Türkiye’nin dört bir yanındaki ormanlar, meralar, tarım alanları, kültürel alanlar, maden faaliyetlerine bilinçli bir şekilde açıldı. AKP, iktidara geldiği 2002’den bu yana, kalkınmacı neoliberal politikaları gözünü kırpmadan uyguluyor. Maden ve enerji şirketlerine olağanüstü imkanlar tanıyan yasa değişiklikleri ve uygulamalarla, ülkenin en değerli toprakları, suları özel şirketlere teslim edildi.
TIKLAYIN - Maden talanı dosyası 1: Rant sırlarına kurban edilen ülkePeki iktidarın iddia ettiği gibi yeraltı zenginliklerini hemen, şimdi ve bu yasalarla çıkarmak, ekonomiye, halka faydalı mı? Yerli ve yabancı şirketler mi kazanıyor, devlet mi? Maden talanı dosyasında bu sorulara yanıt aradık.
Alamos kendi ülkesinde iki misli fiyata altın çıkarıyor
Politik ekoloji ve ekonomi üzerine çalışan Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Dr. Sinan Erensü, kalkınmacı politikanın ve ortak zenginliklerin nasıl değerlendirildiğinin sorgulanması gerektiğini vurguluyor. Erensü, Kaz Dağları’nda üç ayrı maden faaliyeti olan Alamos Gold örneğini veriyor: “Kanadalı şirket, altının onsunu kendi ülkesinde 745 dolar harcayarak elde ediyor. Meksika’da ise 868 dolar harcayarak. Kirazlı’da ise sadece 337 dolar harcayacak. Müthiş bir karlılık bu.” Şirket, kendi web sitesinde Kirazlı’dan beş yılda 666 milyon dolar kar etmeyi hedeflediğini yazıyor. Vergiler (sadece yüzde 2), devlet payı, işletme giderinden sonra elinde 479 milyon dolar kalıyor. Yani asıl büyük kazanç, Kanadalı şirketin. Bir yılda altının yüzde 50’den fazla değerlendiğini, gümüşün ise ikiye, üçe katlandığını, TL’nin değer kaybettiğini da not edelim. Yani şirketin kar potansiyeli her geçen gün artıyor. Erensü, bu paranın bölge insanına aktarılıp aktarılmayacağına dair soruların cevapsız kaldığını vurguladı. Sorun, uluslararası şirketlerin madencilik yapması ve olağanüstü kar elde etmesinden ibaret değil. Çoğunun yerli ortakları var; Alamos’unki Doğu Biga Madencilik. Cengiz, Artvin Cerattepe’den sonra Çanakkale’de de ruhsat aldı. Sadece iktidara yakın bilinen şirketler değil bu talana ortak olan... Eczacıbaşı’na ait Esan Madencilik, Koç’a ait Demir Export, farklı yerlerde tepkilere rağmen madencilik faaliyeti yapıyor.
Sinan Erensü, meselenin nesiller arası adalet boyutuna dikkat çekiyor: “Bugün hunharca madencilik faaliyetlerine topraklarımızı açtığımızda, aslında gelecek nesillerin zenginliğinden çalmış olduğumuzu, geleceğe yönelik bir kalkınma modelinden yoksun olduğumuzu düşünmemiz gerek. Son kalan servetini hemen harcamak isteyen bir mirasyedi gibiyiz... “
Prof. Dr. Atmış: Talanın merkezinde inşaat sektörü var
Orman Mühendisi Prof. Dr. Erdoğan Atmış, yerüstü ve yeraltı talanının ekonomiyi oyalamaya yaradığını belirtiyor: “Merkezinde inşaat sektörü var. Ormanlardan, meralardan sadece maden değil, odun, taş, mermer de çıkarılıyor. Hafriyat bile bir iş sayılıyor. Ormanlar yok ediliyor, ama bu rastgele bir politika değil.” Prof. Atmış, her yıl yanan ormanların 3.5 katı ormanın, maden ve enerji faaliyetlerine feda edildiğini belirtiyor: “700 bin hektar orman alanı, 100 bin ayrı parçaya bölündü. Sizin ormanınız artık yok demek bu. Eğer madencilik faaliyetlerinden abad olunsaydı Afrika ülkeleri kalkınmış olurdu. Siz akarsuyunuzu, ormanınızı, toprağınızı sömürüye açarsanız zenginleşmez, fakirleşirsiniz.” TEMA Vakfı Çevre Politikaları Bölüm Başkan Yardımcısı Hülya Çeşmeci, verilen maden ruhsatlar faal hale geldiğinde HES’lerle gelen yıkıma benzer çevresel yıkımların beklendiğini anlattı: “Biga yarımadası, tarımsal ihraç yapıyor. Ayvalık zeytinyağı, Ezine peyniri, Çanakkale domatı bu has coğrafyadan geliyor. Peki bu kadar çok maden yaparsanız tarım ne olacak?”