Geçtiğimiz haftanın en önemli iki olayı yeni Başkan Gaye Erkan’ın sunduğu Enflasyon Raporu ile yine Merkez Bankası’na yapılan atamalardı.
PODCASTİMİZİ DİNLEMEK İÇİN PLAY’E TIKLAYINIZ
Enflasyon raporuna göre, bu yıl sonu itibariyle enflasyon, Kavcıoğlu dönemi tahmininden (yüzde 22.3’tü) 35,7 puan daha fazla bir seviyede, yüzde 58’le bitecek. Böylece Kavcıoğlu dönemi tahmininin bilimsel bir tahmin değil temenni ve hayal satışı olduğu da ortaya çıktı.
Hatırlanacaktır, Erdoğan’ın kendisi de “Açıkça söylüyorum herkes hesabını 2023’te yüzde 20’ler seviyesine göre yapsın. Aksi yönde hareket edenlerle biz hükümet olarak yetkimizi, milletimiz iradesini kullanarak gereken cevabı verecektir” demişti.
Diğer yandan, rapora göre enflasyon 2024 yılı başında yükselmeye devam edecek, yüzde 60’ı da aşarak yüzde 70’e bir hayli yaklaştıktan sonra düşmeye başlayacak ve 2024’ü yüzde 33’le tamamlayacağız. 2025 için tahmin ise yüzde 15.
Böylece başka bir gerçek daha ortaya çıktı: Yaklaşık 2.5 yıl Türkiye çift hane enflasyon yaşayacak. Tek hane belki 2026’da!
Bu yıl için daha yüksek tahminler de var. Örneğin TÜSİAD’ın tahmini yüzde 70’in biraz üzerinde biteceğini gösteriyor. Fakat MB’nin tahmini düzeyinde bir enflasyon için bile önümüzdeki aylar ortalamada yüzde 5 – 6 civarında bir enflasyonun üstümüze gelmekte olduğu görülüyor.
Erkan’ın sunduğu rapor, genellikle teknik olarak daha kuvvetli ve gerçekçi bulundu. Bununla birlikte birçok soru da gündeme geldi:
Birincisi yüzde 58’e giden bir enflasyonla, halen yüzde 17.5 olan politika faizi ile nasıl mücadele edilecek? Elbette politika faizi de artırılacaktır önümüzdeki aylarda ancak 2.5 puanlık artışlar devam ederse toplamda 12.5 puanlık bir artış olacak ve politika faizi yüzde 30’a gelecek. Bu seviye bile yüzde 58’lik bir enflasyonun 28 puan altında kalmış olacak. Kaldı ki MB’nin politika faizini yüzde 30’a kadar artırıp artırmayacağı da şüpheli. Hem Erdoğan yerel seçimlere doğru buna izin vermeyebilir hem de zaten daha başından faizlerin en fazla yüzde 25’e kadar çekilmesi konusunda izin verildiği konuşulmuştu.
Yüzde 30 mevduat faizi, yüzde 60 enflasyon beklentisiyle nasıl uyumlu oluyor?
Fakat burada iktisatçıların dikkat çektiği bir konu gündeme geldi. MB’lerin enflasyonla mücadelesi konuşulduğunda politika faizi ile manşet enflasyon gözetilir daha çok. Kavcıoğlu, bunu değiştirmiş ve daha düşük olan çekirdek enflasyona baktıklarını söylemişti. Gaye Erkan, yeni dönemde mevduat faizlerine bakılacağını ima etti. Politika faizinin seviyesini halen yüzde 30’lara doğru çekilen mevduat faiziyle kıyasladı. Mevduattaki yüzde 30 seviyesinin de enflasyon beklentisiyle uyumlu olduğunu belirtti. Oysaki bankanın kendi sunumunda gösterdiği grafiklere göre bu yılı yüzde 58’le tamamlaması beklenen enflasyon, 2024 Temmuzunda yüzde 60 seviyesinde gözüküyor! Başkanın nasıl bir uyumdan bahsettiği anlaşılamadı.
Ancak anlaşılan bir şey var. Nebati döneminde olduğu gibi TL mevduat tasarrufçusuna kaybettirmeye devam edecek. Bu şekilde anlayan iktisatçılardan, “TL mevduattan kaçının” uyarıları da geldi.
Faizi fazla artıramıyorlar, kredileri sıkışlaştırmayı seçiyorlar
Bu sunumla birlikte ortaya çıktı ki, MB’nin enflasyonla mücadele konusunda asıl ağırlık vereceği şey krediler üzerinden sıkılaştırma olacak. Bu da zaten başlamış durumda. Kavcıoğlu – Nebati ikilisinin uygulamaya aldığı 100’e yakın regülasyondan bazıları sadeleştirme adımlarıyla kalkacak, bazıları ise sıkılaştırma amaçlı değişecek. Değişenler de oldu. TL ticari kredi aylık büyüme sınırı yüzde 3’ten 2.5’e çekildi, taşıt kredilerinde yüzde 3’ten 2’ye çekildi. Faizler arttı. KMH aylı azami faizi yüzde 2.89’a yükseldi. Kamu bankaları ihtiyaç, taşıt, konut kredilerinde faiz oranlarını ciddi şekilde yükseltti. Döviz sıkıntısı dikkate alınarak ihracatçıya kolaylıklar sağlandı. İhracat öncesi kullanılan reeskont kredilerinin limiti yükseldi, bu kredi kullanımında yüzde 30 ilave döviz satış zorunluluğu kalktı
Tablo, enflasyonla mücadelede politika faizinin kullanılması konusunda Erdoğan etkisinin devam ettiğini gösteriyor. Bazı uzmanlar yeni kredi kısıtları ve benimsenen seçici anlayışın beklendiği gibi sıkılaştırıcı değil, genişlemeci sonuçlar doğuracağı görüşünde.
Döviz piyasasına müdahale gerekirse bunu MB kendi yapacak
Başkan Gaye Erkan, yeni dönemde Hazine protokolünün uygulanmayacağını söyledi. Bu protokol, hatırlanacaktır, Berat Albayrak döneminde yapılmış ve MB rezervlerinin, döviz piyasasına müdahale amacıyla Hazine üzerinden kamu bankalarına aktarılmasın öngörüyordu. 128 milyar dolar, “arka kapı” denilen bu yöntemle satılmış, Nebati döneminde de 200 milyar dolar civarında satış olmuştu. Erkan’ın açıklaması karşısında, son politika faizi artışının yetersiz bulunacağı ve döviz kurlarının sert yükseleceği beklentisiyle döviz piyasasına müdahalenin hangi yöntemle yapıldığı anlaşılamadı. Çünkü, eğer Hazine protokolü uygulanmıyorsa bunu MB’nin açık piyasa işlemi şeklinde kendisinin yapmış olması gerekirdi ve bu da kurum açıklamalarında görünmesi gerekirdi. Bu soru halen cevapsız ancak anlaşılan şey şu: Bundan sonra döviz piyasasına müdahale ihtiyacı olduğunda bunu doğrudan MB’nin kendisi yapacak.
Raporu bir bütün olarak değerlendiren eski MB Baş Ekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Enflasyon raporuna bakınca para politikasına dair iki temel kısıtın devam ettiği izlenimini ediniyorum: 1. Resmi faizde üst sınır var, 2. Büyümede yavaşlamaya tahammül az. Bu iki kısıt devam ettiği sürece MB’nin enflasyonla mücadelesi konusunda işi zor”
Merkez Bankası’na yeni atamalar piyasacıları heyecanlandırdı
Resmi Gazete’de yayınlanan kararla, Şahap Kavcıoğlu döneminde faiz indirimlerinde imzası bulunan isimler, Merkez Bankası başkan yardımcılığından alındı. Yerlerine Osman Cevdet Akçay, Fatih Karahan ve Hatice Karahan atandı. Cevdet Akçay, piyasacı bilinen bir isim. 2009’a kadar öğretim üyeliği yaptı. 2009 – 2018 arasında Koçbank, YKB başekonomistiydi. Çalışma hayatına 2012'de New York Merkez Bankası'nda (FED) ekonomist olarak başlayan Fatih Karahan, 2022 yılına kadar bu kurumda çalıştı. Hatice Karahan, AKP’li bir isim. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomi danışmanları arasında.
Yeni atamalar, Gaye Erkan’ın MB başkanlığına, Mehmet Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanması sonrası başlayan “rasyonel politikalara dönüş” hikayesini kuvvetlendirdi. Piyasalar da olumlu karşılandı. Türkiye’nin risk primi düştü, borsa yükseldi.
Ancak bu atamalar eleştiri de aldı. Bazı iktisatçılar, siyaset yorumcuları özellikle Cevdet Akçay’ı kastederek -ki kendisi AKP eleştiricileri arasındaydı - AKP’ye yardımın boşunalığı, yanlışlığı üzerinde durdu. “Pinochet de çağırsaymış koşup gitmeye hevesliler varmış” denildi.
Benim görüşüme göre Türkiye’nin laik parlamenter cumhuriyet rejimini, bir çeşit tarikat cumhuriyetine dönüştürme sürecinin ilerletildiği bu konjonktürde ekonomide hiç bir ara düzeltme veya düzeltme girişiminin geçerliliği yok. Türkiye ekonomisinin krizi yanlış faiz kararlarından kaynaklanmıyor. Türkiye ekonomisi piyasa ekonomisinden siyasetteki gibi tek adam ekonomisine, kumanda ekonomisine dönüşümün krizi yaşıyor. Bu temel yöneliş değişmedikçe, her hangi bir kuruma liyakatli atamalar yapmakla, sadece o kurumda lokal olarak piyasaya uygun işler yapmakla kriz çözülemez.
Erdoğan, geçmişte de böyle manevralar yaptı. Mevcut halde bir türlü aşılamayan döviz krizine, döviz sahiplerini güvendirecek vitrinler hazırlıyor. Çünkü eğer bu konuda temel bir anlayış değişikliği olsaydı, faiz artıran iki merkez bankası başkanını (Erdem Başçı ve Naci Ağbal) görevden almazdı. Şimşek’i daha önce göndermezdi. Lütfi Elvan’ı görevden almazdı. Erdoğan faiz – enflasyon teorisini terketmemiştir. Yerel seçimlere kadar partisinin yenilgisine yolaçacak bir döviz krizinden kaçınmaya çalışıyor. Dolayısıyla bu atananların bu işlevlerini tamamladıktan sonra gönderilecekleri çok çok muhtemeldir.
Boğaziçi Üniversitesi’ni hırpalayan hükümet 4 Boğaziçiliyi yardıma çağırdı
Başkan Gaye Erkan Boğaziçili. Yeni Başkan Yardımcılarından Cevdet Akçay, hem Boğaziçi mezunu hem de 1992 yılında yardımcı doçent olarak Boğaziçi Üniversitesi'nde göreve başlamıştı. Doçentliğini Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi bölümünde almıştı. Yeni atanan diğer Başkan Yardımcısı Fatih Karahan da Boğaziçi mezunu. Başkan yardımcılığına atanan üçüncü isim Hatice Karahan, 1999'da Boğaziçi Üniversitesi İşletme bölümünden mezun oldu. Böylece ilginç bir tablo ortaya çıktı. 2 yıldır liyakatsiz atama ve tasfiyelerle Boğaziçi Üniversitesi’ni adeta boğazlamaya uğraşan hükümet, ekonomide dövize sıkışınca dört Boğaziçilinin yardımını istemiş oldu.