BURAK SOYER
“İstediğin yere var
Desturun sanat olsun
Aşka gönül verdin
Kolların kanat olsun
Doğrusu yok düşün taşın
Eğrisi yok fikrin başın
Toprak olup giden naaşın
Ardından ağlaşın
Doğrusu yok düşün taşın
Eğrisi yok fikrin başın
En güzeli insan olmaktır
Artık kaynaşın.”
Duman – Senin Marşın
19 Mart darbesinden beri 300 genç tutuklandı. Gazeteciler, görevlerini yaptıkları, yani halkın haber alma hakkını sağladıkları için, sanatçılar sadece anayasal haklarımızı hatırlattıkları için gözaltına alındı. Emekçiler coplandı, sokakta “Hak, hukuk, adalet!” diye genzi kopana kadar bağıran ve bunların bir gün herkese lazım olacağını da dile getirmeyi ihmal etmeyen yurttaşlar biber gazına boğuldu, kadınlar tekmelendi, yerlerde sürüklendi. Halk direndi. Boykot kararı aldı, vatan haini ilan edildi. Bunları daha önce de bu iktidar zamanında defalarca gördük. Hatta Berkin Elvan’ı gördük, ailesine hapis istemiyle dava açılan. Ali İsmail Korkmaz’ı gördük, kapkaranlık zula bir sokak dibinde üstüne binen polisler tarafından hunharca dövülerek katledilen. LGBTİ’leri gördük, hayata selam çakan rengârenk bayrakları gaz bombasının grisinin arasında kaybolan. Bunların hepsini konuştuk, gündemde tuttuk, hakkımızı alamadık. Ama yılmadık. Yine direndik, şimdi daha da iyi direniyoruz. Çünkü adı konulmamış bir örgütlenme var. Ve bu sosyal medya aracılığıyla git gide daha da büyüyor. Ancak burada bir es vermemiz gerekiyor.
Son iki haftadır sosyal medyada yukarıda saydıklarımın dışında kalan kültür, sanat, futbol gibi alanlar “gündemimiz değil” minvalinde bir başlık altında toplanıyor. Bunları konuşacağımıza, iktidarın halka yaptığı zulmü konuşmamız gerektiğine dair paylaşımlar yapılıyor. Hiçbirinde bir sorun yok fakat büyük usta Haluk Bilginer’in yine sosyal medyada dönen videosunda söylediği gibi bu ülkede “rağmen”lere “rağmen” yapılmaya devam eden kültür sanat aktivitelerini, spor müsabakalarını, etkinlikleri dışarıda tutarsak asıl o zaman gündemden kopmuş oluruz. Mevzuyu sosyal medya “kampanyası” üzerinden açtım, oradan devam edeyim.
Bu ülkenin cesur sanatçıları yeri geldi festivallerden filmlerini çektiler
Duman’ın geçtiğimiz hafta Bostancı Gösteri Merkezi’nde verdiği konserde, grubun solisti Kaan Tangöze’nin her zamanki samimiyetiyle söylediklerini unutmayalım. Cem Yiğit Üzümoğlu’nun yalnızca anayasada yazan maddeleri paylaştığı için gözaltına alındığını unutmayalım. Mahir Polat’ın İstanbul’a yaptığı katkıları unutmayalım. Türkiye Kupası’nda, Fenerbahçe-Galatasaray derbisinde tribünlerden atılan “Hak, hukuk, adalet!” sloganlarını unutmayalım. Ve bu örneklerin evvelden de çok farklı şekillerde karşımıza çıktığını asla ama asla unutmayalım. Zira bu ülkenin cesur sanatçıları yeri geldi festivallerden filmlerini çektiler. Bu ülkenin onurlu taraftarları yeri geldi, tribünlerde Hrant Dink için Ermeni oldu. Yine bu ülkenin cehennemde bile bir araya gelmesi imkânsız olan üç büyük takımının gönlü dağ gibi taraftarları yine aynı amaçlar için sokaklarda tezahürat yaptılar. Üzerlerine atılan biber gazına sağlam volelerle karşılık verdiler! Bu ülkenin kalbi büyük müzisyenleri ülkeyi yasa boğan deprem için festival düzenlediler, konserlerini iptal ettiler. Uluslararası arenada ödül alan kadın sanatçılar, ödüllerini bu ülkedeki kız kardeşlerine ithaf ettiler. Daima arkalarında olacağımız, omuz vereceğimiz gençler daha iki gün evvel Kadıköy’de dayanışmak için sahne kurmadı mı?
Bir CEO stada girdiğinde sıfatını taşıyan ceketi dışarıda bırakır, yanındaki tekstil atölyesi işçisiyle üçlü çeker. Hevesli bir oyunculuk bölümü öğrencisiyle, en sağlam iç hastalıkları uzmanı doktor, aynı tiyatro oyununu yan yana izleyip oyun bittiğinde ayakta birlikte alkışlarlar. Bir konserde üzerine yanlışlıkla bira dökülen patron, karşısındakinin birasını tazeler. Çünkü buralarda yaptığınız işin, kimliğinizin, dininizin, dilinizin geçeri yoktur. Çalışmaz. O yüzden bizi bir ara tutan şeyleri gündem dışına attığımız sürece sesimizin git gide daha az çıkacağını aklımızın bir köşesinde tutmak ve tüm bunların “gündem” dahilinde olduğunu unutmamalıyız.