Kısa Dalga - Yurttaş Birlikteliği'nin düzenlediği “Yurttaş Sesleniyor, Haklarımızı Alacağız” mitingine katılacak vatandaşlar, Atatürk Kültür Merkezi'nden Tandoğan Meydanı'na ulaştı.
Ankara'daki Atatürk Kültür Merkezi'nin önünde Ankara dışından gelenlerin de katılımıyla başlayan yürüyüş kortejinin başında, Yurttaş Birlikteliği'nin miting tertip komitesi üyeleri yer aldı.
Yürüyüşte sık sık "Asgari ücretle Mehmet Şimşek geçinsin" sloganı atılırken, "Yoksulluğa ve hayat pahalılığına son", "AKP elini cebimizden çek", "Zafer direnen emekçinin olacak" yazılı dövizler taşındı.
Özgür Özel kürsüde
Mitingde konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel şu ifadeleri kullandı:
“Beyaz, mavi, gri yakalı emekçiler, market personelleri, apartman görevlileri, temizlik işçileri, AVM'lerde çalışan tezgahtarlar, kasiyerler, güvenlik görevlisi kardeşlerim hepiniz hoş geldiniz.
Günü siftahsız kapayan esnaflarımız, gün boyu iş arayıp eve boynu bükük dönen gençlerimiz, adalet arayanlar, eşitlik talep edenler, insanca bir yaşam isteyenler, evinizde oturup üzülmek, şikayet etmek yerine birleşip sesinizi duyurmak için buraya geldiniz. Hoş geldiniz, hoş geldiniz, hoş geldiniz.
Bugün ülkeyi yöneten iktidar, sizlerin yaşadığı zorlukları yarattı. Ama sizlerle ilgilenmiyor. Sesinizi duymuyor. Sıkıntıları biliyor, bilmezden geliyor ve dertlerinize ne çare arıyor, ne çare üretiyor. Bunun için hiç şüphe yok ki bir ses yükseltmek lazımdı. Bunun için hepimiz sesimizi yükseltmeye, mücadeleyi yükseltmeye hazırdık. İşte böyle bir atmosferde, yurttaşlar asgari ücret ilanından sonra yağmur gibi tüm Türkiye'den katılımlarla bir sel oldular ve bu meydanı doldurdular.
Ben Yurttaş Birlikteliğine bu alana katkı sağlayan konfederasyonlara, sendikalara, derneklere, vakıflara, bugün burada kim varsa onların temsilcilerine ve onlara güç vermeye, bu meydandan güç almaya gelen her birinize yürekten teşekkür ediyorum.
‘Meclis’te söylenenlere rağmen birileri bildiğini okumaya devam ediyor’
Ben Cumhuriyet Halk Partisi'nin Genel Başkanı olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni 1920'de kurmuş partinin genel başkanı olarak, hiç şüphe yok ki Meclisi çok önemsiyorum. Tüm milletvekillerimiz, tüm partimiz çok önemsiyor. Biz Meclis zemininde sizin, emeklilerin, emekçilerin, esnafların, çiftçilerin, emeklilikte yaşa takılanların, vergide adalet diye isyan edenlerin, sesini duyurmak isteyen herkesin sesini o Meclise taşıyoruz. Konuşuyoruz, anlatıyoruz. Ama gördük ki o Meclis’te söylenenlere rağmen birileri bildiğini okumaya devam ediyor. O Meclis ki gücünü halktan alır. O Meclis ki gücünü milletten alır. O zaman yetkinin gerçek sahibine gitmenin, millete gitmenin zamanıdır.
‘Bugün burası gerçek bir meclistir’
Biz Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde asgari ücret ilanından sonraki oturuma katılmadık. Dedik ki, ‘Madem beklentide yanıt yok, o zaman biz de burada yokuz.’ Ama bir başka meclise geldik. Bugün burası gerçek bir meclistir. Güçlü demokrasilerde millet vekaletini siyasetçilere verip 5 yıl boyunca bir kenara çekilmez. Kendisiyle ilgili her konuda söz sahibi olmak ister, siyasileri takip eder, tenkit eder, uyarır, gerekirse yetkiyi geri alır.
Eğer iktidar milyonlarca insanın sesini duymamakta inat ediyorsa, oy alırken yılda dört kere ayarlama yaparız dediği asgari ücretliyi bir yıl boyunca bir kuruş vermeden yoksulluğa mahkum ediyorsa, dünyanın en fedakar insanları olan, bu millet için, bu devlet için göz nuru akıtmış, dirsek çürütmüş emeklilerini sefalete mahkum ediyorsa, esnafı duymuyor, çiftçinin sorunlarını görmüyorsa, o zaman gerçek meclis burasıdır, meydanlardır, sizlerle birlikte olmaktır.
'Erdoğan, meydanlardan korkma, çık dışarıya, gel buraya!’
Tayyip Bey birazdan bir salonda, bir salonda kürsüye çıkacak. Kendi atadıklarına, il başkanına, ilçe başkanlarına, kendi mahalle delegelerine, kendi üyelerine kendini alkışlatacak. Buradan bir kez daha sesleniyorum. Tayyip Bey, Sayın Erdoğan, salon siyasetçisi olma, meydanlardan korkma, çık dışarıya, gel buraya! Erdoğan, salonda kendini alkışlatan Erdoğan...
'Bu meydan yoksullarla, bu meydan hakkını yediklerinle dolu'
Zafer kazandım Suriye'de diye 'Suriye'ye sevinin, açlığı, yoksulluğu, işsizliği, güvencesizliği görmeyin, hissetmeyin' diyen Erdoğan. Bu meydan yoksullarla, bu meydan hakkını yediklerinle dolu ve sana sesleniyorlar; Çık oradan, gel buraya, hesap ver, hesap ver, hesap ver!
Bak Bursa'da, Balıkesir'de il kongrelerinde sana Şam'ın Fatihi diye bağırıyorlarmış. Şam'ı fethetmek, başka ülkenin toprağına göz dikmek, şehrine plaka koymak başka işler. Sen fethedeceksen bu emeklinin, bu emekçinin gönlünü fethet. Ama yapamazsın.
'Bu meydanda yüz binler sana istifa, istifa diye sesleniyor'
Çünkü onların gönlünden de düştün, gözünden de düştün. Sana orada fetih, fetih diye bağıranlara bakma. Bak bu meydanda yüz binler sana istifa, istifa diye sesleniyor.
Eğer bir ülkede başkentte, başkentin en önemli meydanına yüz binler sel olup akmışsa, hakkını arıyorsa, ülkeyi yönetene istifa diye sesleniyorsa sandıktan kaçamazsın, seçimden kaçamazsın. Milyonlara söz verdin ama geçinemiyorlar. Geçim yoksa, geçim yoksa, geçim yoksa Erdoğan, Ankara'da, başkentte milyonlar sana boş tencere gösteriyorlar. Milyonlar senden seçim istiyorlar, sandık istiyorlar.
‘Bu komisyon bu iktidar döneminde tamamen meşruiyetini yitirdi’
Her döneminde bütün kurumlar ve kurallar yerle yeksan oldu. Her şey bir kişinin, iki dudağının arasına sıkıştı. Milyonlarca emekçinin hayatını etkileyecek asgari ücret tespit komisyonu bile mevcut antidemokratik yapısından bile dışlandı, emrivaki yapılara zorlandı.
Son komisyon toplantısı işçilerden kaçırıldı. Hükümet işverenle bir araya gelip bir akşam vakti apar topar asgari ücreti AK Parti'nin grup toplantısına yetiştirdiler. 9 milyon asgari ücretli, maaşı asgari ücrete bağlı olan milyonlar büyük bir hayal kırıklığı ve öfke içindeler. Çünkü 22.104 liralık ücret asgari ücret değildir, bir sefalet ücretidir. Biz bu ücreti reddediyoruz.
Bu antidemokratik uygulamadan sonra 50 yıldır komisyon masasında oturan işçiler o masadan bir daha oturmamak üzere kalktılar. Türk-İş masadan tamamen çekildi. DİSK ve Hak-İş de aynı görüşte. Bu komisyon bu iktidar döneminde tamamen meşruiyetini yitirdi.
‘Asgari ücretli zam beklerken cebinden 2.000 lira çekip alındı’
Bu adaletsizliğe, bu haksızlığa karşı ortak bir söylemde bulunan, karşı çıkan, isyan eden üç konfederasyonu da bugün buraya verdikleri katkı için ve bundan sonraki onurlu mücadeleleri için tebrik ediyorum, yürekten mücadelelerine destek veriyorum.
Açıklanan asgari ücret 2024 başında eleştirdiğimiz 17.002 liralık ücretin de çok gerisindedir. 11 ayda 17.000 lira bütün alım gücünü yitirmiş, 7.000 liranın üzerinde erimiş, 10.000 liranın 1 Ocak'taki satın alma gücünün gerisine düşmüştür.
Bu iktidar asgari ücrete 5.000 lira zam yaparak, 7.000 lira zayıflayan ücrete 5.000 lira zam yapıp tarihte ilk kez asgari ücretli zam beklerken cebinden 2.000 lirasını çekip almıştır.
Asgari ücret dünyanın dört bir yanında emekçilerin ilk başta bir yıllık kıdem boyunca aldıkları, sonra hızla uzaklaştıkları bir ücrettir. Ama maalesef bu ülkede asgari ücret artık temel ücret olmuştur. Yıllar önce çalışanların yüzde 28'i, 30'u asgari ücret alırken bunu eleştiriyor, geriletilmesini vaat ediyorduk, vaat ediyorlardı. 22 yıllık AKP iktidarında asgari ücret bir canavar gibi her geçen gün daha fazla emekçiyi yutmuş ve bugün toplumun, ücretlilerin yüzde 57'sinin aldığı bir temel ücrete dönüşmüştür.
Buradan, Tandoğan'dan bir kez daha kayda geçirmek isterim ki, Avrupa Birliği'nde ücretlilerin sadece yüzde 9'u, örneğin Almanya'da ücretlilerin sadece yüzde 6'sı asgari ücret almakta, geri kalanı bunun üzerinde ve çok üzerinde maaşlar almaktadır.
‘Bu haksızlığa isyan ediyorum’
Böyle olunca asgari ücretlinin milli gelirden aldığı pay OECD ülkelerinde yüzde 55, Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 60'la 70 arasındayken bu meydanın, ücretlilerin gayrisafi milli hasıladan, milli gelirden aldıkları pay sadece yüzde 25'tir. Almanya'da Sosyal Demokratlar yüzde 70'e itiraz edip "Bütün varlığın yüzde 30'unu hepimiz, yüzde 70'ini hepimiz, yüzde 30'unu nasıl zenginler alır?" derken Türkiye'de yüzde 25'ini bütün ahali, yüzde 75'ini zengin mahallenin çocukları tüketmektedir. Bu haksızlığa isyan ediyorum!
Milli gelirin her 4 lirasının 3 lirasını milli gelirin zenginlere veren, patronlara veren, yandaş müteahhitlerine veren, yarattığı yeni zenginlere veren ama hepimizi açlığa terk eden bu mesele dünyadaki eşitsizliklere benzer ama dünyada hiçbir gelişmiş ülkede ya da Türkiye'ye emsal hiçbir ülkede olmayan bir eşitsizlik bu topraklarda vardır. Buna itirazı en üst perdeden yapmak, bugünkü iktidarı koruduğu, kolladığı kesimlerin zenginler olduğunu görmek, bu iktidar değişmeden bu değişim, paylaşım hikayesinin değişmeyeceğini bilmek, onların patronların tarafında, bizlerin ise hep beraber halkın tarafında olduğumuzu bilmek, mücadelelerin en büyüğüdür, en onurlusudur. Tarafımız burasıdır.
‘Biz sokaktayız, sen sırça köşklerdesin’
Sayın Erdoğan, biz bu meydandayız, sen saraydasın. Biz sokaktayız, sen sırça köşklerdesin. Biz yoksulun, garibanın yanında kol kola, onunla mücadelenin içindeyiz, sen bu sömürü düzenini sürdürmenin peşindesin. Ama sana ant olsun ki, biz kazanacağız, biz kazanacağız, biz kazanacağız!"
‘Emekliye, asgari ücretliye vereceği paranın 10 katını zengin müteahhitlerin vergisini sildi’
Emeklilere de değinen CHP Genel Başkanı Özel, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Asgari ücretliyi 22.104 liralık bir sefalet ücretine mahkum ettiler. Şimdi bütün emekliler aynı endişede. Biliyorsunuz geçen sene ocak ayında 10.000 lira verdi. Enflasyon yüzde 65'lerdeydi, temmuzda sadece yüzde 25 zam verdi ve 12.500 liralık yapmış olduğu zamla hem emekliyi hem de 17.000 liralık asgari ücretle asgari ücretliyi bir yıl boyunca inim inim inlettiler, canlarını okudular, canlarını çıkardılar. O gün emekliye bir asgari ücret ver diyorduk, ‘10.000'i 12.500 yaptım, 30 milyarı zor buldum, 66 milyar param yok’ diyordu.
Bir gördük ki geçen sene tam 660 milyar lira emekliye, asgari ücret vermek için lazım olan paranın 10 katını zengin müteahhitlerin ödemeleri gereken kurumlar vergisini affederek vazgeçmişler. Yani emekli, emekli Memduh Amca'nın, emekli Sakine Teyze'nin, emekli Ayşe Abla'mın, Hanife Ege'min, Mehmet kardeşimin maaşını asgari ücret yapmak için lazım olan paranın 10 katını, 10 katını emekli Mehmet'e vermeyen Mehmet Cengiz'e vermiş.
Kadir abime vermeyen, Kalyon İnşaata vermiş. Artık kaçacak yerleri yoktur. Artık her şey gün gibi ortadadır.
‘Erdoğan'ın tarafı zenginlerin sofrasıdır’
Siyaset, tarafını belli etme ve siyaset taraf olma sanatıdır. Recep Tayyip Erdoğan'ın tarafı zenginlerin sofrasıdır. Ayrıca, bu sene bütçe yaparken 701 milyar lira vazgeçilecek.Bir daha söylüyorum, vazgeçilecek kurumlar vergisi tutarı 701 milyar lira.
Bunu buldular, bütçeye koydular. Ama emekliye vermek için parayı bütçeye koymadılar. Emekçilerin hakkını vermek için lazım olanı bütçeye koymadılar.
Ürünü tarlada kalan çiftçiye vermeleri gereken desteklemeyi bütçeye koymadılar. Ama kur korumalı mevduata ödenecek trilyonları, zenginlere çekilecek peşkeşleri baştan bulup bütçeye koydular.
O zaman, sizi görmeyen, sizi düşünmeyen, sizin için kaynak bulmayan, bütçeye koymayan bu iktidara hep birlikte sesleniyoruz. Buradan sonra bu bütçeyle geçim olmaz. Geçim yoksa, seçim var. Geçim yoksa, seçim var. Geçim yoksa, seçim var. Buradan kaçmaları mümkün değildir. Ve seçim olduğunda hiç öyle kaynak derdimiz yok.
Erdoğan parayı kime verdiyse, para oradadır. O kaynak oradadır. Aynı paradır. Para vardır, sadece verileceği yer değişecektir. Kalyon İnşaata değil, emekli Kadir Abi'ye gidecektir. Mehmet Cengiz'e değil, asgari ücretli Mehmet kardeşime gidecektir.
Çalışanlara sendikalı olma çağrısı
Buradan içimizde, içimizdeki asgari ücretli kardeşlerime, asgari ücretli emekçi kardeşlerime el sallıyorum. Ve buradan sendikalı olmayan herkese sesleniyorum.
En kötü sendika, sendikasızlıktan iyidir. En kötü örgütlenme, örgütsüzlükten iyidir. En cılız kalabalık, yalnızlıktan iyidir. Örgütlenin, örgütlenin, örgütlenin.
Hepinizi sendikalı olmaya, sendikal mücadeleyle hak aramaya davet ediyorum.
Türkiye tarihinde, sendikalar tarihinde ömür vermiş, can vermiş tüm büyüklerimizi saygıyla, minnetle, rahmetle anıyor, bütün emekçi kardeşlerimi sendikalaşmaya davet ediyorum
(Hükümet istifa sloganları) İstifaya davet ettiğiniz hükümet asgari ücreti sendikalarla konuşuyor. Oysa sendikalı işçide, sendikalı işçide asgari ücret söz konusu olmaz. Toplu iş sözleşmesi asgari ücretin üzerinde bağıtlanır, üzerinde imzalanır. Ama maalesef 1970'lerde işçilerin yüzde 75'i, 4 işçiden 3'ü sendikalı iken bugün bu rakam fiilen yüzde 14.75 durumundadır.
Bu resmi gerçek rakamdır. Ancak yarısı kamuda çalışan işçilere aittir. Yani özel sektör sendikalı işçilerin yüzde 7'sidir. Türkiye'de işçilerin yüzde 14,5'u sendikalı iken grevli toplu sözleşme hakkından yararlanan sadece yüzde 9'dur. Bunun da yarısı özel sektördür.
Yani Türkiye'de 100 işçiden sadece 4,5 tanesi grevli toplu sendika hakkına sahipken, grevli toplu sözleşme yapabiliyorken yüzde 95'i bu haktan mahrumdur.
İşte bizim esas sorunumuz, bu iktidarın esas hoşuna giden de budur. Buradan bir kez daha işçilere, sendikalara üye olmaları çağrısında bulunurken sendikalara da üretimden gelen güçlerini kullanma, bu iktidara bu yılı dar etmeye davet ediyorum.”
(Haber Merkezi)