İBRAHİM EKİNCİ
Körfez’den hatır gönül, kredi ne varsa kullanıldı. Kredi, yatırım kanalları yeniden açılsın diye Batılı kreditörlerin güvendiği düşünülen Mehmet Şimşek bakan yapıldı. Bakan 4 ayda 8 ülke gezdi ama olmadı. Döndüler tekrar elde kalan kamu şirketlerini satma seçeneğine… Şimşek açıkladı. Köprüler, otoyollar, limanlar ve HES’ler satılacakmış. BAE ile yapılan 50 milyar dolarlık yatırım anlaşmasında vardı bu: Kamu şirketlerini, varlıklarını satmak!.. Koca Türkiye döviz bulmak için elde kalan kamu varlıklarını satışa çıkarıyor. Ekonominin kendi kapasitesi ile döviz kazanması gerekirken, şuradan döviz geliyor mu, buradan bulunmuş mu tartışmasına gömüldük. Bulununca takdir de ediyoruz.
Peki, ne satabilirler, ne kaldı ki elde? Buraya döneceğim de önce şunları bir hatırlayalım. Cumhuriyet sonrası ağırlığı 1940’lı yıllardan önce 80 yılda onlarca kamu şirketi kurdu. Kâğıt, şeker, tekstil, demir çelik, uzay sanayi, madencilik, enerji şirketleri, Türkiye’de sektörler yarattı. Bu alanlara özel sektörün girdiği dönemde de ekonominin önemli bir kısmını oluşturdular, piyasayı regüle ettiler, standartları oluşturdular. Kayıtlı çalışan kurumlardı. Bu şirketlerde sendikacılık da gelişti.
Sonra dünya değişti. Güçlenen özel sektör kamunun elinde bulunan alanları ele geçirmenin teorisini uydurmaya başladı. Neoliberal dönem böyle başladı. Bu fikrin Türkiye şubesi Turgut Özal’dı. Fakat o bile AKP’nin eline su dökemezdi. 2002 yılında AKP’nin Türkiye’de iktidar olması kamu ekonomisinin felaketi oldu. Türkiye, bu açıdan liberalizmin en vahşi biçimine uğradı. İştahlı İslamcılar ihale salonlarına üşüştü. Özelleştirme aynı zamanda kamu servetlerini dağıtma, ele geçirme, aktarma yolu olarak çalıştı. “Babalar gibi satış” devri açıldı. Bu öyle bir satıştır ki kendisinden önceki 17 yılda yapılan toplam özelleştirmeyi (8 milyar dolardır!) daha kısa bir zamanda 8’e katladılar. Özelleştirme İdaresi üzerinden 63,4 milyar dolarlık satış yapıldı.
Küçük bir kısmı halka arz olmak üzere 400’e yakın hisse satışı oldu. Bunların içinde 6,5 milyar dolara satılan TT, iki grup halinde 4,6 milyar dolara satılan TÜPRAŞ hissesi, Erdemir, Petkim, Eti Alüminyum gibi büyük şirketler de vardı. Çimento fabrikaları, 21 bölgedeki elektrik dağıtım işleri bu şekilde satıldılar. ÖİB verilerine göre 217 kuruluşta hisse satışı yapıldı. Bunların 208’inde hiç kamu payı kalmadı. Turizm, tekstil, hayvancılık, diğer sanayi sektörlerindeki kamu varlığının yüzde 90’ı satıldı.
İşletme satış – devirde 350 operasyonda 17,8 milyar dolarlık satış yapıldı. İstanbul – Tekel (800 milyon dolara satılmıştı) arazisi, Beykoz varlıkları da içinde olmak üzere 4 bine yakın arsa arazi, bina satışı yapıldı. Oteller, sosyal tesisler, araç muayene istasyonları gibi değerli varlıkların da içinde olduğu diğer grubunda 745 milyon dolarlık satış yapıldı. 82 üretim birimi de kapatıldı.
Yıllık bazda 2013 zirve yılıydı. 12,5 milyar dolarlık özelleştirme işlemi gerçekleşti. Sonra hız kesti. Müşteri sayısı azaldı. Portföy zayıfladı. Siyasi iktisadi koşullar değişti. Yıllık satış rakamları düştü. Arkasından hükümet Varlık Fonu’nu (TVF) kurarak değerli bütün kamu varlıklarını ÖİB’den alıp TVF’de topladı.
Şimdi… Elde ne var ne yok listesini vereceğim de 2 konuya daha değinmeliyim.
1. Bu satışların değerinde yapıldığı çok tartışmalıdır. En azından önemli tartışmalar vardır. Mesela bir kamu şirketi 290 milyon dolara satıldıktan 9 ay sonra alıcı tarafından bunun 4 katına başka bir şirkete satıldı. 182 milyon dolara kurulmuş bir fabrika birkaç milyon dolara iktidar destekçisi bir gruba satıldı. TT, 5 – 6 yıllık kârı tutarında bir rakama özelleştirildi. Satın alan şirket borcunu kredi ile ödedi ama kredileri ödemedi. Şirketi elinde bulundurduğu dönemde 5 milyar dolar civarında temettüyü cebine indirip gitti. Dahası, işletme hakkı devri olan bu satış nasıl olduysa yolda hisse satışına dönüştü. Kamu 2026’da kendisine bedelsiz dönmesi gereken hisseyi 1,8 milyar dolar ödeyerek geri aldı. Sami Ofer’e TÜPAŞ hisse satışı, sendikanın itirazı üzerine iptal edildikten sonra daha yüksek değere satılabildi. Böyle, sayısız hikâye izledik.
2. AKP, sadece kamu şirketlerini satmadı. Dönemindeki bütün altyapı işlerini özel sektöre havale ederek 150 milyar dolarlık garanti yükü oluşturdu. Yeni otoyollar, köprüler, havalimanları, hastaneler daha inşa aşamasında özel sektöre geçmiş oldu. Böylece yeni projeler de altı yapıdan kamunun çekilmesinin aracına dönüştü.
Peki, ne var elde? Şimşek’in, hükümetin döviz umudunu gerçekleştirebilecek satışlar olabilir mi? Finansal şirketlerin hariç tutulacağını söylemiş bakan. Bu kamu bankaları satılmayacak demek.
1.) İlk ihalesi iptal edilen (Koç – Ülker konsorsiyumu almıştı) köprü ve otoyollar elde. İki Boğaz köprüsü, Ankara Otoyolu, İzmir – Aydın Otoyolu gibi varlıklar var bunun içinde.
2.) TT, kamuya döndü. Bu kuruluşun Hazine’ye ait %25’i ile Varlık Fonu’na ait yüzde 61,68’i satılabilir.
3.) Büyük santraller de dahil toplam kapasitesi 7 bin 600 MW olan santraller özelleştirildi. İhale hazırlıkları devam eden 11 santralın kapasitesi 340 MW’tır. TEİAŞ satış listesindedir. Aliağa ve Esenyurt santralleri de kapsama alınmıştır. Çayırhan’ın sahası satılacak. Enerji dağıtımı tamamen özel sektöre geçti. Üretimin ağırlığı özel sektöre geçti. Eldeki santraller de satıldığında üretim de tamamen özelleştirilmiş olacak.
4.) ÖİB portföyündeki Doğusan, değerli bir şirket değil. 5 kez ihaleye çıkıldı. Talipli çıkmadı.
5.) Binlerce arsa – arazi… Bunların önemli bir kısmı Şeker Fabrikaları ve Tekel’den kalma.
Asıl büyük kuruluşlar Türkiye Varlık Fonu (TVF) bünyesinde:
6.) Finansal kuruluşlar: Ziraat, HalkBank, Vakıfbank, Borsa İstanbul, Türkiye Sigorta, Türkiye Hayat Emeklilik, Türkiye Katılım Sigorta. Bunlar satılmayacak deniliyor.
7.) Ulaştırma: THY, PTT, İzmir Alsancak Limanı
8.) Enerji: BOTAŞ, Türkiye Petrolleri. (TVF Enerji ve TVF Rafineri ve Petrokimya diye iki şirket daha var ama bunlar yatırım – proje şirketleri)
9.) Lisanslar: Milli Piyango özelleştirilmişti. Elde bazı şans oyunları (sayısal loto, On Numara gibi) var. Ayrıca at yarışları lisansı da TVF’de.
10.) Teknoloji: Turkcell, Türksat ve TT’nin yüzde 61.8’i TVF’de.
11.) Tarım gıda: Çaykur, Kayseri Şeker, Türk Şeker ve Türk Tarım. (Şeker fabrikalarının Kayseri Şeker hariç tamamı satılmıştı)
12.) Madencilik: Eti Maden’deki %100 hisse, Türkiye Maden’deki %100 hisse, Kardemir’deki %4,41 hisse TVF’de.
13.) İstanbul Finans Merkezi ve Türkiye genelindeki 46 başka gayrimenkul, TVF bünyesinde.
Hülasa… Döviz ihtiyacı için bu varlıkları satışa çıkarırsanız, bütün diğer açılardan sakıncaları bir yana, alıcılar elinizi biliyor demektir. Bu şartlarda değerine bir satış mümkün olabilir mi? Görüntü?.. Bütün kredisini tükettiği için komşulardan eli boş dönen hane reisinin çekyatı satışa çıkarmasına benzemiyor mu?