Kısa Dalga Politi-Cast'te bu hafta Gazeteci Sedat Bozkurt'la CHP 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nuun adaylık açıklamaları, Gezi'nin 11. yılı, Erdoğan'ın 8 yıl aradan sonra gerçekleştireceği Cumhuriyet Halk Partisi ziyareti, Türk Maarif vakfına bakanlıktan aktarılmasına karar verilen 5,7 Milyarlık bütçe ve Cumhur İttifak'ının gündeminden düşürmediği Ekrem İmamoğlu'nun Roma seyahati üzerine konuştuk.
Cumhuriyet Halk Partisi yine, yeni, yeniden lider arayışına mı gidiyor?
'Hedefsiz bir ekrana çıkıştı'
Siyasetçi iseniz, attığınız her adım, yaptığınız her işte bir hedefiniz olur. Burada Kemal Kılıçdaroğlu'nun neyi hedeflediğini çok anlamadım. Ekrana çıktı, iki buçuk saat, hatta üç saate yakın soruları yanıtladı. Her türlü soruda soruldu. Sorulması gereken hemen hemen her şeyin de sorulduğu bir program oldu.
Hedefsiz bir ekrana çıkıştı bu. Çünkü ihtiyaç duyduğu zaman fikirlerini ya sosyal mecradan ya da 2-3 tane gazeteye makamlı olarak yazıp ifade ediyor. Televizyona çıkma ihtiyacının nereden kaynaklandığını bilmemiz lazım. Çünkü siyasetçiler şöyle yaparlar, bir politik hedef oluştururlar kendilerine.
'Özel'le Kılıçdaroğlu'nu liderlik olarak aynı teraziye koyduğunuz zaman Kemal Kılıçdaroğlu ağır basıyor'
CHP dediğiniz tam da budur yani. Bunu niye yadırgıyorsunuz? Bunun niye haber değeri var? Bunun niye üstünde o kadar tartışıyor medya ben anlamadım. Örneğin, Deniz Baykal rahatsızlanıp felç geçirmeseydi en az iki kurultayda Kılıçdaroğlu'na rakip olurdu ve bir tanesini kazanırdı.
Özgür Özel'le Kılıçdaroğlu'nu liderlik olarak aynı teraziye koyduğunuz zaman Kemal Kılıçdaroğlu ağır basıyor. Özel'in oraya bir lider olarak oturması parti içindeki kendi örgütlü mücadelesiyle olması gerekiyordu ama öyle olmadı… Nitekim Deniz Baykal da getirdi Altan Öymen'i oturttu genel başkanlık koltuğuna, 16 ay sonra kaldırttı. Kimse o zaman Deniz Baykal'a kızmadı, şimdi Kemal Kılıçdaroğlu'na kızıyor.
Asıl soru, Özgür Özel delegelere hakim mi?
Delege isterse ben tabii ki adayı olurum diyor. Delegenin istedikleri oluyor Kurultay'da zaten. Delege seni de genel başkan seçse ne diyeceğiz? ? Şahane bir parti yönetimi yaparsınız, politikanız şahane olur. Bu genel başkanı arattırmazsınız. Bu genel başkanı arattırmaya başladığınız anda sadece bu genel başkan değil, geçmişteki genel başkanların tamamında delegeleri nezdinde bir gücü olur, bir etkisi olur. Burada onu görüyoruz. Kemal Kılıçdaroğlu'nun bugün hala CHP'de konuşuluyor olmasının kökeninde bu yatıyor. Özgür Özel bu delegeye tek olarak söylüyorum Özgür Özel yani Ekrem İmamoğlu mevcut kurultay delegelerine hakim mi? Kendisini seçtirebilecek bir gücü var mı o delegeler üzerinde? Soru bu.
8 yıl aradan sonra Erdoğan CHP'de
Sadece bir şekil üzerinden buna baktığınız zaman bile Erdoğan'ın istediğini yapıyor. Bir senaryo yazdı, o senaryoyu muhalefete de oynatıyor. Yani yumuşama ihtiyacının, yumuşamanın ihtiyacı nereden, kimden kaynaklandı? Bunun kaynağını bulduğunuz zaman zaten otomatikman kimin yumuşaması gerektiğini çözüyorsunuz siz. Erdoğan istediği yere getirdi. Bir de kendi yönetim anlayışını da meşrulaştırıyor. Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanlığa giderek yanına Osman Kavala'nın, Gezi tutuklularının 28 Şubat Paşalarına salıverilmesini istiyor ve Erdoğan da bakarız diyor. Bunlar istediğiyle tutuklanıp hüküm altına alınıp bırakılacak isimler mi? Türkiye'de adalet yargı böyle mi işliyor? Onu gidip bunu söylediğiniz zaman, ondan böyle bir talepte bulunduğunuz zaman bunu meşrulaştırmış, kabul etmiş oluyorsunuz. Siz tam Erdoğan'ın istediği mesele bu. Şimdi bu ayın dokuzundan sonra geleceğim.
Görüşmede hata yaparsanız delege bu hatayı ödetir
Erdoğan için şu yok; CHP uygun mudur, Özgür Bey uygun mudur, programlar uygun mudur? Değil. Ben geleceğim dokuzundan sonra, siz ayın dokuzundan sonra, takviminizi boşaltın, beni bekleyin. Buna muhatap olduğunuz zaman otomatikman siyasete iki adım geri düşersiniz.
Ben, CHP Genel Başkanı'nın kararlarına tercihlerine karışmam. Karışmak da istemiyorum zaten. Yani hata yaparsa delege o kurultay salonuna gittiği zaman bu hatanın bedelini ona ödetir. Eğer hata yapmazsa başarılı olursa da işte tekrar başka birilerine ihtiyaç duymadan genel başkan seçer. İstediğiniz isimlerle partiyi yönetirsiniz. O nedenle ben Erdoğan'ın bu 8 yıl sonra gelmesinin nedeni zamana ihtiyacı var.
Pratiğine baktığınız zaman da sıkıntı olacak. Çünkü hala ana muhalefet partisinde söylediği zaman haber değeri olan isimler, bunlardan bir tanesi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’dur. Geçen gün katıldığı bir programda Mehmet Şimşek ve ekonomik politikalarını övüyor. Böyle bir siyaset olmaz. Niye Kemal Kılıçdaroğlu çıkıp konuştuğu zaman bir anda öne geçiyor, bütün internet siteleri Kemal Kılıçdaroğlu'nun söylediklerine haber yapıyor?
Çünkü net. Mehmet Şimşek'in ekonomi politikalarını övmüyor. Onlara karşı durulması gerektiğini söylüyor. Böyle savrulmalar olduğu zaman Erdoğan'a da 8 yıl sonra CHP Genel Merkezi'ne de gelir, Özgür Özel'in evine de gider. İhtiyaç halinde bugün ihtiyaç duymuyor mu, Ekrem İmamoğlu da ziyaret eder.
Müsavat Dervişoğlu, Özgür Özel'den net cümleler kuruyor
Şuradan başlayayım, bir 'müzakere değil mücadele edilir' sözü üzerinden. İYİ Parti'de Genel Başkan olan Müsavat Dervişoğlu beni de yanıltan bir performansla ilerliyor. Hani 'bize raf ömrü biçenleri mahcup edeceğiz' demişti, onlardan bir tanesi benim. İtirazla mahcup olacağım. Hiç itiraz etmeyeceğim. Çünkü kendi kitlesini konsolide edebilecek ve berrak, net. CHP Genel Başkanı'ndan farklı olarak berrak, net cümleler kuruyor. Siyasi, politik bir geçmiş olduğu için bu onun için bir avantaj. Hani bazen merkeze almak istediği zaman parti dezavantajmış gibi geliyor ama o politik, pratikten gelmesidir. Pratik de kendisine bir politik kimlik inşa etmiş olması Müsavat Dervişoğlu'na bir adım öyle çıkarıyor.
Gezi'nin 11. yılı Gezi tutuklulukları ve Kavala Davası
Gezi bir ülkenin görebileceği en nitelikli itiraz hareketiydi, kitlesel itiraz hareketiydi. Yani medeni bir gençlerinin kıymetini, ülkenin kıymetini bilen bir görüntü olsa bugün Türkiye'de Gezi'nin yıl dönümünü şenliklerle ve aynı katılım oranıyla kutlar. En büyük sivil, halk hareketidir. Ama şöyledir, katılanların herkesin politik kimliği vardır ama önüne politik hedefi koymamıştır. Bireysel olarak insanlar oraya gelmişlerdir. Ve liderliğe, kendilerini yönetebilecek, yönlendirebilecek otoriteye itiraz etmek üzere oraya gelmişlerdir. Temsilciler aradan çıkarmışlardır, itirazımı ya da talebimi bir birey olarak kendi dile getirecek yeteneğe, birikime, sahibimdir demiştir oraya gelen.
Sağcı, solcu, devrimci işte önüne hedef olarak devrimi koydular, sosyalizm getirecekler ya da işte Turan yapacaklar, İslamcılığı getirecekler diye bir kaygıyla hareket etmeyen, sadece bir itirazı ve bireysel olarak haklarını, özgürlüklerini, demokrasiyi talep eden bir harekettir. Yani bu nedenle kıymetli bir harekettir. O nedenle bugünkü mevcut devleti yönetenlerinin geziden hoşlanmamalarını ben anlıyorum. Aslında komedi birazcık daha da memleketin geldiği nokta itibariyle MHP fiili olarak da katılarak desteklemişti gezi hareketlerine.
Kavala davasını zamana yayacak
Kaliteden, mükemmellikten hoşlanmayan insanların Gezi'yi yargılayarak ötekileştirilmesi, yaftalaması çok normal ama direnmek lazım. Ben de bu direncinin doğduğunu görüyorum. Bir Kavala meselesi konuşuluyor. Çünkü bu 28 Şubat paşalarıyla ilgili de bir yıldır yapılması gereken bir lütufmuş gibi yapılmış. Kavala'yla ilgili de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) kararlarını uygulamazsanız AK Parti'nin, de sizin yaptırım kararlarınız duruyor. Yani onları da oyalamanız lazım. Türkiye'de seçmeni oyalıyorsunuz ama birazcık da Batı'yı da oyalamanız lazım.
Çünkü oradan bir sermaye transferi lazım size. Mehmet Şimşek bunun için uğraşıyor. İşin gücünü bırakmış vaziyette. Çektiği para sıcak para. Ekrem İmamoğlu'nun övdüğü politikalarıyla Türkiye'ye gelen sıcak para.
Erdoğan, Gezi ve Kavala davalarını biraz zamana yayacak, öyle görüyorum. Osman Kavala'dan sonra Gezi tutuklarının tamamına ilişkin bir karar çıkar mı çıkmaz mı? MHP burada nasıl bir pozisyon alacak ondan da emin değiliz. Ondan AK Parti'de emin değil. (Kısa Dalga)