Sıfır Atık projesi sıfır mı çekti? 7 yılda 7 kıtadan çöp aldık

Sıfır Atık projesine göre Türkiye’de geri dönüşüm oranı yüzde 35’e çıktı. Uzmanlara göre bu oranlar yanıltıcı çünkü atıklar ya yakılıyor ya depolanıyor. Asıl mesele, milyon dolarlık tesislerin ayakta kalması için ithal plastik atığa bağımlı hale getirilmemiz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan öncülüğünde 2017'de başlatılan “Sıfır Atık” projesi, yedinci yılına girerken sloganını "7 Yılda 7 Kıtada" olarak belirledi.

İşin doğrusu şu: Yedi yılda, yedi kıtadan plastik çöp ithalatında liderliği ele geçirdik!

Geri dönüşüme gelince, sıfır atığın sıfır çektiğini, çünkü geri dönüştürülen az miktarda plastiğin kendi topladığımız değil, yurtdışından ithal edilen çöpten geldiğini söyleyebiliriz. Türkiye’de tek kullanımlık plastik tüketimini azaltmak için iyi niyetle başlanan 25 kuruş uygulamasının artık hiçbir caydırıcılığı yok. Aksine, marketlerde, pazarlarda poşet bolluğu yaşanıyor.

Marmara Üniversitesi Çevre mühendisliği bölümünden Prof. Dr. Barış Çallı’ya sorduğumda, hükümetin “politik güç kaybı” endişesiyle fiyatı değiştirmediğini belirtti:
“Üzerinde sıfır atık yazıyor ama alışveriş poşetleri tek kullanımlıktır. Yani geri dönüşüme atsak bile oradan tekrar plastik malzeme üretmek mümkün değil. Türkiye tek kullanımlık plastik cenneti. İç piyasayı ayakta tutan bu. Türkiye'de plastiğe yönelik herhangi bir engel yok. Bakana da söyledim. Beş altı sene önceki 25 kuruş, bence Cumhuriyet tarihinde Çevre Bakanlığı’nın yaptığı en akıllı iştir. Ama günümüzde hâlâ 25 kuruş, hiçbir caydırıcılığı kalmadı. Fiyatı değiştiremediler zira toplumun direnç gösterdiğini, bu nedenle politik olarak güç kaybedeceklerini kendileri de söyledi.”
Çevre Bakanlığı müsteşarıyken Sıfır Atık projesini bizzat başlatan Prof. Dr. Mustafa Öztürk’e danışınca şu yorumu yaptı:

“Biz beş altı tane kutuyla başlatmak istemedik. Böyle bir metot dünyada yok. Atık ayrı toplanmaz, kaynağında ayırmaktan başka çare yok. Bizde ne yapılıyor, okullarda vesaire ayrı ayrı toplanıyor. Sokaktan çöp kamyonu aynı yere koyup götürüyor. Yanlış öğretmeyin insanlara. Sistemi basitleştirin, ıslak (gıda) ve kurular ayrı toplansın. Gıda atığı kompost olarak işlensin.”

Anlayacağınız “Sıfır Atık” projesi, ilk iki yılında plastik kullanımını azaltmada bir nebze etkili oldu, fakat bugün poşetlerin üzerini süsleyen bir slogandan ibaret.

Geri dönüşüm verileri doğru mu?

Peki Çevre Bakanlığı, Sıfır Atık Projesi’ni nasıl anlatıyor?

İddia 1: “Projenin desteklediği 46 katı atık tesisinde, günlük 9 bin ton atık ayrıştırılıp ürün veya enerjiye dönüştürülüyor.”

Buna göre Türkiye, yılda 3 milyon 285 bin ton atığı dönüştürüyor. İyi de hangi atığı? Plastik, metal, kağıt mı? Belirtilmemiş. Nasılı zaten yok…

Görüştüğüm uzmanlar, Türkiye’deki geri dönüşümün Avrupa’dan ihraç edilen “temiz” plastiklere dayandığını belirtiyor. Prof. Barış Çallı plastik atık ithalatına devam etmenin nedenlerini şöyle açıklıyor:

“Türkiye bu alana ciddi yatırım yaptı. Bazı büyük holdingler de. Saygı duymak lazım. Şimdi bu yatırımları bir çırpıda elinizin tersiyle itemezsiniz. İki numaralı neden, Türkiye'de plastiği toplayamıyoruz, çünkü temiz olmuyor. Böyle bir derdimiz var. Geri dönüşüm sektöründeki firmalar, yurtdışından temiz plastik ithal etmek zorunda kalıyor çünkü mevcut durumda Türkiye'deki geri dönüşüm sistemi yetersiz. Temiz plastik, petrol türevlerinden elde edilen granüllerle üretiliyor; bu nedenle şirketler geri dönüşümde kullanılabilecek değerli olanı ayırmaya çalışıyorlar.”

İddia 2: “2017'de yüzde 13 olan geri kazanım oranı 2023'te yüzde 34,92'ye çıktı.” Bu ifadeye göre geri dönüşümde çağ atlamışız! İyi de kendi çöpümüzü ayrıştıramazken nasıl oluyor da oluyor?

Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nden Prof. Dr. Sedat Gündoğdu “Hepsi uydurma, çünkü geri dönüşüme dair veri yok” diye başlıyor sözüne:

“Şu kadar bin ton geri dönüştü diye haber yapıyorlar. Ama TÜİK veya Belediye bu istatistiği veremiyor. Bilerek yapıyorlar, çünkü ölçemediğin şeyi değerlendiremezsin. AB, ‘plastik atığın en az yüzde 50’sini topladığını ispat et’ dese edemeyeceksin.”

Plastik yakmak çözüm mü?

Sadece Hanımefendinin himayesinde proje üreten ÇŞİD Bakanlığı değil, belediyeler de yanıltıcı bilgiler paylaşıyor. İBB’nin gururla açılışını yaptığı atık yakma tesisine bakalım:

İstanbul Kemerburgaz’daki atık yakma ve arıtma tesisinin temeli, 718,8 milyon dolarlık yatırımla 2017’de Kadir Topbaş tarafından atılmıştı. Ekrem İmamoğlu döneminde, 2021’de tamamlanan proje, “Avrupa’nın En Büyük Katı Atık Yakma ve Üretim Tesisi” olarak lanse edildi.

Ancak İSTAÇ’ın verdiği bilgiler kafa karıştırıcı: Tesiste 1 milyon 355 bin İstanbullu’nun enerji ihtiyacına eşdeğer elektrik üretildiği söyleniyor. İyi de bu elektrik nerede kullanılıyor? Vatandaşın elektrik faturasından mı düşülüyor? Vergi iadesi olarak mı geri veriliyor? Bu sorulara cevap yok.

Bir başka örnek: Tesisin “1 milyon ton katı atık işleme kapasitesi var” deniyor.
İşlemeden kasıt, yakmak. Atmosfere salınan küllerin niteliğinden bahis yok. Oysa çevre açısından plastik atıkların yakılması, benzin yakmakla eşdeğer. Üstelik son derecede tehlikeli, sağlığa zararlı maddeler açığa çıkarıyor.

“Gazlaştırma ve piroliz yöntemleriyle üretilen yakıtın kalitesi çoğunlukla kullanılan çöpün kalitesine bağlıdır. Yani bir yerde ‘geri dönüşmeyen çöplerden yakıt üreteceğiz’ lafı söyleniyorsa orada kalitesiz ve kirli yakıt üretileceği anlamını çıkartabilirsiniz. Ancak bu yakıtlar da üretim sonrası kullanım için sağlaması gereken standartları sağlamadığı için muhtemelen o ‘geri dönüşmeyen çöplerden yakıt üreteceğiz’ diye pazarlanan tesisler, sadece kaliteli plastiklerden yakıt üretmeye yöneleceklerdir ki o da benzer bir probleme neden olacaktır,” diyor Prof. Gündoğdu.

Türkiye'de bir 'geri dönüşüm' tesisi

Adana’da şehrin ortasındaki bir atık depolama tesisinin uydudan fotoğrafı.

Adana’da şehrin ortasındaki bir atık depolama tesisinin uydudan fotoğrafı.

ITC şirketine ait tesis, çöpten metan gazı üretiyor. Kamyonla gelen plastik çöp buraya dökülüyor, üzerine toprak örtülüyor.

Fotoğrafta gördüğünüz beyaz çizgiler gazın taşındığı borular. Tesiste görülen sıvı, çöp suyu havuzları. Bunlar durdukları yerde havaya, toprağa zehirli kimyasallar saçıyor. Halkın “kötü koku”lar yüzünden sokağa çıkamamasına neden oluyor.

Tesisin hemen yanında görülen Sarıçam deresi artık simsiyah akıyor. Oysa eskiden burada balık tutulurmuş. Benzer tesisler Ankara, İzmir’de de var.

İstanbullunun çöpünden gübre yapılabilir

Bir İstanbullu, günde ortalama 1.3 kg çöp üretiyor. Resmi nüfus 15.66 milyon. Yani İstanbul tek başına günde 20.358 bin ton, yılda 7 milyon ton çöp üretiyor. Kemerburgaz’ın yılda 1 milyon atık işleyebilme kapasitesi varsa geriye kalan 6 milyon ton çöpe ne oluyor?

TÜİK verilerine göre yüzde 80’i “bertaraf tesislerine” gidiyor. Prof. Dr. Sedat Gündoğdu’ya bunun ne anlama geldiğini sorunca şöyle yanıt veriyor:

“Atık işleme tesisi denen yerlerin büyük çoğunluğu, Adana’da çöp gönderilen yerler. TÜİK’e göre atık hizmeti veren 1.191 belediyenin topladığı çöpler de depolama sahalarına gönderiliyor.”

Dikkatinizi çekerim: Her belediyenin atık hizmeti yok. Bu da Ege’den Doğu Anadolu’ya, Büyükşehir olamayan kentlerin çöplerinin gelişigüzel denizlere, tarlalara atılması demek.

Prof. Öztürk’e göre çöp depolama alanları, geleceğin atık kirlilik riskini uzun vadeye yaymak anlamına geliyor. Bu da yeraltı ve yerüstü suyunu, toprağı ve havayı kirleterek insan sağlığını tehdit ediyor.

Konuştuğum uzmanların vurguladığı bir başka nokta, Türkiye’de çöpün gıdadan plastiğe, karışık toplanması ve değerlendirilmemesi. Örneğin İstanbullu’nun ürettiği çöpün yüzde 65’i gıda atığı. Fakat İstanbul’da sadece 14 bin ton kompost yani doğal gübre üretiliyor.

Oysa kimyasalsız, zehirsiz 1.9 milyon ton kuru gübre elde etme olanağı var. Bu, ülkedeki gübre ihtiyacını önemli ölçüde karşılayabilmek anlamına geliyor. Yani asıl “değerli hammadde” plastik değil, gıda atığı.


Yarın:

- Geri dönüşümün gerçek kahramanı: Atık işçileri

-İllere göre Türkiye’deki çöp ve atık depolama tesisleri

Özel Haber Haberleri