Alican Uludağ
İstanbul'un Ümraniye ilçesinde 19 yaşındaki Yunus Emre G.'nin polisten kaçarken kendisine engel olmaya çalışan 27 yaşındaki polis memuru Şeyda Yılmaz'ı başından vurarak öldürmesine ilişkin olayın yankıları sürüyor.
Özellikle 19 ayrı suç kaydı olduğu tespit edilen Yunus Emre G.'nin bugüne kadar tutuklanmaması eleştirilerin başını çekiyor.
DW Türkçe'nin aldığı bilgilere göre, İstanbul Anadolu 2. Sulh Ceza Hâkimliği, yaralama suçuna karışan G. hakkında 19 Temmuz 2024 tarihinde üç ay süreyle karakola haftada iki kez imza vermesi şeklinde adli kontrol kararı aldı.
Hakimliğin verdiği karar sonrası Dudullu Şehit İsmail Akkoyun Polis Merkezi'ne İstanbul Anadolu Denetimli Serbestlik Müdürlüğünden 25 Temmuz tarihinde yazı gönderildi. Yazıda, adli kontrolün ihlal durumunun tutuklamaya sebep olabileceği, bu nedenle ihlal durumunda ivedi olarak müdürlüğe bilgi verilmesi ve her ay adli kontrolün devam ettiğine dair rapor gönderilmesi istendi.
Ancak şüpheli G., bu süreçte adli kontrol kararını ihlal ederek karakola imza atmaya gitmedi. Buna karşılık polis merkezinin, bu durumu savcılığa bildirmediği öğrenildi.
Adli kontrol ihlali, ancak Yunus Emre G.'nin polis Şeyda Yılmaz'ı vurması olayından sonra 23 Eylül tarihinde Dudullu Şehit İsmail Akkoyun Polis Merkezi Amirliği tarafından İstanbul Anadolu Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne yazıyla bildirildi. Yazıda, şüphelinin imza atmaya gelmediği iletildi.
Hangi suçlardan yargılandı?
Diğer yandan Yunus Emre G.'nin UYAP sistemindeki 19 suç kaydının da ayrıntıları netleşti. Buna göre, G.'nin adliyede sekiz ayrı uyuşturucu kullanma dosyası yer alıyor ve bu dosyalar tek bir soruşturmada birleştirildi. Ayrıca "uyuşturucu kullanmak," "tehdit" ve "kötü muamele" suçlarından ise hakkında üç ayrı soruşturma yürütülüyor. Bu suçların 2024 yılında işlendiği belirtildi. G. hakkında bugüne kadar sekiz soruşturma, yeterli delil bulunamadığı gerekçesiyle takipsizlikle sonuçlandı. Yağma suçundan 3 yıl 20 gün ceza alan G.'nin bu davası ise İstinaf önünde bekliyor. Kasten yaralama suçundan bir dava ise sürüyor.
Cezasızlık kültürü
Peki, hukukçular yaşanan olayı nasıl değerlendiriyor? Avukat Doğan Erkan, bu soğukkanlı cinayetin sebep ve sonuçlarının bir sarmal haline geldiğinin görüldüğünü kaydetti. Adli suçlarda cezasızlık kültürünün, ceza ve infaz hukukunun caydırıcılık özelliğinin ortadan kalkmasına sebep olduğunu belirten Erkan, "Olaydaki failin çok ciddi bir suç sabıkası olduğu söylenmektedir. Bu halde, mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanması gerekirken bu failin serbest dolaşması anlaşılabilir değildir" dedi. Erkan, "Daha vahimi, siyasal iktidarın halen yargı paketinde ikinci ve üçüncü mükerrirlere de infaz indirimi getirmeyi planlayan yasa tasarısıdır. Dolayısıyla cezasızlık tam olarak penoloji bilimi ve verilerinden uzak popülist bir tavırla ceza ve infaz indirimlerine giderek oluşmaktadır" değerlendirmesini yaptı.
Çöp poşeti giydirilmesine eleştiri
Erkan, şüphelinin çöp poşeti giydirilerek adliyeye çıkarılmasını da eleştirdi. Bu olayda şiddetin şiddeti doğurduğu gerçeğinin görüldüğünü kaydeden Erkan, şu ifadeleri kullandı:
"Şiddet tekeli ve gücüne sahip olan kamu görevlileri kendilerini hukukla sınırlı görmeyip bu yetkilerini kötüye kullandıklarında, hukuksal alan ve kurallardan bağışık hale gelen şiddetin kendisini her alanda örgütlemesi kriminolojinin diyalektik sonucudur: Devletin kendisi hukuksuzlaştığında, bu tüm toplumsal kategorilere temerküz eder. Faili yakalayan kolluk görevlilerinin işkence ve kötü muamele içinde faile çöp poşeti geçirdikleri ve adliyeye sevk yöntemiyle de bir cezalandırma eylemine geçtikleri görülmüştür. Kolluk adeta kendi yargılaması ve infazını kendisi yapmıştır. Oysa cezasızlık kültürüyle iç içe geçen bu devlet keyfi şiddeti, herhangi bir kişi ya da kurumun kendi cezalandırmasına girişmesi; üstelik bunun adalete hizmet etmesi gereken kolluk görevlilerinden gelmesi, bu şiddet sarmalını yeniden örgütlemektedir. Genç kadın polisin öldürülmesine karşı vereceğimiz tepki hukuksal olmak, hukuk sınırları içinde kalmak zorundadır."