm ne olabilir?
Sedat Durel, karbonmonoksitin başta taşıt emisyonları olmak üzere yanma reaksiyonunun olduğu her yerde (sanayi gibi) açığa çıkabileceğini vurguluyor. Durel, dolayısıyla karbonmonoksit konsantrasyonunun yüksek olduğu şehirlerde öncelikle başta enerji santralleri olmak üzere sanayi kaynaklı ve ardından da ulaşım kaynaklı salımın azaltılması için derhal tedbirlerin alınması gerektiğine işaret ediyor.
Sağlıklı bir çevrede yaşam hakkına dikkat çeken Durel'e göre hava kirliliğine çözüm üretecek politikalar bir an önce hayata geçirilmeli. Yerel yönetimler de bunun bir parçası olmalı.
Hükümetin kalkınma planının, enerji, maden ve inşaat şirketlerini ekonomik olarak destekleyip denetimden uzaklaştırdığına işaret eden Durel'e göre, bu durum hava kirliliği açısından kötü bir karne ortaya çıkarıyor.
Çözüm için atılması gereken adımları "Sanayi salımlarının kamu tarafından sıkı bir denetime tabi tutulması, bu denetimlerin özel şirketlere terk edilmemesi, gereksiz madenlerin kapatılması, mega projelerin sonlanması, tüm yıkım ve inşaat işlerinin kamu tarafından denetlenmesi, bunlar için de kamunun meslek örgütleri ile beraber hareket etmesi" diye sıralayan Durel, ÇMO İstanbul Şubesi olarak yerel yönetimlerden de bunu beklediklerini ifade ediyor.