Süreçle ilgili yeni iddia: PKK üst kadrosu İmralı'ya mı getirilecek?

PKK üst kadrosundan olduğu belirtilen 200 kişiden büyük bir bölümünün, Türkiye’de yasal demokratik siyasi arenada yer almak istediği iddia edildi. İddialar arasında PKK’nın üst düzey kadrosunun İmralı Adası’na getirilmesi de yer alıyor.

Kısa Dalga - Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nda yürütülen ve adına "Terörsüz Türkiye" denilen süreçle ilgili meclis çalışmalarının sonuna yaklaşırken ortaya yeni bir iddia atıldı.

T24'ten Cansu Çamlıbel'in yazısına göre, PKK yöneticisi 200 kişiden büyük bir bölümü Türkiye'ye dönerek yasal demokratik siyasi arenada boy göstermek istiyor. Devletin bu nedenle yeni bir formül arayışına girdiğini kaydeden Çamlıbel, PKK üst düzey kadrosunun İmralı Adası’na getirilmesinin tartışılmaya başlandığını, Öcalan’ın da dahil olduğu bir kapsamda tartışıldığını aktardı. Çamlıbel'ın, Oda TV'de geçtiğimiz günlerde yayınlanan haberde aktarıldığı üzere devletin ‘PKK yöneticisi’ olarak tespit ettiği sayının 200 civarında olduğunu aktardığı yazısından öne çıkan kısımlar şöyle:

"‘Terörsüz Türkiye’ başlatıldığında genel anlayış bu listedeki isimlerin peyderpey üçüncü ülkeler olarak tespit edilen Norveç, İsveç ve Güney Afrika’ya gönderilmesi yönündeymiş. Ancak KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat’ın 'Af değil özgürlük yasaları istiyoruz' çıkışıyla alenileşen yeni bir durum var. Gelinen noktada devletin 200 kişilik ‘PKK yöneticileri’ listesindekilerin büyük bir bölümü, Türkiye’ye dönerek burada yasal demokratik siyasi arenada boy göstermek istiyor. Bu nedenle devlet tarafı yeni formül arayışına girmiş.

Çeşitli fikir egzersizleri yapılırken, bir seçenek olarak da PKK’nın üst düzey kadrosunun İmralı Adası’na getirilmesi konusu tartışılmaya başlanmış. Konuştuğum ilgililer, bunun en güçlü seçenek olarak masada olduğunu ve Öcalan’ın da dahil olduğu bir kapsamda tartışıldığını teyit etti.

Üst düzey PKK yöneticilerinden İmralı seçeneğini kabul edenler –ki buna olumlu bakanlar varmış- İmralı Ceza İnfaz Kurumu’nda en az 3 sene geçirmeyi kabul etmiş olacaklarmış. Ancak benim anladığım kadarıyla devlet, 200 küsur üst düzey PKK’lının hepsinin birden İmralı’ya gelmeyi kabul etmesine ihtimal vermiyor. Ancak bu formülü hükümetin gündemine getirenler, Öcalan’ın da onay vereceği 40-50 kişinin gelmeyi kabul etmesinin formülün işlemesi için yeterli olabileceğine inanıyor.

Diyelim ki bir grup PKK yöneticisi, bu formülün işleyebileceğini savunanların tahayyül ettiği biçimde ilk etapta İmralı’da mahpusluğu kabul etti, hem de Öcalan’ın iletişim olanaklarının rahatlayacağı bir dönemde… O halde elbette ilk sorulması gereken soru şu olacaktır: 'Öcalan kendisiyle aynı adada olacak olan PKK’lılarla düzenli olarak görüşebilecek midir?'

(...)

Devlet içinde bu formülü gündeme getirenler risklerin farkında olmakla birlikte, bu sayede sürecin dış ülke istihbarat servislerinin etkisinden korunması istikametinde bir kazanım elde edilebileceğini düşünüyorlar. Anladığım kadarıyla bu formülün gündeme gelmesinin en önemli sebeplerinden biri de PKK’lı yöneticilerin Öcalan’dan bağımsız hamle ve açıklama yapmasını engelleme arzusu.

Bese Hozat, Duran Kalkan ve Murat Karayılan’ın son aylarda yaptıkları çıkışların devamının süreci dinamitlemesinden endişe ediliyor belli ki. Bu riskin mimimize edilmesi için Öcalan’ın bir sözcü ataması da gündemdeymiş. Benim kaynaklara göre, ‘diplomatik üslup’ konusundaki tavrı ve Öcalan’a yakınlığı nedeniyle Sabri Ok ‘sözcülük’ misyonu için doğru kişi olabilirmiş.

Öte yandan devletin hesaplarına göre, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Parti’ye destek vererek ‘Barış Yasası’ diye kodladığı kanun kapsamına girecek toplam PKK’lı sayısının 18 bin civarında olduğu belirtiliyor. Kritik bir bilgi de şu; söz konusu yasanın kapsamına girecek 18 bin PKK’lının sadece 4500’ü halihazırda Türkiye’deki cezaevlerinde, gerisi Irak, Suriye ve Avrupa’da."

İktidar tarafının taslağı

Çamlıbel, sürecin yasal düzenlemesiyle ilgili iddiaları da kaleme aldı. İktidar cenahında çalışılan taslağın ayrıntılarını şöyle aktardı:

"Devlet tarafı söz konusu yasal düzenleme için 1928 yılında çıkarılan 1239 sayılı kanundan esinlenildiğini vurgularken, yapılacak olan düzenlemenin ‘geçici’ ve ‘özel’ olduğunun ısrarla altını çizme gereği duyuyor. Yani bahsedilen açık uçlu bir yasal düzenleme değil, faydalanmak isteyenler 6 ay içinde başvurmak zorunda olacak.

Bu yasadan faydalanılması durumunda ise 3 yıllık bir şartlı salıverme ya da ceza erteleme süreçleri devreye girecek. Üç yıl içinde yeniden suça karışan olursa ertelenmiş suçlarının cezasıyla birlikte infaz edilecek. Ağırlaştırılmış müebbet cezalarının 12, müebbet hapis cezalarının ise 10 yıl olarak değerlendirileceği ve 10 yıldan az cezalarda doğrudan ceza ertelemeye gidileceği söyleniyor. Kanunla örgüt `Münfesih Terör Örgütü` olarak kabul edileceği için örgüt üyeliği suç olmaktan çıkarılacak dolayısıyla şiddete, eyleme karışmamış olanlar doğrudan serbest bırakılacak. PKK, ‘münfesih terör örgütü’ olarak kabul edileceği için örgüt üyeliği suç olmaktan çıkarılacak, dolayısıyla şiddete ve eyleme karışmamış olanlar doğrudan serbest bırakılacak."

Gündem Haberleri