Kısa Dalga - Kültürel Mirası Koruma Derneği, Erasmus+ ile ortaklaşa gerçekleştirdiği Narrate Projesi’ni tanıttı. Türkiye, Yunanistan ve Bulgaristan’da Ortodoks kilise ve manastırlarında bulunan taşınabilir ya da taşınamaz kültürel varlıkların dijital olarak kaydedilmesi ve belgelenmesini amaçlayan proje, üç ülkedeki kültürel varlıkların sürdürülebilir koruma konusunda farkındalık yaratıyor.
Türkiye’den Kültürel Miras Koruma Derneği’nin öncülük ettiği projede Selanik Aristoteles Üniversitesi, Sofya Üniversitesi, Uluslararası Helen Üniversitesi ve Almanya’dan Cognitive UX GmbH proje ortağı olarak yer alıyor.
Galata Rum Okulu’nda 9-10-11 Aralık’ta 3 gün süren açılış etkinliği ve workshoplarla tanıtılan projede alanında uzman akademisyenler, kültürel varlıkların dijital kaydı ve belgelendirilmesine ilişkin sunumlar yaptı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Koç Üniversitesi, Işık Üniversitesi ve Kültür Mirası Koruma Derneği’nin de workshoplarla katkı sunduğu projenin Türkiye’de akademik danışmanı Prof. Eva Şarlak ve proje koordinatörü Dr. Güldehen Kaya Türkiye’de Narrate’nin tanıtımı ve gelişimi kapsamında büyük çaba sunuyor.
Şarlak ve Kaya, projeyle kültürel varlıkların belgelenerek korunmasına yönelik önemli bir katkı sunmanın yanı sıra kültürlerarası diyaloğun geliştirilmesinde de rol oynuyor.
‘Narrate, kültürel süreklilik vizyonu sunuyor’
Prof. Dr. Şarlak, tanıtım etkinliğinde yaptığı konuşmasında projeye eğitim faaliyetleri, bilinçlendirme kampanyaları ve anket çalışmalarıyla başladıklarını ifade etti. Sofya Üniversitesi'nde uluslararası bir akademik konferans gerçekleştirdiklerini dile getiren Şarlak, “Tüm bu çalışmalar, bizi bugün burada dijitalleşmeye odaklanan bu önemli workshop dizisine getirdi. Ancak bu süreç yalnızca teknik bir çaba değil; aynı zamanda ortak bir sorumluluk anlayışının ve uluslararası iş birliğinin bir yansımasıdır” dedi.
Anket çalışmalarında ciddi zorluklarla karşılaştıklarını dile getiren Şarlak, manastırlar ve kiliselerdeki ruhban temsilcilerinin kültürel varlıkların dijital olarak belgelenmesi konusunda çekimser yaklaştıklarını söyledi. Şarlak, dijital belgeleme ve arşivleme çalışmasının yalnızca teknolojik ilerleme olmadığının altını çizerek “Bu mirasın dijital ortamda korunması, yalnızca fiziksel varlığını değil, aynı zamanda manevi değerini de geleceğe taşımak anlamına geliyor” diye kaydetti.
Dijitalleşmenin modern bir ihtiyaç olmanın yanı sıra aynı zamanda kültürel varlıkların korunması adına atılacak en temel adımlardan biri olduğunu ifade eden Şarlak, “Kültürel mirasın dijital olarak belgelenmesi, onu geçmişin bir izi olmaktan çıkararak, çağdaş toplumlar için yaşayan bir değer haline getirebilir. İşte bu yüzden Narrate Projesi, sadece belgeler oluşturmak değil; bir kültürel süreklilik vizyonu sunmaktır” şeklinde konuştu.
Altı farklı atölyeyle kültürel mirası belgeleme ve kaydetme
Türkiye proje koordinatörü Dr. Güldehen Kaya ise, Narrate projesi kapsamında düzenlenen altı farklı atölye çalışmasıyla, belgeleme ve dijitalleşme süreçlerine yönelik temel becerilerin kazandırılmasını amaçladıklarını ifade etti. Kaya, atölyelerin, farklı bakış açılarını bir araya getirerek dijital araçların çok yönlü kullanım potansiyellerini keşfetmeyi ve teknik bilgiyle sosyal ve kültürel perspektifleri birleştirmeyi hedeflediğin kaydetti.
Uygulamalı örneklerle kültürel mirasın korunması
İlk gün, Asım Evren Yantaç, Vahide Sena Çoban Alp Efe Esassolak’ın workshoplarıyla devam eden etkinlikte “Dijitalleştirilmiş Kültürel Miras ve Genişletilmiş Gerçeklikle Hikaye Anlatımı”, “Kültürel Miras İçin Kentsel Dijital İkizlerin Yaratıcı Geleceği” üzerine sunumlar yapıldı.
İkinci günde Aristoteles Üniversitesi’nden Prof. Efstratos Stilyanidis, “Kilise Mirasının Belgelenmesinde Topografik ve Fotogrametik Teknikler” üzerine sunum yaparken, Dr. Aikaterini Stamou, Zoi İrini Tsifodimou da uygulamalı örneklerle 3D modelleme süreçleri üzerine sunum yaptı.
Narrate Projesi’nin koordinatörü Prof. Stilyanidis kilise mirasını koruma ve sergileme konusundaki başarılarını paylaşmaktan mutluluk duyduğunu ifade etti. Stilyanidis, projenin, 3D tarama ve yüksek çözünürlüklü görüntüleme gibi gelişmiş teknolojiler kullanılarak dini eserlerin, mimari unsurların ve kutsal hazinelerin kapsamlı dijital kaydı ve belgelenmesine odaklandığını söyledi. Çalışmalarının merkezinde, araştırmacılar, eğitimciler ve halk için bu kültürel mirasın sanal olarak keşfedilmesini sağlayan etkileşimli bir dijital platformun geliştirilmesinin yer aldığını dile getiren Stilyanidis, gelenekle yeniliği bir araya getiren Narrate projesinin, gelecek nesiller için bu eşsiz kültürel mirasın korunmasını sağladığının altını çizdi.
‘Ses kültürel mirasın bir parçası’
Son gün ise saha ziyaretinin yapıldığı etkinlik, Fener’de bulunan Vlahsaray Panayia Rum Ortodoks Kilisesi Vakfı’nda devam etti. Koç Üniversitesi’nden Oğuz Öner’in “Ses”e yönelik sunumu, projenin en dikkat çeken atölyelerinden biri oldu. Prof. Eva Şarlak’ın davetiyle projeye katılan Öner’in bugün büyük ölçüde yıkılmış olan Vlahsaray Kilisesi’nde başlattığı atölyede sessiz yürüyüş düzenlendi. Katılımcıların kente ait tüm sesleri duymasının amaçlandığı atölyedeki bir diğer durak ise İstanbul Rum Patrikliği’ndeki Aya Yorgi Kilisesi oldu. Kilisede ilahi dinleyen katılımcılar daha sonra Vlahsaray’a dönerek, duydukları seslerin neler hissettirdikleri oluşturdukları ses haritaları üzerinden anlattı.
Sesin, somut olmayan kültürel mirasın bir parçası olduğunu söyleyen Öner, “Hafızanın, anlamların ve bağlamsal çağrışımların hepsinin taşıyıcısıdır ses. Bu atölyeyle sesin duygularımızı nasıl etkilediğinden ve bir mekanla ilişki kurduğumuzda deneyimimizin ayrılmaz bir parçası olduğunu gördük” dedi.
Öner, atölyesinin toplumsal hafızaya katkısını da şöyle açıkladı:
“Bu bir farkındalık projesi. Bunun yanı sıra bedenimizi, algılarımızı, hislerimizi açmaya yönelik bir atölye aslında. Bir mekana, bir kültüre daha geride kalmış olana kendimizi ve hatta ifadelerimizi açmaya yönelik bir çalışmaydı bu. Dolayısıyla bu atölye önce bir karşılaştırma yapıyor şu an olanla ve geride kalmışla. İkinci olarak kişiyi içine alarak çevreliyor. Üçüncüsü o kişiyle konuşarak onun ifadesini de alıyor. Burada biz mekanla derinden bir bağ kurduk. Bu bağ, diğer kültürel miras alanlarında da yapılabilir. İşin özünde birbirimizi dinlemek ve farklı kültürlerin birbirini dinleyebilmesi, mümkün olduğunca tolerans alanını açabilmesi ve ortak zemin oluşturabilmek için bu tür çalışmalara ihtiyaç var.”
Son olarak ise projede Melike Sümertaş, “Mekansal Tarih Yazımı ve Haritalama” üzerine sunum yaptı. (Haber Merkezi)