Hrant Dink’in katledilişinin üzerinden 18 yıl geçti.
Galatasaray Meydanı 30 yıldır ev sahipliği yapıyor adalet arayışına. Musa Anter 33 yıldır Diyarbakır sokaklarında. Hasret Gültekin Madımak’ta, Evren Sarı Soma’daki 301 işçiyle beraber, Ali Tuzcu Ebrar sitesindeki 109 kişiye beraber katillerini arıyor. Tahir Elçi, Sevag Balıkçı, Tilman Geske, Diyarbakır, Malatya…
Memleketimin farklı köşelerinde farklı zamanlarında öldürülüyoruz birer birer ya da topluca. Sonrasında gelmeyen bir adalet meselesi başlıyor. Yine memleketin farklı köşelerinde gri binaların içinde her birimiz farklı bir mahkeme salonunda sonu gelmeyen bir izleme haline geçiyoruz.
Tetiği çekenleri görüyoruz ama emri verenleri bilmiyoruz.
19 Ocak 2007’den bu yana bu yana adliye adliye, duruşma duruşma, klasör klasör devam etti yargılama. Onlarca bakan değişti, onlarca mahkeme başkanı değişti. Türkiye’de sistem değişti, Suriye’de rejim.
Biz halen aynı sorunun peşindeyiz. Vur emrini kim verdi?
2 Nisan 2023’te kaybettiğimiz Dink cinayeti davasının avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu da en çok bu soruyu sordu. Hemen hemen her söz alabildiğinde, duruşma salonlarında en çok duyduğumuz soruydu. Bir de etkin soruşturma yürütülmediğini defaten her yerde söyledi. Hem duruşma salonun içinde hem de dışında.
Dink cinayetine ilişkin açılan karara bağlanan, itiraz yolunda olan davaların hiç birinde vur emrini kimin verdiğini öğrenemedik.
Yıllarca kamu görevlileri yoktu
Dink cinayetinin hemen ardından, 2007 yılında 19 sanıklı dava açıldı. Davada Ogün Samast, Yasin Hayal ve sadece siviller vardı. Hiçbir kamu görevlisi sanık olarak yargılanmadı. Dink ailesi avukatları kamu görevlilerinin kovuşturulması, soruşturulması ve yargılanması gerektiğini dile getirmiş olmasına rağmen neredeyse ilk on yıl boyunca tek bir kamu görevlisi hakkında işlem yapılmadı. Kamu görevlileriyle ilgili avukatların defaten yaptığı talepler reddedildi.
Meclis’te araştırma komisyonu kurdu, Devlet Denetleme Kurulu inceleme yaptı. Yine sonuç alınamadı.
Eylül 2010’da AİHM, Türkiye’yi Hrant Dink’in yaşam hakkını koruyamadığı ve öldürülmesiyle ilgili etkili bir soruşturma yürütmediği gerekçesiyle mahkûm etti.
Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi, 21 Mayıs 2014'te AİHM kararını işaret ederek kamu görevlilerinin yargılanmasının önünü açan bir karar verdi. Yıllar içindeki en önemli kararlardan biri buydu.
Bu kararın bozulması için de çok uğraşıldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı “kamu yararı”nı gerekçe gösterip mahkeme kararının bozulması için Adalet Bakanlığına başvurdu. Bakanlık başvuruyu reddetti ve böylece kamu görevlilerinin yargılanması önünde engel kalmamış oldu. Engel kalkmış olmasına rağmen Trabzon Savcılığı, soruşturma açılmasını bir de HSYK’ya sordu. HSYK savcılığın yetkili olduğuna karar verdi.
Yıllar geçti, ortaklık bozuldu
2013’te Türkiye’de 17-25 Aralık yaşanmış, konjonktür değişmişti. Yıllardır hiçbir işlemin yapılmadığı Dink cinayeti dosyası raftan indirilidi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 2015 yılında ilk kez kamu görevlilerini soruşturmaya ve kamu görevlileri tutuklanmaya başlandı.
Yeni iddianame hazırlandı. Soruşturmayı yürüten savcı Gökalp Kökçü, 4 Aralık 2015'te 26 devlet görevlisi hakkında iddianame hazırladı. 76 sanıklı yeni bir dava başladı.
Hakkında iddianame hazırlanan kamu görevlileri, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı, Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü, Trabzon İl Jandarma Komutanlığı, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü, İstanbul İl Jandarma Komutanlığı, Samsun İl Emniyet Müdürlüğü ve Samsun İl Jandarma Komutanlığı görevlilerinden oluşmaktaydı.
Savcı Kökçü, kamu görevlilerinin ihmallerine ilişkin hazırladığı iddianamede, cinayetin bütün ayrıntılarına kadar bilindiğini iddia ederek cinayeti “yol verilen cinayet” olarak tanımladı.
İddianamede Hrant Dink’in öldürüleceği bilgisine cinayetin işlenmesinden önce sahip olunduğu belirtildi.
İstanbul, Trabzon, Ankara
İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerinin koruma tedbirleri almadığı, Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerinin cinayeti planlayan örgüte operasyon yapmadıkları, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı görevlilerinin ise koruma tedbirlerinin alınması ve operasyon yapılması sürecini organize etmedikleri, cinayetin işlenmesinden sonra gerçeğe aykırı belge düzenledikleri iddia edildi.
Yıllarca bu sefer yeni mekan olarak Çağlayan Adliyesi’nde duruşmalar görüldü. Yüzü aşkın duruşma, günler süren savunmalar dinlendi.
Karar açıklandı.
"Kamu görevini ihmal" suçundan yargılanan eski emniyet Müdürleri Celalettin Cerrah ve Sabri Uzun'un dosyaları zaman aşımı nedeniyle düştü.
Dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay, "ihmal nedeniyle adam öldürmek" ve "resmi belgeyi yok etme" suçlarından beraat etti. "Görevi ihmal" suçuyla ilgili dosyası da zaman aşımına uğradı. Dönemin Trabzon Jandarma Alay Komutanı Ali Öz'e 28 yıl hapis cezası verildi.
Dönemin jandarma istihbarat görevlileri Okan Şimşek ve Veysel Şahin 28 yıl hapis cezası alırken, bir diğer görevli Volkan Şahin ise 12 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Eski polis memuru Muhittin Zenit hakkında beraat kararı verildi, "görevi ihmal" suçlaması ise zaman aşımı nedeniyle düşürüldü.
Gazeteci Ercan Gün "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 10 yıl hapis cezası aldı.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen Ali Fuat Yılmazer'e, "resmi belgeyi yok etmek" suçundan da 4 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Aynı suçtan Ramazan Akyürek de 5 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı.
Dönemin İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü'nde görevli astsubay Yavuz Karakaya, "Anayasa'yı ihlal" suçundan müebbet hapis ve "kasten öldürmeye yardım" suçundan da 12 yıl 6 ay hapis cezası aldı.
Eski asker Muharrem Demirkale de 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı
Mahkeme, cinayetin Fethullah Gülen Yapılanması'nın amaçları doğrultusunda işlendiği kanaatiyle Ogün Samast, Erhan Tuncel, Yasin Hayal ve Tuncay Uzundal hakkında "FETÖ üyeliği" suçundan, savcılığa suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.
Vur emrini kim verdi halen öğrenemedik.
Dink ailesi avukatları AYM’ye başvurdu.
Ogün Samast, cezasını tamamladığı gerekçesiyle 15 Kasım 2023 tarihinde cezaevinden tahliye edildi. Ogün Samast’ın “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” iddiasıyla yargılandığı davada da zaman aşımı kararı verildi.
Dink cinayeti 2007’den önce başladı
Dink ailesi avukatları cinayetinde yargılananlar kadar yargılanmayanlara dikkat çekmişti.
Hrant Dink davasında aslında 2007’den daha eskiye gidiyor.
Dink’i ölüme götüren sürecin yazdığı yazılar nedeniyle yargılanmasıyla başladığını her dönem dile getirildi. Dink, Kasım 2003-Şubat 2004 tarihleri arasında Agos gazetesinde sekiz yazılık bir yazı dizisi yayımlamıştı. Sabiha Gökçen’in Ermeni bir yetim olduğu iddiasına yazısında yer vermişti.
Hrant Dink’i hedef haline getiren linç rüzgarı başlamıştı.
Bu yazı dizisinden sonra düğmeye basılmışçasına hem davalar hem protestolar başladı. Hem Agos önünde hem Hrant Dink’in yargılandığı Şişli Adliyesi önünde eylemler yapıldı.
Yazı dizisinin ardından Agos önünde aşırı milliyetçi gruplar tarafından protesto gösterileri düzenlenmiş, Dink’e yönelik tehditlerle dolu bir kampanya yürütülmüş ve Dink hakkında yazılarından birinde kullandığı ifadeler nedeniyle “Türklüğe hakaret” suçlamasıyla dava açılmıştı.
MİT hiç yoktu
Dink hakkında açılan davaya müdahil olarak katılan ve Dink aleyhine protestolar düzenleyen avukat Kemal Kerinçsiz, Dink’i tehdit ettiği iddia edilen Emekli Tuğgeneral Veli Küçük ve tüm soruşturma taleplerine rağmen MİT görevlileri de soruşturma dışında bırakıldı. Toplamda 43 kişi hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilirken yargılama boyunca MİT görevlilerinin tanıklık yapması talepleri de reddedildi.
Dink ailesi avukatlarının itirazları kabul edilmeyince Anayasa Mahkemesine başvuru yapıldı. Ancak Anayasa Mahkemesi, 2019 Ağustos’ta yargılamanın devam ettiği ve başvuru yolları tüketilmediği için kabul edilemezlik kararı verildi.
Hrant Dink: Birileri karar verdi
Hrant Dink 12 Ocak 2007, öldürülmeden bir kaç gün önce yazdığı yazıda tam da her şeyin başladığı yere işaret ediyordu.
“Sahi, 'Türklüğü aşağılamak suçlamasıyla 301'den soruşturma ya da dava açılan hemen herkes için bir biçimiyle teknik ya da hukuki çözüm bulundu ve dava mahkûmiyete varmadan daha ilk celselerde sonuçlandı da, Hrant Dink, üstelik de hiç suç işlemediği bir yazısında, niçin altı aya mahkûm oldu?
Evet, bu cevaba hepimizin ihtiyacı var! Özellikle de benim. Sonuçta bu ülkenin bir yurttaşıyım ve ısrarla herkesle eşit olmak istiyorum. Ermeni olduğum için kuşkusuz bundan önce birçok olumsuz ayrımcılıklar yaşadım.
Ama ayrımcılığa uğramanın tecrübeleriyle pişmiş biri olarak ussal refleksimin şu soruyu sormaktan da hiç geri durmadığını itiraf etmeliyim: Benim Ermeni olmamın bu sonuçta bir rolü oldu mu?
Bu soruya karşılık, bildiklerimi ve sezdiklerimi yan yana getirdiğimde verebileceğim bir cevap var elbet. Özeti de şu: Birileri karar verdi ve ‘Bu Hrant Dink artık çok olmaya başladı... Ona haddini bildirmek gerek’ diyerek harekete geçti.”
Tam da ‘birileri kim’ diye soruldu yıllar boyunca ama mahkemeler bunun cevabını bulmadı.
2007’ye gelmeden öncesi
Dink'in öldürüleceğine dair bilinen ilk resmi rapor cinayetten 11 ay öncesine ait. Trabzon, İstanbul, Ankara, polis, jandarma, istihbarat derken kimse hiç bir şey yapmadı.
2003 yılında, Hrant Dink’e Avusturalya’nın Sydney şehrinde katılacağı bir programda silahlı bir eylem yapılacağına dair ihbar yapılmış, bu ihbar Dışişleri Bakanlığınca 17 Ocak 2003 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı ile MİT Müsteşarlığına iletilmiştir.
MİT ihbardan haberdardı.
Sabiha Gökçen yazısının ardından Genelkurmay Başkanlığı tarafından 22 Şubat 2004 tarihinde bu haberden hareketle Hrant Dink’e yönelik oldukça ağır ifadeler içeren bir basın açıklaması yaptı. Genelkurmay Başkanlığı kişi ve kurumları da göreve davet etmişti.
Genelkurmay’ın isteğiyle İstanbul Valiliğinde Hrant Dink’in kendisine yönelik ‘had bildirme’ olarak tanımladığı görüşme yapıldı.
Hrant Dink hakkında 2004 yılında aynı anda tek tip suç duyurusu dilekçeleri verildi.
Vur emrini kim verdi? Cinayetten aylar öncesinde evinin kapısına kadar gidip Hrant Dink’i soranlar kimdi? Şişli Adliyesi yargılamalarında Dink’i hedef haline getirenler kimlerdi? Bütün bunlar olurken kimler yaşananların sadece izlenmesine karar vermişti?
Genelkurmay’ın bildirisi, tek tip dilekçeler, kapının önünden ayrılmayanlar, “Bir gece ansızın gelebiliriz” sloganları. Ardı arkası kesilmeyen yargılamalar.
Hrant Dink cinayeti, dava dosyalarının kararlarının hiçbirinde bütün bu linç furyası yok. Kimi vur emrini verdiği yok? Sadece kırıntılar var.
Dink cinayetini araştıran Başbakanlık Teftiş Kurulu üyesi Yasemin İnan, Dink cinayeti davasında tanık olarak dinlenmiş Trabzon MİT Başkanıyla yaptığı görüşmeyi anlatmıştı:
“MİT Trabzon Başkanına, ‘Elinizde kırıntı da mı yok’ diye sordum bana 'Kırıntı sizi fırına götürür’ yanıtını verdi.”
Tuğla çekilemedi. Elimizde kırıntılar var ama hala fırına gidemiyoruz.