ABD seçimlerinin kazanan ve kaybedenleri

Trump'ın seçim kazancının Türkiye'yi kazanan mı kaybeden mi yapacağını görebilmek için ABD ile diyaloğun tonu, niteliği ve uygulayıcı unsurlarına büyük görev düşecek.

2024 yılının en önemli seçimi geride kaldı. Harris mi Trump mı derken, 45. Başkan Donald Trump dört yıl sonra etkili bir geri dönüşle ABD'de 47. Başkanlığı kazandı. Üstelik Cumhuriyetçi Parti Senato'da çoğunluğu elde etti, Temsilciler Meclisi'nde de benzer bir sonuç almaya yakın görünüyor. Trump ve Cumhuriyetçi Parti kazandı, Harris ve Demokrat Parti kaybetti.

Seçim sonuçları tüm dünyada geniş yankı buldu. Trump'ın kazanmasını bekleyenler sevindi, Harris'in kazanmasını bekleyenler ise büyük hayal kırıklığına uğradılar. Ancak herkesin ortak kanaati, önümüzdeki dört yılın dünya için kolay geçmeyeceği yönünde. Bu düşüncenin hızla yayılmasının sebebi 2016-2020 döneminde Trump'ın ABD'nin 45. Başkanı olduğu sırada yaptığı uygulamalar. Türkiye'de iktidar Trump'ın seçimleri kazanmış olmasından ihtiyatlı bir memnuniyet duyuyor olabilir. Bunun sebebi de daha önce birlikte çalışılan ve tanıdık bir ABD başkanı ile yeniden buluşulacak ve yeniden muhatap olunacak olması. Son dört yıla bakılacak olursa, Biden ile Erdoğan arasında doğrudan ve kapsamlı bir ikili görüşme gerçekleşmediği gibi, bir Türkiye Cumhurbaşkanı belki de ilk kez Beyaz Saray'a uzak tutuldu. Dolayısıyla, Biden ile yaşanan bu tecrübeden sonra Kamala Harris ile farklı bir başlangıç olmasını beklemek zaten zordu. Yine de acele etmemekte yarar var zira Trump ve Cumhuriyetçi Parti yönetimi ile Erdoğan ve AKP yönetimi arasında da bir çok görüş farklılıkları bulunuyor.

Önümüzdeki dört yılın ABD Başkanı ve yönetiminin uygulamada öne çıkacak özelliklerinin başında kurumsallığın göz ardı edilecek olması, dış politikanın çok taraflılık yerine ikili ve özel temsilcilerle ya da doğrudan başkan tarafından kontrol altında tutulacak olması ve Trump'ın öngörülemezliği geliyor. Bu açılardan bakıldığında, uluslararası ilişkiler önemli sıkıntılarla karşılaşabilir. Trump bir iş adamı. Devlet yönetimine de bu anlayış ile yaklaşıyor. ABD'nin en önemli sıkıntılarından birinin ekonomi olduğu görüşü üzerinden kurduğu seçim kampanyasından hareket edecek olursak, en kısa zamanda ekonominin yeniden düzeltilmesini öncelikli bir konu olarak ele alacaktır. Ekonominin öncelenmesi dünya üzerindeki çatışma odaklarına yönelik fonlama desteğinin de sınırlanacağı anlamına geliyor elbette. Dolayısıyla, hızlı bir şekilde (kendi ifadesine göre "24 saat içinde" demiş olsa da bunu nasıl yapabileceği büyük bir soru işareti) Rusya-Ukrayna savaşını bitireceğini açıklaması yeni ABD yönetiminin Ukrayna'yı desteklemek konusunda ayak sürüyebileceğine işaret ediyor. O halde, kazananlardan birinin de Putin olduğunu düşünmek pek yanlış olmayacaktır. Bu durumda Zelenksky de kaybedenler arasında yer almıyor mu?

Ortadoğu'da izleyeceği politika bakımından ABD'nin başta Almanya olmak üzere bazı Avrupalı müttefikleriyle çok da önemli bir görüş farklılığının yaşanmayacağı öngörülebilir. Trump İsrail'i destekleyeceğini net olarak açıkladı. Onun bu tutumu ABD seçim sonuçlarının kazananlarından birinin de Netanyahu olduğunu düşünenleri haklı çıkarıyor. Netanyahu'nun kazancı ise ister istemez İran'ın kaybı anlamına geliyor. ABD, daha önce İsrail'e verdiği güçlü desteği, ABD Büyükelçiliğini Kudüs'e taşıyarak zaten göstermişti. Dolayısıyla, Trump ve Cumhuriyetçi Parti'nin Ortadoğu'da süren Gazze savaşında İsrail'e destek vermeye devam edeceğini, İran'ın vekilleri olan Hamas, Hizbullah ve Irak ile Suriye'de bulunan diğer İran yanlısı grupları devre dışı bırakmak için İsrail'in izlediği politikalardan rahatsızlık duymayacağını öngörebiliriz.

Rusya-Ukrayna savaşı ile Gazze savaşı konuları Türkiye'yi en çok ilgilendiren iki önemli dış politika meselesi. Her iki konuda da yeni dönemde Ankara ile Vaşington arasında hemen güçlü bir anlayış birliği oluşmasını beklemek hayli güç olacaktır. Bu durumda, Türkiye'deki iktidarın Trump'ın seçimleri kazanmasının doğuracağı sonuçları iyi tartması ve politikalarını da ona göre belirlemesi gerekecektir. Burada en büyük sıkıntıyı Gazze sorunu oluşturacağa benziyor. Türkiye, 7 Ekim tarihinden bu yana izlediği politikalarla açık ve net olarak Filistin yanlısı bir tutum takındı ve bu konuda dünyanın bir çok ülkesine de ilham kaynağı oldu. Şimdi Trump seçimi kazandı diye bu politikanın değiştirilmesi beklenemez. Ancak ABD ile olan ikili ilişkilerde İsrail'in duyduğu sıkıntılara benzer bir durumun Türkiye açısından da PKK ve YPG bakımından Irak ve Suriye'de mevcut olduğu düşünüldüğünde, Ankara ile Vaşington arasında yeni dönemde tanımlanacak ikili ilişkilerin odak noktasını bu konunun oluşturması kaçınılmaz olacaktır. Vaşington'un Ankara'ya göstereceği anlayış da bölgede ABD'nin bir NATO müttefiki olarak Türkiye'ye duyacağı ihtiyaç ile doğru orantılı şekilde gelişecektir. Trump'ın seçim kazancının Türkiye'yi kazanan mı kaybeden mi yapacağını görebilmek için önümüzdeki dönemde ABD ile olan diyaloğun tonu, niteliği ve uygulayıcı unsurlarına büyük bir görev düşeceği açıktır.

Köşe Yazıları Haberleri