Sık sık tekrarlanan bir tespittir, siyasetin boşluk kaldırmayacağı. Siyasette boşluk olup olmadığını anlamanın da kısa ve somut sonuç elde edecek bir yolu yoktur. Deneme yanılma yöntemiyle bunu tespit etmek belki mümkün olabilir. Bu nedenle şu anda Türkiye’de kurulu bulunan siyasi parti sayısı 144’u buldu. Denenecek.
Bu partilerin aslında büyük bölümünün kuruluş nedeni siyasetteki boşluktan daha ziyade, kurucularının bir önce içinde bulundukları partide beklediklerini bulamamalarıdır. Türkiye’deki partiler çok doğurgandır. İçinden parti çıkmayan parti yoktur. Tarihsel olarak hepsinin anası da CHP’dir. Yani bugünkü Türk sağının çıktığı yer CHP’dir. Bugün Demokrat Parti (DP) çıkıp “Biz CHP’nin devamıyız, hatta gerçek CHP biziz” dese inanın çok sıkı bir politik tartışmaya tanıklık yapabiliriz. MHP’nin içinden çıkan İyi Parti’den Zafer Partisi çıktı. Zafer Partisi’nin kurucularından Yusuf Halaçoğlu ve İyi Partiden ayrılan Yavuz Ağıralioğlu 2 ayrı parti kuruyorlar. Eski ANAP ve DYP’liler de sık sık toplantılar yaparak halen var olduğuna inandıkları merkez sağ seçmeni hedefleyen bir parti kurmanın peşindeler. Sanırım 1 yıl içinde parti sayımız 150’yi bulacak.
Partilerin kimliklerini liderler oluşturduğu için bu girişimler hep lider arayışıyla başlıyor. Merkez sağın “Tadı damağında kalan” lideri Süleyman Demirel olduğu için aranan model de hep “Demirel” gibi bir lider oluyor. (Bu arayışlarda ilginç bir biçimde bir model olarak Turgut Özal’ın adı hiç dillendirilmiyor) Oluşturulması düşünülen merkez sağda vücut bulması hedeflenen partiler için bu nedenle lider olarak hep İlhan Kesici’nin adı geçiyor.
AKP, milli görüş yani Necmettin Erbakan hareketinden ayrılan ilk partidir. (Milli görüşten ayrılanların kurduğu 2. parti Has Parti, 3. parti de Yeniden Refah’tır) AKP kurulduktan sonra tek başına iktidar olması nedeniyle de hep “ayrı parti kurmak isteyenleri” umutlandırmıştır. (Bu başarılı olma meselesini çok detaylı konuşmak da gerekir)
22 yıllık tarihinde de AKP’den 4 parti çıkmıştır. 2’si siyasi hayatına devam etmektedir. AKP’nin kurucu kadrosunda yer alan Abdüllatif Şener 2009 yılında Türkiyem Partisi’ni kurdu, 2012 yılında kapattı. Bu ilk denemeydi. 2. denemeyi İdris Naim Şahin, Millet ve Adalet Partisini kurarak gerçekleştirdi. 2014 yılında kurulan partinin politik hayatı 2017 yılında sona erdi. AKP’den kopan kalabalık bir kadro Ali Babacan ile DEVA, Ahmet Davutoğlu ile de Gelecek Partilerini 1 yıl ara ile 2019 ve 2020 yıllarında kurdular. Hiçbir şey umdukları gibi olmadı.
AKP her yıl yeni iktidara gelmiş gibi
Son 10 yıldır istikrarlı bir biçimde oyu düşen AKP’nin içinin de çok rahat olduğunu söylemek mümkün değil. Ülkenin içinde bulunduğu her anlamdaki olumsuzluklardan bir şekilde sıyrılma ya da sorumluluk üstlenmeme başarısı gösteren bir lideri var AKP’nin. Her seçim sonrasını bırakın her yıl kötü bir yönetim gitmiş onun yerine her şeyi çok iyi yapacak yeni bir yönetim gelmiş gibi konuşan, davranan bir iktidar modeli yönetiyor uzun yıllardır Türkiye’yi. Siyasetin boşluk kaldırmama meselesini tam burada çok da net görüyorsunuz, kendi politikalarına muhalefet edip ortaya çıkan olumsuzlukları ortadan kaldıracağını vaat eden bir parti AKP. Kendi iktidar ama açıklamalarına, eleştirilerine baktığınız zaman tam anlamıyla muhalefet.
Cumhurbaşkanlığı sisteminde kabine yok. Bakanlar Kurulu da yok. Bu nedenle “Cumhurbaşkanlığı kabinesi toplantısı” tanımı doğru bir tanım değil. Doğrusu, cumhurbaşkanının bakanlarıyla yaptığı toplantıdır. 2 hafta önceki toplantı hayli gergin geçmiş. Erdoğan, Mehmet Özhaseki dışındaki bakanları çok sert eleştirmiş. Gerçekleşmeyen ya da çözülmeyen sıkıntıların hep kendi sırtına yüklenildiğini anlatmış. Bu toplantı sonrasında bakanlardan bazılarının değişeceğine ilişkin beklenti de yükselmiş.
AKP’nin MKYK toplantıları da hayli ilginç geçer. Daha önceki dönemlerde MKYK toplantılarında açıkça eleştiri getiren 2 isim vardı, Şamil Tayyar ile Metin Külünk. Bu nedenle yeni MKYK’da bu isimler yok. Onlar da gidince MKYK’da eleştiri dönemi bitmiş. Onun yerine abartılı övgü yer almış vaziyette. Hem de Erdoğan’ı bile rahatsız edecek kadar abartılı.
Son MKYK toplantısında Milli Eğitim Bakanı ile Mehmet Şimşek sunum yapmışlar. Mehmet Şimşek ekonomideki kötü gidişi durdurduklarını ve eldeki verilerin geleceğe ilişkin olumlu bir tablo çıkardığını anlatmış uzun uzun. 2 yıl önce bu sunumu Bakan Nebati yapmıştı ve benzer cümleler kurmuştu. Şimdi Şimşek’in düzeltiyoruz dediği ekonominin bozulmasına neden olan ekonomik modeldi o. Ondan önce de aynı sunumu Berat Albayrak yapmıştı. Nebati şimdi TBMM’de milletvekili olarak sessizce oturuyor. Damat Albayrak ise ara sıra görünüyor sonra kayboluyor. Uzun zamandır aile fotoğraflarında da kendisini göremiyoruz. Burak’tan sonra ailenin görünmeyen üyesi haline geldi.
Milli Eğitim Bakanı da MKYK toplantısında öğretmenlerin nitelikli ve yeterli olmamasından yakınmış ve yeni müfredatı savunmuş. Eğitim sistemini yeni baştan oluşturması gerektiğini nitelikli öğretmen bulunamayacağı gerekçesiyle anlatmış. Sunumundan, bugüne kadar eğitim sisteminde ya hiçbir şey yapılmadığı ya da hep kötü işler yapıldığı sonucu da çıkarılabilirmiş. 22 yıllık AKP iktidarında 8 Milli Eğitim Bakanı görev yaptı. Yusuf Tekin’in eleştirdiği ve düzeltmeyi vaat ettiği dönemler hep AKP’li bakanların bulunduğu dönem. Bakanın eleştirdiği “niteliksiz öğretmenler” AKP’nin kurguladığı eğitim sisteminin ürünü. (Bakanın bu nitelendirmeyi neden yaptığını da bilmiyoruz, umarım açıklar.)
2 yılda bir AKP MKYK’sında yaşanan bir tabloyu aktardım size. Bir sonraki MKYK toplantısında belki İçişleri ve Adalet bakanları sunum yapacaklar ve kendilerinden önceki dönemlerde yapılan hataları hazırladıkları ya da dile getirdikleri önerilerle düzelteceklerini partililerine anlatacaklar. Anlayacağınız gibi bu döngü AKP iktidarı boyunca hiç değişmeyecek...