Türkiye o yalancı baharları yaşadı. 10 – 15 yıl bu morfin ekonomisinin faziletlerini anlattılar bize. Hatırlarım. M. Şimşek, bakandı. Düşük kur matematiğini, “Türkiye ekonomisini üç kat büyüttük” diye anlatırdı mesela. “Cari açık finanse edilebildiği sürece sorun değildir” derdi, bir önceki ekonomi bakanı.
Oysa ki bize doğru dürüst bir ekonomi lazım. Üretim ekonomisi lazım. İhtiyacından fazla döviz üretebilen bir ekonomi lazım. Adil gelir dağılımı lazım. Yoksulluktan kırılıyor memleket. Emeklinize 10 bin lira maaş ödüyorsunuz. 10 kilo et parası! Lokaller size nasıl güvensin? Neşesine kavuşmuş piyasacı ekranlarda kutlama pastaları üflenebilir ama bir de okula aç giden çocuklar var. Çakarlı, çok saraylı itibarlı hükümetimiz bir öğün yemek veremiyor.
Lokallerin güveni gerçekten kazanılmak isteniyorsa zor değil.
Aslında 22 yılda yaratılan yıkımı ortadan kaldırmak için yüz maddelik yapılacaklar listesi çıkarmak mümkün de ekonomi bağlamında ilk elde yapılması gerekenler dersek, akla gelenler şunlar mesela:
- 200’e yakın gedik açarak idare, istediği işi istediğine verebilir kıvama getirilen İhale Kanunu’na el atın ilk iş olarak. Bir şirkete 40 ihale verilmesin mesela. Türedi ihale holdinglerini görmüyor musunuz?
- Kayıt dışılık %30 mu, 40 mı? Niye el atmıyorsunuz? 1 trilyon vergi yatıyor orada. Vergi memurlarınız muteber şirketlerin kapısını korkmadan çalabiliyor mu?
- Neden hemen bir adil vergi düzeni getirmiyorsunuz? Dolaylı vergi ağırlığını dolaysıza çevirmek gerekiyor. Bu haksızlığı niye sürdürüyorsunuz?
- KÖİ projelerinin garanti hortumunu neden kesmiyorsunuz? Üç buçuk müteahhit bütçeye hortum bağlamış, görmüyor musunuz? Osman Gazi’de, Çanakkale’de, YSS’de 16 milyar dolar garanti yükü var. Ödemeye devam mı edeceğiz? Yolcu garantisini %5 – 6 tutturan Zafer Havalimanı ihalesinde, fizibilitesinde imzası olanları hesaba çağırdınız mı?
- Hani şeffaflık? Mahkeme kararlarına rağmen veri örten TÜİK’e niye el atmıyorsunuz? Niye bağımsız denetime açmıyorsunuz hesaplarını? Memleketin birçok temel iktisadi rakamı yanlış olabilir. Siz neye göre karar alıyorsunuz?
- Bütün liyakatsiz atamaları, kayırmaları geri almadan nasıl kaliteli bir kamu hizmeti sağlayacaksınız?
- Şu günlerde tarikat hamisi Milli Eğitim Bakanı, yeni müfredat diye, memleketin insan kaynağı çocuklarımızı, gençlerimizi müride çevirmeyi amaçlayan bir çalışma yapıyor. Bize, bilimle, kültürle, yeteneklerle, kapasitelerle donatılmış kuşaklar lazım diye itiraz ediyor musunuz?
- Her makam sahibinin bir, birkaç çakarlı makam arabası, lüksü, külliyesi var. Kamu parası yakıyorlar. Neden müdahale etmiyorsunuz? Neden tasarruf deyince aklınıza kamu çalışanlarının servisi geliyor?
500 araba satışa çıkararak vatandaşta “devlet de tasarruf ediyor” algısı oluşturmaya çalışıyorlar. 5 bin satsanız ne olur?
Kamuda 125 bin araç var deniliyor. (Tam sayısını bilen yok. Türkiye manzarasıdır. Daha birçok şeyi bilmediğimiz gibi.) 100 bininin satılması lazım. Belki daha fazlasının.
Vatandaş, kamu makamlarına doluşmuş partililerin lüksünü temin etmek zorunda mı?
Diyanet, Bodrum’da Gökova manzaralı külliye yaptırıyor.
Bütçesine 790 milyon lira yurtdışı seyahat harcaması koymuş.
Toplantısını Antalya’da 5 yıldızlı tesiste yapıyor.
6 makam aracı var başkanın, 15 milyonluk Audi alıyor
Başkan fakirliğin faziletlerini anlatırken, kızı, lüks aracının anahtarına şiir yazıyor.
Milyonlarca çalışan açlık sınırı altında ücrete mahkûm edilirken oluyor bu.
Yerel seçimler oldu. Başkanlıklar değişti. Ortaya çıkıyor ki AKP’li başkanlar vergilerimizi lüks başkanlık binalarına harcamış. 10 banyolusu, dinlenme odalısı, saunalısı bile var. Makam odası fotoğrafları yayımlanıyor. Herkes kendi çapında külliye kurmuş anlaşılan. Dökümlü perdeler, varaklı mobilyalar, altın suyuna bandırılmış motifler…
Memleket sizin sakil zevklerinizi finanse etmek zorunda mı?
Katılmadan önce AKP’yi “Karun” olmakla eleştiren Meclis Başkanı, tatile devletin uçağıyla gidiyor.
Geçen gün okudum. “Emine Erdoğan Ankara'nın ilçesi olan Polatlı'daki Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü'ne devletin helikopteriyle gitti.”
SMA’lı çocukların aileleri sokakta para dilenirken oluyor bunlar.
Biri 1.5 milyon maaş bağlamış kendine!
Bir diğeri 840 bin lira maaş alıyormuş. Birçok yerde yönetimde. Her halde yönetimine girdiği şirketleri karlılıktan uçuruyor olmalı.
Birkaç gün önce Boğaziçi rektörünü Turkcell yönetimine atadılar!
Memleketin kurumları, makamları yandaş biberonu mu?
Şatafat her yerde!
Kol tartan nal gibi saatlerle poz veriyorlar, Miami Beach’ten Lamborghini ile Monako’dan ıstakozla…
80 yıl sıra beklemişler… Öyle bir gecikmiş, susamış iştahla…
Lokallerin güveni mi isteniyor?
Bir kere çok derin bir tasarruf düzenine dönmek gerekiyor.
Mümkün mü? Hayır. Çünkü bu kaçıncı tasarruf genelgesi?
Ekonomi Gazetesi’nde okudum: Kamuda tasarruf kapsamında bir dizi önlemin masaya yatırılmış. 100 milyar TL tutarında tasarruf hedeflendiği gözlenmiş. Zorunlu olmadıkça bina, araç kiralanmayacakmış. Kırtasiye giderleri kısılacakmış. Tanıtım, seminer ve panellere ara verilecekmiş.
Gazete bütün bu işlerin yaratacağı tasarrufu da hesaplamış. 2024 merkezi yönetim bütçe gider hedefinin yüzde 0,9’u! Bu kadar mı?
Sayısını artık tam hatırlamıyorum. Kaç kere vergi barışı oldu?
Herkes bilir ki bu kadar vergi barışı olursa kimse doğru dürüst vergi ödemez.
Ödemiyorlar da. Prof. Dr. Murat Batı hocayla konuştum.
“Vergi kapasitesi çok fazla ama AKP denge gözetiyor. Bir belediye başkanına sormuştum. Bu kadar vergi alıyorsunuz, paramız yok diyorsunuz deyince, ‘Hoca biz vatandaşın ya parasını ya oyunu alacağız. Siz siyaseti bilmiyorsunuz’ demişti. Borsada vergi sıfır. Şimşek alabiliriz diye bir laf attı ortaya, ciddi bir tepki geldi, geri çekmişler. Mevduat faizinde birazcık artırdılar. Kriptodan da yüzde 1 – 5 değil binde 2 – 3 konuşuluyor. Sermaye lehine düzenleme yapılıyor. Ahlaksızlık var. Vergiyi sıfır yapsan vergi iadesi almaya çalışıyor. Devlet kaçırmaya çanak tutuyor. Bunu görmediğini düşünemeyiz. Gayrimenkul alım satımları gerçek değerler üzerinden değil. Büyük harç kaybı var. Düzeltelim dediler, müteahhitler ayaklandı. Siyaset işte, derdi vergi toplamak değil dengeyi koruyarak toplamak. Firma zarar bildiriyor ama hepsi villada oturuyor. Onlarca yöntem var. Yeni şirketler kuruyorlar. Ortaklarına borç veriyor, bir yolla zararda gösteriyorlar. Sermaye piyasalarında büyük vergi alanı var. Elimizde 7 bin 200 vergi müfettişi var. Çıkar 70 bine. Sal piyasaya. Çok ciddi gelir olur. Servet vergisi. Çok basit. Finansal işlemlerde doğru dürüst vergi yok” dedi.
Merkez Bankası’nın sektörel bilançolar verisinde gördüm. 900 bin şirketin neredeyse yarısı “zarardayım” diyor. Muhtemelen büyük kısmı aslında zarar değil. Şirketlerinin yarısı zararda bir ekonomi olabilir mi?
Düşünün bakalım. AKP’li şirketlere vergi memuru girebilir mi?
Yargıdan, yasadan, denetimden, yaptırımdan, kuraldan muaf bir AKP (+MHP) sınıfı oluşturdular.
Evinde cinayet işlenen adama hesap soramıyor yargımız.
Şirketler doğru dürüst vergi vermiyor. Verdiklerini kadarını da teşvik muafiyet olarak geri alıyorlar ve binlerce aracı olan şirketler, fakir fukaranın vergisiyle yapılan altyapıları tepe tepe kullanıyor. Düzenimiz bu.
Ekonomiyi düzeltmekten anladıkları, yabancı fonlar için karlı ortam yaratmak. Döviz getirsin de varsın döviz bazında %20 – 30 kazansın. Çünkü döviz girerse düşük kur olur. Dolayısıyla ithalat bağımlısı memlekette hem enflasyonu düşürür hem de zengin gösterir.