Çok Merak Ediyorum podcast serisinin bu bölümde konumuz ucuz iş gücü olarak kullanılan çocuklar ve çocuk işçi cinayetleri…
PODCASTİ DİNLEMEK İÇİN PLAY’E TIKLAYINIZ
14 yaşındaki Arda Tonbul, Büyükçekmece’de Özkanlar Metal’de staj yapıyordu. Kafası sac büküm makinesine sıkışarak yaşamını yitirdi.
15 yaşındaki öğrenci Erol Can Yavuz Kütahya’da staj yaptığı mobilya fabrikasında üzerin sunta blokları devrilince hayatını kaybetti..
Beyzanur Hatmorioğlu 17 yaşında lise öğrencisi… Akdeniz Sanayi Sitesi'nde aracın yakıt deposunun patlaması sonucu vücudunun yüzde 80'i yandı...
Bu üç olayda çocukların ortak özelliği MESEM olarak bilinen Mesleki Eğitim Merkezi Sistemi kapsamında eğitim görmeleriydi…
Nedir bu MESEM?
Milli Eğitim Bakanlığı, MESEM’in amacının ülkenin meslek sahibi insan ihtiyacını karşılamak olduğunu belirtiyor. MESEM’in tanıtımlarında “Haydi mesleki geleceğini birlikte planlayalım, gelecek mesleki eğitimde” deniliyor.
- Meslek liselerinden farklı olarak MESEM’de öğrenciler 1 gün okula gidip teorik eğitim alırken, 4 gün işletmelerde pratik eğitim eğitim alıyor. Yani işe gidip çalışıyor. Kayıt için en az ortaokul veya imam hatip ortaokulunu bitirmiş olmak gerek. Başvurularda yaş sınırı yok. Çıraklık eğitimi 3, kalfalık eğitimi 1 yıl sürüyor.
- MESEM’e giden 9,10 ve 11. Sınıf öğrencilere asgari ücretin en az yüzde 30’, 12. Sınıf öğrencileri asgari ücretin en az yarısı kadar maaş veriliyor.
- Meslek hastalıkları ve iş kazalarına karşı sigorta yapılıyor ama bu sigorta emeklilik hesabına katılmıyor.
- Bakanlığa göre 2022 yılında 1 milyondan fazla kayıt yapılmış… Şimdilerde 1.5 milyonu aşmış durumda… Milli Eğitim Bakanlığı’na göre öğrencilerin en yoğun olduğu alan yaklaşık 130 bin kişiyle güzellik ve saç bakım hizmetleri. Bunu motorlu araçlar teknolojisi, yiyecek ve içecek hizmetleri ve moda tasarım teknolojileri izliyor.
“Çocuk öğütüyor”
Sisteme yönelik eleştirilerin başında elbette iş güvenliğinin olmaması geliyor… İkinci en önemli eleştiri ise çocukların ucuz iş gücü olarak kullanılması.Ve bir başka önemli nokta belki okumaya devam edecek çocukların “en azından bir işi maaşı olsun” denilerek aileleri tarafından merkezlere yönlendirilmesi… Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, ANKA’ya yaptığı açıklamada “ MESEM’ler çocuk öğütüyor. Eylül ayından bugüne yaklaşık bir yarım dönemde 8 çocuğumuz can verdi. Birkaç çocuğumuz çok ciddi yaralandı. Birisi yüzde 80 yanıkla yaralandı. Bunlar kabul edilemez” demişti.
Bakan’a sorular
EMEP Milletvekili İskender Bayhan, MESEM’e yönelik eleştirilerini böyle sıralıyor. Bayhan bu konuyu Meclis’e de taşıdı ve şu soruları yöneltti:
- MESEM’lerde iş kazası sonucu kaç çocuk hayatını kaybetti ve yaralandı? Kaç öğrenci meslek hastalığına yakalandı?
- Öğrencilerin çalıştırıldıkları işyerlerinde denetimler nasıl yapılıyor?
- İş kazalarından sonra haklarında dava açılan ve cezalandırılan işveren sayısı kaçtır?
Şimdi bakanlığın bu sorulara yanıt vermesi bekleniyor… Bu arada hatırlatalım çocukların peş peşe iş cinayetlerinde yaşamını yitirmesinin ardından Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin de uygulamada sorun olduğunu kabul etmişti.
Sorumluluk kimde?
Eğitim İş Genel Merkezi avukatı Dr. Burak Sabuncu’ya sistemle ilgili merak ettiklerimi ve detayları sordum…
İş yerleri, fabrikalar hiçbir hazırlık yapmadan mı projeye dahil oluyor? Projede işverene getirilen yükümlülük nedir?
İşyerlerinden beklenen tek şey usta öğreticilik belgesine sahip olmak. Usta öğreticiler, işyerlerinde çalışan öğrencilerin eğitiminden sorumlu olan kişiler.
Bakanlığın düzenlediği yaklaşık iki haftalık iş pedagojisi kurslarını tamamlayarak bu belgeye sahip olabiliyorlar. Bunun dışında işyerlerine getirilen herhangi bir yükümlülük ve sorumluluk aslında pek yok… Olağan iş güvenliği kurallarına tabiler… Öğretmenler belirli aralıklarla iş yerlerine giderek, öğrencilerin orada olup olmadıklarını, herhangi bir sorun yaşayıp yaşamadıklarını sorabiliyorlar. Ancak bunun dışında onların da başka bir yetkisi yok. Başka bir yaptırım şansları da pek yok.
Son derece çarpık bir sistem
İş kazalarında yasal sorumluluk kimde?
Mali ve cezai sorumluluk normal şartlarda işverende. Ancak patronların bu cezai sorumluluklarını üzerlerinden atmak için işveren vekili tayin ettiklerini görüyoruz. Mahkemeler de cezai sorumluluğun işveren vekili dediğimiz kimselere ait olduğunu kabul ediyor. Son derece çarpık bir sistem var. Denetimlerin yapılmasında kusuru olduğu tespit edilirse iş güvenliği uzmanların sorumlulukları da gündeme gelebiliyor. Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerinin sorumluğuna dair net düzenleme de yok. Ancak ölümler, yaralanmalarda mutlaka Bakanlık yetkililerinin de sorumlu kabul edilmesi elzem olacaktır.
Yoksulluk...
Aileler ‘en azından iş sahibi olsun’ diye çocukları okul yerine bu merkezlere yönlendiriyor mu?
MESEM’lerde haftada bir gün okul, dört gün iş yerlerinde işletme eğitimi adı altında çocuklar çalıştırılıyorlar. Bu aslında çocuk işçiliğinin bir anlamda yasallaşmış hali. Eski adı ‘çıraklık eğitim merkezi’ olan bu mesenler son yasal değişikliklerle birlikte bir lise türü olarak belirlendiği için aynı zamanda lise diploması verebiliyor. Tabii bu durum aileler için daha avantajlı olarak görülüyor. Buradaki ana etken de yoksulluk… Ekonomik anlamda zor durumda olan aileler buna mecbur kalıyor. Çünkü aileler ‘diploma alacak, üzerine para kazanıyor’ diye yorumlayabiliyor.
Meslek liseleri işlevsiz hale geldi
Meslek liseleri işlevsiz hale geldi. Öğrenciler meslek liselerinden MESEM’lere yönelmiş durumdalar. Mesele bu haliyle Anayasa’nın 42. ve Çocuk Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınmış eğitim hakkının ihlalidir.
MESEM’leri örgün eğitim kapsamında bir mesleki eğitim olarak değerlendirmeye de imkan yoktur. Haftada bir gün okulda teorik eğitim veren bir yerde gerçek anlamda bir lise eğitimi verildiğinden bahsedemeyiz. Verilen teorik eğitimin kapsamınında da son derece sınırlı olduğunu görüyoruz. Din, tarih, edebiyat ve matematik dersleri veriliyor sadece. Oysa meslek liselerinde öğretim programları bakımından diğer okul türlerine yakın temel kültürel ders kapsamı mevcutken, MESEM’lerde fizik, kimya, biyoloji, coğrafya, felsefe gibi derslerin de olmadığını görüyoruz.
MESEM tümden kaldırılmalı mı, iyileştirilmeli mi?
Mevcut hali oldukça çarpık bir sistem üzerine kurulu. Hem çocuk işçiliğinin yasalaşmış hali olması, hem eğitim hakkının ihlalini oluşturacak şekilde dizayn edilmesi hem de işsizlik fonundan sermaye para aktarılacak bir yapının kurulmuş olması bakımından son derece sorunlu bir yapı.
Bunun yanı sıra 14 yaşındaki çocukların bu denli denetimsiz şekilde iş güvenliğini sağlamaktan çok uzak bir sisteme teslim edilmesi de son derece tehlikeli. Dolayısıyla temeli bu denli sorunlu bir yapı üzerinden bir iyileştirmenin yapılması çok mümkün gözükmüyor.
Türkiye’de çocukların ucuz iş gücü olarak kullanılması iş cinayetlerinde hayatını kaybetmesi MESEM’le sınırlı değil.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi son raporuna göre 2023 yılında en az 54 çocuk işçi olmak üzere son 10 yılda en az 671 çocuk işçi hayatını kaybetti…
- Rapora baktığımızda çocuk ölümlerinin en fazla olduğu iş kolu tarım… 380 tarım işçisi çocuk yaşamını yitirmiş…
- İnşaatlarda 71 çocuk; Metal işkolunda ise 46 çocuk iş cinayetinde hayatını kaybetmiş…
Ölüm nedenlerine bakıldığında ise trafik ve servis kazaları il sırada yer alıyor. Raporda, “Çünkü mevsimlik tarım işçisi olan çocuklar tıka basa dolu minibüslerde, traktör kasalarında veya açık kasa kamyonetlerin yaptıkları kazalarda yollara savrulmaktalar” ifadesi yer alıyor…
Bir çocuğun mektubu...
Podcastimizi bitirirken 28 Ocak 2024’te Evrensel gazetesinde yayımlanan bir çocuk işçinin MESEM kapsamında çalışan bir çocuğun mektubundan da alıntı yapmak istiyorum. Mektuptan bir bölüm şöyle:
"... Bu mektubu kendim yazamıyorum, ben anlatıyorum, Evrensel’den abiler yazıyor. Çünkü bir iş kazası geçirdim. Tırnağım yerinden koptu. Elim hâlâ uyuşuk ve sargılı…
Bu kazanın olmaması için nasıl bir önlem alınabilirdi bilmiyorum. Her an kaza olabiliyor. Nasıl bir önlem alınabileceğine dair aklıma bir fikir gelmediğinden patronları da suçlayamıyorum. Sağ olsunlar hastaneye yetiştirdiler beni. Bunu yapmayanlar da var. Haberdar olduğum başka kazalar da oldu. Patronların hastaneye bile götürmediklerini öğrendim.
Bugün yaşadığım kazadan bahsedebiliyorum sadece ama iyileştiğimde daha iyi bir mektup da yazacağım….”