Kısa Dalga - Türkiye, kara para aklama konusunda kritik bir merkez haline geldi. Yurt dışındaki kaynağı belirsiz milyarlarca dolar, denetim eksikliği ve düzenlemelerdeki boşluklar nedeniyle Türkiye’ye rahatça giriş yapabiliyor. Uzmanlar, bu durumun Türkiye ekonomisine büyük zarar verdiğini ve uzun vadede geri dönülmesi zor sonuçlar doğuracağını söylüyor.
Ekonomistler, Varlık barışı düzenlemelerinin Türkiye’yi kara para aklamak isteyenler için adeta bir cennet haline getirdiğini ifade ediyor. Vergi affı ve hiçbir soruşturma yapılmaması, suçluları cesaretlendirdi. Türkiye’ye akan bu paranın bir kısmı, uyuşturucu ticareti, insan kaçakçılığı ve silah ticareti gibi yasadışı faaliyetlerden elde ediliyor.
Kaldırılan 'Nereden Buldun' düzenlemesi
1 Ocak 2003 tarihinde yürürlüğe giren “Nereden Buldun?” düzenlemesi daha yürürlüğe giremeden AK Parti’nin çıkardığı ilk kanunlardan biriyle, 7 Ocak 2003 tarihinde uygulamadan kaldırıldı.
Eski MASAK Başkanı Ramazan Başak’a söz konusu yasanın yürürlüğe girmeden kaldırılma sebebini sorduğumuzda ise şöyle yanıtladı:
“Niçin kaldırıldı? Kaldıranlara sorarsanız, ‘Sermayeyi ürkütmemek için’ diyeceklerdir. Sermayeye ihtiyaç olduğu bir dönemde yatırımcıların Türkiye’ye gelmesini engelleyeceğini söyleyeceklerdir. Böyle bir yasanın yeniden çıkartılması gerekir. Çünkü kaynağı belirsiz para var, insanlar çok ciddi anlamda bir servet sahibi ama baktığınızda ne vergi ödüyorlar ne de bunlar kayıtta. Çoğu zaman göz yumuluyor. Çünkü kaynağa, sermayeye ihtiyaç var.”
Varlık barışıyla gelen gri liste
Türkiye’de "Varlık barışı” adıyla belirli aralıklarla çıkarılan düzenleme ile soruşturma açılmayacağı, çok düşük ya da sıfır vergi alınacağı vaat ediliyordu. Olağanüstü dönemlerde istisnai olacak başvurulan bu uygulamanın rutin bir hal alması nedeniyle Türkiye, OECD’ye bağlı Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine Yönelik Mali Eylem Görev Gücü (FATF) tarafından gri listeye alınmıştı. Türkiye, 2021 yılı Ekim ayında yapılan FATF (Financial Action Taks Force, FATF) Genel Kurul toplantısında Gri Liste’ye alındı. 2024 Haziran ayında ise Gri Liste’den çıkarıldı.
“Varlık Barışı” adı verilen kanun en son 5 Temmuz 2022 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanmıştı. 31 Mart 2023 tarihine kadar Varlık Barışı uygulamasından yararlanıldı. Söz konusu af adı altında yasa daha önce 2008, 2013, 2016, 2018 ve 2020’de de çıkarılmıştı. Bu affa göre varlık bildirimi ve beyanlarında hiçbir suretle “vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmayacağı” vurgulanıyordu. Yani kısaca paranın kaynağı sorulmuyordu.
Kara para sınır tanımaz ama en çok da suça uygun zemin hazırlayan ülke şartları, mevzuat ve uygulamalarda hassasiyetin terk edilmesi kara para aklamanın yolunu açar. Bürokratlar, siyasetçiler, kolluk görevlileri, yargı mensupları, bankacıların suçla ilişkilerinin bulanık hale geldiği, devlet kademelerinde suçun korunduğu, uyuşturucu trafiğine müsamaha edildiği, yargıdaki çürümenin, yolsuzluğun ve rüşvetin olağanlaştığı ülkelerde suçlular avantajlı konuma geçer. Dolayısıyla kirli paranın aklanma süreçleri kolaylaşır.
Sistem yeterince denetlenmiyor
Türkiye’nin kara para için cazip bir ülke haline gelmesinin nedenlerinden biri, finansal sistemin yeterince sıkı denetlenmemesi. Bu boşluklardan faydalanan suç örgütleri, sahte faturalar, boş şirketler ve usulsüz para transferleri aracılığıyla yasadışı kazançlarını yasal hale getiriyor. Örneğin, 2020’de ortaya çıkan bir olayda, sahte fatura düzenleyen bir grup, tekstil ticareti yaptıklarını iddia ederek yaklaşık 100 milyon dolarlık kara parayı sisteme soktu.
Ekonomi yazarı Murat Muratoğlu, Türkiye’de kara para aklayanların en çok gayrimenkul alım satımı, lüks tüketim mallarının satın alınması, sahte şirketler aracılığıyla para transferleri ve offshore hesaplar kullanımı gibi yöntemlere yöneldiğini söylüyor.
Rüşvet kapıları açıyor
Kara para aklama sisteminin işleyişinde rüşvetin rolü büyük. Yolsuzluk, kara para aklayanların işini kolaylaştıran temel mekanizmaların başında geliyor. Devlet kurumlarında görevli birçok kişi, rüşvet alarak yasadışı işlemleri göz ardı ediyor.
34 yaşındaki İran asıllı Reza Zarrab, 2016’da Amerika’da yargılandığı dava sürecinde Türkiye’de kurduğu rüşvet ağını mahkemede şema çizerek anlatmıştı. Zarrab, 2013’teki 17- 25 yolsuzluk ve rüşvet operasyonları kapsamında 17 Aralık'ta tutuklanmış, 28 Şubat 2014'te serbest bırakılmıştı. Zarrab, tahliyesini dahi “Kısmen rüşvet verdim” diyerek çözdüğünü ifade etmişti.
Bu tür açıklamalar, rüşvetin sistemin her kademesine ne kadar yerleştiğini gösteriyor. Özellikle gümrük memurları ve maliye yetkilileri, yüklü miktarda rüşvet karşılığında gözlerini kapatıyor. Örneğin, 2019 yılında yapılan bir soruşturmada, bir gümrük memurunun, sahte fatura düzenleyen bir şebekeden 500 bin dolar rüşvet aldığı ve bu sayede büyük bir kara para aklama operasyonunun sorunsuz bir şekilde yürütüldüğü tespit edildi.
Aklamayla mücadelenin en önemli sacayaklarından birini “yükümlüler” oluşturuyor. Suç gelirlerinin aklanmasının engellenmesi için bazı meslek gruplarına şüpheli işlem bildirimi, bilge ve belge verme yükümlülüğü gibi görevler tabi kılınmıştır. Peki bu meslekler örneğin hangileri? Bankalar, döviz büroları, kıymetli maden, taş veya mücevher alım satımı yapanlar, spor kulüpleri, serbest muhasebeci, mali müşavirler, kripto varlık hizmet sağlayıcılar, tarihi eser, antika ve sanat eseri alım satımı ile uğraşanlar, şans ve bahis oyunları alanında faaliyet gösterenler ilk akla gelenler.
Bankalar büyük işlemleri denetlemekten kaçınıyor
Kimi zaman bankacılık sistemi de bu sürecin bir parçası haline gelebiliyor. Bankalar, büyük meblağlarda şüpheli işlemleri denetlemekten kaçınıyor ve bu işlemler çoğunlukla sorgulanmadan onaylanıyor. Buna en iyi örneklerden biri Seçil Erzan dosyası. Erzan; şüpheli işlem bildirimi, banka hareketlerini değil MASAK’a bildirmek, kendisi dolandırıcılık yapmıştı. Eski Denizbank Levent Büyükdere Caddesi şube müdürü Seçil Erzan, bazı sporcu ve iş insanlarını ‘yüksek kârlı fon vaadiyle’ dolandırdı.
Kara para sahipleri, Türkiye’de elde ettikleri yasadışı kazançları yurtdışına çıkararak daha güvenli yatırımlara dönüştürüyor. İsviçre bankaları, Karayipler’deki offshore hesaplar ve Avrupa’daki mülkler, kara para sahiplerinin servetlerini güvence altına aldıkları başlıca yerler arasında.
MASAK eski Başkan Yardımcısı Ramazan Başak, “Biz biliyoruz ki yurtdışında; servetini haksız yolla elde eden, devleti soyan insanların çok büyük bir serveti var. Sadece Londra’da belli yerlerde, belli mevkilerde gayrimenkullerin kimler tarafından alındığı konusunda bir araştırma yapılsa Türkiye’den çok insanın ismi çıkacaktır” diyor.
“Wealth Fund” araştırmasına göre 2016 yılından 2019'a kadar Türkiye'den 1 milyon dolar ve üzeri meblağda 17.100 hesap yurtdışına çıkarılmış. Buna göre dünyada nüfusuna göre en fazla yurtdışına servet kaçırılan ülke Türkiye. Bu paralarla yurtdışında lüks yatlar, malikaneler ve ticari yatırımlar satın alınıyor.
Kara para aklamanın en büyük etkilerinden biri, devletin vergi gelirlerinden mahrum kalması. Yasalar önünde yasal gibi görünen bu işlemler sonucunda devlet, bu paraları vergilendiremiyor. Uzmanlara göre, Türkiye kara para aklama ile mücadelede yetersiz kalmaya devam ederse, devletin vergi gelirleri üzerindeki baskı daha da artacak.
'Bu para girdiği yerde tahribat yaratıyor'
Kara para aklama, sadece vergi kaybına neden olmakla kalmıyor; aynı zamanda ekonomik istikrarsızlığa, kurumların yozlaşmasına da yol açıyor.
Prof. Dr. Kerim Sinan Alçın kara paranın devlet aygıtlarını yozlaştırmasıyla ilgili şu açıklamayı yapıyor:
“Şu an dünyada üretilen mal ve hizmetlerin değeri 85 trilyon dolar. Ama dolaşan para 300 trilyon dolar. Üç katı fazla para var. Bu fazladan parayı civa gibi düşünelim; girdiği yerde tahribat da yaratıyor ve sistemde gidecek yer arıyor. Yani sisteme dahil olmaya çalışıyor. Geliş kanalları içerisinde bunun adı bürokrasi olabilir, gümrük olabilir, bankacılık sistemi olabilir, buralarda deformasyon yaratıyor.”
Sedat Peker'in ifşaları, bir dönem başbakanlık yapan birinin oğlunun adının uyuşturucu ticaretinde geçmesi, eski devlet uçaklarına Brezilya'da el konulması, limanlara ve marinalara çöken bilindik isimler, ucu eski İçişleri Bakanı'na dayanan bir takım ilişki ağları, 250.000 dolara verilen vatandaşlıklar, İstanbul'un orta yerinde çatışan uyuşturucu çeteleri, kırmızı bültenle aranan şahısların İstanbul'da elini kolunu sallayarak dolaşması son dönem Türkiye'sinden sadece birkaç kesit.
Türkiye'nin kara para ile mücadelede etkin önlemler almadığı sürece bu düzenin devam etmesi kaçınılmaz. Kara para aklama suçları sadece suç örgütlerini zenginleştirirken, Türkiye'nin kaynaklarını kurutuyor ve ekonomik dengeleri bozuyor. Uzmanlar, kara para aklamayla mücadelenin sadece yasal düzenlemelerle değil, aynı zamanda denetimlerin artırılması ve yolsuzlukla etkin bir şekilde mücadele edilmesi gerektiğini vurguluyor.