Kısa Dalga - Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanmasını talep etmek için 1995 yılından beri Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri, bu hafta 1994’te gözaltında kaybedilen Mehmet Yaşar’ın akıbetini sordu.
Gazete Duvar'ın haberine göre; eyleme gelemeye Mehmet Yaşar’ın ailesi bir mektup gönderdi. Ailenin mektubunu 19 Ekim 1995'de gözaltına kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı Jiyan Tosun okudu. Mehmet Yaşar'ın kızı Evin Yaşar'ın yazdığı mektupta şöyle denildi:
"Ben 6 yaşımı basma kumaşlarından dikilen bir faili meçhulün kızıyım, evlatlarıyız. Biz, hayatın sunduğu hiçbir renkten nasibini alamayan, griden öteye bir mezar sahibi olacak kadar hak ve adaletten nasibini almayan güçlü evlatların. Bir akşam vakti Beyaz Toros ile sorgusuz, sualsiz altı evladından aldılar seni. Çocukluğumdan, sevincimden, özgürlüğümden aldılar.
Yetimleşti bütün kelimeler, çaresizlik desen üç öğün aş misali. Oysa her kız evladı, kahramanı olan baba duygularıyla büyümeli, sevilmeliydi. Bunu çok gördüler yarınlarımıza. Evlatların olarak seninle her daim gurur duyduk. Sen benim 30 yıldır büyümeyen altı yaşımsın. Sen benim imkansızlıkları maviye çalan şiirimsin. Sen benim özgür yarınlarımın beyaz güvercinisin. Sen benim acımın rengi, anamın bitmeyen bekleyişisin. Sen benim başımın dik duruşusun. Cumartesi Anneleri’nin Mehmet Yaşar’ısın."
"Tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz"
Galatasaray Meydanı'nda bir araya gelen kayıp yakınlarının bu haftaki açıklamasını Hayrettin Eren’in yeğeni Setenay Yarıcı okudu. Açıklamada öne çıkan başlıklar şöyle:
"1013. haftamızda da Anayasa’yı hiçe sayan yöneticilerin keyfi kararları nedeniyle kayıplarımızla buluşma mekanımız olan Galatasaray Meydanı yine polis bariyerleri ile bize kapatıldı. Ancak biz 1013 haftadır ısrarla söylüyoruz: Unutturma pratiklerinin her çeşidinin devreye sokulduğu bu topraklarda, acılarımızın, yaralarımızın izini sürmek; hikayelerimizi anlatmak, unutmamak ve hatırlamak, inkara ve cezasızlığa karşı bir direniş biçimidir. Bu yüzden 1013 haftadır kayıplarımızın fotoğraflarını göğsümüzde, hikayelerini dilimizde taşıyarak kamuoyunun karşısına çıkıyoruz. Bize yaşatılanların duyulmasını, bilinmesini istiyoruz.
Mehmet Yaşar, 28 Şubat 1994’te amcasının kızının evine iftar yemeğine katıldı. Yüksekova Merkez’deki evin bulunduğu mahalle, asker ve polisler tarafından saat 20:00 civarında kuşatıldı. Mehmet Yaşar’ın bulunduğu eve gelen silahlı dört kişi, kendilerini polis olarak tanıttı ve kimlik kontrolü yaptı. Eve gelen polisler kimlik kontrolünün ardından 'Bizimle emniyete geleceksin, ifadene başvuracağız' diyerek Mehmet Yaşar’ı gözaltına aldı. Beyaz Toros’a bindirilerek götürülen Mehmet Yaşar’dan bir daha haber alınamadı.
Ailenin tüm başvuruları sonuçsuz kaldı; Mehmet Yaşar’ın gözaltına alındığı inkar edildi. Arayışlarını sürdüren aile, tehdit ve baskıyla karşılaştı. Ailesinin tüm çabalarına rağmen, 30 yıldır Mehmet Yaşar’ın akıbeti karanlıkta bırakıldı; suçun failleri ve sorumluları cezasızlık zırhıyla korundu. Tüm çabaları sonuçsuz kalan baba Hamit Yaşar, 23 yıl önce mücadelesini çocuklarına ve torunlarına devrederek aramızdan ayrıldı. Mehmet Yaşar’ın annesi Reyhan Yaşar, eşi Mehsima Yaşar ve çocuklarının hakikati bilme ve bir mezar taşına sahip olma talepleri, bizim de talebimizdir. Gözaltında kaybetmeler, zamanaşımına tabi olmayan suçlar kapsamındadır. Adli makamlardan, Mehmet Yaşar’ın akıbetini açığa çıkaracak, suçun failleri ile sorumlularını yargılayarak cezalandıracak etkinlikte bir soruşturma başlatmalarını talep ediyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin Mehmet Yaşar için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz." (Haber Merkezi)