Kısa Dalga - TBMM Genel Kurulu'nda, 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin görüşmeleri başladı. Bütçe görüşmeleri, belirlenen takvime göre 12 gün sürecek.
Genel Kurul, Cumartesi ve Pazar günleri de dahil olmak üzere aralıksız olarak toplanacak ve gündemindeki maddeleri tamamlayana kadar çalışmalarına devam edecek. Görüşmelere ilk gününde, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlık ediyor.
Bütçe görüşmelerinde DEM Parti adına Eş Genel Başkanlar Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan konuşma yaptı. Tülay Hatimoğulları, konuşmasına "Düşüncelerinden, siyasi çalışmalarından, özgür kalemlerini kullandıklarından dolayı hapishanede bulunan değerli arkadaşlarımıza, bu ülkenin aydınlık yüzü olanı çektiği acılara rağmen barış demekten bir adım bile geri durmayan barış annelerine, her gün şiddete maruz kalan ama her şeye rağmen hakları için mücadele etmekten geri durmayan kadınlara selam olsun" diye başladı.
"Sevgili kadınlar bu bütçede en çok olmayan bizleriz"
Hatimoğulları, şöyle konuştu:
"Bu bütçede emekli yok, emekli olduğu için geçinemediği için Konya’da çatıdan düşüp yaşamını yitiren yaşlı amcamız yok. Üniversiteliler yok, moto kuryeler yok, Soma’da kaybettiğimiz 301 işçimiz yok, İliç’te kaybettiğimiz 9 maden işçimiz yok. Canice katledilen, istismara uğrayan çocuklar yok. Narinler, Şirinler yok bu bütçede. Çocuklarını çalışmak zorunda olduğu için barakada bırakan ve yanarak kaybeden kadın ve o yanarak giden çocuklar yok. Engelliler yok, emeği görülmeyen kadınlar yok, yok, yok. Bu bütçede gerçekten halk yok, bu bütçede sermayenin çıkarları var, zengin bir avuç sınıfın çıkarı var ve 2025 bütçesinin de hikayesi budur.
Sevgili kadınlar bu bütçede en çok olmayan bizleriz. Bu bütçenin toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçe olması için biz DEM Parti olarak her fırsatta mücadele ettik. Kadınlar her gün şiddete uğruyor, katlediliyor. Ayşenur Halil, İkbal Uzuner ve IŞİDvari yöntemle vahşice katledildi kadınlar. Türkiye’de kadına yönelik şiddetin haddi hesabı yok ama kadınlar bu bütçede yok. Kadına yönelik şiddetle ilgili caydırıcı yasalar yok. Olan yasaları da mevcut olan erkek yargı, erkeklerin lehine kullanıyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiniz, 6284’ü tartışmaya açtınız. Kadınların en önemli kazanımlarından biri olan nafaka hakkını tartışmaya açtınız. Sığınma evi yok, gündeme bile gelmiyor ve biz buna bu bütçe asla kadın bütçesi olamaz diyoruz. Kadınların toplumsal ve kamusal alana etkin katılımını oldukça önemsemekteyiz. Ama bu iktidar kadının da adını belediyeden silmek için eş başkanlık sistemimizi de yok saymak için halkın iradesini, Kürdün iradesini, seçilmişin iradesini, seçme ve seçilme hakkını ortadan kaldırmak için kayyum atıyorlar. Atanan kayyumun ilk işi belediyemizdeki kadın kurumlarını kapatmak oldu. Sevgili kadınlar bizler enseyi kapatmayacağız. Bütçemizi kendimizin yapacağı günler elbet gelecek. Kadın Bakanlığımızı kuracağımızı günleri göreceğiz hep beraber. Sizler yasaklasanız da ‘Jin, jiyan, azadi’ demeye devam edeceğiz."
"Asgari ücretin üç ayda bir yükselen enflasyon oranına göre güncellenmesi gerek"
"Asgari ücret şu an için DEM Parti olarak ifade ettiğimiz gibi '35 bin TL'dir ama bunun enflasyon karşısında eridiğini biliyoruz" diyen Hatimoğulları, şöyle devam etti:
"O nedenle üç ayda bir yükselen enflasyon oranına göre de güncellenmesi gerektiğinin altını özellikle çiziyoruz. Türkiye'de tarım bitirildi. 2002'de AKP iktidara geldiği günden bugüne kadar uyguladığı tarım politikalarıyla Türkiye ihracatçı bir ülkeyken ithalatçı bir ülke konumuna geldi. Eti ithal ediyoruz, buğdayı, ipliği ithal ediyoruz. Türkiye bu hâle gelmeli miydi? Ama siz getirdiniz ne yazık ki. Toprağıyla, havasıyla, suyuyla, Çukurova'sıyla, Harran Ovası'yla, Konya Ovası'yla, meralarıyla dünyanın en önemli tarım ülkelerinden biri olan Türkiye'de, bizler söz veriyoruz, bu ülkenin yönetimine geldiğimizde radikal bir tarım politikasıyla tekrar eski pozisyonumuzu da aşan bir yere geleceğimiz kesindir. "Bunun için kaynak yok." demeyin. Vergide adaleti sağlayarak, kamulaştırma yapılarak, hayali ekonomik büyüme yerine reel üretimi önemseyerek, savaş, çatışma, özel harp politikalarına para ayırmaktan vazgeçerek, kamu-özel iş birliği projelerine giden garanti ödemelerini durdurarak, Türkiye Varlık Fonunu kapatarak -ki Türkiye Varlık Fonu bu iktidarın paralel bütçesi gibi çalışıyor, bütçe dışı fonları bütçeye dâhil ederek, örtülü ödeneği ortadan kaldırarak ve şimdi burada sayamadığım birçok çözüm yoluyla elbette bu ülkenin kaynakları, bu bütçenin kaynağı yaratılır, yaratmalıyız.
Ekmek ve adalet için bütçe yapmak mümkün, yeter ki bütçe yaparken merkezimize insanı, doğayı, barışı ve adaleti alalım, bunu yapmak mümkün ama Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle bunu yapmak mümkün değil. Dolayısıyla, bu sistemin kökten değişmesi gerekir. 'Bu sistemle hukukun üstünlüğü olacak' dediniz, üstünlerin hukukunu yarattınız. 'Askeri vesayet rejiminden kurtulacağız' dediniz, Saray'ın vesayeti artık bütün kurumların üzerinde olmuş durumda. Bu sebeple diyoruz ki Türkiye'nin içinde bulunduğu çoklu krizi yani ekonomik, sosyal, siyasi krizi aşmak elbette mümkün ama bunun için radikal, köklü değişimlere ihtiyaç var. Bu sistem, bu hâliyle artık daha fazla gidemez, bunu götüremez. Bu çoklu krizlerin çıkış yolu demokratik bir akılla mümkündür; tekçi değil, çoğulculukla mümkündür; demokratik bir Türkiye'yi inşa etmekle mümkündür." (Haber Merkezi)