Sinan Tartanoğlu, Sinan Ateş cinayeti iddianamesinin eksik kalan yanlarını derinlemesine inceliyor, tutuklanan tetikçi ve organizatörlerin kimliklerinden, MHP içerisindeki güç dengelerine kadar birçok bilinmeyeni aydınlatmaya çalışıyor. Tartanoğlu, Ayşe Ateş’in feryatlarını, soruşturmadaki tuhaflıkları ve siyasetin bu karanlık olay karşısındaki sessizliğini mercek altına alıyor.
PODCASTİ DİNLEMEK İÇİN PLAY'E TIKLAYINIZ
Sinan Tartanoğlu, cinayet gününden bugüne, olup biteni anlama klavuzu hazırladı:
30 Aralık 2022…
Ülkü Ocakları'nın eski genel başkanı Sinan Ateş, Türkiye'nin başkenti Ankara'nın kalbi Çankaya'da, Çukurambar'da; motosikletli iki kişinin silahlı saldırısına uğradı.
38 yaşındaki Sinan Ateş'e beş kurşun isabet etmişti. Ateş, kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi.
Bir yıldan kısa süren Ülkü Ocakları başkanlığı
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, onu 9 Ocak 2019’da Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı’na getirmişti. Bu, ocağın 50. yaşında yapılmış bir “atamaydı.” Daha önce Ankara Ülkü Ocakları Üniversiteler Masası Başkan Yardımcılığı ve Ülkü Ocakları Genel Sekreter Yardımcılığı görevlerini yürütmüştü.
Bundan önce… 2007 yılından, 2019 yılına kadar MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman’ın Meclis’teki danışmanıydı…
Ateş, Bir yıl gibi kısa bir sürenin ardından da yine Bahçeli tarafından görevden alınmıştı. Görevden alınmasının gerçek nedeni hiçbir zaman öğrenilemedi. Kendisi, akademik çalışmaları nedeniyle “istifa kararı aldığını” açıkladı. Ateş, Hacettepe Üniversitesi’nde Doç. Dr. unvanı ile akademik çalışmalar yürütüyordu. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde.
Ancak “istifa” buralarda geçerli bir müessese değildi… En azından öyle bilinirdi…
Ateş, Hacettepe Üniversitesi’nde Doç. Dr. unvanı ile akademik çalışmalar yürütüyordu. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde.
Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı görevini; MHP Mersin Milletvekili olacak Olcay Kılavuz’dan devralmış, Ahmet Yiğit Yıldırım’a devretmişti. Bu iki isim, suikastın ardından başlayan ve yaklaşık 1,5 yıl süren soruşturmanın, kilit isimlerinden sadece ikisiydi.
Ülkü Ocakları tarihinde ilk kez, bir Ocak Genel Başkanı suikast ile öldürüldü. Daha önce yaralanmalar olsa da ölüm bir ilkti…
Sinan Ateş, Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı’ndan ayrılırken; “Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı ömür boyu taşıyacağım en kutsal unvan olacaktır” diyecekti.
Cinayet sonrası derin sessizlik
Hiçbir MHP'li, "ülküdaşlarının" öldürülmesi üzerine ayağa kalkmamıştı. Ne Ülkü Ocakları ne MHP Genel Merkezi, ne Ateş'in bir dönem danışmanlığını yaptığı Parti Genel Sekreteri İsmet Büyükataman.
Akademisyeni olduğu Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, cinayetten yaklaşık üç ay sonra internet sitesindeki enstitü kadrosu listesinden Ateş’in adını çıkaracaktı.
Ne rektörlük, ne üniversite bir açıklama yapmamıştı.
Ne Ülkü Ocakları’nda görevi devraldığı Olcay Kılavuz, ne de devrettiği Ahmet Yiğit Yıldırım…
Ne bir taziye ne bir kınama…
Birkaç gün sonra açıklamalar gelecekti. Ama cinayet MHP ve MHP’liler, Ocak ve ülkücüler tarafından hiçbir zaman kınanmadı, lanetlenmedi.
Bahçeli'den cinayeti soran gazeteciye: İşine bak
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Meclis’te Sinan Ateş cinayeti ile ilgili soru soran gazeteci Yıldız Yazıcıoğlu’nu tersleyecek ve “Hadi işine bak” diyecekti.
Korumaları, Sinan Ateş sorusuna sinirlenen Bahçeli’yi teskin etmek için gazeteci Yazıcıoğlu’nu hışımla Bahçeli’den uzaklaştıracaktı.
22 kişi tutuklandı
Ne, kimin işiydi? Dahası buna kim karar verecekti?
Daha ilk dakikasından itibaren siyasi olduğu apaçık bu cinayette tüm gözler MHP'nin üzerindeydi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın cinayetle ilgili soruşturmasında toplamda 22 kişi tutuklanmıştı.
Tutuklananlar arasında; "tetikçi" Eray Özyağcı, suikastı organize eden Doğukan Çep, Ülkü Ocaklarının eski yöneticilerinden Tolgahan Demirbaş ve Emre Yüksel ile avukat Serdar Öktem de vardı. Soruşturmada üç polis de tutuklandı.
İddianame, cinayetten yaklaşık 16 ay sonra tamamlandı, Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde kabul edildi.
Dosyanın mahkemesini bulmakta bile zorlandığı iddia edildi. Tıpkı savcısını bulmakta, şüphelisini bulmakta, tanığını bulmakta, bilirkişi raporunu bulmakta, delillerini bulmakta zorlandığı gibi…
22 sanığı yargılandığı davanın ilk duruşması 1 Temmuz'da...
Tutukluların ortak noktası
Tüm bu tutukluların ortak noktası neydi?
MHP Genel Merkezi, TBMM, Mersin'deki cinayet soruşturması… İstanbul'daki başka cinayetler… Tüm bunlar Ankara'nın göbeğindeki bu cinayetle ilgili neler anlatıyordu bize?
Sinan Ateş'in eşi, ablası, akrabaları, ülküdaşları, muhalefet partileri iddianameyi neden eksik bulmuşlardı?
Neden ülkücü bir akademisyen için adaleti yine solcular, sosyal demokratlar aramak zorunda kalmıştı?
Cinayetin ardından bir Cumhurbaşkanlığı seçimi, bir milletvekili seçimi ve bir yerel seçim atlatan iktidar partisi ne düşünüyordu? Sahiden onlar için de tüm oklar siyasi ortakları MHP'nin üzerinde miydi?
Son dönemin en büyük siyasi cinayetinin üzerinden geçen 1 buçuk yılda neler olmuştu?
"Bir yılanın dostluğu, bir dostun yılanlığından iyidir" diyecekti, Sinan Ateş… Bunları söylerken boynunda da bir yılan vardı…
Gerçekten kimlerdi Sinan Ateş’in dostları? Ocak Genel Başkanlığından sonra faaliyetlerini sürdürdüğü için dikkat çektiği söyleniyordu. Takip edilmiş, fiziki ve teknik takibine “üst düzey birileri” yardım etmiş, organizasyonlar yapılmış, şehirler arası seyahatler, kullanılacak evler belirlendi… Tüm bunlar olurken hedef de gösterilmişti.
Cinayetin ardından tüm Türkiye ayağa kalktı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, cinayetten birkaç gün sonra, Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş'i telefonla aramış, taziye dileklerini iletmişti. Gazeteci Serdar Akinan'ın iddiasına göre, Erdoğan Ayşe Ateş'e, "arkasında her kim varsa hesap verecek" bile demişti. Ateş’in akrabaları, arayanın Cumhurbaşkanı değil yakın çalışma ekibi olduğunu söyleyecekti.
Gazeteci Tolga Şardan, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın cinayetle ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sunduğu raporun ayrıntılarını kaleme almıştı.
Ama dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da sessiz kalanlar arasındaydı…
Ankara'nın ortasında, güpegündüz işlenen bir cinayet; kimseyi ilgilendirmiyor muydu? Yoksa herkesi çok yakından ilgilendirdiği için toz dumanın dağılması mı bekleniyordu? Bu bir siyasi tercih miydi?
Sinan Ateş için Bursa'da cenaze töreni düzenlendi. Cenaze törenine katılan ülkücüler, "bozkurtlar burada, çakallar nerede" sloganları attı.
Dönemin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, cinayetin ardından yayınladığı ilk mesajında; "Sokakları karıştırmak isteyenlerin oyununa düşülmemelidir" dedi.
Çünkü 14 Mayıs 2023 seçimlerine kısa bir süre vardı
Ülke daha önce çok yaşadığı gibi sokaklarında şiddetin kol gezdiği bir döneme mi giriyordu? Ülkenin muhaliflerinin korkusu bu yöndeydi… Hiç de haksız sayılmazlardı.
Gazeteci Fatih Altaylı, Ateş'in cinayetten önce yakınlarına "Benim kalemimi kırmışlar, haberi geldi, her an bir şey yapabilirler" dediğini aktardı.
"Bahçeli bir konu hakkında yorum yapmıyorsa, bir bildiği vardır"
MHP'den ilk açıklama, Ülkü Ocakları Mersin İl Başkanı Yavuz Akgül'den gelecekti. Akgül, "Devlet Bahçeli bir konu hakkında yorum yapmıyorsa, bir bildiği vardır" dedi.
İlk açıklamanın mevcut Ülkü Ocakları Başkanı ya da MHP Genel Merkezi'nden değil de Mersin Ülkü Ocakları Başkanı'ndan gelmesi tesadüf müydü?
Cinayet ile ilgili soruşturma derinleştikçe, başka cinayetlerin, saldırıların izlerine rastlanıyordu.
Buna göre; Sinan Ateş cinayetten bir süre önce, hem de kendisinden sonraki Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın talimatı ile takip edilmeye başlanmıştı.
Bu takibin ayrıntılarına ve sonrasında yaşananlara geçmeden önce şuna değinmek gerek:
Sinan Ateş ile birlikte Mersin’de bir kişi daha takip edilmeye başlanmıştı. Hem de bunun, yine Ülkü Ocakları Genel Başkanı’nın talimatıyla olduğuna ilişkin açıklamalar vardı.
Ateş’in Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yaptığı dönemin, Mersin Ülkü Ocakları Başkanı Çağrı Ünel de resmi olmayan bir gözetim altındaydı.
Bahçeli'nin Sinan Ateş suikastındaki suskunluğunu "bir bildiği vardır" diye açıklayan Yavuz Akgül'den önceki Mersin Ülkü Ocakları Başkanı Çağrı Ünel, bu takibin sonunda 14 Mart 2022'de saldırıya uğradı.
Kendisine bıçakla saldırılması üzerine Ünel, saldırgan 10 kişiden biri olan Kadirli Ülkü Ocakları üyesi Emrullah Kaplan'ı öldürdü. Ünel, "haksız tahrik altında adam öldürme suçlaması" ile 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Çağrı Ünel’in eşi Aysu Ünel, cezanın ardından sosyal medya hesabında yaptığı açıklamada; eşine yapılan saldırıyı “Can gardaşı Sinan Ateş’e yöneltilen haksız ithamlara sessiz kalmamasına” bağlamıştı. Aysu Ünel’in bir gerekçesi daha vardı:
“Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım ve MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un gönderdiği biat elçilerine karşı dimdik durarak onlara biat etmemesi…”
Ünel’e saldırıdan bir gün önce Adana Ülkü Ocakları Başkanı Cem Tutsoy, tıpkı Sinan Ateş'in takip edilmesinde olduğu gibi Çağrı Ünel'e saldırının talimatını ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım'dan geldiğine ilişkin bir paylaşım yapacaktı.
Ünel'e saldıranlardan sekizi Adana Ülkü Ocakları üyesi, ikisi o dönem MHP'li bir başkan tarafından yönetilen Ankara Etimesgut Belediyesi çalışanıydı.
Bahçeli, Sinan Ateş cinayetinden birkaç gün sonra sessizliğini bozdu… Ama Sinan Ateş’ten de ülkü ocaklarından da cinayetten de hiç bahsetmeden.
3 Ocak 2023 tarihli grup toplantısında, yani Meclis'te "üç hilali yargılatmayacağız" demişti. Belki de Mersin Ülkü Ocakları Başkanı’nın dediği gibi…
Bahçeli'nin bir bildiği, en başından beri buydu…
“Ağızlarını tetik dillerini de tüfek yaparak habire nefret ve nifak kusan hayasızlara 2023’ün hedeflerini kirlettirmeyeceğiz. Üç hilali de yargılatmayacağız. Milliyetçi Hareket Partisi’nin siyasi şeref ve onuruna musallat olan kepazeleri asla affetmeyeceğiz. Siyah örtüye bürünüp yüreksizce ve yüksekten konuşanlara, balığı tutmadan tavayı ateşe koyanlara herkes bilsin ki eyvallahımız olmaz, itibarımız olmaz, bunlarla da hiç işimiz olmaz.”
Bu açıklama kimseyi tatmin etmeyecekti. Tarihte ilk kez bir Ülkü Ocakları Genel Başkanı öldürülmüştü… Sokak ortasında, güpegündüz…
Dönemin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 6 Ocak’ta; Bahçeli’ye ne zaman kadar susacağını sormuştu. “Teslim edeceksin yanındaki çocukları, 3-5 torbacı ile geçiştiremezsin” diye de ekleyecekti.
Bahçeli’nin esas açıklaması, üstü kapalı açıklamadan bir hafta sonra gelecekti. Yer yine Meclis’ti, MHP’nin Grup Toplantısı için kullandığı salondu:
“Tek başıma da kalsam davayı çiğnetmeyeceğim. Tek bir ülküdaşımı ezdirmeyeceğim. Düşmanca senaryolara taviz vermeyeceğiz. Menfur bir cinayetin içine dava arkadaşlarımızı çekmek isteyenlere eyvallah etmeyeceğiz, tamam demeyeceğiz. Sabrın boyun eğmek değil mücadele etmek olduğunu cümle aleme göstereceğiz. Karın ağrısı çekenlere, bir cinayet üzerinden siyasi kurgu yapanlara adayımız belli, kararımız nettir. Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Erdoğan'dır. Mezar başında video çekip yayınlayanlar, gözyaşı dökenken kayda aldıranlar fırsatçı vampirlerdir, ülkücülükle alakaları yoktur."
Soylu, Bahçeli'yi bekledi
Dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, konuşmak için Bahçeli’nin açıklamasını yapmasını bekleyecekti.
Soylu, o güne kadar bir bildiği olduğu için sustuğu belirtilen Bahçeli'nin bu açıklamasını yaptığı gün ekranlara çıkacak ve "Olayın failleri ile ilgili bir bilinmezlik söz konusu değil" gibi garip bir açıklama yapacaktı.
Konuşmak için Bahçeli'nin açıklama yapmasını bekleyen bakanlardan biri de Adalet Bakanı Bekir Bozdağ olacaktı.
Bozdağ, "Karanlıkta kalan hiçbir yön olmayacak ve konu tüm yönleriyle aydınlatılacak" dedi.
Cinayete ilişkin soruşturma yürütülürken… Kamuoyu, yürekli birkaç gazetecinin sayesinde her gün cinayete ilişkin bilgiler edinirken…
Siyaset, seçime hazırlanıyordu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinden önce, 21 Ocak'ta Sinan Ateş’in memleketi Bursa'da miting yaptı.
Erdoğan kürsüde konuşurken, alandaki bazı kadınlar Sinan Ateş’in adının yazılı olduğu siyah atkıları havaya kaldırdı ve adalet istedi..
Adalet isteyenler Sinan Ateş'in akrabaları sevenleriydi. Polisler tarafından engelledi. Atkılar toplandı.
Sinan Ateş'in parti ve ocakta kimleri neden rahatsız ettiği ile ilgili iddialar çeşitliydi…
Adının Bahçeli'den sonrası için geçtiğini söyleyen de vardı, uyuşturucu trafiği ile ilgili bazı bildikleri olduğunu söyleyen de…
Ülkü Ocaklarına yakın olduğu belirtilen bir internet sitesinde, Ateş'in "FETÖ'cü olduğu" iddiasına bile yer verildi…
Sinan Ateş cinayetinin peşine bir grup gazeteci düştü. Bu gazeteciler, hükümete yakın medya organlarının değil; Ateş'in de Ateş cinayetinde adı geçen isimlerin de tam karşısında konumlanmış, bu konumları için bedel ödemiş ve ödeyecek insanlardı…
Cinayet, iddianameden önce onların çabaları ile bir nebze de olsa aydınlatılacaktı…
Aylar önce planlanan cinayet
Ülkü ocaklarının eski yöneticilerinden tutuklu Tolgahan Demirbaş'ın cep telefonundan elde edilen bilgiler, cinayetin aylar önce planlandığını gösterdi.
Ateş, halefi mevcut ülkü ocakları başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım'ın talimatıyla takip edilmeye başlandı.
Tolgahan Demirbaş, Sinan Ateş’in adresini Ankara Emniyeti Cinayet Büro'da görevli bir komiserden, konumunu ise eski bir MİT görevlisinden isteyecekti.
Komiserin bir dönem Sinan Ateş cinayetine bakan polislerden biri olması, karşı karşıya olunan yapı ile ilgili ipucu veriyordu.
Ülkü ocakları Genel Başkanı, eski genel başkanın takip edilmesini istiyor; bu talep hepimizin güvenliğinden sorumlu birilerine iletiliyor ve bilgiler isteyenlere sağlanıyordu.
Hatta komiser, Tolgahan Demirbaş'a "Reisim" diye hitap ediyordu. Demirbaş ise ülkü ocakları genel başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım ile "efendim", "arz ederim" gibi ifadelerle konuşuyordu.
Tetikçi Eray Özyağcı… Özyağcı'nın İstanbul'dan Ankara'ya getirilmesini "dodo" lakaplı Doğukan Çep üstlendi.
Çep’in, İstanbul Gülsuyu'ndaki Hasan Ferit Gedik cinayeti davasından aldığı 35 yıl hapis cezası kesinleşmişti. 2018 yılından bu yana aranıyordu…
Ancak her nasılsa bir türlü de yakalanamıyordu.
Özyağcı'nın yol masraflarını Çep'e, MHP İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi Ufuk Köktürk gönderdi. Cinayetin ardından parti içindeki görevine ilişkin bilgi, partinin resmi internet sayfasından kaldırılan Köktürk de tıpkı Cep gibi daha önce bir üniversite öğrenicisini öldürmekten 20 yıl hapis cezası aldı.
Çep; 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı ancak sadece bir yıl cezaevinde kaldı.
Köktürk, o bir yıllık cezaevi sürecinde Doğukan Çep ile tanıştı.
Eray Özyağcı, iki özel harekât polisi tarafından Ankara'ya getirildi. Bu organizasyonu da Doğukan Çep yürüttü.
Tetikçi Eray Özyağcı, Cinayetin ardından motosikletle Gölbaşı'nda bir benzin istasyonuna bırakıldı. Başka bir araca bindi, yine Gölbaşı'nda başka bir noktaya bırakıldı.
Gölbaşı'nda bir noktadan bir noktaya taşıyan aracın Tolgahan Demirbaş'a ait olduğu tespit edildi. Demirbaş'ın cinayetten bir gün sonra Ankara Bağlıca'da bir evde olduğu belirlendi. Polis eve gittiğinde, evin MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz tarafından kullanıldığını gördü.
Kılavuz daha birkaç yıl önce Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı görevini Sinan Ateş’e devredecekti. Kılavuz’u görevden alan da Sinan Ateş’i yerine getiren de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ydi.
Kamuoyu cinayetin organizatörünün MHP milletvekilinin evinde yakalanmasını gazeteci Alican Uludağ'ın haberinden öğrenecekti.
Eski Ülkü Ocakları Başkanı Kılavuz, kendisinden sonraki ülkü ocakları başkanı Ateş'in ölümünden sorumlu tutulan Tolgahan Demirbaş'ı polislere vermemek için direndi.
Hatta T24'ten Tolga Şardan'ın haberine göre Kılavuz, polislere "siz gidin sahibiniz gelsin" dedi.
Demirbaş gözaltına alınmış ve Ankara Emniyeti'ne getirilmişti. Ancak nasıl olduysa Demirbaş, gözaltına alındıktan 8 saat sonra serbest bırakılacaktı.
Tetikçi Tolgahan Demirbaş, Daha sonra Bolu'ya, Bolu'dan da İstanbul'a götürüldü.
Tetikçiyi Bolu'ya götüren aracın Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım'a tahsisli olduğu, t24'ten Asuman Aranca'nın haberinden öğrenilebilecekti.
Çünkü Ateş cinayeti ile ilgili iddianamede, bu aracın plaka bilgisi dahi yer almamıştı. “Audi Marka” araç ifadesi kullanılmıştı. İddianameye göre, “öylesine bir araçtı” yani bu araç…
Kamuoyu savcıdan daha fazla bilgi sahibiydi
Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş, cinayetin birinci yılında, cinayetin işlendiği noktada açıklama yaptı.
Ateş, “devlet bir yıldır taşıdığımız bu ağır yükü, omuzlarımızdan alsın” diyecekti ve “Devlet babamız hesap sorsun istiyoruz” diye ekleyecekti.
Ayşe Ateş iddianamenin tamamlanmamasından, davanın açılmamasından şikayet ediyordu ama iddianame yayınlandığında da tam bir çöküntü yaşandı…
Onlarca delil hiç değerlendirilmemişti. Gazetecilerin haberleri sayesinde kamuoyu, savcılardan daha çok bilgiye sahipti; iddianameye göre…
Tetikçiyi kaçırmakla suçlanan Tolgahan Demirbaş'ın cep telefonundaki verilerle ilgili bilirkişi raporu iddianamede yoktu.
Şüpheliler arasında ne gibi bir bağlantı olduğuna dair bir anlatım yer aldı.
Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş'in ifadesine iddianamede yer verildi.
Cinayetin neden işlendiği sorusu da bu sorunun cevabı da yoktu.
MHP ve ülkü ocakları kelimeleri dahi geçmiyordu iddianamede…
Burada tekrar hatırlayalım…
Tarihte ilk kez bir Ülkü Ocakları Başkanı sokak ortasında silahlı saldırı ile öldürüldüğünde ilk açıklamasında MHP Genel Başkanı Bahçeli ne demişti? Üç hilali yargılatmayacağız…
Çünkü soruşturma dosyasının da, dosyayı hazırlayan savcıların da başına gelmeyen kalmamıştı….
Dosya birkaç savcı değiştirdikten sonra ikiye bölünmüştü. İddianamenin en önemli "yok"larından birinin sırrı, savcıların değişmesindeydi.
Mevcut ülkü ocakları Ahmet Yiğit Yıldırım da iddianamede yoktu.
Çünkü dosyası, kendisi gibi 16 kişiyle birlikte ana dosyadan ayrılmıştı. Bu nasıl olmuştu?
Savcı değişiklikleri
Sinan Ateş cinayetine ilişkin soruşturmanın ilk savcısı Ayhan Ay, bu görevde yaklaşık 20 gün kalabildi.
Soruşturma daha sonra Başsavcıvekili Durdu Özer'in koordinatörlüğüne verildi. İlk savcı Ay dosyada çalışmaya devam edecekti.
Koordinatör savcı Durdu Özer'in, MHP'ye yakın bir isim olduğu iddia edilmişti. Özer, soruşturmada yedi ay boyunca çok yol katetti. Hatta eski Ülkü Ocakları Başkanı Olcay Kılavuz ve mevcut ülkü ocakları başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım'ı şüpheli olarak kaydetmişti, soruşturma dosyasına.
Ancak Durdu Özer de dosyadan alındı.
Durdu Özer. İddianame tamamlandıktan, duruşma tarihi verildikten sonra, 14 Haziran'da Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği görevinden alındı. Tenzili rütbe ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi Savcılığı'na atandı.
Hem ilk savcı Ahmet Ay, hem de Ankara Başsavcısı, bu süreçte Orhun Haber adlı Twitter hesabından tehdit edildi. Aynı hesap, öldürülmeden önce Sinan Ateş'in FETÖ'cü olduğu iddiasını içeren paylaşımlar yaptı.
Durdu Özer'in yerine yine MHP'ye yakın bir isim olarak bilinen Başsavcıvekili Ahmet Altun getirildi.
Altun, iddianameyi 26 Nisan'da mahkeme sundu. Ama altında imzası bile yoktu.
Hazırlanan iddianamede, olay günü nöbetçi olan ve bir süre soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Ayhan Ay'ın yerine Mehmet Aykut Cihangir'in imzası vardı.
Gazeteci Mesut Hasan Benli'nin haberine göre, savcı Cihangir, Memur Suçları Soruşturma Bürosu ve icra ve İflas Daireleri denetim ve Soruşturma bürosunda görevliydi.
Gazeteci Alican Uludağ, MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmet Ulvi Yönter'in, Başsavcıvekili Ahmet Altun'a Sinan Ateş dosyasındaki bazı şüphelilerin serbest bırakılması karşılığında Yargıtay üyeliği teklif ettiğini yazdı.
Yönter, Uludağ'ın haberini yalanladı. Ancak diğer MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, "Sessiz kalmayız, bu böyle bilinsin" diyerek, gazeteci Uludağ'ı tehdit edecekti.
Yönter ve Yalçın’ın ismi daha çok kez karşımıza çıkacaktı…
İki isim
CHP Genel Başkanı Özgür Özel 21 Mayıs'ta, MHP'den iki ismi işaret ederek "Bu isimler Sinan Ateş iddianamesinden nasıl ayıklanmıştır" diye sordu.
Özgür Özel isimlerini vermemişti. Ancak kendileri daha sonra Özel'e yanıt verdi ve Özel'in işaret ettiği isimler olduklarını açıklamışlardı.
MHP Genel Başkan Yardımcıları İzzet Ulvi Yönter ve Semih Yalçın…
Bu iki ismin bu dosya için ne kadar önemli olduğunun ilerleyen zamanlarda görüleceğine ilişkin tahminler çoktu…
Bir de Olcay Kılavuz…
Eski ülkü ocakları başkanı, eski MHP Mersin Milletvekili.
Cinayetten 4 gün önce, dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile makamında çekiymiş fotoğrafı, kendi Twitter paylaştı.
Tetikçi Tolgahan Demirbaş onun evinde yakalandı, sekiz saat sonra serbest bırakılsa da soruşturmanın önemli isimlerinden biriydi.
Ancak, yine Gazeteci Alican Uludağ'ın haberine göre; Demirbaş'ın Kılavuz'un zaman zaman kullandığı evde gözaltına alınmasına ilişkin polis tutanağı dosyadan çıkmış, yerine yeni bir tutanak girdi. Bu tutanakta Demirbaş'ın Kılavuz'un evinde değil, sokakta yürürken gözaltına alındığına işaret ediyordu.
Olcay Kılavuz daha sonra yaptığı açıklamada Demirbaş'ın evinin önünde gözaltına alındığını belirti.
Mayıs 2023 milletvekilleri seçimlerinde Mersin'de, seçilemeyecek bir yerden milletvekili adayı olarak gösterildi. Zaten seçilmedi.
Kendisi daha sonra TBMM'de MHP Grubunun danışmanlarından biri oldu.
Ancak Mayıs 2024'te Kılavuz bu görevinden de alındı. Kararın gerekçesi,
Sinan Ateş cinayeti ile ilgili suskunluğunu bozmasında arandı
Kılavuz, gazeteci Seyhan Avşar'ın sorularını yanıtlamış, "böyle şerefsiz bir olayın içinde yer almadığını" söylemişti. "Bu işin içerisindekilerin Allah belasını versin" demişti.
Ama açıklamasında sık sık "kurumsal olarak sorumluluğu" olduğundan bahsediyordu ve devletimiz araştırsın diyordu.
Ve daha da önemlisi ifadeye çağrılsam giderim bile demişti.
--
Ayrıca Ufuk Köktürk… Ülkü Ocakları Maltepe Şube Yöneticisiydi. Köktürk’ün ismi ayrıca MHP İstanbul İl Yönetim Kurulu listesinde de vardı. Ancak adı, daha sonra; site yöneticileri tarafından sessizce silinecekti.
Ahmet Yiğit Yıldırım… Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı görevini Sinan Ateş’ten devralan, ancak daha sonra onu takip ettirdiği iddia edilen Ahmet Yiğit Yıldırım, cinayet sırasında MHP’de 75 kişilik Merkez Yönetim Kurulu üyesinden biriydi. Ancak Mart 2024’te düzenlenen MHP Kongresi’nde Yıldırım, MYK’daki yerini koruyamadı.
Bahçeli “Surda gedik açtırmayacağını” söylemişti. MHP, surlarını sessiz sedasız tahkim ediyordu.
Tüm bunlar olurken ve duruşma günü yaklaşırken Sinan Ateş cinayeti bir kez daha siyasetin gündemine oturdu.
Erdoğan'ın görüşmesi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş ile kızları Bengisu ve Banuçiçek ile görüştü.
Erdoğan, aynı gün daha önceki saatlerde, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i ziyaret etmişti. Erdoğan, kısa bir süre önce kendisini ziyaret eden Özgür Özel'e iade ziyaret için CHP Genel Merkezi'ndeydi.
Ayşe Ateş’in Erdoğan ile görüşmesine Adalet bakanı Yılmaz Tunç da katılmıştı.
Tunç, daha sonra yaptığı açıklamada, Erdoğan'ın Ateş'e "yargıya güven" telkininde bulunduğunu aktardı.
"Tasarlayarak öldürme", "öldürmeye teşebbüs", "suça azmettirme" ve "suça yardım etme" iddialarıyla yargılanan 22 sanık, cinayetten yaklaşık 1 buçuk yıl sonra, 1 Temmuz’da hâkim karşısına çıkacak.
Duruşma, Sincan Ceza İnfaz Kurumları kampüsünde görülecek. "yargılamanın güvenliğine ilişkin hassasiyet" gerekçesiyle.
Bahçeli Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Sinan Ateş’in eşi ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile görüşmesine tepkisini gösterdiği açıklamasında “MHP’nin duruşmada mutlaka hazır bulunacağını” söyledi.
Ve ekledi: MHP, karanlık oyunlarla ve bu oyunların figüranlarıyla Türk yargısının huzurunda hesaplaşacaktır…
Sanıklar hesap mı verecekti duruşma salonunda, yoksa MHP birileriyle mi hesaplaşacaktı, “Türk yargısının huzurunda…”
Bunlar olurken…
Yeniçağ Gazetesi yazarı Yavuz Selam Demirağ, duruşma günü için “Yurdun birçok bölgesinden otobüs kaldırılarak Ülkü Ocaklarının gençlerini oraya yığmak için çok ciddi bir hazırlık içerisindeler. Özgür Özel’in içeriye girmesi engellenmeye çalışılacak…” diyecek…
Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş sosyal medya üzerinden ölüm tehditleri aldığını açıklayacak…
Sinan Ateş’in ablası, takip edildiğini duyuracak…
Yeniçağ Gazetesi Haber Müdürü Fatih Ergin, Selma Ateş’i takip eden 10 kişilik iki ayrı ekibin Bursa Ülkü Ocakları mensubu olduğunu, hatta ikisinin Bursa Ülkü Ocakları Başkan Yardımcısı olduğunu yazacak…
Bunun üzerine Ayşe Ateş, MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ı “Kendine güveniyorsan duruşmaya gel, yüreğin varsa yanıma otur” sözleri ile 1 Temmuz duruşmasına davet edecek…
Ve…
“Otur ki hâkim karşısına çıkarılanları sana tek tek tanıtayım. Ülkü Ocaklarındaki, MHP’deki görevlerini anlatayım. Belki o zaman aklın başına gelir de katillerin kim olduğunu hatırlarsın” diyecekti…
1 Temmuz sabahı tüm gözler…
Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nde olacak.