Yazı Dizisi: Orta Doğu'nun Casusları 7 / Siber casuslar

Hediye Levent, tarih yazan ve tarihe geçen casusları ve hikayelerini anlatıyor.

Günümüzde bildiğimiz İran, coğrafya olarak tarih boyunca istihbarat savaşlarının, casuslar arası mücadelenin ve akla gelecek-gelmeyecek her türlü bilgi için tehlikeli operasyonların yapıldığı bir yer.
Dolayısıyla İran coğrafyası savaşlardan ticarete, siyasetçilerin hedef alınmasından teknoloji hırsızlıklarına kadar muhtemelen istihbarat mücadelesinin her türlüsüne şahit oldu
Sadece İran topraklarındaki casusluk faaliyetleri onlarca bölümlük yazı dizisi serisi yapmayı gerektirir.
Bu nedenle biz, 1957’te kurulan SAVAK’tan başlayalım. İran’da hala Şahlık rejiminin olduğu yıllarda kurulan SAVAK’ın esas görevi rejim karşıtı komünist TUDEH hareketini izlemekti. Örgüt sadece İran ile sınırlı kalmadı ülke dışındaki muhalifleri de yıllarca izledi. Örgütün CIA, MOSSAD gibi örgütlerle iyi ilişkileri vardı. Bu sayede, SAVAK ajanları bu örgütler tarafından eğitiliyordu. Ayrıca Şah rejiminin batı ile iyi ilişkileri sayesinde döneminin son teknolojisi cihazları da edinebiliyordu.
SAVAK muhalif oldukları gerekçesiyle on binlerce İranlıyı izledi, dinledi. Binlercesini göz altına aldı. Bugün bile acımasız yöntemleri ile hatırlanan SAVAK binlerce insana işkence yaptı. Bir süre sonra SAVAK şahlık rejiminin sembollerinden biri oldu. Rejim karşıtı muhaliflere karşı kurulan örgüt, rejim karşıtı hareketlerin alevlenmesinin sebebi haline geldi.

MOSSAD’ın kuruluşu


Adı İsrail ile özdeşleşen MOSSAD ise resmi olarak 13 Aralık 1949’da kuruldu. Ancak örgüt, Yahudi Ajansı gibi çok sayıdaki Yahudi oluşumların devamıydı.
MOSSAD’ın esas görevi dönemsel şartlara göre değişiyordu, hala da öyle. Mesela ilk kurulduğu dönemlerde bölge ve dünyanın farklı ülkelerinde yaşayan Yahudilerin İsrail’e kaçmalarını sağlamak öncelikli görevdi.
Bölgede Arap milliyetçiliğinin ve İsrail karşıtı BAAS hareketinin yükselmeye başlaması ile birlikte MOSSAD’ın hedefleri de değişti. Artık İsrail Devleti karşıtı hareketleri bastırmak, susturmak temel görev oldu. Örgüt şahıslara yönelik suikastlerden karmaşa yaratmayı hedefleyen bombalama eylemlerine kadar yöntemlerini de değiştirmeye başladı.

SAVAMA geliyor


1979 yılında hem SAVAK’ı hem de MOSSAD’ı doğrudan etkileyen bir gelişme oldu. İran’da İslam Devrimi gerçekleşti. Devrimin ilanından hemen sonra SAVAK lağvedildi. 1979’u izleyen birkaç yıl içinde SAVAK ajanlarının bir kısmı yargılanarak idam edildi. Bir kısmı ise infazlarla ortadan kaldırıldı. Küçük bir kısmı İran’dan kaçarak başka ülkelere sığındı
İslam Devrimi’nin kendi istihbarat örgütü vardı artık; SAVAMA
Aslında İran’da bir istihbarat bakanlığı kuruldu bir de İran Devrim Muhafızları istihbaratı vardı. Böylece resmi olarak iki istihbaratı olan İran’da bu durum hala eleştirilere konu oluyor. Hatta istihbarattaki bu çift başlılığın güvenlik zafiyetlerine yol açtığı gelişmeler de yaşandı.
Devrim ile birlikte İran’ın dış politikası da büyük ölçüde değişti. Sert bir İsrail ve ABD karşıtlığı yeni dış politikayı şekillendiriyordu. İran artık İsrail’i tanımadığını duyurdu ve İsrail ile bütün ilişkilerini kesti. İsrail’i ‘siyonist rejim’ olarak tanımlıyor ve İsrail Devleti’nin olduğu topraklara işgal altındaki Filistin toprakları diyordu.
Haliyle İran istihbaratı ile MOSSAD arasındaki ilişiler de kesildi. Bununla da kalmadı taraflar arasında günümüzde hala devam eden kıyasıya bir mücadele başladı.

Düşman örgütler


Bu ülkelerin istihbarat örgütleri ile ilişkiler kesilmekle kalmadı, karşılıklı operasyonlar başladı.
Aslında İran’daki devrimden sonraki 2 yıl İsral’in İran’a silah satmaya devam ettiğine dair çok sayıda iddia var. Bu iddialara göre, 1980-1988 yılları arasındaki İran-Irak savaşında İsrail İran’ı destekliyordu. Ancak bu desteği İran’a destek değil de Irak karşıtlığı olarak yorumlamak daha doğru olur. Sonuçta Irak Arap milliyetçiliği söylemlerinin ve bu söylemle özdeşleşen BAAS hareketinin merkezlerinden biriydi. Ayrıca İsrail’e İran’dan daha yakındı. Arap milliyetçiliği söylemlerinin hakim olduğu bölge ülkeleri İsrail’in varlığını reddediyordu. Bölge ülkelerinin İsrail ile ilişkileri yok denecek düzeydeydi. Zaten 8 yıl süren İran-Irak savaşı Arap ülkelerini de bölmüştü ve İsrail açısından İsrail karşıtı bir ülkenin zayıflatılması önemliydi. Bu nedenle İsrail’in İran’ı desteklediğine dair iddiaları ciddiye almak gerekiyor.

Vekalet savaşlarından doğrudan mücadeleye


1979 yılından itibaren iki ülke istihbaratları arasında mücadele başladı. Ancak bu mücadelenin 2000’li yılların başına kadar bir çeşit vekalet savaşı mantığıyla yürütüldüğü söylenebilir. Yani taraflar doğrudan birbirlerini hedef almıyorlardı ancak karşı tarafın bölgede desteklediği grupları, şahısları hedef tahtasına koyuyorlardı. Bu vekalet savaşı Irak’ta, Suriye’de, Filistin’de, Lübnan’da defalarca kendini gösterdi.
Mesela İran İsrail karşıtı Filistin direniş örgütlerini doğrudan destekledi ve hala destekliyor. İran hala bu örgütlere silah, askeri eğitim, para gibi destekler veriyor.
İsrail ise, bir taraftan İran’ın desteklediği örgütlere karşı örgütleri destekliyor. Diğer taraftan Hizbullah, İslami Cihad, Hamas gibi İsrail karşıtı direniş örgütlerini hedef alıyor.
Mesela 1995 yılında İslami Cihad’ın kurucularından Fethi Şikaki Libya dönüşü öldürüldü.
Lübnan Hizbullah’ının önemli isimlerinden İmad Muğniye’ye Şam’da bombalı saldırı ile bir suikast düzenlendi.

500’den fazla operasyon


1949 yılından beri MOSSAD’ın 500’den fazla suikast, kaçırma, örgütlerin içine sızma operasyonu yaptığını söyleyenler var.
2000’li yıllara gelindiğinde İran ve İsrail istihbarat örgütleri arasındaki savaş daha da sertleşti.
MOSSAD İranlı bilim insanlarını, Devrim muhafızlarının komutanlarını hedef almaya başladı.
İlk olarak 2010 yılında Mesud Ali Muhammedi adlı fizikçi evinin önünde öldürüldü. Modern Kuantum mekanizmaları konusunda çalışan Muhammedi’nin katili kısa sürede yakalandı. İran resmi makamlarının açıklamalarına göre Muhammedi’nin katili MOSSAD ile ilişkisini itiraf etti hatta Tel Aviv’de eğitildiğini söyledi.
Aynı yıl nükleer fizikçi Mecid Şehriyari MOSSAD’ın hedefi oldu. Arabasına yerleştirilen C-4 patlayıcı ile öldürüldü. Aslında Şehriyari’nin İran’ın nükleer çalışmaları ile alakası olmayan bir akademisyen olduğu söyleniyor.
İranlı fizikçiler ve nükleer konusunda çalışanlar sonraki yıllarda da MOSSAD’ın hedefi oldu.

2020 dönüm noktası


İran-İsrail istihbarat savaşında 2020 yılı dönüm noktalarından biriydi. İran’ın nükleer programının başındaki isim, Muhsin Fahrizade düzenlenen suikastle öldürüldü. Fahrizade hayatını kaybeden bilim insanlarından farklı olarak çok iyi korunuyordu. Tahran kırsalında yolculuk yapan Fahrizade’nin konvoyu zırhlı araçlardan oluşuyordu. Yanında 11 silahlı koruması vardı. Ancak İranlı yetkililerin yaptıkları açıklamalara ve İran basınında yer alan bilgilere göre Fahrizade’nin konvoyu yavaşlamak zorunda kaldı. Çünkü odun yüklü bir kamyon yolu tıkamıştı. Suikastçiler 4 kişiydi. Korumalarla çıkan çatışmada hepsi öldürüldü. Ancak kamyonun üstünde uzaktan kumanda edilen bir makineli tüfek vardı. Fahrizade’yi ve korumalarını öldüren de bu uzaktan kontrol edilen makineli tüfek oldu.
Bu uzaktan kumanda edilen makineli tüfek konusu uluslararası basında dalga konusu oldu. Ancak İran tarafı tüfeğin bir drone ile gözlendiğini konusunda ısrarcı oldu. İran bu konuda Azerbaycan’ı suçladı ve dronun Azerbaycan üzerinden İran’a girdiğini savundu.

MOSSAD İran devletinin içine sızdı


MOSSAD Fahrizade’yi yakından gözlemlemek amacıyla bir İran askerini görevlendirecek kadar devletin içine sızmıştı.
Kısa bir süre sonra da İran Devrim Muhafızları komutanlarından Hasan Said Kodeyi öldürüldü. Kodeyi zırhlı olmayan bir araçla evine dönerken motosikletli biri tarafından vuruldu.
İzleyen yıllarda da İran’da bilim insanları ve devrim muhafızlarından şüpheli şekilde ölenler oldu. Kimisi yemekten zehirlendi öldü, kimisi durup dururken balkonda düştü. Şaibeli kazalar da ‘arkasında MOSSAD mı var’ tartışmalarını alevlendirdi
Ağırlıklı olarak Arap ülkelerinde devam eden vekalet savaşı artık iki ülkenin birbirlerinin topraklarında operasyonlar yapmasına kadar varmıştı.
Peki İsrail İran’ın başkenti Tahran’da nasıl operasyon yapabiliyor?
Elbette İranlıların da sorduğu soru bu. Ancak İran’da resmi olarak iki istihbarat kurumunun olduğunu söylemiştim. Buna ek olarak iki tane de resmi ordu var. Haliyle bu kurumlar arası koordinasyon sorunları hatta çekişmelere varan gerginlikler zafiyetlere sebep oluyor.
Yine ülke içindeki ekonomik durum, mevcut rejime muhalif olanlar, fark etmeden MOSSAD operasyonuna alet olanlar, MOSSAD’ın teknolojik kapasitesi ve daha birçok sebep var.
Bu arada teknolojik kapasite demişken İran-İsrail istihbarat savaşı uluslararası sularda da sürüyor. Sık sık açık sularda İran gemilerinin tespit edildiğine, gemilere el konulduğuna dair haberler duyuyoruz. İsrail kendisinin uzanamadığı yerlerde müttefiklerinden yardım istiyor. Zaten iki ülke arasındaki rekabetin en önemli ayaklarından biri birbirlerine karşı lobi faaliyetleri yapmak.

Nükleer çalışmalar çalındı


2018 yılında İsrail ajanları İran’daki bir tesise girdi. İran’ın nükleer çalışmalara ilişkin verilerini aldı. Ajanlar tesisten ayrılmadan önce geride kalan bilgileri ve belgeleri yaktı. İran’ın nükleer sırlarını çalmışlardı. İsrail bu verileri Amerika dahil birçok ülke ile paylaştı. İran’a karşı ‘nükleer çalışmaları barışçıl amaçlarla yapmıyor. Asıl amacı nükleer silah edinmek’ kampanyası şiddetlendi. Ayrıca İsrail’in iddiasına göre, ele geçirdikleri bilgiler İran’ın nükleer çalışmalar yaptığı 2 gizli tesisinin olduğunu da gösteriyordu.

SİBER SAVAŞLAR
Zaten 2015’ten itibaren iki ülke arasında siber savaşlar da başladı. Mesela İsfahan’daki nükleer tesiste yangın çıktı.
2020 Hürmüz Boğazı trafik seyir sistemi siber saldırının hedefi oldu. Boğazdaki gemi trafiği birbirine girdi.
İsrail Erbil’den gönderdiği silahlı dronlarla İran’ın yüzlerce dronunun olduğu tesisi vurdu.
Önemli kurumlara, tesislere, hatta büyük fabrikalara yönelik siber saldırılar hala devam ediyor

İranlı genç kadınlara ve erkeklere dikkat!


MOSSAD art arda saldırılar yaparken İran tarafı da boş durmuyor ancak bu konularda çok ketum.
İsrail ise istihbarat operasyonlarını propaganda unsuru olarak değerlendiriyor.
Elbette burada dünya medyasından ve Hollywood gibi popüler kültürün nimetlerinden faydalanmak da önemli görülüyor. Bu nedenlerle İran tarafından yapılan operasyonlara ilişkin çok az şey biliyoruz. Hatta İran’ın istihbarat operasyonlarının önemli bir kısmını da İsrail medyasından öğreniyoruz. Oldukça ironik bir durum ancak bu durum İran devleti içindeki denetim mekanizmaların ve medyanın da durumunu gösteriyor.
İsrail medyasındaki haberlere göre ise, İran’ın en sık başvurduğu yöntemlerden biri sosyal medya tuzakları. Bu yöntemle genç ve yakışıklı erkekler İsrail’i kadınlarla temas kuruyor. Ya da genç ve güzel kadınlar İsrailli erkekleri hedef alıyor. Özellikle Facebook gibi doğrudan mesajlaşma imkanları veren sosyal medya uygulamaları bu tuzaklar için en uygun platformlar. Bazen tuzağa yakalanan İsraillilerle yazışmalar, konuşmalar yıllarca sürebiliyor. İyice samimiyet kurulduktan sonra İsrailli taraftan bir şeyler yapmaları isteniyor. Bazen yazışmalar sayesinde edinilen bilgiler veya fotoğraflar üzerinden şantaj yapılıyor. Bazen İranlı taraf İsrailli olana para teklif ediyor. Mesela Amerikan elçiliğinin fotoğrafının çekilmesi isteniyor. Ya da hassas bilgilerin hatta evrakların gönderilmesi talep edilebiliyor. Ödemeler için bitcoin gibi dijital paralar kullanılıyor.
İranlıların ağırlıklı olarak İran kökenli Yahudileri hedef aldıklarını söylüyor İsrailliler. Sık sık İsrail basınında sosyal medya üzerinden bu tür arkadaşlıklar konusunda dikkatli olunması gerektiğine dair haberlere rastlamak mümkün.
İsrail’de İran tarafından devşirilen çok sayıda insan olduğu söyleniyor. Hatta İran’ın üst düzey bazı İsraillilerden bilgiler aldığına dair iddialar da var.

İsraile karşı yahudiler


Bunların dışında Yahudilerin devlet kurmaması gerektiğine inanan Yahudiler de var. Anti-siyonist Yahudiler olarak bilinen bu Yahudi cemaatlerin İran ile ilişkileri iyi. Bu görüşte olan Yahudiler de İran’a bilgi akıtıyor.
İran da İsrail’e siber saldırılar yapıyor.

Dostlar arası savaşlar


Şimdiye kadar anlattıklarımdan yola çıkarak istihbarat savaşlarının düşman ülkeler, taraflar arasında olduğunu düşünenler olabilir.
Dostluk başka şey istihbarat savaşları başka!
Bu nedenle, dost ülkeler arasında da çok çetin istihbarat savaşlarının yaşanması oldukça sık yaşanan bir durum.
Mesela Türkiye ile İran ilişkileri çok iyi olduğu dönemlerde bile İran istihbarat birimi Türkiye’de aktifti hala aktif. Aynı şey MOSSAD için de geçerli.
İran istihbaratının Türkiye’deki İran rejimi muhaliflerini takip ettiğine dair çok sayıda olay var. Bunun dışında İsrail başta olmak üzere bölge ülkelerinden isimlere, şirketlere karşı operasyonlar da yapıyor
1990’larda Türkiye’de Uğur Mumcu gibi aydınların öldürülmesinde İran istihbaratının parmağının olduğu çokça tartışıldı.
Türkiye İran ve İsrail dahil çeşitli düşman ya da dost ülkelerin birbirlerine karşı operasyonlar yaptıkları, birbirlerini izledikleri ülkeler arasında.

Özel Haber Haberleri