Sürecin fitilini Bahçeli ateşledi. Her fırsatta çok ağır eleştirdiği, hedef gösterdiği, terörist ilan ettiği, hapse atılmalarını, partilerinin kapatılmasını istediği DEM Partililerin sırasına gitti ve tokalaştı.
"Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım" dedi.
Cumhur İttifakı ortağı Devlet Bahçeli'den bu sözleri duymak doğal olarak herkesi şaşırttı.
Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile "sürpriz" bir görüşme gerçekleştirdi ve sözlerini daha ileri götürdü.
DEM sıralarına giderek elini uzatmasının "doğaçlama" olmadığını "uzattığı elin milli birlik ve kardeşliğin mesajı" olduğunu söyledi:
"Uzattığım el ‘gelin Türkiye partisi olun gelin teröre cephe alın, gelin bin yıllık kardeşliğimizde kenetlenin’ teklifidir. Biz gelişi güzel keyfe keder, can sıkıntısından anlık dürtülerle dümenden el uzatmayız. Biz durduk yere el vermeyiz. Öylesine yerimizden kalkıp da el sıkmaya teşebbüs etmeyiz. DEM’e düşen sorumluluk uzanan bu samimi elin kıymet hükmünü anlaması dahası Türkiye partisi olması yönünde bir eşik olarak algılayıp değerlendirmesidir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan da Bahçeli'ye destek verdi:
"Biz yeni yasama yılında siyasette artık farklı bir üslup ve söylem istiyoruz. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin açıklamalarını takdirle karşılıyor, Türk demokrasisi ve 85 milyonun kardeşliği adına çok kıymetli buluyoruz. Cumhur İttifakı'nın uzattığı elin değerinin muhatapları tarafından anlaşılmasını ümit ediyoruz."
Peki gerçekten yeni bir "çözüm süreci" mi başlıyordu? Yoksa içeride ve dışarıda çok zor günler geçiren Cumhur İttifakı çıkış yolu için yeni bir senaryoyu mu devreye sokuyordu?
O "uzatılan el"de ne vardı?
Sürecin muhataplarından DEM Partililer kendilerine somut bir öneri getirilmediğini, hatta "bir arka kapı diplomasisi olmadığını" söylüyor. Haklı olarak barış isteklerini de güçlü bir şekilde dile getiriyor.
Öcalan ile üç yılı aşkın bir süredir ne ailesi ne de avukatları görüştürülmediği için onunla sürece dair ne gibi görüşmeler yapıldığı konusunda da bir bilgi edinilemiyor.
KCK yöneticileri ise "AKP'nin yeni bir oyun peşinde" olduğunu belirterek çözümün adresi olarak İmralı'yı işaret ediyor.
Gerçekten bir arka kapı diplomasisi ya da konunun muhataplarıyla herhangi bir görüşme yoksa Cumhur İttifakı hem de özellikle MHP lideri Devlet Bahçeli eliyle "barış" çağrısını niye başlattı?
Elbette bunun pek çok cevabı ve pek çok senaryosu var. Bu ayrı bir yazı konusu.
Bu aşamada edindiğimiz bilgilere göre şunu söyleyebiliriz ki devlet yetkilileri ile (elbette Erdoğan'ın talimatıyla) Kandil arasında bir görüşme trafiği başlamış durumda.
Görüşmenin başlangıç tarihi, yeri ya da masaya getirilen konular hakkında taraflar hayli ketum davrandığı için net bir bilgi edinemedik.
Ancak KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat'ın bir kaç ay önce dile getirdiği "Bize ahlaksız teklifte bulundular" sözlerini anımsamakta yarar var.
Ve tabii 2008'de başlayan Oslo görüşmelerini kamuoyunun ancak 2011'de öğrendiğini de...
Konuştuğumuz kaynaklar yakında İmralı'da kimi DEM milletvekilleri ya da Öcalan ailesi ile bir görüşmeye izin verilmesinin sürpriz olmayacağını da belirtiyor.
Süreç nereye evrilir henüz bilmiyoruz.
Fakat Bahçeli'nin DEM Partisi sıralarına geldiğinde fotoğraf karesinde yer alan iki kişiye dikkat çekerek yazıyı noktalarsak manzara biraz daha netleşir: Efkan Ala ve Pervin Buldan.
İkisi de "Çözüm Süreci"nde yer alan önemli isimlerdi. Efkan Ala dönemin İçişleri Bakanı olarak Pervin Buldan da İmralı ile görüşmeleri yürüten HDP milletvekili olarak 28 Şubat 2015'te "Dolmabahçe Mutabakatı"nda yer almıştı.
O masayı Erdoğan "buzdolabına" kaldırmıştı. Bugün yeniden kurulur mu göreceğiz.