Ankara’da yaşayan Volkan kızı için bebek arabası almaya karar verdiğinde haklı olarak ne gerek var yenisine, kullanılmış ama kaliteli bir bebek arabası alayım, zaten 1-2 yıl kullanacağım, israfa gerek yok dedi ve kuşlu site gibi ikinci el alışveriş yapabileceği sitelerdeki ilanları incelemeye başladı. Beğendiği bebek arabasını satın almak için ilan sahibi Ayşe’yi aradı.
Ayşe ikinci el bebek arabası satıyordu, o günün kuruna göre yaklaşık 220 Dolar karşılığında Türk parası, aynı gün Ayşe’nin hesabına EFT yapıldı. (TL değer kaybettiği için kıyas yapmanız amacıyla dolar karşılığını yazdım) Aynı gün veya ertesi gün bebek arabası kargoya verilecek ve alışveriş tamamlanacaktı…
Ertesi gün kargo teyidi için Ayşe arandıysa da telefonuna ulaşılamadı, bir sonraki gün ise ilan kaldırılmıştı. Kuşlu site de arandı ama kendilerinin yapabileceği bir şey olmadığı cevabı alındı…
Volkan başına geleni arkadaşları ile paylaştığında, arkadaşının da aynı senaryonun kurbanı olduğunu, senaryodaki tek farkın ödemenin Ayşe’nin değil de Ayşe’nin babasının banka hesabına yapılması olduğunu öğrendi. Gecikmeden 3 gün sonra savcılığa şikâyette bulundu. Savcılıktan haber çıkmayınca bir süre sonrada yaşadıklarını unuttu.
Aradan tam 3 yıl geçtikten sonra biri savcılıktan, biri de mahkemeden 2 ayrı tebligat geldi. Savcılık hem Ayşe’nin hem de eski kocasının ifadesini almış, parayı bankadan çeken Ayşe olsa da, Ayşe’nin, “eski kocam benden banka hesabı açmamı istemişti, bende kabul ettim, gelen paraları eski kocama veriyordum” demesine itibar etmiş ve Ayşe hakkında dava açmamıştı.
Benim bu olayla ilgim yok, banka hesabı eski eşimin, parayı ATM’den çeken de o diyen eski koca hakkında ise dava açılmıştı.
Çünkü Ayşe savcıya bir takım dosya numaraları vermiş, bu dosyalarda da hep eşime dava açıldı demişti. Savcının kafasından ne geçti bilmiyoruz, belki de eski dosyalardan kopyala yapıştır yapmak kolayına gelmiştir. Ama dosyayı okuduğumuzda bizim aklımızdan Vizontele filmindeki Cem Yılmaz repliği geçti, “Ona mahsuben! Sen de bunu yedin!”
Günümüz teknolojisi savcı ve hâkimlere o kadar çok bilgi sunuyor ki, sadece TC kimlik numarası ile şüphelinin yani dolandırıcılık yaptığı iddia edilen kişilerin UYAP’ta kaç tane dosyası var, bu dosyalarda hangi telefon numaraları, hangi banka hesapları kullanılmış, nasıl ifade verilmiş öğrenmek mümkün. Dosyalardan öğrenilecek detaylar ile kuşlu siteye hangi şehirden hangi IP ile girilmiş, o sırada şüphelilerin telefonları nereden sinyal vermiş, suçta kullanılan telefon hattı ile kimler aranmış, telefon hattı nerelerden sinyal vermiş, banka hesaplarındaki paraları kim çekmiş, paralar ne olmuş vs bunları da öğrenmek mümkün…
En iyi, en liyakatli hukukçular hâkim veya savcı yapılmadığında olsa gerek deliller yeterince toplanmamış, Ayşe bir kere daha takipsizlik kararı almış, olmayan bebek arabalarını satmak için motive olmuştu…
Takipsizlik kararı verilmeyip de Ayşe’ye dava açılan dosyalarda ise eski kocası kahramanlık yapmış eşime de kayınbabama hesabı ben açtırdım, kayınbabam adına kayıtlı telefonu ben kullandım diyerek suçu üstlenmiş, mahkemeler de bu kahramanlığı ödülsüz bırakmamış, eski kocayı nitelikli dolandırıcılıktan mahkûm ederken Ayşe hakkında beraat kararı vermiştir.
Volkan’ın şikayeti üzerine hazırlanan iddianameye göre, eski koca hakkında hali hazırda devam eden 56 tane savcılık incelemesi (soruşturma), 58 tane devam eden dava (kovuşturma) vardır… 114 tane soruşturma ve kovuşturması olan eski koca. Sanki savcı ve hâkimi 1 yıllığına “kiralamış” gibi… İşi gücü bırakın 1 yıl boyunca sadece benim soruşturma ve kovuşturmalara bakın der gibi…
114 ayrı çiftin teslim alamadığı 114 ayrı bebek arabası….
Ne yazık ki Türkiye internetinin ikinci el piyasası Ayşe ve eski kocası gibi insanların oyun alanı. Özgürce at koşturuyorlar. Bitmiyorlar, her geçen gün oyuna yeni dolandırıcılar ve yeni mağdurlar katılıyor….
Nasıl kurtulacağız bu ikinci el dolandırıcılarından? Tasarruf edelim, tüketim manyağı olmayalım derken sermayeyi nasıl koruyacağız?
İkinci el ürün satan sitelerden bir şey alırken malı görmeden, hatta mal teslimini garanti altına alacak bir sistem kullanmadan para göndermemek ilk kuralımız olmalı. Yani mümkünse yaşadığımız şehirdeki satıcılar ile buluşalım, malı görelim, mal ve para teslimi aynı zamanda olsun.
Eğer satıcı, bu malın, otomobilin, evin taliplisi çok bir an önce kaparo gönderin diyerek iki ayağımızı bir pabuca sokuyorsa daha dikkatli olmamız gerekiyor. Dolandırıcıların taktiklerinden biri de size acele ettirerek sağlıklı düşünmenize, birilerine danışmanıza engel olmaktır. Acele etmeyin. Acele etmemek belki de gerçekten acil satılan bir şeyi % 5-10 düşük fiyattan almanıza engel olabilir. Ama ortada dolandırıcılık varsa paranızın tamamını korumuş olursunuz…
Bir diğer çözüm de internet sitelerinin aracılığıyla para göndermek. Bildiğiniz gibi birçok online satış platformunda parayı satıcıya değil siteye gönderiyorsunuz. Yani Amazon, Gittigidiyor, Hepsiburada, N11 veya Trendyol’dan bir şey aldığınızda parayı bu sitelere gönderiyorsunuz. Para sitenin hesabına geçince onlar satıcıya malı gönder talimatı veriyor. Siz malı teslim aldıktan sonra itiraz etmezseniz site kendi komisyonunu kesip kalan parayı satıcının hesabına aktarıyor. Tabi ki bu sitelerden de alışveriş yaparken üzülmeniz mümkün. Sipariş ettiğiniz ürün satıştan kaldırılabilir, geç gelebilir, farklı ürün gelebilir, ayıplı ürün gelebilir ama para satıcının hesabına geçmediği için hakkınızı arayabileceğiniz bir mekanizma var. Gerisi şansınıza kalmış…
Bildiğim kadarıyla ikinci el satışında da yukarıdaki sistemi uygulayan siteler mevcut.
Bir diğer yol da referansı, olumlu yorumları olan satıcılardan mal almak olabilir. Ama referans veya yorumların satıcının gayreti ile birine yazdırılmış olma ihtimalini de göz ardı etmemek lazım.
Oturmuş bir hukuk sisteminin ve liyakatin esas alındığı, işsizlik derdinin olmadığı, sosyal devletin işlediği bir ülkede dolandırıcılığın istisna, dürüstlüğün esas olması gerekir. Ama Türkiye’nin hali malum, hukuk sistemi çöktü, liyakat hak getire, işsizlik en az % 20’lerde, sosyal devleti kim kaybetmiş ki biz bulalım…
Sizin yaşadıklarınızı çocuklarınız yaşamasın istiyorsanız, “kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiç birimiz”…