Politi-Cast'te bu hafta Gazeteci Berna Can ve Sedat Bozkurt'un gündeminde Ankara’ya yürüyen Fernas Madencilik işçileri, Cumhur İttifakı ve DEM Parti’nin tavrı, yeni bir anayasa mı, yeni bir açılım mı tartışmaları ve ana muhalefet partisi CHP’nin eski ve yeni yönetimi var.
Kısa Dalga Podcast serisi Politi-Cast’te öne çıkan başlıklar şöyle:
“Mecliste işçileri temsil edecek kimse yok”
Fernas işçileri, Ankara'ya gidip milletvekilleriyle görüşerek haklarını savunmaya çalıştı, ancak polis engeliyle karşı karşıya geldi. Bozkurt, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde işçileri temsil edecek kimsenin olmadığını ifade ederek şunları söyledi:
“Parlamentoda işçi yok. Patron çok, avukat çok, doktor çok ama işçi yok. Türkiye'deki iktidar sınıfsal iktidarları ve temel özellikleri sermayeyi korumak ve emekçileri baskı altında tutmak. İşçilerin gücü savunacak milletvekilleri olmadığı için işçiler yalnız kalıyor. CHP, TİP, Dem Parti gibi partilerin işçilerin yanında daha sık durmaları gerekirdi. Ama bu partilerden bile beklenen desteği göremiyoruz. Demokrat Parti'den Cemal Enginyurt, şaşırtıcı bir biçimde işçinin yanında en çok görünen isimdi. Bu da Türkiye'de muhalefetin işçilere destek konusunda ne kadar zayıf kaldığını gösteriyor.”
Bozkurt, sendikaların da işçilerin sorunlarına yeterince eğilmediğini belirterek şunları ekledi:
“12 Eylül'den sonra Türkiye'de sendikalar, ücret sendikacılığına evrildi. Sadece toplu iş sözleşmelerinde devreye giriyorlar. Patronlarla işçi hakları üzerine müzakere yerine doğrudan patronla yakın ilişki kuruyorlar. Bu durum, sendikal ilerlemenin çökmesine yol açtı”
MHP ve DEM Parti arasında yakınlaşma mümkün mü?
Bahçeli'nin DEM Parti'ye yönelik olumlu söylemleri, DEM Parti'nin tavrı ve olası bir yeni açılım sürecinin olup olmayacağı konuşuldu. Sedat Bozkurt, bu yakınlaşmayı siyasi olarak değerlendirdi ve şöyle dedi:
“MHP'nin DEM Parti'ye yönelik söylemleri, AK Parti ve MHP arasında bir strateji olarak görülebilir. MHP ve AK Parti, Kürt meselesini bir çözüm aracı olarak değil, ihtiyaç duyduğu anda gündem değiştirerek ya da siyasi tabanlarını genişletme aracı olarak kullanıyor. DEM Parti, tarihi mücadelesine saygı duyarak, bu tür oyunlara karşı mesafeli durmalı. Bahçeli ve Erdoğan geçmişteki çözüm süreciyle oy kazandılar, ardından terörle mücadele söylemiyle seçimi kazandılar. Şimdi yine benzer bir strateji izliyor ve bu sefer MHP üzerinden zaman kazanmak istiyorlar.”
Bozkurt, DEM Parti'nin siyasette kendi bağımsız çizgisini korumasının arttığını vurgulayarak, “DEM Parti, itilip kakılacak bir siyasi hareket değil. Tarihinde ağır bedeller ödemiş bir parti olarak, bunları koruyarak siyaset yapmalı. DEM Parti, siyasetin bir parçası olmalı ama kimse tarafından kullanılmamalı” dedi.
Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu'na destek verdi: “Haksızlığa karşı yürürüm”
Gazeteci Sedat Bozkurt, CHP’de özellikle Ekrem İmamoğlu'nun çevresinde şekillenen tartışmaları ele aldı. Kılıçdaroğlu'nun, İmamoğlu'na yönelik olası bir haksızlığa karşı yeniden bir yürüyüş başlatabileceğini söylemesi, CHP içindeki liderlik yarışını yeniden gündeme getirdi. Bozkurt, Kılıçdaroğlu'nun İmamoğlu'na ' ahmak davası' desteğini şu sözleriyle değerlendirdi:
“Kılıçdaroğlu'nun İmamoğlu'na destek vermesi, CHP içinde güçlü bir lider profili çizmeye devam ettiğini gösteriyor. Ekrem İmamoğlu'na yapılan haksızlıklara karşı durarak 'yürürüm' demesi, sadece İmamoğlu'na değil, partinin tabanına da güçlü bir mesaj gönderiyor. Ancak aynı zamanda Kılıçdaroğlu'nun CHP'yi hâlâ yönetmeye talip olduğunun bir göstergesi. Kılıçdaroğlu, Demirtaş, İmamoğlu gibi isimlerin haklarını savunarak, Türkiye'deki hukuk devletini anlayışını koruma yönünde bir durma sergiliyor.”
Bu destek açıklaması, Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu arasında bir yakınlaşma olarak değerlendirilirken, Bozkurt, CHP içinde Özgür Özel'in İmamoğlu'nun durumuna ilişkin “Onaylanacak ama Yargıtay'da bozulacak” şeklindeki açıklamayı eleştirdi:
“Özel, İmamoğlu'nun arkasında durmak yerine, hukuksuzluğun meşru olması kabul eden bir ifade kullanıldı. CHP Genel Başkanı olarak partiyi savunmak ve İmamoğlu'na destek vermek zorundadır. Bu tür açıklamalar CHP'nin yönetilemediğini gösteriyor'’
“Görevi iktidar partisi seçmenini memnun etmek değil”
Sedat Bozkurt, programda Özgür Özel'in muhalefet anlayışını da sert bir şekilde eleştirdi. Özel'in iktidar partisini seçmenini memnun etme yöntemlerini yanlış bulduğunu belirterek, “Ana muhalefet partisinin görevi, iktidar partisi seçmenini memnun etmek değil. AK Parti ve MHP seçimini memnun etmek istiyorsanız oralarda siyaset yapın. Muhalefetin görevi, kendi tabanını sağlamlaştırmak ve demokrasiye inanan geniş kitlelerin sesi olmaktır” dedi.
''2027 Nisan'dan önce AK Parti erken seçimi dillendirmeyecek''
Ayrıca muhalefetin erken seçim ve anayasa tartışmaları ve Erdoğan'ın bu süreçteki değişen hamlelerine karşı dikkatli olunması gerektiğini vurgulayan Bozkurt, ''CHP Genel Başkanı şimdi erken seçim dillendirmeye başladı. Diyelim seçim 2025 Kasım'da gelmedi. 2026'nun Martında geldi. Ne diyeceksin? Ben erken seçim istemiyorum. Olur mu böyle bir şey? Böyle vadeli bir muhalefet yapmak. Ben yazdım, bu bilgiyi ben aldım. Kulis olarak yazdım. 2027 Nisan'dan önce AK Parti erken seçimi dillendirmeyecek. Bu kadar net. Dün sarayın avukatı da aynı cümleyi kurdu. 2027'den önce erken seçimi konuşmayız dedi.
Gazeteci Sedat Bozkurt, CHP ve DEM Parti'nin Türkiye siyasetindeki rollerini ve muhalefetin görünümlerini değerlendirdi. Türkiye'de demokrasiyi yeniden inşa ederek, bu partilerin sorumluluğunu üstlendiğini belirten Bozkurt, şöyle devam etti:
“CHP ve DEM Parti, Türkiye'de demokrasiye inanan insanların güvendiği partiler. Bu partiler, ekonomik krizden hukuksuzluğa kadar pek çok sorunu çözmek için mücadele etmek zorunda kaldı. CHP kendi liderliğindeki liderliğini ayırmalı, Dem Parti ise bağımsız siyaset yapma geleneğini sürdürerek MHP ve AK Parti gibi iktidar partilerinin oyunlarına karşı dikkatli olmalı. Ülkede demokrasiyi sağlamak ve adaleti sağlamak için inancını yeniden inşa etmek için bu partilerin birliği içinde hareket etmesi çok önemli’’ ifadelerini kullandı.(Haber Merkezi)