Şeriye ve Evkaf Vekaleti Kapatıldığı için bağış toplayamayan Diyanet’in vakfı

Adı sık sık israfla, şatafatla ya da skandallarla anılan Diyanet İşleri Başkanlığı’ndaki neredeyse her kapının arkasından Türkiye Diyanet Vakfı çıkıyor. Her israf, her şatafat ve her skandal; kapsamı, derinliği aslında tam olarak bilinmeyen Türkiye Diyanet Vakfı’nın faaliyetleri ile açıklanıyor.

Kısa Dalga - Çok sayıda şirketi, 2500 personeli, 2023 yılı itibarıyla 8,7 milyar lira geliri ile Diyanet Vakfı… Diyanet Holdingi de denilebilir… Ama…

Anaokulları, ilkokulları, liseleri, üniversitesiyle… Bir dönem işletip Sağlık Bakanlığı’na devrettiği iki tane hastanesiyle… Bir dönem işletip kapattığı dershanesiyleUluslararası İmam Hatip Liseleri’ne, Uluslararası Kuran Kursları’na desteğiyle… Romanya'da Mustafa Kemal Atatürk'ün adını taşıyan bir koleji, Moskova'da bir camisi, Taliban’ın Afganistan’ında bir İlahiyat Fakültesi, İdlib’de 18 bin öğrenciye eğitim veren 15 ayrı okuluyla…

Turizm ve seyahat acenteleriyle, ahşap atölyesiyle… Katılım usulü ile çalışan sigorta şirketiyle… Katılım bankası kurma planlarıyla… TV kanalı, radyo ve internet sitesi açan, gazete de yayınlayabilecek bir medya şirketiyle… Bir de bilişim şirketiyle… Kamu kurumlarını temizleyen şirketiyle, şirketin temizlik ürünleri üreten fabrikasıyla… Isparta’daki soğuk hava deposuyla…

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın neredeyse her adımının altından Diyanet Vakfı çıkıyor. Başkanlıktaki her kapının ardında deyim yerindeyse Vakıf var.

Diyanet Vakfı, bazen Diyanet’ten daha çok diyanet….

Ama daha çok “paralel Diyanet…”

Bağış toplayamayan Diyanet’in vakfı

Adı sık sık israfla, şatafatla ya da skandallarla anılan Diyanet İşleri Başkanlığı’ndaki neredeyse her kapının arkasından Türkiye Diyanet Vakfı çıkıyor. Her israf, her şatafat ve her skandal; kapsamı, derinliği aslında tam olarak bilinmeyen Türkiye Diyanet Vakfı’nın faaliyetleri ile açıklanıyor.

Mesela Nisan 2024’te; Birgün Gazetesi’nin haberinden öğrenildi ki Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın makam aracı yenilenmişti, yeni araç bir Audi A8’di. Haber, tartışma yaratınca; Diyanet kaynakları yine Birgün Gazetesi’ne, aracın Diyanet Vakfı’nın bir iştiraki tarafından satın alındığını, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da aracı vakfın iştirakinden kiraladığını anlatmıştı.

Bu şekilde; Türkiye Diyanet Vakfı’nın her faaliyeti Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da faaliyeti oluyordu. Ama Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bazı tartışmalı faaliyetleri de Diyanet Vakfı’na mal ediliyordu.

Neden?

Adeta paralel bir Diyanet gibi çalışan, çoğu zaman Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan daha büyük “işlere” imza atan Türkiye Diyanet Vakfı’nın mesela neden sabun fabrikası var, neden üniversitesi, özel lisesi ve anaokulu var… İki tane hastanesi vardı, bu vakfın; ne oldu onlara…? Kaç şirketi var Diyanet Vakfı’nın, ya da yasal adıyla “iştiraki”, kaç çalışanı, SGK borcu var mı bunların? Kim denetleniyor buraları? Vakfın yıllık cirosu ne kadar? Vergi veriyor mu bu iştirakler? Kim soruyor bunları? Diyanet İşleri Başkanlığı’nın binasını da Kocatepe Camisini de neden Diyanet Vakfı yapıyor? İllerde ve ilçelerdeki müftülük siteleri ne anlama geliyor? Ya da neden zamanında, yani 15 Temmuz darbe girişiminden önce dershanesi vardı? Ne oldu bu dershaneye? 15 Temmuz’dan sonra FETÖ ile ilişkilendirilerek düzenlenmesi yasaklanan Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinin mucidi neden Diyanet Vakfı?

Neden bir Diyanet var bir de vakfı? Birinin görevi ne, ötekinin işi ne?

Diyanet Vakfı, okullarda Kuran dağıtıyor!

Türkiye Diyanet Vakfı, ortaokul beşinci sınıf ve lise 9. sınıfta seçmeli Kuranı Kerim dersini tercih eden tüm öğrencilere Kuranı Kerim hediye edecek. Projenin adı, “Dersimi Seçiyorum, Kur’an’ımı Anlıyorum.”

Türkiye Diyanet Vakfı, Diyanet İşleri Başkanlığı ile bir süredir “Hediyem Kuran Olsun” kampanyası yürütüyordu. Toplanan bağışlarla hediye Kuranı Kerim dağıtılmasını esas alan kampanya, Millî Eğitim Bakanlığı’nın da dahil edilmesi ile büyüdü.

“Dersimi Seçiyorum, Kuranımı Anlıyorum” projesi kapsamında ortaokul 5. sınıf ve lise 9. sınıflarda okuyan ve seçmeli Kuranı Kerim dersini seçen öğrencilere Kuranı Kerim dağıtıyor.

Vakıf bu proje ile “Gençlerimizin hayatlarının en kritik döneminde ekilecek bu tohumla insani ve ahlaki değerlerimizin yaşamasına katkı sağlamayı” amaçlıyor.

Proje kapsamında vakfa, internet sitesi üzerinde bin 500 lira, 3 bin lira, 4 bin 500 lira ve 9 bin lira bağışlanabiliyor.

Hep aynı gerekçe: Yetersiz bütçe, yetersiz mevzuat

Türkiye Diyanet Vakfı, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan 51 yıl sonra, 1975 yılında kuruldu. Neden sorularından birinin yanıtı, 51 yıl boyunca bile yakınılan “mevzuat yetersizliğiydi.” Oysa o yetersiz olduğu belirtilen mevzuat, Cumhuriyet’in temel niteliklerinden biriyle ilgiliydi. Diyanet İşleri Başkanlığı, 3 Mart 1924’te; Şeriye ve Evkaf Nezareti’nin kapatılması ile birlikte kurulmuştu. Şeriye din, evkaf ise vakıflar ile ilgili bakanlıklardı. Yani din işleri ile vakıf işleri birbiri ile bağlantılıydı. Açıkça, Şeriye ve Evkaf Vekaleti üzerinden Diyanet İşleri Başkanlığı bağış toplayabiliyordu. Ancak Vekalet’in kapatılması ile birlikte Diyanet’in vakıfla yani “bağış” ile yani “nakit” ile bağı kopmuş oldu.

Vakfın kurucularından Ahmet Uzunoğlu, bu çelişkinin nasıl aşıldığını hem de İslam Ansiklopedisi’nin vakıf ile ilgili maddesinde şöyle anlatıyor:

“Osmanlılar’ın son döneminde ve Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti zamanında din ve vakıf hizmetleri Şer’iyye ve Evkaf Nezâreti’ne bağlı idi. Aynı teşkilât içinde yer aldıklarından vakıflar din hizmetlerine malî destek sağlar, dinî müesseseler de hayır maksatlı vakıfların kurulmasını ve halkın bunlara bağış yapmasını teşvik ederdi. Cumhuriyet döneminde din ve vakıf hizmetlerinin birbirinden ayrılması vakıfların gelişmesini olumsuz yönde etkilemiş, ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı’nın vakıfların malî desteğinden mahrum kalmasına sebep olmuştur. Devlet bütçesinden ayrılan tahsisat ise yetersiz kalmış, bir vakfın aracılığı olmadan devlet daireleri bağış kabul edemediği için hayır sever halkın maddî desteğinin sağlanması konusunda da bir boşluk meydana gelmiştir.”

Mayıs 1993’te, Diyanet İşleri Başkanı ve Türkiye Diyanet Vakfı’nın Mütevelli Heyeti Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, vakfın genel kurulunda yaptığı konuşmada; “Diyanet İşleri Başkanlığı hizmetleri için devletin bütçeden ayırdığı ödeneğin yetmediğini” söyledi. Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti:

“Devlet tarafından Diyanet İşleri Başkanlığı’na hizmetlerin yürütülmesi amacıyla bütçe ayrılmaktadır. Ancak ayrılan bütçe bize yetmemektedir. Türkiye Diyanet Vakfı’nın gücü ile hizmetlerimizi daha iyi yürütmekteyiz.”

“Yetersizlik” beyanları bununla da sınırlı değildi. Vakfın kurucu üyelerinden emekli Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Yakup Üstün, vakfın kuruluşunun 18. yılı nedeniyle yaptığı açıklamada, şunları söylemişti:

“Diyanet İşleri Başkanlığı her zaman bir kaynak sorunu ile karşı karşıya kalmıştır… Çünkü, ne de olsa devlet, bütçeyi tespit ederken statik bir sistemle bunu bağlıyor. Halbuki hayatın ihtiyaçları, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ihtiyaçları statik değil dinamiktir.”

Aslında Türkiye Diyanet Vakfı’ndan önce 1973 yılında Türk Kültürünü Geliştirme ve Eğitim Vakfı kuruldu. Bu vakıf için, Diyanet Vakfı’nın öncülü denilebilir. Çünkü vakfın kaynaklarının büyük bir bölümü müftülükler üzerinden sağlanıyordu. Bu kaynakla üniversite öğrencilerine burs veriliyordu.

Türkiye Diyanet Vakfı ise, 13 Mart 1975’te kuruldu. Vakfın kuruluşu, Resmî Gazete’nin 8 Mayıs 1975 günkü sayısında ilan edildi.

Resmi Gazete’de yayınlanan ilanda, Vakfın Gayesi için; “İslam dininin gerçek hüviyeti ile tanıtılmasında, toplumun din konusunda aydınlatılmasında Diyanet İşleri Başkanlığı’na yardımcı ve destek olmak, gereken yerlerde cami yapıp donatmak, fakir hastalar için tedavi kurumları açıp işletmek; zekât, fitre gibi Müslüman vatandaşlarımız tarafından yapılacak yardımları şartlarına uygun olarak toplumdaki ihtiyaç sahiplerine intikal ettirerek sosyal Yardım ve hizmeti geliştirmek” ifadeleri kullanıldı.

Vakıf kurulduğunda, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'tü. Başbakan Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan'dı. Diğer bir Başbakan Yardımcısı ise Alparslan Türkeş.

Dönemin Diyanet İşleri Başkanı Lütfi Doğan, Başkan Yardımcısı Tayyar Altıkulaç ve Yakup Üstün ve Başkanlık Hukuk Müşaviri Ahmet Uzunoğlu; vakfın kurucuları oldu. Vakıf, dönemin parasıyla 150 bin lira sermaye ile kurulmuştu. Vakıf ilk mütevelli heyet toplantısını, Diyanet İşleri Başkanı Lütfi Doğan’ın makam odasında yaptı. Heyete Ankara Müftüsü Lütfi Şentürk, Konya Müftüsü İsmet Karaokur ve Afyon Müftüsü Celal Yıldırım da eklenmişti. Ankara Müftüsü Şentürk daha sonra Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı’na kadar yükselecekti.

Vakfın esas ve ilk amacı, Diyanet İşleri Başkanlığı için bağış toplamaktı. O zamana kadar halk tarafından cami, Kuran Kursu ve İmam Hatip Okulu yaptırmak amacıyla dernek gibi “hayır kurumları” kuruyordu. Ancak bunlar birbirlerinden habersiz, dağınık ve en önemlisi de “dağınıktı.”

Vatandaşlar, zaman zaman ayni ve nakdi bağış yapmak için Diyanet İşleri Başkanlığı’na başvuruyordu. Ancak Başkanlık, “mevzuat yetersizliği” nedeniyle bu bağışları kabul edemiyordu.

Vakıf Senedinin ikinci maddesine göre “Vakfın ilk gayesi; İslam dininin gerçek hüviyetinin tanıtılması ve toplumun din konusunda aydınlatılmasında Diyanet İşleri Başkanlığı’na yardımcı olmaktı.”

Vakıf ayrıca gereken yerlerde cami yapıp donatacak, fakir hastalar için tedavi kurumları açıp, işletecek; zekât, fitre gibi yardımları şartlarına uygun olarak toplumdaki ihtiyaç sahiplerine intikal ettirecekti. Yurt içinde ve yurt dışında mülk edinebilecekti.

Vakıf ayrıca huzurevleri ve yetimhaneler de açabilecekti. Fakir çocukların sünnet ettirilmesi, Ramazan’da iftar verilmesi, Hac ve umre dahil her çeşit ibadetin yerine getirilmesi de vakfın akaçları arasındaydı.

Bitmedi…

Vakıf; Diyanet İşleri Başkanlığı ile iş birliği yaparak yurt içindeki ve yurt dışındaki vatandaşlara “irşad ekipleri” gönderebilecekti. İmam Hatip ve ilahiyat öğretmen ve öğrencilerinin yetişmelerine yardımcı olacak ve hatta bu maksatla eğitim merkezleri açacaktı. Diyanet mensupları ve “gençler” için yabancı dil kursları açabilecekti. Hatta ve hatta “gençlerin sağlıklı bir şekilde yetişmelerine yardımcı olmak ve boş zamanlarının değerlendirilmesini sağlamak üzere kamplar açacak, spor tesisleri kuracaktı.

Vakfın kurulması, tüm bu alanlarda iş yapmak için gereken bağışların toplanması da kolaylaştırdı. Vakfa, ihtiyacı olan “vergi muafiyetinin” sağlanması için 1978 yılının beklenmesi gerekecekti. Bakanlar Kurulu, bu yöndeki kararını 20 Aralık 1977’de verdi. Karar, 13 Ocak 1978’de Resmî Gazete’de yayınlandı.

Müftülüklerin işletme giderleri vakıftan

Mayıs 1992’de Türkiye Diyanet Vakfı’nın mülkiyetinde 649 Kuran Kursu vardı. O günlerde Türkiye genelinde 5 bine yakın Kuran Kursu vardı. Bu kursların hemen hemen tamamına yakınının işletme giderleri Diyanet Vakfı tarafından karşılanıyordu.

Yazılı kaynaklar, vakıf kuruluna kadar il ve ilçe müftülüklerinin kendilerine özel bir binasının olmadığına işaret ediyor. Vakfın kurulmasının ardından müstakil müftülük binası olmayan hiçbir il ve ilçe kalmadı. Müftülük hizmet binalarının yüzde 99’unın Türkiye Diyanet Vakfı’nın malı olduğu belirtiliyor.

1992 yılı itibarıyla 217 müftülük binasının da mülkiyeti vakfa aitti. Müftülüklerin devlet bütçesinden karşılanamayan tüm ihtiyaçları, Diyanet Vakfı’nın şubeleri tarafından karşılanıyordu.

Vakıf kimlerin elinde?

Diyanet İşleri Başkanlığı ile Türkiye Diyanet Vakfı arasında “hiyerarşik bir bağ” olmadığı kabul edilse de sıkı bir kurumsal ilişki var.

Vakfın tarihi, mütevelli heyeti başkanlığını görevinin genelde o dönem Diyanet İşleri Başkanları tarafından yürütüldüğünü gösteriyor. Bu nedenle mevcut Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, şu anda Türkiye Diyanet Vakfı’nın mütevelli heyeti başkanı. Mütevelli Heyeti İkinci Başkanı ise Burhan İşleyen, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı. Bir diğer Başkan Yardımcısı Huriye Martı ise vakfın mütevelli heyetinin üyesi.

Vakfın kurucusu Lütfi Doğan, zaten Diyanet İşleri Başkanıydı. Sonraki dönem Diyanet İşleri Başkanları Tayyar Altınkulaç da Vakfın Mütevelli Heyeti Başkanlığı görevini yürüttü aynı zamanda.

Bu ilişkinin tarih boyunca kurulduğu da görülüyor. 1992-2003 arasındaki Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, aynı zamanda Türkiye Diyanet Vakfı’nın mütevelli heyeti başkanıydı.

Senette 1993 değişikliği

Ancak, bu durum vakfın tarihi kadar eski değil. Türkiye Diyanet Vakfı’nın 10. Olağan Genel Kurulu 28 Mart 1993’te toplandı. Genel Kurul’da vakıf senedinde değişiklikler de yapıldı. Senedin 8. maddesinde yapılan değişiklikle Diyanet İşleri Başkanı’nın vakfın mütevelli heyeti başkanı olmasının önü açıldı.

Bu değişiklik yapıldığında, Mehmet Nuri Yılmaz, Diyanet İşleri Başkanıydı, değişiklikle birlikte Türkiye Diyanet Vakfı’nın da Mütevelli Heyeti Başkanı oldu. Dönemin başkan yardımcısı Halit Güler de mütevelli heyetine girdi, aynı tarihte…

Ayrıca…

Diyanet İşleri Başkanlığı ile Türkiye Diyanet Vakfı arasındaki “sıkı ilişki”, vakfın sadece mütevelli heyetinde değil, şubelerinde de kendisini gösterdi. Vakfın il ve ilçelerdeki şube başkanlarının aynı zamanda il ve ilçe müftülüğü görevini yürüttüğü görülüyor.

Millî Eğitim Bakanlığı ile yakın ilişki

Bir diğer yakın ilişki ise Millî Eğitim Bakanlığı ile…

Milli Eğitim Bakan Yardımcılığı görevinden Eylül 2024’te alınan Kemal Şamlıoğlu, hala Türkiye Diyanet Vakfı’nın mütevelli heyeti başkanı.

Ya da…

2003 yılından 2014 yılına kadar Millî Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel müdürlüğü görevini yürüten Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin mevcut dekanı Prof. Dr. İrfan Aycan, bir dönem vakfın mütevelli heyeti üyeliği görevini de yürütmüştü.

YÖK’ün eski Genel Sekreterlerinden Süleyman Necati Akçeşme de bir dönem Türkiye Diyanet Vakfı’nın genel müdürü olarak görev yapmıştı.

Özel Haber Haberleri