Kısa Dalga - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bugün partisinin Manisa'daki il olağan kongresine katıldıktan sonra İstanbul İl Olağan Kongresi'ne de katıldı.
Bayrampaşa'daki Hidayet Türkoğlu Spor Kompleksi'nde gerçekleşen kongrede konuşan Özel, şunları söyledi:
"Birileri halen daha Asliye Hukuk Mahkemelerinin kapısında, daha dün bu kurultayı durdurmanın umudunda. AK Parti yargısından birileri koltuk, makam, mevki dilenirken, CHP'yle AK Parti Gençlik Kolları'nın mücadele edemediği, AK Parti Kadın Kolları'nın mücadele edemediği, Tayyip Erdoğan'ın artık siyaset üretemediği, umudu örgütleyemediği yerde bizi yenmek AK Parti Yargı Kolları'na kaldıysa vallahi onları da yeneceğiz, billahi onları da yeneceğiz.
Beni bir dinlesin, biz nereden geliyoruz. Biz onların hikayelerini, süreçlerini, savruldukları yerleri biliyoruz. Onlar Siirt üçlemesinden gelirler. Aynı Ekrem Başkan gibi, Tayyip Erdoğan İstanbul Belediye Başkanı'ydı. Erdoğan, Ekrem Başkan'a yöneltilen suçlamalarla ve fazlasıyla, rüşvetle, irtikapla, yolsuzlukla, ihaleye fesat karıştırmayla suçlanıyor, yargılanıyordu. Bir farkla. Onun kapısına saat 6'da hiç polis gelmedi. Eşini kaldırıp da evlatlarının yanında onun haysiyetine dokunacak bir muamele görmedi. Onun iki polis kolunda hiç fotoğrafı yok. Bir gün gözaltına alınmadı, Vatan Emniyete götürülmedi. Yargılaması tamamen tutuksuz gerçekleştirildi. Cezası kesinleştiğinde, telefonla çağırıldığı cezaevine giderken, önce Saraçhane'de miting yaptı, helalleşti, konvoyla gitti yattı, içeride şiir albümleri çıkardı. Bugün kendisine yapılmayan muameleyi Ekrem İmamoğlu'na yapan, gözaltı yapan, tutuklama yapan, daha suçu kesinleşmek ne iddianame yokken, sesinden korkan, metrolardan sesini, duvarlardan resmini kaldırtan Tayyip Erdoğan, büyük bir korku ve savrulma içindedir."
"Asla bu kötülüğe teslim olmayacağız"
Özel, şöyle devam etti:
"Onun cezayı aldığı mesele, Siirt'te okuduğu bir şiirdir. O gün de okunan bir şiirden cezayı ve siyasi yasağı doğru bulmamıştık. O şiiri, Siirt Meydanı'nda okuyan, sonra anayasa değişikliğiyle seçimlerin yenilendiği, Siirt'ten milletvekili seçilen ve gelip başbakan olan birinden bahsediyoruz, CHP'nin demokratik tavrıyla. O kişi şimdi bu CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'na bunları yapmakta ve o Siirt'in seçtiği belediye başkanına üç dönemdir kayyım atamaktadır. İşte karşınızda cesaretiyle değil, sadece ve sadece sinsiliğiyle yol alan, güçsüzken bükülen, Kenan Evren'in karşısında olan iki düğmenin peşine iliklemek için üçüncüyü arayan ama gücü eline geçirince kimsenin gözünün yaşına bakmayan bir kötülükle muhatabız. O kötülük, her şeyi göze almış olabilir. O neyi göze aldıysa fazlasını göze aldık. Ne bekliyorsa fazlasını yapacağız. Asla ve asla bu kötülüğe teslim olmayacağız."
"Nadir elementlerin pazarlığını yapıyor"
"Ahlaki üstünlüğü, psikolojik üstünlüğe çeviren, o psikolojik üstünlükle çoğunluk enerjisini yakalayan, bir büyük mücadeleyi veren partimizi, yurdun dört bir yanında da, dünyanın dört bir tarafında da büyük bir cesaret ve kararlılıkla anlatıyoruz, anlatmaya devam edeceğiz" diyen Özel, şunları kaydetti:
"Kurulduğu gün olduğu gibi, 31 Mart'ta olduğu gibi, kurulacak ilk sandıkta CHP, Türkiye'nin birinci partisidir. Bir yanda, bizler bu mücadeleyi verirken koltuklarını korumak için, Türkiye'de yaz boyu serin salonlarda kendilerini kendi seçtiklerine alkışlatanlar, pazara gidemeyen, esnafa varamayan, milletvekillerini sahaya yollayamayan parti, hakkı, hukuku ezen ama kendi iktidarını Amerika'da arayan, oradaki otokrattan meşruiyet devşirmeye çalışan bir yere savrulmuştur. O yüzden Trump'ın kapısına gitmeden önce İstanbul'da Trump'ın oğluyla... Hangi resmi görevi var? Sen koskoca Türkiye Cumhuriyeti'nin görevdeki cumhurbaşkanı olarak onunla ne konuşuyorsun? Biliyordum ne konuştuğunu. İlan ettim, inkar edemediler. Yandan yalanlamaya çalışırken Trump'ın kabul eden açıklamalarıyla irkildiler. Trump, oyunu açık oynuyor. Bunlara 'Sizde olmayan şey bizde var' diyor. Bu lafları bu kulaklar duydu. Türkiye duydu. O gün ben söyledim, 250 tane Boeing alacak, 225 tane Boeing aldı. O gün fahiş doğalgaz dedik. Fahiş fiyatlı doğalgaz anlaşması yaptı. O gün söyledik, Amerikalılarla nadir elementlerin pazarlığını yapıyor.
Kendi siyasi geleceğiyle Türkiye'nin geleceğini takas etmeye çalışıyor. Dünya, bundan sonraki çağda büyük mucizelerin küçük elementlerle yaşandığı bir sürece girdi. Teknoloji öyle bir noktada ve doğa öyle şeyler gizlemiş ki aşağıya, kilolarca demire 1 nanogram element tesir edince dünyanın en kuvvetli mıknatısına dönüşebiliyor. Onun küçücük bir parçası çok gelişmiş araçların sistemlerinde kullanıyor. Yani gramın milyonda biri, milyarda birinin büyük paralar ettiği, bunu alan ülkelerin geleceğe hükmettiği, elektrikli arabasından cep telefonuna, yarın olacaksa eşyaların ışınlanması o teknolojiye kadar ne lazımsa, bunun elinde bulundurulduğu 10 küsur ülkeden biriyiz, sıralamada beşinciyiz. Çin, en çok bulunduran ülke, kendininkini tüketmeyip dünyadakinin peşine koşuyor. Amerika o kadar kanın, gözyaşının içinde Ukrayna'ya gidiyor, 'Seni desteklemem için nadir elementleri bana vermen lazım' diyor. İşte bu şartlarda Erdoğan Oval Ofis'e gidip Eskişehir'deki nadir toprak elementlerini verme karşılığında kendisine desteğin taahüdünün peşindedir. Buradan açıkça söylüyorum. Rahatsız olduğunu biliyorum. Buradan Erdoğan'a sesleniyorum: Ey Erdoğan, kendi siyasi ikbalinle Türkiye'nin geleceğini Trump ile trampa ettirmeyeceğiz. Asla buna izin vermeyeceğiz.
Ekonomi perişan olmuş, millet borç batağına saplanmış. Çarşı, pazar, ev kiraları ateş pahası. Meclise bütçe gelmiş, sabit gelirliye sefalet vadediyor. Tutmuş oradan bana ‘Türkiye’yi dünyaya şikayet etme’ diyor. Hatırlayalım; başörtüsü krizinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidenler, bu arkadaşlardı. Kırılan kol da bizimdir, kırılan kafa da bizimdir, verilen mücadele de bizimdir. Birileri kızılcık şerbetini içerken, kan kusan benim arkadaşlarımsa vallahi de billahi de susmayacağım. Öyle bir kötülükle karşı karşıyayız ki, ısrarla bu kötülük sürdükçe ne kötü olduklarını kapı kapı anlatacağım.
Bulgaristan’daki soydaşlarımız mezalimden sığındığında ‘Kapıda kalsın’ diyen adam bugün 4,5 milyon Suriyeli getirecek, ‘Barışçıl yollarla gitsin’ dediğimizde bile ‘Ensar, muhacir’ diyecek. İşte ikiyüzlü Erdoğan, işte kötülüğün timsali Erdoğan. Şimdi belli bir yaşa gelmiş, gözümün içine bakıyor bir şey diyecek miyim diye. Demeyeceğim. Bizim örfümüzde, kültürümüzde, geleneğimizde, Anadolu irfanında yaşlıya hürmet var. Kötü söz yok. Ama hatırlayalım. Necmettin Erbakan’a Erdoğan diyordu ki ‘Yaş 70, iş bitmiş.’ Şimdi o yaşta kendisi. Ya da rahmetli Bülent Ecevit’e diyordu ki, ‘Ecevit’in sağlık sorunu Türkiye’nin milli güvenlik sorunu olmuştur. Ölünce mi bırakacaksın be adam?’ diyordu. O gün Ecevit’in sağlık sorunundan medet umana söylüyorum. O haldesin ama ben yapmayacağım. Seni önümüzdeki ilk sandıkta bu millet gönderecek."