Nebile Bulut, Bartın'da maden faciasının ardından ölen madenci Mehmet Bulut'un annesi. Önce oğlundan haber bekledi "oğlum sakatlandı, bir kenardan çıkacak diye bekliyorum" dedi. Dün oğlunu son yolculuğuna uğurladı, "Yavrusunu da bıraktı, anasını da bıraktı, eşini de bıraktı. Benim yavrum hepimizi bıraktı da gitti. Hepimizi bıraktı." diye diye gözyaşlarına boğuldu. Mehmet Bulut, 300 kot derinlikte, evine ekmek getirmek için kömür soluyarak çalıştığı o madende tüm ailesini bir patlamada bırakıp gitmek ister miydi?
14 Ekim akşamı, Bartın'da Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Amasra Müessese Müdürlüğü'ne bağlı maden ocağında grizu patlamasında 41 madenci hayatını kaybetti. 58 madenci kurtarıldı, 11 yaralı ise hastanede tedavi görüyor.
Sayıştay Başkanlığı ikişer yıl arayla, 2017 ve 2019 yıllarında yayınladığı iki raporda, kömür ocağında, dengelenmiş üretim derinliğinin -300 metre olduğunu belirlenmiş ve bu derinleşmenin, ani gaz degajı (ani gaz ve kömür püskürmesi anlamına geliyor) ve grizu patlaması (maden ocaklarının farklı galerilerinde bulunabilen ve belirli düzeylere ulaştığında patlayıcı hale gelen zehirli gaz) gibi ciddi kaza risklerinin artmasına neden olacağı sonucunu da eklemiş. Mevcut durumda çalışılan damarların gaz içerikleri yüksek olduğu için, arıza bölgelerinde de riskin daha da artacağı belirlenmiş.
Bu uyarının yanı sıra, meslek hastalıklarının önlenmesi ve iş güvenliği açısından solunabilir ve patlayabilir tozla mücadele kapsamında da gerekli ve yeterli önlemlerin alınmasına aksamalar olduğunun da altı çizilmiş ve işçilerin tozdan kaynaklı hastalıklara yakalanmasına yol açtığı ifade edilmiş.
Ayrıca, 2019 ve 2020 yıllarında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı müfettişlerinin müesseseye gelmedikleri, denetim veya teftiş yapmadıkları da ortaya çıktı.
Türkiye Kömür Kurumu Enerji Grup Başkanı İbrahim Özkarcı başkanlığında bir heyetin, kazadan 9 gün önce, yani 5 Ekim'de Bartın'daki madeni ziyaret ettiği de ortaya çıkıyor, ancak kazanın ardından bu ziyaretin, denetim amaçlı değil nezaket amaçlı olduğu belirtiliyor ve de bu haberlerin dezenformasyon niteliği taşıdığını aktarıyor, Türkiye Taşkömürü Kurumu websitesindeki duyuru. (Metne duyurular kısmından ulaşabilirsiniz)
Türkiye, maden kazaları sonucu yaşanan ölümlerde dünyadaki listenin ilk sıralarında yer alıyor. Dünya çapında 2808 aktif çalışan kömür madeni var, Türkiye'de ise bu listeye göre 37 çalışan maden bulunuyor. Amasra Taşkömürü İşletme Müessesi'nde termal bitümlü kömür diye tanımlanan bir kömür çıkıyor; elektrik ve endüstriyel kullanımlar için buhar üretilen santrallerde kullanılıyor.
Bu yazı yazılırken, patlamada ölen 28 kişinin adı açıklanmıştı. Bartın'ı ziyaret edeni Cumhurbaşkanı'nın "kader planına inandıklarını için bunun dünü ne bu günü, ne yarını hiçbir zaman olmayacaktır." açıklaması da tepki çekecekti.
Dezenformasyon Yasası, yani sansür yasası kabul edilmişken, BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği yeni düzenlemelerin "keyfi, sübjektif yorumlama ve suistimal" için ciddi boyutta imkan yarattığı değerlendirmesinde bulundu. Hurtado açıklamasında, "Türkiye'yi, uluslararası hukukun garantisi altındaki ifade özgürlüğüne tam saygı göstermeye çağırıyoruz" ifadesine yer verecekti.
İçişleri Bakanlığı Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı,"sosyal medya platformlarında vatandaşlarımızı kin, nefret ve düşmanlığa alenen tahrik eden ve provokatif içerikli" olduğu değerlendiren 12 hesap yöneticisinin tespitini yapmış ve adli değerlendirmelere başlamış...
Türkiye'de halen Sayıştay raporları, kurum raporları ve teftişler önem taşıyor. Raporların önerilerine uymak önem taşıyor. Adam sendecilik her yere hakim malum... Tüm bunların zamanlamasının atladığında yaşanan tablo tüm vehametiyle ortada. Nebile Bulut'un ve 40 ailenin Bartın'da evine 14 Ekim'de kara haber gelmişken, bizler halen kadere inanıyor olsaydık, neden bu yazıyı yazıyor olurduk ki? Toplumun nabzını tutmak için "kader" gibi belirsiz bir kavramı kullanmak en kolayı, mukadderat değil mi? Peki ya insan hayatının değeri nereye düşüyor bu kaderde?