Meksika’nın eski başsavcısı Jesús Murillo Karam 20 Ağustos 2022 tarihinde tutuklandı. Tutuklanma sebebi 26 Eylül 2014 akşamıyla 27 Eylül 2014 sabahı arasında gerçekleşen, Meksika’nın en büyük insan hakları ihlallerinden biri olan Ayotzinapa katliamıydı.
AYOTZİNAPA KATLİAMI
Meksika’nın Guerrero eyaletinin Iguala bölgesinde 26 Eylül 2014 gecesi yaşananlar bugün tam olarak açığa çıkarılmamış olsa da 26 Eylül ülkenin kanlı tarihleri arasında yerini aldı. 26 Eylül’ün geç saatlerinde gerçekleşen olaylar 43 öğrencinin kaybedilmesiyle ve altı kişinin öldürülmesiyle sonuçlandı.
Öğrenciler Ayotzinapa’da bulunan Raúl Isidro Burgos isimli kırsal “escuela normal” öğrencileriydi. “Escuela normal” olarak adlandırılan okullar Meksika’da 19'uncu yüzyılın ilk çeyreğinden bu yana faaliyetlerini sürdürüyor. Bu okulların amacı kırsal bölgelerde temel eğitim verecek ilkokul öğretmenleri yetiştirmek. “Normal” olarak adlandırılan bu öğretmen okulları genellikle sol hareketlerin güçlü olduğu, idealist devrimci gençlerin sonrasında köy ve kasaba okullarında eğitim vermek üzere öğrenim gördükleri okullar. Öğrencilerinin toplumsal sorumluluk bilinci yüksek olan bu okullarda sıklıkla eylemler gerçekleşmekte.
2 Ekim, Meksika’nın devrimci öğrencileri için çok önemli bir tarih. 1968 yılında Meksiko Şehri’nde bulunan Tlatelolco Meydanı’nda gerçekleşen öğrenci eylemine ordunun saldırması üzerine yaklaşık 400 öğrencinin öldürüldüğü gün 2 Ekim.
Devrimci öğrenciler 2 Ekim Tlatelolco anmalarına günlerce önceden hazırlanır, ülkenin her bölgesinden kalabalık kortejlerle Tlatelolco Meydanı’nda gelirler. Ayotzinapa’nın genç öğretmen okulu öğrencileri de bu durumun istisnası değildi.
Devrimci öğrenciler 26 Eylül’de bu amaçla üç otobüse el koydular. Meksiko Şehri’ne bilet alıp gidecek kadar parası olmayan devrimci öğrenci gruplarının kırsal bölgelerden el koydukları halk otobüsleriyle Meksiko Şehri’ne gelmeleri, geri döndüklerinde otobüsü iade etmeleri Meksika’da az rastlanan bir olay değil.
Normal koşullar altında bu öğrenciler her sene olduğu gibi anma eylemlerine katılıp geri Ayotzinapa’ya döneceklerdi. Fakat 26 Eylül günü garip bir olay gerçekleşti. 100 kadar öğrencinin el koyduğu üç otobüsten birinin şoförü önce yolcuları bir terminale bırakmak istediğini belirtti, öğrenciler kabul ettiler. Terminale geldiklerinde şoför öğrencileri otobüsün içine kilitledi. Öğrenciler arkadaşlarını durumdan haberdar ettiler. Öğrencilerin yardım çağrısı üzerine bölgedeki devrimci öğrenciler üç otobüse daha el koyarak beş otobüsle ilgili terminale doğru harekete geçtiler. Beş otobüs ayrılarak üç farklı rotadan terminale yöneldiler.
Bu andan itibaren gerçekleşenlerin anlaşılması biraz güç. Meksika polisi, birlikte hareket eden üç otobüse gerçek mermiyle ateş açtı. Gecenin ilerleyen saatlerinde polis saldırıları devam etti, polis ve ordu mensupları açıkça öğrencileri öldürme amacıyla hareket etmekteydi. Hatta öğrencilerin kaçırdıkları otobüslerle karıştırılan bir futbol takımı otobüsüne açılan ateş sonucu otobüsün şoförü ve bir futbolcu ölürken üç futbolcu ve dört antrenör de yaralanmışlardı. Bölgeden geçen bir taksiye de ateş açan polisler taksinin yolcusunu öldürmüş ve şoförünü yaralamışlardı.
Her sene gerçekleşen bir olay karşısında polisler aklını kaybetmişçesine bütün bölgeyi savaş alanına çevirmişlerdi. Gözaltına alınmış olmaları gereken 43 öğrenci ortadan kaybolmuştu, kimse nerede olduklarını bilmiyordu. Bir başka öğrenci Julio César Mondragón ise ertesi gün öldürülmüş ve yüzünün derisi tamamen yüzülmüş olarak bulundu.
Kaybedilen öğrencilerin aileleri, arkadaşları ve yoldaşları 2014 yılından bu yana gerçeğin açığa çıkarılması için eylemler düzenlemekteler. "Canlı olarak götürdünüz, canlı olarak geri istiyoruz" sloganıyla başkentte de sıklıkla düzenlenen eylemler 2018 yılında solcu Andrés Manuel López Obrador’un başkan seçilmesiyle devlet tarafından da karşılık görmeye başladı. López Obrador, 4 Aralık 2018 tarihinde yayımladığı kararnameyle konuya ilişkin bir hakikat komisyonu kurulacağını duyurdu.
KOLLUK-YARGI-BÜROKRASİ İŞBİRLİĞİYLE YAPILAN UYUŞTURUCU TİCARETİ
Burada durup Iguala’ya biraz yakından bakmak gerekiyor. Iguala uyuşturucu ticaretinin önemli merkezlerinden, bölgede özellikle eroin üretimi konusunda akla gelen ilk yerlerden biri. Meksika’nın suç örgütleri üzerine haberleriyle bilinen ünlü gazetecisi Anabel Hernández García, 2016 yılında Ayotzinapa Katliamı’nın nedenlerine dair önemli bir haber yaptı.
Öğrencilerin el koydukları otobüslerinin ikisinin zaten polis ve ordu tarafından takip edildiklerini çünkü otobüslerin yüklü miktarda eroin taşıdığını iddia eden Hernández, uyuşturucu ticaretine dahil olan ordu üyelerinin ve polis mensuplarının öğrencilerin otobüslerde bulunan eroini bulmamaları için harekete geçtiklerini belirtti. Öğrenciler el koydukları otobüste uyuşturucu taşındığını bilmiyorlardı ama otobüsü Meksiko Şehri’ne kadar götürmeleri halinde milyonlarca dolar değerindeki eroini bulacakları kesindi.
2021 yılında dönemin Iguala emniyet müdür yardımcısıyla Guerreros Unidos kartelinin bölge sorumlusu arasındaki mesajlaşmalar açığa çıktı. Mesajlarda emniyet müdür yardımcısı, kartel sorumlusuna istiyorsa tutuklama yapmak yerine öğrencileri kartele teslim etmeyi öneriyordu. Hakikat Komisyonu’nun çalışmaları sonucu, emniyet müdür yardımcısı Francisco Salgado Valladares’in uyuşturucu kaçakçılarından her ay yaklaşık 12 bin 500 ABD doları para aldığı ortaya çıktı. Iguala’daki polis memurlarına dağıtılan aylık toplam rüşvetin 250 bin ABD doları civarında olduğu tahmin ediliyor.
İşte dönemin başsavcısı olan 74 yaşındaki Jesús Murillo Karam bu yüzden 20 Ağustos 2022 tarihinde tutuklandı. Tutuklamanın 19 Ağustos 2022 tarihinde başkan López Obrador’un Ayotzinapa’da gerçekleşenin bir devlet suçu olduğunu söylemesinin ardından meydana gelmesi bu suçla ilişkili olarak başka eski kamu görevlilerinin de tutuklanabileceklerine işaret ediyor. Şimdiden Ayotzinapa Katliamı’yla ilişkili olarak 80’in üzerinde tutuklama kararı alındı. Bu kişilerin arasında 20 komutanın yanı sıra çok sayıda bürokrat, polis memuru ve yargı görevlisi de bulunuyor.
BİTİRİRKEN
Uyuşturucu kartellerinin ordu, polis, yargı ve bürokraside üst düzey görevlilerin bazılarıyla işbirliği içinde çalıştığı Meksika, dünyanın en tehlikeli ülkelerinden biri. Uyuşturucu kartellerinin adeta kendi ordularını kurdukları, çeşitli bölgeleri neredeyse tamamen kontrol altına aldıkları biliniyor. Kartelle birlikte hareket eden kamu görevlileri de kendilerini güvende hissediyorlar. Arsızca vatan hainliğiyle suçladıkları devrimci öğrencilerin eroin parasına tamah etmeyeceklerini, çok vatansever bazı polis memurları gibi rüşvetle satın alınamayacaklarını bilen kartel mensupları Ayotzinapa’da çareyi öğrencileri ortadan kaldırmakta buldu. Çok sayıda güvenlik güçleri mensupları kartelin bu amacına ulaşmasını sağladılar. Büyük ihtimalle konunun unutulup gideceğini, her gelen hükümetin bir öncekinin benzeri olacağını düşünüyorlardı.
İşler kartel işbirlikçilerinin düşündükleri gibi olmadı. Hükümet değişti, yavaş yavaş da olsa konunun üzerine gidilmeye başlandı. Bugün 70’li yaşlarına gelip emeklilik keyfi sürme peşinde olan bazı yüksek yargı mensupları, ordu komutanları, emniyet müdürleri pahalı evlerinden alınıp Meksika cezaevlerine gönderiliyor. Eski başsavcı da bugün işkence ve zorla kaybetme suçlarından yargılanıyor. Her ne kadar Meksika hükümeti uyuşturucu kartelleriyle mücadelesinde şimdiye dek büyük oranda başarısız olsa da en azından tespit edilen işbirlikçi kamu görevlilerinin cezalandırıldıklarını görüyoruz. Devlette devamlılık her zaman o kadar da esas olmayabiliyor demek ki.