Kayyımlar gölgesinde Kürt siyaseti… Roj Girasun: Erdoğan Kürt seçmenden vazgeçti

Rawest Araştırma Şirketi sahibi Roj Girasun, kayyım politikası, Kürtlere yönelik baskıcı siyaseti ve Selahattin Demirtaş’ın Kürt seçmen üzerindeki etkilerini anlatıyor.

BERNA CAN

Rawest Araştırma Şirketi Roj Girasun’a göre partili Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘ uzun zamandır Kürt seçmenden vazgeçti ‘ ve ‘Kürtleri susturmak artık daha zor’ Kısa Dalga Parantez ’de Berna Can’ın sorularını yanıtlayan Roj Girasun, ''Kayyım kararları AK Parti’nin Kürt seçmen oylarında erimeye sebep olacak'' diyor.

PODCASTİMİZİ DİNLEMEK İÇİN PLAY'E TIKLAYINIZ

‘’Türkiye’de artık cılız bir demokratik kamuoyu yok’’

Darbe girişiminden sonra Kürt kentlerinde kayyum uygulamaları başladı. Şimdi o dönem kayyum uygulamasının siyasal bazı olanakları vardı. Siyasal ve sayısal bazı olanakları vardı. Bir darbe sonrasında toplumda ortaya çıkan bir güvenlik ihtiyacı vardı. Bu güvenlik ihtiyacının doğurduğu bir milliyetçi ve güvenlikçi söylem vardı. Siyaset bunu kristalize etmeyi başardı ve nihayetinde bu dalga üzerinden sörf yaptı. Bunun yansımalarından birisi de kayyım atamalarıydı. Şimdi 2016 yılında bu kayyum atamalarına hem halktan tepkiler cılızdı, hem Türkiye’de güçlü bir demokratik kamuoyu olmadığı için bunun koşulları daha mümkündü, daha olanaklıydı.

Ancak devamında hatırlarsınız yine 2019 yerel seçimleri sonrasında benzer durum ortaya çıktı. Kayyımlar atandı ama bu biraz daha zamana yayılarak yapılan kayyım atamalarıydı. O dönem tepkiler olsa da çok siyasal sistemi kilitleyebilecek, AK Parti’yi geriletebilecek, AK Parti’nin en azından dinleyebileceği tonda tepkiler değildi. Bugün dönüp baktığımız zaman ise AK Parti’nin elindeki en önemli araç ortadan kalkmış durumda.

''Kürtleri susturmak artık daha zor''

Yani 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde ak parti artık Türkiye’de siyasal çoğunluğu kaybetti. Bu siyasal çoğunluk ne anlama geliyor aslında kayyımlar için? Evet, kayyımlar bir yerde seçilmiş belediye başkanını görevden almak. Bu anlamda evet, orasıyla alakalı hiçbir zaten siyasal ve demokratik veya hukuki bir meşruiyeti olamaz bir taraftan. Ama diğer taraftan da büyük siyasal fotoğrafa baktığımızda Türkiye’de, Türkiye satında aldığı yüzde kırklı oylar, kırk beşli oylar iktidara, bir kente, küçük bir siyasi partide, nispeten daha küçük bir siyasal partiye kayım atayabilme cesareti ve tırnak içerisinde söylüyorum meşruiyeti veriyordu.

Şimdi bu sayısal çoğunluk elden gittikten sonra kayyım atamak bundan sonra daha büyük tepkiyle karşılanacak. Türkiye’de bunun için bir rıza üretmek ve Kürtleri susturmak daha zor.

' AK Parti’nin Kürt seçmen oyları eriyecek

O sebeple, hele ki Van’daki ilk kayyum atama girişimi denemesi mi demeliyiz, ne dersek ona artık. Orada yükselen o büyük tepki de çok uzun zaman sonra Kürt toplumunun siyasete dönüşünü de anlattı.

Bunun muhtemelen benzer yansımaları görmeye devam edeceğiz. Bu AK Parti’nin meşruiyetini Kürt toplumunun nezdinde, özellikle Kürt seçmenlerinin nezdinde daha da azaltan eriten bir uygulama olacak.

''Kayyım meselesi üzerine Cumhur ittifakı içinde ciddi bir kriz var''

Bir defa iktidar içinde bu kadar büyük bir pekiştirme yok. Yani iktidar dediğimiz cumhur ittifakı içinde.

Kayyım konusunda bir konsolidasyon ve görüş birliği yok ve çatlak sesler çıkıyor haliyle. Diğer taraftan güçlü bir muhalefet var. Yani yerel seçimlerden aldığı yetki. Bunun dışında da daha özgüvenli bir Kürt siyaseti ve Kürt toplumu var.

Çok uzun zamandır Kürtler 'de AK Parti 'ye verilen oy ile Erdoğan’a, Erdoğan’ın görev onayı arasında bir farklılık vardı. Yani kerhen bir oy verme davranışı vardı. Görülmesi gereken ilk meselelerden birisi buydu. Şimdi dönüp bakın Diyarbakır’a AK Parti’nin reel oylarını hesaba kattığımız zaman 200 binin oyun altına düştü. Yani ak parti en düşük oy aldığı seçimlerde bile bu oy seviyesine düşmemişti.

''Erdoğan uzun zamandır Kürt seçmenden vazgeçti''

Şimdi yüzde on yediler, on sekizler civarında görünüyor Diyarbakır’da örneğin ama reel oylara baktığımız zaman toplam seçmen içerisinde çok daha düşük bir yere doğru geriledi. yani tabii ki AK Parti’nin Kürt kadrolarındaki bu hazımsızlık, bu rahatsızlık zaman zaman basına yansıyor. Sizler de görüyorsunuz.

Bazen konuşuyorlar da ama tabii aynı zamanda iktidar dediğimiz yapı, iktidar kavramının kendisi çelişkileri büyük oranda giderebilme gücü sağlıyor. Erdoğan’ın güçlü liderliği bu çelişkileri ortadan kaldırmaya imkan sağlıyordu. Bugün itibariyle bence bu sesler daha cesur şekilde ifade edecek. Daha yüksek çıkacak bu sesler. Bir de Erdoğan’ın Kürt seçmenden sanki uzun zamandır vazgeçtiğini görüyoruz.

Yani diyor ki ' ben zaten kemik bir Kürt seçmen grubu oluşturdum. ne olursa olsun bana oy verecek. Bu Kürtlerle kurduğum, Kürt siyasetiyle kurduğum ilişki. diğer taraftan da bir milliyetçi konsolidasyon yaratıyorum' düşüncesinin verdiği güven var. Ama ben hakikaten Türkiye toplumunda da, Türk toplumunda da bir güvenlikçi söyleyen bir istihdat arzına ulaştığı kanaatindeyim. Orada bir doygunluk oldu. Özellikle ekonomik krizin ortaya çıkardığı hal bu düşüncenin satın alınabilirliğini azaltıyor.

'Demirtaş liderlik çağı açtı'

Kürt siyasetinin parlamenter geçmişine baktığımız zaman yani siyasal bir şeye gelişi yaklaşık otuz dört yıl oldu. Otuz üç, otuz dört yıl oldu. Hepten başlayan, dipten beri devam eden bu gelenek serüveni içerisinde birçok genel başkan değişti. Şimdi isimlerini hatırlayamayacağımız kadar çok sanırım

Yaşar Kaya’dan başladı, Ahmet Turan Demirler’e, Tuncer Bakırhan'a, Murat Bozlak’tan Aysel Tuğluk, Ahmet Türk’e... ama Demirtaş burada başka bir şeyle ortaya çıkıyor. Başka bir hal var. Demirtaş, Kürt siyasetinde genel başkanlıklar dönemini kapattı. Bir liderlik çağı açtı. Bir idareciden ziyade bir siyasetçi olarak göründü. Ve burada bir açılım ve atılım yaptı. O yüzden Kürt toplumunda Demirtaş’ın artık başka bir karşılığı var. Bir lider pozisyonda değerlendirilmesi gereken bir siyasetçi. Diğer taraftan da evet, Kürt siyasetinde daha önce başka sivil aktörler öne çıktı. Ama bu aktörler fenomendi, güçlü aktörlerdi vesaire ama lider diye tarif edebileceğimiz aktörler değildi.

Demirtaş'ın nevi şahsından münhasır başka şeyleri var. Bizim araştırmanın çarpıcı sonuçlarından biri, başlıklara dönüp baktığımızda 'Kürtlere çok yakın, Türklere uzak değil' diyoruz. Bu Kürt siyasetinde pek az kişiye mazhar olacak bir şey.

Yani, Demirtaş bu Türkiyelileşme siyasetinin en sembol ismi. Evet, Kürt toplumunun da bugün dönüp baktığımız zaman bu artık bu kavrama, bu hikâyeye direncinin pek olmadığı, hatta bunu arzuladığı görülüyor. Demirtaş'ı da bu söylemin motor gücü olarak görüyor.

'Cumhur İttifakı'nın sınırları MHP tarafından çizilmiş durumda'

İtibar endeksinde benim asıl dikkatimi çeken şeylerden birisi. Mansur Yavaş'ın Tayyip Erdoğan'ı geride bırakması. AK Partili bazı vekiller de bu araştırmaya atıfta bulunarak Mansur Yavaş'ın Tayyip Erdoğan'ı geride bırakmasına dair bazı şeyler yazıp çizdiler. Hani kendimize bir çekidüzen vermemiz gerekiyor türünde açıklamalar yaptılar. Geçmişte Tayyip Erdoğan Kürtlerin oyunu almasa bile bedduasını almayan bir adamdı.

AK Parti'nin bir politika değişikliği çok mümkün görünmüyor. Yani sınırları, Cumhur İttifakı'nın sınırları MHP tarafından büyük oranda çizilmiş durumda. İki, AK Parti ara ara kadro değişiklikleri yoluyla veyahut jestlerle bir politika değişikliği değil de bir politika değişikliği sinyali veriyor. Mış gibi yapmak, sinyal yapmak yani. Sinyal yapıyor ama devamı gelmiyor. Şimdi bunun artık yarattığı bir bıkkınlık ve güvensizlik var. Bir inandırıcılık problemi var

Podcast Haberleri