Instagram yasağı, arkasından gelen Roblox yasağı…
Çocukların bile iktidara isyan ettiği görüntüler…
Bir dijital mecrayı kapatmayı “ulusal güvenlik meselesi” olarak gören ve kapatabilirse “cennetin kapılarını aralayabileceğini” hayal eden Türkiye Büyük Millet Meclisi Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı.
Hayvan katliamı…
Yurtdışından alışverişe gelen ek vergi… Hemen ardından uluslararası markaların Türkiye’den online alışverişi askıya alması…
Instagram’a getirilen erişim engelinin kaldırıldığını açıklarken aleme ayar, reise selam vermek isteyen Ulaştırma Bakanı’nın internetinin kesilivermesi…
Bitmeyen, giderek derinleşen ekonomik kriz…
Muhalif televizyon kanalları sürekli seslerini duyurmaya çalışsa da neredeyse her haber onlarla ilgili olmaya başlasa da bir türlü sesleri çıkmayan emekliler…
***
Derken derken arada kaynadı sanki Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanı Ebubekir Şahin’in sokak röportajları ile ilgili açıklaması…
Şahin, dedi ki, biz bunları takip ediyoruz...
Çünkü bunlarda, sadece verilmek istenen mesaj doğrultusunda görüşler yer alıyor.
Çünkü, bunlar dezenformasyona yol açıyor.
Çünkü bu tip yayınlar, "Kitleleri sosyolojik çatışmalara sevk edebilir..."
Kitlelerin sosyolojik çatışmalara sevk edilmesi nedir?
Bunu engellemek RTÜK’ün vazifesi midir?
Cebinde beş kuruş para olmayan insanların yolda yürürken uzatılan mikrofona isyan ederken, yine cebinde beş kuruş olmayan başka insanların itirazı ile karşılaşması mı? Hem de “çıkar göster telefonunu” diyerek. Cep telefonu fakirliğin ya da zenginliğin göstergesiymiş gibi… Taksit tokat alındığını bile bile…
Onlar çıkar göster telefonu derken birbirlerine, ceplerinin beş kuruşsuzlukta ortak olduğunu bilmiyorlar mı?
Oradaki mesele, konunun sosyolojik çatışmalara gitmesi mi yoksa beş kuruşu olmayan insanların varlığı mı?
RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin'in uydurduğu, "Kitleleri sosyolojik çatışmalara sevk etmek" suçunu biraz daha inceleyelim.
Kendisinin bu garip ifadeyi suç olarak tanımadığını düşünmek akla uzak değil.
Çünkü kendisi ceza kesme yetkisi olan bir kurumun başkanı...
Böyle bir kurumun en üst yöneticisi, bir mevzuyu takipte olduğunu söylüyorsa, oradan bir ceza çıkacağı düşünülür...
O da zaten bunun için söylüyor.
Ama, böyle bir suç var mı mevzuatta? Yok.
Türk Ceza Kanunu’nda benzeri var... Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik... Ama bu suçtan ceza almak için, fiilin açık ve yakın bir tehlikeye yol açması gerekiyor...
Hangi sokak röportajının böyle bir tehlikeye yol açtığı söylenebilir...
Kaldı ki RTÜK'ün kendi yasasında da böyle bir suç yok.
Yine bir benzeri var… Toplumu kin ve düşmanlığa tahrik etmek veya toplumda nefret duyguları oluşturmak.
Yani benzeri denilebilecek bir madde var ama “kitleleri sosyolojik çatışmalara sevk etmek” diye bir yayın ilkesi yok.
Zaten bir kitlenin sosyolojik olarak çatışması ne ki?
Özetle başka bir gerekçe gösterilmediği sürece bu kılıf bu minareye uygun değil. Hiçbir yayın organı bu gerekçe ile cezalandırılamaz...
Ebubekir Şahin bu tweeti atarken bunu bilmiyor mu?
Amaç sokakta vatandaşa uzanacak mikrofonları azaltmak değil mi?
Amaç sokakta insanlara soru sorulmasını engellemek değil mi?
Maksat kimse “açız” demesin…
Aç insanlar kendileri gibi aç olan başka insanların olduğunu görmesin
RTÜK bunu daha önce de yaptı... Hem de çok kez…
Mesela Ağustos 2021'de memleketin dört bir yanındaki ormanlar yenerken RTÜK yine yeni bir suç uydurmuştu...
Bu kez yanan ağaçların yayınlarda gösterilmesine takılmıştı...
Neden söndürülen ağaçlar değil de hala yanan ağaçlar gösteriliyordu acaba...
Yoksa bu yayınlar, "Kaos havası beklentisinde olan çevrelerin istediği yönde yayıncılık" olmasındı…
Yine ne böyle bir suç vardı ceza kanununda, ne de böyle bir yayın ilkesi vardı RTÜK kanununda…
Zaten sadece yanan ağaçları gösteriyor diye hiçbir TV kanalı da cezalandırılmadı…
Ama amaç hasıl oldu. Yanan ormanların yakınlarında yayın yapmaya çalışan gazeteciler, onları merkez stüdyolardan yönlendiren yönetmenler, bu uydurma suçu bir kez bile olsa aklından geçirdi…
Devam edelim…
Ülke pek çok terör saldırısı ile sarsılırken, RTÜK; bu kez de televizyon kanallarının “son dakika” yayınlarına takmıştı kafayı…
Yıl 2017. O zaman ki RTÜK Başkanı, İlhan Yerlikaya…
Başbakanlık talimatı ile televizyon kanallarının yöneticileri RTÜK’e çağrılmıştı.
Yöneticiler, “olağanüstü dönemlerde yayınların nasıl yapılması gerektiği” ile ilgili “bilgilendirilmişti.”
Buna göre; terör olaylarında sadece resmi makamların dağıttığı görüntüler veya görsel öğeler kullanılacaktı. Görgü tanığı anlatımlarına bile yer verilmeyecekti.
Hatta, “Ajitasyon içeren abartılı ifadeler bile kullanılmayacaktı.” Evet toplantıda kullanılan ifade tam olarak buydu…
Hatta ve hatta…
Olayın sıcaklığı geçmesine rağmen, gün boyu ekranda kalan “son dakika” ve “sıcak haber” gibi yazılar da gösterilmeyecekti.
“Son dakika” yazısı en fazla 5 dakika durmalıydı. Mesela 10 dakika boyunca kalan son dakika yazısı olmazdı.
Var mıydı bunların yeri RTÜK kanununda ya da Türk Ceza Kanunu’nda…
Ya da…
Uymuş muydu bu tebligata, yöneticileri bu toplantıya katılan Kanal A, NTV, Akit TV, Ulusal Kanal, TV Net, TRT, 24 TV, Kanal 7 ve Ülke TV, Halk TV, CNN Türk, Kanal D, atv ve a Haber kanalları…
Son dakikayı 10 dakika gösterme diye bir kural mı olurdu?
Ya da 10 dakika son dakika göstermek suç olabilir miydi?
Ama RTÜK bunu hep yapıyordu.
RTÜK, sadece Başkan’ın cezalandırmak istediği televizyon kanallarını incelemez. Çünkü orası anayasal bir düzenleme ve denetleme kurulu. Vatandaşların da yayınlarına ilişkin şikayetlerini toplar. Bu yayınlar üst kurul uzmanları tarafından izlenir, değerlendirilir ve raporlanır. Bu raporlar, Üst Kurul toplantısında gündeme alınır. Yayının. Yayın ilkesini ihlal edip etmediği ve dolayısıyla kanalın ilke ihlali dolayısıyla idari para cezasına çarptırılıp çarptırılmayacağına Üst Kurul karar verir.
2018 yılına gelindiğinde, RTÜK vatandaşlardan aylık ortalama 15-25 bin şikâyet alıyordu. Ama bu sayı bir anda düştü. Ayda 3-4 binlere kadar.
Neden?
Çünkü yeni bir uygulamaya geçilmişti. Şikayetçilerin kimlik numarası ve ikamet bilgileri de istenmeye başlanmıştı. Bir anda ve RTÜK Başkanı’nın talimatıyla…
RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, şunları söylüyor:
“Normalde, kanuna göre haber bültenlerini sunan arkadaşlarımızın yorum yapması mümkün değildir? Ama gerçekten bu işi çok iyi yapan, yorumlarında halkı daha doğru bilgilendiren arkadaşlarımız olduğu için onların bu yorumlarını engellemeyelim diye, biz de engelleme adına bir karar almıyoruz. Yoksa bizim kanunumuz ve yönetmeliğimiz açık. Eğer böyle devam ederlerse çok kolay bir şeydir. Kurulda bir karar alırız. Haber bültenlerinde sadece ve sadece yorum yapmadan, haber bülteni sunumu şeklinde yapabilirler. Lütfen taraflı davranmayın…”
Dedik ya RTÜK bunu hep yapıyor…
Ne diyor kurul başkanı… “Taraflı davranmayın” yani “Bizi rahatsız eden yorum yapmayın.”
“Bizi rahatsız etmeyen yorum, kanunda yasak olsa da yapılabilir. Rahatsız etmeyen yorumlar doğru yorumlar. Bunların yapılmasını engellememek için rahatsız eden yorumlara da şimdilik göz yumuyoruz.”
“Gerekirse yasaklarım” diyor… Peki gerçekten RTÜK kanunu, haber bültenlerinde yorum yapmayı yasaklıyor mu?
Var mı bunun kanunda yeri?
Tıpkı, “son dakika” yazısının ekranlarda 10 dakika durmaması için yapılan uyarılar gibi…
Tıpkı, yangın sırasında söndürülmüş ağaçlar dururken, yanmaya devam eden ağaçların gösterilmesine yasak getirilmesi gibi…
Yok bunun kanunda yeri…
Ama tıpkı “kitleleri sosyolojik çatışmaya sevk etmek” suçu gibi… Bir benzeri var yorum yasağının da kanunda…
Diyor ki kanun, “Yayınlar tarafsızlık esasına aykırı olamaz…”
Dahası da var, “Yayınlar siyasi partiler ve demokratik gruplar ile ilgili tek yönlü veya taraf tutar nitelikte olamaz…”
“Hoşuna gitmeyen yorumların yapılmasını”, hem de “çok kolay” cezalandırabileceğini söyleyebilen RTÜK Başkanı, bunu da açık açık söylemese de “tarafsızlık ilkesi” ile açıklamaya çalışan RTÜK Başkanı seçimler öncesinde TRT'nin ne kadar tarafsız olduğunu düşündü mü acaba?
RTÜK’ün CHP kontenjanından seçilen üyeleri İlhan Taşcı ve Tuncay Keser, Mayıs seçimlerinden önce, 1 Ocak ve 10 Şubat arasındaki 40 günlük süreçte TRT’nin yayınlarını inceliyor. Anayasal görevlerinin gereğini yerine getirerek.
Ve tespit ediyorlar ki TRT; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı 1945 dakika ekrana getirmiş… CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve CHP’lileri ise yalnızca 25 dakika.
Yayınların tarafsızlığı ilkesi haber bültenlerindeki yorumlara kadar gidebiliyor da bu sadece “iyi yorum” yapanların haklarını korumak için cezalandırılmıyorsa, bu rakamlara ne denilecek?
Ya da soruyu şöyle soralım…
RTÜK Başkanı gerçekten kanun ne derse onu mu yapıyor?
“Zaten kendi almış olduğum eğitim, kendi dünya görüşüm ve bu sorumluluğum çerçevesinde nelerin yapılması gerektiğini ve kanunlar çerçevesinde nelerin yapılmaması gerektiğini çok iyi bilen bir insanım. Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından telkin ve talimat olmadı. Ama olursa devletimizin başıdır. Onun talimatları ve telkinleri sadece beni değil, devletin tüm organlarını ilgilendirir. Ve onun talimatlarını da emir telakki eder ve başımızın üstüne deriz…”
RTÜK Başkanı diyor ki, ben zaten ne yapılması gerektiğini bilirim ama Cumhurbaşkanı’nın bir telkini olursa da “emir telakki ederim.”
Soruyu tekrar edelim. RTÜK Başkanı gerçekten kanun ne derse onu mu yapıyor?
Kanun mu emrediyor “son dakika” yasağını, kanun mu veriyor “yanan ağaçları göstermeyin” talimatını, kanun mu diyor gerçekten “haber bültenlerinde yorum yapmayın” diye, hangi kanunun neresinde yazıyor “kitleleri sosyolojik çatışmalara sevk edecek nitelikte yayın” suçu…
RTÜK Başkanı’nın, telkinlerini emir telakki edeceğini söylediği Cumhurbaşkanı’nın genel başkanı olduğu AKP, yarın 23. yaşına giriyor.
Cumhurbaşkanı’nın genel başkanı olduğu partide onun vekili olarak görev yapan Efkan Ala; Instagram’ın ve Roblox yasağının devam ettiği günlerde bir açıklama yapıyor…
Diyor ki “Her alanda eş zamanlı yeni düzenlemelerin yapılması gerektiğine inanıyoruz.”
23 yıldır, tüm toplumsal dirence rağmen formunu verdikleri bir şeye yeni bir form vermekten söz ediyor...
Başka bir açıklamasında ise “AK Parti ikinci bir reform dalgasına hazırlanıyor” diyor.
Instagram yasaklanırken, yeni yasakların cennetin kapılarını aralamakla bir tutulduğu…
Cezaevleri dolup taşarken, sivil toplum ve basın yayın faaliyetlerinin “etki ajanlığı” gibi, televizyon yayınlarının “kitleleri sosyolojik çatışmalara sevk etmek” gibi yeni yeni suçlamalarla susturulmaya çalışıldığı…
Seçilmişlerin seçildikten sonra hapsedildiği, hapisteyken seçilenlerin salıverilmediği…
Doktorların “Yurt dışına giderseniz gidin” denildiğini duyduğu; gençlerin çoktandır gitmek istediği… Ama kimsenin vize alamadığı için hapsolduğu…
Muhaliflerin sabaha karşı evleri polis tarafından basılırken, 729 bin Suriyelinin bir zamanlar devlete bildirdiği evde artık oturmadığının anlaşıldığı…
Kişi başına kredi kartı borcunun 80 bin lirayı geçtiği…
Ucuza bir şeyler alabilmek için başvurulan online alışverişe ek vergilerin getirildiği, bu yüzden uluslararası giyim markalarının online satışı dondurduğu…
İsrail’e terörist demedikçe, hayvanların katledilmesine itiraz edilemeyeceğini söyleyen iktidar temsilcilerinin, temsil ettiği şirketlerden birinin İsrail ordusuna kendi halkından daha ucuza elektrik sattığı…
Emeklilerin, işçilerin-emekçilerin, öğrencilerin, memurların, kadınların ve hatta zeytin ağaçlarının, derelerin, denizlerin, sokak köpeklerinin bile muhalif olduğu bir ülkeyi;
22 yıldır yöneten siyasal parti yarın 23. yaşına giriyor.
Ve bu parti, sadece oyun oynadığı hatta oynayacağı oyunu geliştirebileceği bir platformu- Roblox’u yasakladığı için çocukları bile kendisine muhalif yapabiliyor, artık.
--
Olası Kast’ta bu hafta; sokak röportajlarını izlerken sosyolojik çatışmalara girmeyelim isteyenlerin, el kadar çocukları nasıl kendilerine muhalif ettiklerini konuştuk…
Önümüzdeki hafta görüşmek üzere…