İktidarın uyguladığı politikalarla, üniversite kazanmak, okumak ve bitirmek giderek dezavantaja dönüşürken, üniversiteden mezun olan gençler aldığı eğitimin karşılığını alacak bir iş bulamıyor, üniversiteli genç işsizliği giderek artıyor. İşe girenler ise güvencesiz, sigortasız emeğinin karşılığını alamayacak bir şekilde çalıştırılıyor. Bir toplum geleceğini gençliğini kaybederken, bin bir emekle okutulmuş gençler geleceğini yurtdışına çıkmakta arıyor. Bu beyin göçü Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına girdiğimiz şu günlerde telafisi mümkün olmayan zararlarla ülkeyi geriye götürüyor.
Yerel Üniversite
Her ile bir üniversite yaklaşımı ile iktidar, üniversite eğitimini sıradanlaştırarak içeriğini boşalttı. Altyapıdan yoksun, akademik kadrodan yoksun, hatta binası olmayan birçok üniversite de öğrenciler yaşama hazırlanmaya çalışıyor. Ekonomik kriz ve yıllardır uygulanan plansız kentleşme ile birlikte tavan yapan barınma krizi, yüksek ev kiraları üniversite eğitimi almak isteyen öğrencilerin tercihlerini bu yerellerde kurulan lise üstü üniversitelere zorunlu kıldı. Üniversitenin evrensel içeriği böylece boşaltılarak birçok üniversite yerel üniversite “Y/ÜNİVERSİTE” oldu. Giderek kendi köyünden, kendi ilinden, çıkmayan, en yakınındaki üniversiteye gitmeyi tercih etmek zorunda kalan bir kuşakla karşı karşıyayız.
Ülke kendi geleceğini ipotek altına alıyor
Eğitimin plansızlığı, planlı kalkınmanın terk edilmesi, ekonominin plansızlığı, kentleşmenin plansızlığı ile ülkenin kaç mühendis, mimar ve şehir plancısına ihtiyacı var, bu ihtiyaç üzerinden belirlenmesi gereken kaç üniversite kaç kontenjan yaklaşımları terk edilerek, ihtiyaçlar üzerinden belirlenmeyen bir sürecin sonucunda, artan mühendis mimar ve şehir plancısı işsizlikle, güvencesiz ve sigortasız şekilde çalıştırılıyor. Kamu da çalışanların üzerindeki siyasi baskı, ücret politikasının düşüklüğü, serbest çalışanlar üzerindeki adrese teslim ihaleler, yok paraya çizdirilen projeler asgari ücret politikasını uygulamayan kamu ve özel sektör ile devasa bir sorun haline gelen yapı üretim süreci ve okumuş olmanın cezalandırıldığı bir sistemle ülke kendi geleceğini ipotek altına alıyor.
Teknik elemanların %60’ı asgari ücrete çalışıyor
Mühendis mimar ve şehir plancılarının %60’ının asgari ücret ile çalıştığı bir dönemde beyaz yakalı ve mavi yakalı ayrımı ortadan kalkıyor. Teknik elemanlar mezun olduğunda iş bulamayan, bulsa da düşük ücretlere çalışan, emekli olduğunda yaşamını idame ettiremeyen bir ücrete mahkûm ediliyor. Teknik elemanlar yoksullaşıyor, yoksunlaşıyor. Sigortasız çalışma giderek yaygınlaşırken, güvencesizlik artıyor. Beyaz yakalı teknik elemanlar proleterleşiyor ve iki yakası bir araya gelmeyen bir sömürü düzenine mecbur bırakılıyor.
Ülkenin geleceği sermayenin müstemlekesi haline getiriliyor
Yapı üretim sürecindeki hizmetlerin tekelleşmesi, adrese teslim ihalelerle üretim eşitliğinin ortadan kaldırılması, TMMOB ve bağlı meslek örgütlerinin yetkilerinin sınırlandırılması ve yönetim kurulları üzerindeki baskıların arttırılması, teknik hizmetlerin özelleştirilerek kamucu bakışın terk edilmesi, üretimin ve hizmetin piyasalaşması, yani ülkenin gelişmesi ve geleceği iktidar eliyle sermayenin müstemlekesi haline getiriliyor. Bir toplumun sanayisini üreten, mekânlarını tasarlayan, kentlerini planlayan teknik elemanların, çalışma koşulları kuralsızlaştırılıyor. Yaşam koşulları yoksullaştırılıyor.
Teknik elemanlar; mimarlar, mühendisler, şehir plancıları yaşadığınız her alanda izi ve sözü olanlar, soluduğunuz her nefeste katkısı ve mücadelesi olanlar, iktidar eliyle itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor.
Ücretli çalışan yeni mezun mimarlarla yaptığımız bir toplantıda dile getirilenler ise ülkenin içler acısı halini ortaya koyuyor;
“Üniversite sınavında İlk 25’bine girdim okulumu derece ile bitirdim. Mimarlık en sevdiğim meslek. Ama şimdi işe girdiğimde asgari ücretle çalıştırılıyorum. Sigortalı yaparlarsa ne ala. Birçok arkadaşım sigortasız çalışıyor. “
“KPSS’den 90 aldım ama kamuda kadro açılmıyor.”
“Özel sektörde ücretli çalışmak için başvurdum. Mimarlığın yanında çay kahve getirmemi ve ihtiyaç olduğunda temizlik yapmamı da istediler. “
“Asgari ücretten sigortalıyım. Gerçekte maaşım daha düşük. Maaş bankadan yatıyor ama maaşın bir kısmını patrona elden geri iade ediyorum. “
“İşe başladım iki ay sigortasız çalışırsın, seni deneyeceğiz, işe alırsak sigortalı yaparız dediler. İki ay sonra işe almadılar.
“Bir ofise başladım, benim gibi başlayanlarda vardı. Belli bir süre ücretsiz çalışacağımızı, en başarılı kim olursa onu işe alacaklarını söylediler. Arkadaşlarımızla işe girmek için yarıştırıldık. Bu süre altı aya kadar çıkabiliyor. Altı ay sonrada sen başarısızsın dediler.”
“Şantiyede çalışıyorum, ne işçilerin nede teknik elemanların maaşı zamanında ödeniyor.”
“Hepinizin bildiği ünlü mimarlar var aralarında, Ofiste tuvalet saatimiz, çay saatimiz belli, fabrika disiplini çalışıyoruz. Aldığımız üç kuruş para, fazla mesaiye kalıyoruz ama fazla mesai ücreti almıyoruz.”
“Etik olmayan, kent suçu projelerde çalıştırılıyoruz, çizmek istemiyoruz ama çizecek biri mutlaka oluyor. Mesleğe yabancılaşıyoruz”
“Çizmene gerek yok, imza at yeter, hatta diplomanı da kiralayabilirsin diyorlar”
“Mimarlık yaparak hayatımı idame ettiremediğim için pizza dükkanı açtık”
“Sabahladığım günler, onca okumuşluğum ve cebimde mimarlık diplomamla garsonluk yapıyorum, tuvalet temizliyorum, kazandığım para ile bir yandan da klasik müzik konserine gitmek için bilet almaya çalışıyorum. Kendime yabancılaşıyorum. Niye okudum ki diyorum.”
“İlk fırsatta yurtdışına gideceğim, bize önem verilmiyor”
İsyanın adı 19 Eylül
Söylenen her söz insan olanın içini parçalamalı. Bir ülkenin en önemli varlığı olan okumuş insanlarını elinin tersiyle öteleyen bir iktidara karşı 19 Eylül tarihi, tarihsel isyanın ifadesidir. 1970’li yıllarda TMMOB bağlı Odaların yöneticileri tarafından organize edilen Teknik Personel Sendikası (Teksen), Türkiye Teknik Elemanlar Birliği (TÜTEB), Tüm Teknik Elemanlar Derneği (TÜTED) deneyimleri ile, teknik elemanların 1976 yılında hayata geçirdiği Türkiye’nin ilk ve tek beyaz yakalı SİSAG greviyle, teknik elemanlar kurultayları ile gücünü gösteren TMMOB’nin efsanevi başkanı mimar Teoman Öztürk başkanlığında 19 Eylül 1979 yaptığı çağrı ile Türkiye’de hakları için iş bırakan mimar mühendis ve şehir plancılarının o tarihi günü geleceğe ışık tutuyor.
TMMOB ve bağlı örgütleri mühendis mimar ve şehir plancılarının hakları için tüm Türkiye’de “Boşuna mı okuduk” diyenlerin sesi sözü olarak hakları için “Boşuna okumadık” diyerek sokağa çıkıyor. 19 Eylül’de her yerde bir direniş klasiğiyle mücadeleyi büyütenlerle dayanışma gelecektir. 19 Eylül’e, Teoman Öztürk’e ve yaratanlara saygıyla.