Anne ve tüm anneler için: Gece Kancığı

Rachel Yoder imzalı Gece Kancığı kitabı, modern anneliğin duygusal, fiziksel, zihinsel ve toplumsal yüklerini kara mizahla harmanlayarak bu eşsiz deneyimi grotesk bir anlatımla ele alıyor.

“Sanırım köpeğe dönüşüyorum, dedi bir haftadır iş nedeniyle evden uzakta olan kocasına. Kocası güldü ama kendisi gülmüyordu. Kocası da gülmesin diye ummuştu. Endişelerini ciddiye almasını ummuştu…”

Rachel Yoder imzalı Gece Kancığı (Nightbitch) kitabı, modern anneliğin duygusal, fiziksel, zihinsel ve toplumsal yüklerini kara mizahla harmanlayarak bu eşsiz deneyimi grotesk bir anlatımla ele alıyor. Stüdyo sanatları mezunu yetenekli ve entelektüel bir kadın, çocuk bakımını üstlenmek için işini bırakmak zorunda kaldıktan sonra, iki yıldır oğlunu neredeyse tek başına büyütür. Ancak bu süreçte, yavaş yavaş bedeninde bir tür köpekleşme hissetmeye başlar: Tüylenme, dişlerin keskinleşmesi, çiğ et yeme ihtiyacı, içgüdülerin güçlenmesi…

Adını hiçbir zaman öğrenemediğimiz "Anne" karakterindeki bu hayvani değişimler, anneliği hem fiziksel hem de zihinsel bir dönüşüm olarak resmederken kadın olmanın bastırılmış arzularını ve özgürlük ihtiyacını simgeler.

Hafta içi evden uzakta çalışan, hafta sonları ise huzurlu bir ev hayatı isteyen kocası ise Anne’nin endişelerini genellikle yersiz bulur. Yine de kocası iyi bir adamdır…

Evde iki yaşındaki oğluyla baş başa kalan annenin ise içi içini yer: “Adamın işi vardı. Adamın parası vardı. Bana müsaade! Ve Seni seviyorum! deyip elini ani bir hareketle savuşturarak öpücük yolladıktan sonra göz kırpıyor ve iş seyahatlerine çıkıyordu. Kadın kucağında bebeğiyle öylece kalakalıp kocasının garaj yolundan arabayı geri geri çıkarışını izliyordu. Kadın, adamın okuduğundan çok daha prestijli bir üniversitede okumuştu.

Kendisinin iki yüksek lisans derecesi varken adamın bir tane bile yoktu. (Ayrıca kadının bebeği de vardı.) Bu bir yarışma değildi ve öyle olmamalıydı da, değil mi? Evet, kesinlikle öyle

olmamalıydı. Kadın, kocasıyla asla rekabete girecek değildi ama stüdyo sanatları gibi işe yaramaz bir bölüm seçtiği için de kendini suçluyordu…

Günlük hayatın sıradanlığı, hapse dönüşen bir ev, diplomanın artık gereksizliği, temizlik ve yemek gibi herhangi bir yetkinlik gerektirmeyen gündelik işler içerisinde iki yaşındaki bir çocukla boğuşan Anne’nin öfkesi gittikçe büyür. Bu öyle bir öfkedir ki sevimsiz komşunun petunyalarını ezip, çimenlerine bir kaka bırakmak ister, çiğ et yemek ister, nefesi kesilene kadar koşmak ister, köpek olmak, Gece Kancığı olmak ister. Kadınlardan, annelerden, sürekli özverili kontrollü, güçlü ve nazik olmalarını bekleyenler için Gece Kancığı bir tür başkaldırı.

Metamorfoz ve annelik

Anne, oğluyla gittiği bir kütüphane gezisinde Wanda White isimli bir yazarın kadınlığın mitolojik olarak kendini ortaya koyma şekillerini ve annelik deneyimini, bu deneyimin kadınlığı nasıl karmaşık hâle getirdiğini, derinleştirdiğini ya da inkâr ettiğini aktaran “Sihirli Kadınlar Kılavuzu” kitabını keşfeder. Bu kitap Anne’nin hayvani dönüşümünde ona yol gösterir.

White’ın kılavuzda sorduğu sorular Gece Kancığı’nın da meselesini özetler: Kadınlar mevcut kimlikler başarısız olduğunda hangi kimliklere yönelirler? Kadınlar kimliklerini varlıklarının tüm parçalarını saracak şekilde nasıl genişletirler? Kadınlar en derin özlemlerini ve en ilkel fantezilerini ifade etmek için doğal dünyaya nasıl dönebilirler?

Anne günlük hayatının koşturmacasında yavaş yavaş ve rastgele okuyabildiği bu kitapta kendisi gibi hayvana dönüşen, doğayla bütünleşen kadınlar olduğunu keşfeder. Ama bunların hepsi salt bir mitolojik hikâye de olabilir, Peru’da altmış yaşına geldiklerinde kuşa dönüşen çocuksuz ve bekar anneler kulağa hiç mantıklı gelmiyor. Ama köpeğe dönüşmek de..

Kılavuz yoldaşlığında nefes alan Anne, bebeği ile Kitap Bebekleri adlı bir yerel anne ve çocuk grubuna da katılır. Buradaki kadınlar bakımlı, kendinden emin ve mis kokuludur. Öyle ki Anne bahçelerine gelen çilek kokulu bir Golden’ın Kitap Bebekleri’ndeki sarışın annelerden biri olduğundan şüphelenir. Yalnız olmayabilir mi? Onun gibi başka köpekleşen anneler var mı?

Gece Kancığı, dürtülerini baskılamaya çalışır ancak köpeğe dönüşüm kaçınılmazdır. Vücudu tüylenir, dişleri keskinleşir, kuyruk sokumunda bir hareketlenme başlar… Artık kuyruğunu sallamak istiyor. Bu metamorfoz çocuğu ile olan ilişkisini ters yüz eder. Anneye hapishane gibi gelen ev artık onların oyun alanıdır. Çocuk bakımı, isteksiz ve yorucu bir görevden coşkulu ve kükreyen bir şenliğe dönüşür. Oğlu ile birbirlerini yalayıp, dört ayak üzerinde güreşirler, odalarına yerleştirdikleri bir köpek kulübesinde uyurlar, kaptan su içerler. Evlerindeki coşku sokağa da taşar. Anne çocuk parkında havlayarak koşmaktan beis görmez.

Köpekleşen anne özgürleşmiştir. Annelik deneyimini en ilkel dürtüleri ile yaşar. İçindeki dürtülerin açığa çıkmasına izin verdikçe kendisini bulur. Vücudumuzdan bir bebeğin çıkması kadar mucizevi ve gerçek bir köpekleşme gerçekleşir. Gece Kancığı tüm anneler için bir “Sihirli Kadınlar Kılavuzu.” Okurken kendi hikâyenizi bulacaksınız.

İthaki Yayınları’ndan okuyucu ile buluşan Gece Kancığı, Marielle Heller tarafından da beyaz perdeye aktarıldı. 6 Aralık’ta Amerika’da gösterime giren filmin başrolünde Amy Adams yer alıyor.

Köşe Yazıları Haberleri