Doğa bilimci ve sürdürülebilirlik uzmanı Ferdi Akarsu ile bu haftaki podcastte şu sorulara yanıt aradık:
Yeşil siyaset nedir? Neden Avrupa’da güçlendi?
Gelişmemiş ülkelerde yeşil siyasi parti veya yeşil siyasetçi var mı?
Yeşil partilerin avantaj ve dezavantajları neler? Bu podcast için Alphan Telek’in, Yeşiller Partisi kurucularından İklim Bilimci Ümit Şahin’le yaptığı röportajdan da yararlandık.
PODCASTİMİZİ DİNLEMEK İÇİN PLAY’E TIKLAYINIZ
Cumhuriyet tarihinde ilk kez adında “yeşil” olan bir siyasi parti ve yeşil siyasetçiler doğrudan seçime katılıyor. Bu da ancak HDP’nin kapatılma ihtimaline karşı bir önlem olarak Yeşil Sol Parti’den milletvekili adaylarını göstermesiyle oldu.
Mahkeme kararına rağmen genel seçimlere parti olarak katılamayan Yeşiller Partisi eşsözcüleri ise TİP’ten aday gösterildi.
Dünyada ekolojik ve yeşil siyasi partilerin miladı konusunda eskilere gitmemize gerek yok. İlk yeşil partilerin 1972 yılında Avustralya, Yeni Zelanda ve Birleşik Krallık'ta kurulduğunu görüyoruz. Almanya'da ise 1980 yılında Die Grünen'in (Yeşiller) kurulmasıyla başladı süreç.
Avrupa’da son dönemde yeşiller, genel ve yerel seçimlerde önemli başarılar kazandı:
· * Almanya Yeşiller Partisi'nin popülerliği arttığını ve 2019 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde %20'nin üzerinde oy aldı. Yeşil parti liginde açık ara önde gidiyor. 2021 federal seçimlerde ise %15'in üzerinde oy alarak üçüncü büyük parti oldu ve SPD ile bir koalisyon hükümeti kurarak yönetime direkt giren güzel bir örnek olarak yeşil partiler tarihine girdi.
- Fransa'da Avrupa Ekoloji – Yeşiller’in, son zamanlarda popülerliğinde bir artış yaşandığı görülüyor. Parti, 2019 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde %13,5 oy oranıyla parlamentoda 74 sandalyenin 13'ünü kazandı.
- Avustralya Yeşiller Partisi ise 2019 federal seçimlerinde %10,4 oy aldı ve Senato ile Temsilciler Meclisi’nde birer sandalye kazandı.
- Kanada Yeşiller partisi ise 2019 seçimlerinde %6,55 oy oranı yakalarken 2021 seçimlerinde bu oranın %2,33’düştüğünü görüyoruz.
Dünyada yeşil siyasete ve parlamentodaki temsiline bakınca, özellikle gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerin, aşağı yukarı Türkiye ile aynı düzeyde olduğu bir gerçek.