Gelişen teknolojiyle birlikte Yapay Zeka olarak bildiğimiz ChatGPT gibi uygulamalar eğitimden, iş dünyasına hatta partilerin aday belirleme sürecine varana dek hayatımızın neredeyse merkezine yerleşti. Öğrenciler ödevlerini bu uygulamalara yaptırıyor, eskiden okuyup saatlerce üzerinde çalışmamız gereken metinler kısa bir süre içerisinde dilediğimiz dile çevrilebiliyor. Yapay zeka teknolojisinin hayatımızdaki alanı genişledikçe akıllara şu soru geliyor: Yapay zeka insanın yerini alabilir mi?
İletişimci yazar Ümit Alan'la yapay zeka teknolojisini ve geçtiğimiz gün Talim ve Terbiye Kurulunca onaylanan, içerisinde tek satır dahi gelişen teknolojilere uyumun olmadığı Türkiye Yüzyılı Maarif modeli eğitim müfredatı üzerine konuştuk. 'Yeni müfredata bakma gereği bile duymadığını' ifade eden Alan'a göre “Türkiye'de çocuklara öğreteceğimiz tek şey internet okur yazarlığı olmalı.”
Kısa Dalga Parantez'de Yapay Zeka Teknolojileri üzerine Ümit Alan'la gerçekleştirdiğimiz söyleşiden öne çıkan satır başları şu şekilde:
Yapay zeka 2. Dünya savaşında şifre çözmek için kurulmuş bir alan: Yapay zeka aslında temel olarak makinelerin yani bilgisayarların insan zeka işlevlerini taklit etmesi üzerine kurulu bir alan ve yeni bir şey de değil aslında. İlk çalışmaları 1950'lere kadar dayanıyor. İşte Alan Turing meşhur Turing testini de yapan ve yeni kuşakların daha çok The Imitation Game filmiyle bildiği orada hayatı anlatıldığı için oradan bildiği Alan Turing'in çalışmalarıyla yapay zeka aslında askeri alanda 2. Dünya Savaşı'nda karşılıklı şifre çözme mücadeleleri sırasında doğmuş bir alan.
Ancak 2000'li yılların başından itibaren şöyle bir şey olmuş. 2000'lerin başından itibaren 90'ların sonuyla beraber internetin de yaygınlaşmasıyla bir büyük veri ortada birikmeye başlamış. Bu da bir hesaplama gücünün, öğrenme devriminin yaşanmasına yol açtı. Çünkü makineler sentetik verilerden ziyade Doğal insan verilerini öğrenerek yapay zeka gelişen bir alan ve internetle birlikte insanlar verilerini orta bir yerde, bulutlarda ve internet üzerinde biriktirmeye başlayınca yapay zekada yepyeni bir öğrenme alanı bulmuş.
Şimdi işte şu an aslında aldığımız meyveler 2020'den itibaren özellikle üretken yapay zekayı konuşuyoruz. Bu meyveler artık 2020'lerden itibaren işte bir çeşitli görseller oluşturma, sesleri birebir taklit etme, görüntüleri birebir taklit etme, bizim yerimize yazılar yazma, bizim yerimize konuşmalar yapma, gibi işlevleri de üstlenerek gelişiyor. Eee şu anda tabii bununla birlikte artık diyoruz ki acaba bizim işlerimizi elimizden alma noktasına geldi mi?
Yapay zekayı tehdit olarak görenler için iş dünyasında iyi şeyler olmayacak: Bizim ülkemizde ve bütün dünyada süren bir tartışma var. İşte büyük konferanslarda, uluslararası konferanslarda sürekli tartışılan konulardan biri. Ama bu aslında sanayi devriminde yaşanandan çok farklı bir süreç değil. Sanayi devrimi nasıl 1800'lerin sonunda insanların, özellikle el emeğine dayalı işlerin otomasyona geçmesine devredilmesini ve bunun sonucunda da yeni işlerin yaratılmasını sağlamıştı.
Yapay zeka devrimi de aslında biraz insanın zihin gücüne bağlı işlerin, yeteneklerine bağlı işlerin, yavaş yavaş makinelere devredilmesiyle ilgili bir süreç. O yüzden tabii ki geçiş aşamasında bazı işler yok olacak. Bazı işler çalışan insan sayısı çok azalacak. Bir geçiş aşaması olacak. Fakat bu da aslında onu yazıyorum son zamanlarda.
Makinalarla işbirliği yapın: İnsanların önüne iki tane yol çıkartıyor. Bir makinelerle iş birliği yapan ve kendine daha yani tırnak içinde söyleyeyim üst insan şekline ve sınıfına sokabilen insanlarla, bunları görmezden gelip ‘’ben kendi zekama güveniyorum. Doğal zekamdan yürüyeceğim. Asla bu makineleri kullanmayacağım’’ diyen insanlar arasındaki bir mücadeleye dönecek. Bu makineleri bir tehdit olarak görüp onlara arkasını dönenler için kuşkusuz iyi şeyler olmayacak.
Bu çok görünür durumda artık. Ama ben nasıl kendi yeteneklerimi bu makineleri kullanarak katlayabiliyorum diye bunun üzerine düşünen insanlar bir adım daha öne geçecek ve işler de o yönde dönüşecek. Zaten bunu yavaş yavaş görüyoruz bu alanlarda.
Pulitzer Ödülü yapay zeka ile işbirliği yapılan habere verildi: Bu sene Pulitzer ödülleri, gazetecinin en prestijli ödülleridir. Önemli ödüllerden birkaç tanesi aslında yapay zeka ve insan işbirliği ile yapılan haberlere verildi.
Çok ciddi bir polis verisi taramasıyla, neredeyse 1 milyon polis kaydını tarayarak oluşturan Amerika'da bir kayıp vakaları haberiydi. Ve bu haber de aslında makine olmasaydı yapılamazdı. Çünkü hangi insan, hangi birimiz gidip 1 milyon tane verisini tarayacağız? ve onun üzerinden bir çıkarıma varacağız. Birçok kayıp vakasının aslında kayıp olarak bitmediği, cinayetle sonuçlandığı falan çıktı o haberin sonunda.
İstatistikler değişti geriye doğru, polis istatistikleri. Bir tanesi yine İsrail'de, İsrail ordusunun Gazze’ye attığı bombaların açtığı kraterleri uygular üzerinden izleyerek, onlar üzerinden yapılan bir haberdi. Bu da insan, helikopterle gezerek onu göremezsiniz. eğer sizin iyi bir yapay zeka modelleme, yapay zeka aracınız olmazsa bu haberi yapamazsınız. İşte böyle haberleri yapabiliyorsunuz.
Bütün sektörler için bu geçerli. Yani biz makineyi bu işlere nasıl dahil edeceğiz? Işte haber merkezine gelecek insanlar ilk önce tabii yapay zekadan giren insanlar girecek. Mesela gazetecilik mesleği üzerinden konuşursak ama sonra yavaş yavaş bu insanların doğal özelliği haline gelecek yani.
Bunu barındırmayan insanlar için aslında iş kaybı dediğimiz olay böyle bir tehlike oluşturuyor. Eğer siz bu kendinizi yenileme isteğine, motivasyonuna giremezseniz o zaman hepimiz için tehlike var.
Yapay zeka eğitim sistemine çok ciddi bir ivme kazandırabilir: Bizim çok ciddi bir dijital medya okur yazarlığı sorunumuz vardı. Eğitim sistemimize biz bir türlü dijital medya okur yazarlığını entegre edemedik. Bir seçmeli ders olarak kaldı. Oysa bu batıda Finlandiya gibi ülkelerde aslında okul öncesinden başlayan temel eğitimin değişmiş bir formu. Ayrıca öyle dijital medya okur yazarlığı seçmeli bir ders olarak vermek değil de bir de müfredatın içerisinde yani biyoloji dersi alırken onunla ilgili dijital medya okuryazarlığı, tarih dersi alırken onunla ilgili dijital medya okuryazarlığı gibi pek çok şekli ve süreci var.
Eğitimin içerisine bunu entegre etmek gerekiyor. Öyle tek tek dersler olarak işte yapay zeka dersi olsun ayrıca bir ders onda da yapay zeka öğrensinler gibi aşamasını geçti olay. Yapay zeka okuryazarlığının da aynı şekilde müfredatın bütün tüm derslerin içerisine yedirilebilmesi lazım. Madem çocuklar ödevlerine ChatGPT'ye ya da benzerlerine bakarak, ona sorarak yapıyorlar. O zaman demek ki ödev vermenin şekli değişti.
Yani ödev vermek belki de acaba bu hangi sorguyla en güzel yanıtı alacaksın, ChatGPT ‘den gibi bir yere gidecek? Demek ki artık ödev vermek, eski eğitim sisteminin ödevle pekiştirerek öğrenme kısmı, eski eğitim sisteminin işlevlerinden biri olarak kalacak. Bunlar hep yol üzerinde öğrenilecektir. Hem yapay zeka, hem de birkaç yıl önce yana yakala konuştuğumuz ama bugün unuttuğumuz metaverse gibi yani. Teknolojiler öğretim sistemine çok ciddi bir ivme kazandırabilir.
Yapay zeka ile birlikte dil öğrenimi önemsizleşecek: Aslında öğretmek için çok ciddi bir fırsat var burada. Nasıl? Mesela siz gözünüze bir sanal gerçeklik gözlüğünü taktığınızda öğrencileri Roma tarihi anlatıyorsanız işte Roma tarihinde o yıllarda bir kalenin içerisinde ya da bir Roma şehrinin içerisinde gezdirerek öğretebilirsiniz dersiniz. Ve o sizin vereceğiniz öyle bir ders, vereceğiniz ödevden de, vereceğiniz anlatacağınız işte öyle klasik bir şekilde anlatacağınız dersten de, onun üzerine yaptıracağınız ezberden de daha etkili olur. Bu teknolojiler yavaş yavaş eğitim sisteminin içerisine geçecek.
İlk kaybolacak meslek çevirmenlik: Mesela yapay zeka ile birlikte dil öğrenimi çok önemsizleşiyor. Dil öğrenimi çok büyük bir lüks olacak ileride. Çok az bir zamanı kaldı. Çevirmenlik maalesef ilk yok olacak mesleklerden biri.
Dil öğrenimi mesela benim 7 yaşında ilkokul çağında bir kızım var. Okuduğu okulda İlkokul 1'de dil öğrenimi dersleri neredeyse derslerinin çok büyük bir kısmını kaplıyor. Çocuk zaten İngilizce konuşuyor da ama eğitim sistemini neredeyse tamamen dil öğretimi üzerine kurmuşuz.
Bu da neyi yaratıyor? Ciddi bir vakit kaybı aslında geleceğin dünyasını düşündüğümüzde. O zaman dil öğrenimin başka türlü şeyleri. Başka türlü formları olacaktır. Dil öğrenimine ayrılan o zaman başka derslere ya da başka yetkinliklere ayrılacaktır.
Bunlar hep zaman içerisinde gelecek. Ama şunu görüyoruz ki bunu işte Apple CEO'su Cook da işte Elon Musk da defalarca söylediler. Mesela Apple CEO'su Fransa'da yaptığı bir konuşmada şunu söyledi ‘’ne olur bir de İngilizce öğrenmeye çalışarak vakit kaybetmeyin, kod yazmak gibi başka türlü yetkinliklere eğilin. Çünkü öyle bir şey kalmayacak’’ anlamına gelecek bir şey söyledi. O zaman bizim bu neredeyse çok büyük bir kısmı dil öğretimi üzerine kurulu olan eğitim sistemimiz ne olacak?
Yeni müfredata bakma gereği bile duymadım: Bu nasıl bir ulus ki ya da İngilizce ya da başka bir yabancı dilde görüyor. Dil öğrenim dersini de dil dersini de gör de diğerlerinin de İngilizce görünmesi gibi bir saçmalık var. İşte bu saçmalıklar zamanla değişecektir. Bu çağın yetkinliklerine uygun yeni bir müfredat gelecektir diye düşünüyorum. Bizim müfredata bu konuda bakma gereği bile duymadık.
Yıllardır, dijital medya okul yazarlığı dersi lütfen daha fazla olsun ya da bütün dersleri edilesin diye yıllardır yazıyordum. Ama hiç oradan da gelen tartışmalarda işte değerler öğretimi falan gibi garip bir takım şeyler geldi. Tabii dünya için de erken, bizim için daha da erken.
Türkiye'de plansız bir şey yapılmış. Mesela iletişim fakülteleri çok fazla iletişim fakültesi var. O kadar çok iletişim fıkıhı var ki aslında o kadar gazeteci ya da o kadar iletişimci ihtiyacı var mı, yok mu o tartışılır. Peki, buradan çıkan insanlar dijital medya okuryazarlığı dersi verme üzerine yapay zeka medyası, yeni medya okuryazarlığı vermek üzerine dönüştürülse ve bu yetkinlik müfredata girse nasıl olur?
Bizim kuşağın şöyle bir avantajı var. Biz tek kanalı televizyonu da gördük. İkinci kanalın doğduğu günü de gördük. Televizyonun renklendiği günü de gördük. İnterneti de gördük, sosyal medyayı da gördük.
Şu an yapay zeka devrimini görüyoruz. Yani nasıl bir kuşaksak 40 yıl içerisinde dünyada kopabilecek kıyametlerin hepsi kopmuş devrimsel anlamda.
Çocuklara öğreteceğimiz tek şey aslında internet okuryazarlığı: Bizim kuşlar daha şanslı buluyorum o yüzden. Çünkü analogla dijitali karşılaştırma olanağına sahibiz ve neyin içerisinde olduğumuzu daha iyi görüyoruz. Şu anki çocukların hem avantajı hem dezavantajı tamamıyla dijital Doğan. Yani tamamıyla bu dünyanın içerisine doğuyorlar. Bizim gibi işte öyle bir gün önceden telefonlaşıp buluşma tecrübesi yaşamadılar.
Ama şunu yaşıyorlar, biz mesela sevgilimizle diyelim ergenlik çağlarımızda tartıştığımızda ertesi güne kadar bekleyip kafamızda belirli bir fikri olgunlaştırıp Tekrar karşılaştığımızda artık, çünkü şey yok, elimizde bir cep telefonu yok, karşılaştığımızda sakinleşmiş bir şekilde konuşma olanağına sahiptik. Ama şimdiki bir genç kavgasını anlık olarak saniye saniye WhatsApp üzerinden, Snapchat üzerinden, bulabildiği bütün sosyal medya kaynakları üzerinden yapabilir ve ilişkisini 15 dakika içinde bitirebilir. Yani bu avantaj mı, dezavantaj mı? İşte Jean-Luc Godard'ın meşhur bir lafı var, daha internet öncesinde söylemiş. Diyor ki, "artık sadece iletişim araçları var, iletişimin kendisi yok" diyor.
Ben şunu biliyorum, bizden de daha büyük kuşaktaki önemli yazarlardan biri dünya tarihinde, Umberto Eco'nun son yazıları, 2010'ların içerisinde yazdığı son yazılar hep bunun üzerine kuruluydu. Biz şu anda konuştuğumuz konu üzerine. Ya çocuklara biz okulda ne öğretiyoruz? Çocuklara öğreteceğimiz tek şey aslında internet okuryazarlığı. (Kısa Dalga)