Alev Özkazanç, Arka Pencere'de, toplumsal cinsiyet ilişkileri ve kalkınma disiplininde dünyaca tanınan, çok etkili az sayıda Türkiyeli akademisyenden biri olan Deniz Kandiyoti ile söyleşi yapıyor. Kandiyoti, bu serinin ilk bölümünde "eril restorasyon" kavramını ve Türkiye'de yaşanan toplumsal cinsiyet krizini anlatıyor: "Devlet bir yandan, özel bir yandan seferber olmuş, kadınlara haddini bildirmeye, itaat etmeye, çatışmamaya, yuvasının annesi olmaya, çocukları için her fedakarlığı yapmaya sevk ediyor ama bu tutmuyor.(...) Toplumsal cinsiyet ilişkilerinin uzlaşmaya değil, keskinleşmeye gittiği bir dönemden geçiyoruz. (...) Yetkiyi elinde tutmak isteyen ve frenlenen erkeklerin dizginlenemez bir öfkesi var. Bu öfkeyi kusuyorlar. Bunu dizginlemek için kültürel baskılar uygulanmaya çalışılıyor. Hiçbir zaman, cumhuriyetin hiçbir aşamasında bu kadar yoğun kadına yönelik propaganda yapılmamıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın her ilçede aile irşad ve danışma büroları var. Kadınlara sabır, dövülseler de yuvalarını yıkmamaları şeklinde telkinler yapılıyor. Büyük bir para bu, büyük kaynaklar, vaizeler çalışıyor. Sonuç? İstenilen amaca varılıyor mu? Varılmıyor tabii."
Deniz Kandiyoti ile Söyleşi 1: Eril restorasyon ve toplumsal cinsiyet krizinin keskinleşmesi
Devlet bir yandan, özel bir yandan seferber olmuş, kadınlara haddini bildirmeye, itaat etmeye, çatışmamaya, yuvasının annesi olmaya, çocukları için her fedakarlığı yapmaya sevk ediyor ama bu tutmuyor
Alev Özkazanç, Arka Pencere'de, toplumsal cinsiyet ilişkileri ve kalkınma disiplininde dünyaca tanınan, çok etkili az sayıda Türkiyeli akademisyenden biri olan Deniz Kandiyoti ile söyleşi yapıyor. Kandiyoti, bu serinin ilk bölümünde "eril restorasyon" kavramını ve Türkiye'de yaşanan toplumsal cinsiyet krizini anlatıyor: "Devlet bir yandan, özel bir yandan seferber olmuş, kadınlara haddini bildirmeye, itaat etmeye, çatışmamaya, yuvasının annesi olmaya, çocukları için her fedakarlığı yapmaya sevk ediyor ama bu tutmuyor.(...) Toplumsal cinsiyet ilişkilerinin uzlaşmaya değil, keskinleşmeye gittiği bir dönemden geçiyoruz. (...) Yetkiyi elinde tutmak isteyen ve frenlenen erkeklerin dizginlenemez bir öfkesi var. Bu öfkeyi kusuyorlar. Bunu dizginlemek için kültürel baskılar uygulanmaya çalışılıyor. Hiçbir zaman, cumhuriyetin hiçbir aşamasında bu kadar yoğun kadına yönelik propaganda yapılmamıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın her ilçede aile irşad ve danışma büroları var. Kadınlara sabır, dövülseler de yuvalarını yıkmamaları şeklinde telkinler yapılıyor. Büyük bir para bu, büyük kaynaklar, vaizeler çalışıyor. Sonuç? İstenilen amaca varılıyor mu? Varılmıyor tabii."