Cem Yılmaz, Anadolu Rock ve adil yargılama karnemiz

Hak ihlali olarak gösterilen kararların, hakim tarafından hatalı olarak verildiği değil, sanki adliye binasındaki teknik bir arıza nedeniyle oluştuğu sanılıyor. Hak ihlali taşıyan kararın, elektrik kabloları arasındaki kısa devre nedeniyle motorun yanması gibi, önceden önlem alınması imkansız olan mekanik bir sonuç olarak görülüyor.

Mahkemeler tarafından verilen kararlarının yeteri kadar adaletli olmadığı itirafları, bu ülkede yaşayanlar için yeni bir bilgi değil.

İnsanlar sorunları olduğunda adliyelerin yolunu tutuyor tutmasına da, hakkaniyetli bir karar çıkacağı konusunda oldum, bittim bir miktar endişeleri hep vardır.

Bu tereddüt toplumsal algının tüm hücrelerine nüfuz ettiğinden, mahkemeden istediği kararlar çıksa bile, yine de ince bir kuşku içlerini kemirir, durur. Keşke daha fazlasını isteseydim diye, hafiften kahreder.

Akılları yettiği kadarıyla önlem almak isterler. En haklı oldukları konularda bile mahkemeyi manüpile etmenin yollarını arar, hakime ulaşmak için çareler düşünürler.

Bugüne kadar “ Davayı kaybettim, ama zaten haksızdım” diyen birine rastlanılmamasının nedeni, toplum olarak hak-hukuk konusunda yaşadığımız bu kafa karışıklığından kaynaklanıyor olabilir.

Bu topraklarda, adalet kavramı tam olarak dallanıp budaklanmadığından, hakkaniyet meyvası da bir türlü olgunlaşamıyor.

Üstelik bu belirsizlik sadece toplumun çeperlerinde değil, yargı hizmeti veren insanlar düzeyinde de yaşanıyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) düzeyinde, mahkeme kararları adil bulunmayan ülkeler arasında, Türkiye ikinci sırada gösteriliyor.

AİHM ağzıyla kuş tutsa yaranamaz, onu biliyoruz da, aynı vurguyu yapan Yargıtay kararları da var.

Hatta, Anayasa Mahkemesi 2014 yılında, hakim ve savcılar için ‘Adil Yargılama Rehberi’ yayınlama gereği duymuştu.

Ne ki, bugün değişen bir şey yok, hak ihlali konusunda kötü şöhretimiz devam ediyor.

Türkiye yargısının ulusal ve uluslararası düzeydeki sicilinin bu kadar kötü olmasının nedeni olarak, galiba geriye tek bir ihtimal kalıyor:

Adil bir yargılamanın nasıl olması gerektiği konusunda, hakimlerimizin de kafası karışık.

Yoksa durduk yerde, neden adil olmayan kararlar versinler ki?

ANADOLU ROCK TECRÜBESİ

Gariptir, yargı konusundaki bu muğlaklık halini, biz yıllar önce ‘Anadolu Rock Müziği’ konusunda da yaşamıştık. 1960’lı yıllardan itibaren bir müzik türü icat edilmişti. Yakasız çizgili gömleklerinin üzerine, kolları işlemeli efe yeleği giyen uzun saçlı, pos bıyıklı müzisyenler görünür olmuştu. Karacaoğlan, Emrah, Kozanoğlu’nun dizelerinden oluşan kadim türküleri saçlarını savurarak söylüyorlardı. Rock müziğin elektro bas gitar, bateri gibi müzik aletleri arasına, kaval, bağlama, sipsi, kaşık gibi enstrümanlar ekleyerek oluşturdukları bu sentez müziğin adını ‘Anadolu Rock’ olduğunu söylediler de, toplum olarak şaşıp kalmıştı. İnandırıcı olmak için orkestralarının adını, Dadaşlar, Haramiler, Apaşlar, Kardaşlar gibi Anadolu motifleri içeren isimler koysalar da halk tarafından fazla tutulmadı, 45’likleri pek satmadı. TRT’nin hafta sonu eğlence programları ve Hey Dergisi dışında toplumla kontak kuramadılar. Yazlık sinemalarda sünnet düğünlü konserlere çağrılmadılar. İnsanlar, bu tarz müziğin ilk öncüleri sayılan Ersen ve 3 Hür- El’in sahne kıyafetleri ve sound'larına bir türlü alışamadılar. Fikret Kızılok, Cem Karaca, Barış Manço, hatta Erkin Koray’ın da denemeleri oldu, ancak çok ısrarcı olmadılar. Zaman içinde ya müzik tarzlarını değiştirdiler, ya da köşelerine çekilmek zorunda kaldılar.

Ve biz toplum olarak ‘Anadolu Rock Müziği’nin aslında ne olduğunu, aradan geçen uzun yıllardan sonra, Cem Yılmaz sayesinde farkına vardık.

ADİL YARGILAMA İTİRAFI

Benzer şekilde, adil yargılama konusunda yaşanan sorunun kendisi kadar, dile getiriliş biçiminde de problem var.

Mesela, halk düzeyinde “ Mahkeme yanlış karar verdi” vurgusu, yetkili ağızlar tarafından Adil Yargılama İhlali” şeklinde teknik bir dille telaffuz edildiği için, insanların kafası karışıyor.

Büyük çoğunluk, belki de bu yüzden mahkeme kararlarının neden adil şekilde verilmediğini bir türlü anlayamıyor.

Hak ihlali olarak gösterilen kararların, hakim tarafından hatalı olarak verildiği değil, sanki adliye binasındaki teknik bir arıza nedeniyle oluştuğu sanılıyor. Hak ihlali taşıyan kararın, elektrik kabloları arasındaki kısa devre nedeniyle motorun yanması gibi, önceden önlem alınması imkansız olan mekanik bir sonuç olarak görülüyor.

Böyle olunca da, hakimlerin karar verirken neden adil olmadığı detayı üzerinde kimse durmuyor.

Hatta, hakimlerin bile yaptıkları hatanın ayrımında olmama gibi bir ihtimal de var, nihayetinde hepimiz insanız.

MAHKEMELER 30 PUANLA SINIFTA KALDI

Ceza kanununda “ Taksir” diye bir kavram var. Yani, neticeyi istememekle birlikte bir sonuca sebebiyet verme hali… Tartıştığı insanı eliyle iten kişi, onun yere düşüp kafasını çarparak beyin kanamasından öleceğini hesaba katmasının beklenmediği gibi. Bu durumda kişi adam öldürmekten değil, taksirle ‘istemeden’ ölüme sebebiyet vermekten ceza veriliyor.

Ama, adil olmayan şekilde karar veren hakimler söz konusu olduğunda, sadece “pardon” deniliyor.

Aslında Adalet Bakanlığı’nın da bu konuda duyarsız olduğu söylenemez. İnsan Hakları Dairesi Başkanlığı’nın hakim ve savcıları bilgilendirici Adil Yargılanma Hakkı” adıyla ta 2001 yılında yayınladığı kitapçık bile var.

Ancak değişen bir şey olmuyor, adil olmayan yargı kararları bildiği yerden devam ediyor.

CEM YILMAZ’IN ANADOLU ROCK PARODİSİ

Cem Yılmaz’ın stand-up gösterilerinden birinde ‘Anadolu Rock’ müziğinin kodlarını örneklerle anlatmıştı.

Cem Yılmaz’a bu tür müzik yapmanın ip uçlarını “ Doğa şekillerinden bahsedeceksin, dağ, ova, delta, alüvyon… Yerli malı haftası sembollerin olacak, buğday, başak, nohut gibi ürünlerden söz edeceksin. Sonra ikilemeler yapacaksın, mesela efil-efil, ılık-ılık, buram-buram… Sözlerin içinde seksüel çağrışım yapacak şeyler de olmayacak, sadece ana, baba, bacı, gardaşdan söz edilecek… Bir de, mutlaka eskilerden birine atıfta bulunacaksın, mesela şarkının bir yerinde “ Dadaloğlu der ki” diyeceksin. Bunu söylemelisin ki, hadi beni ittiret, bak Karacaoğlan da aynı şeyi söylüyor, diyerek emsal göndermeler yapmak lazım…” şeklinde sıralar.

YARGI HAK İHLALİ DERSİNDEN SINIFTA KALDI

Benim de adil yargılama konusunda söylediklerimi inandırıcı bulmuyor olabilirsiniz, ama Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan da benzer şeyler söylüyor.

Başkanı Arslan, çok değil daha geçen hafta yaptığı bir konuşmada, mahkemelerimizin hak ihlalleri konusundaki karnelerini şöyle açıkladı:

“ Toplam ihlal kararlarının yüzde 70’nin adil yargılanma hakkına ilişkin olduğunu görüyoruz… acilen çözmemiz gerek bir adil yargılama meselemiz vardır”

Bu sözleri ile, mahkemelerimizin, ‘adil yargılama’ dersinden 100 üzerinden 30 alarak sınıfta kaldığını duyurmuş oldu.

***

Cem Yılmaz’ın parodisine çok gülünüyor olması kimseyi aldatmasın, en parlak döneminde bile Anadolu Rock türü şarkılara tahammül edemeyen insanların sayısı hiç de az değildi.

Yargılamalarda yapılan ihlaller de bugün için sevimsiz bir konu, ama nasıl olsa bu sorun da aşılacak. Bundan 50 yıl sonra, stand-up konusu olmayacağını kim iddia edebilir ki?

Köşe Yazıları Haberleri