Önceki hafta medya ombudsmanı Faruk Bildirici “Muhalif sekiz haber kanalını üç gün boyunca izledim. Dış haberler neredeyse hiç yoktu” diye bir twit attı. Hakikaten böyle. Sadece tv kanallarında değil haber sitelerinde de dünya haberleri çok az yer alıyor artık. Çünkü Türkiye uzun zamandır iç siyasetin çatışmacı ortamına, insanlar ise kendi kamplarına hapsoldular…
İşin kültür sanat yanı daha da kötü. Haber kanalı sayısı on yıl öncesine göre kat kat daha fazla ama kültür sanat haberleri yok seviyesinde… Muhalif kanalların çoğunda tek bir kültür sanat programı yok. Ne büyük konserler, ne önemli sergiler, oyunlar onların ilgisini çekiyor. Hatta ünlü yazarlar bile ekranda görünmüyor.
Seçim sonuçlarının CHP’de yarattığı sarsıntının bir benzeri muhalif kanallarda da yaşanıyor. Uzunca bir süre sadece seçime odaklanan kanallar, kendilerini bu siyasi mücadeleye o kadar kaptırdı ki yayıncılığın neresinde olduklarını sorgulama fırsatı bulamadı.
Haberle, haberi veren arasındaki mesafe sıfırlanalı epey oldu. Yorumun bu kadar öne çıkmasının nedeni hakikat sonrası çağda, izleyicilerin ait oldukları kampın sesini tekrar tekrar duymak yankı odasında çoğaltılan bu sesle öfkelenip, mutlu olup, rahatlamak istemeleriydi. Garip bir adrenalin bağımlılığına dönüşen bu karşılıklı çatışma ve öfkelenme ortamının medyası da çareyi tartışma programlarında buldu.
İzleyici siyasi öfkesinin, televizyoncu da oradan elde ettiği reytinglerin bağımlısı olmuşken, kimsenin aklına farklı konularda haber ve programlar yapmak gelmiyor. Haber kanallarında ne yaşam ne dış haber ne de kültür sanata yer var. Bazı kanallarda tek bir dakika kitap programı yok mesela. Halk TV’de İsmail Küçükkaya’nın sabahları ara ara kaldırıp kapağını gösterdiği kitapları saymazsak durum böyle. Önemli gördükleri bazı filmlerin oyuncularını, sanatçıları haber saatinde ekrana çıkartıyorlar. Ama özellikle kültür sanata ayrılmış bir yayın saati yok. Sözcü TV de hemen hemen böyle; burada arada yayınlanan bir ajanda var ki buna da razıyız. İçlerinde en iyisi KRT. Neticede adı ‘Kültür Radyo Televizyonu’ sözcüklerinin kısaltmasından oluşan bu kanalda bir kitap üç de sanat programı var. Bunlardan Hilal Sönmez’in yaptığı ‘Şehir Işıkları’ neyse ki kararlılıkla sürüyor. Eskiden ‘merkez medya’ sayılan daha büyük haber kanallarında, CNN Türk, NTV ve Habertürk’te de özel bir durum yok. Habertürk’te Aysun Öz ve programı kültür sanat gündemini iyi takip ediyor. Ama diğer iki kanalın bize gündemi takip etme imkanı vermediğini düşünüyorum. Günümüz Türkiye’sinde medyanın ağırlığını yandaş kanallar oluşturuyor. İşin açıkçası bu cenahta da kültür ve sanata bir ilgi yok. Muhafazakar kesimin ekran ihtiyacını TRT 2 karşılıyor, ama diğer kanallar konuşan kafalara teslim.
Ben ana medya ve yandaş kanallardan fazla bir şey beklemiyorum. Çünkü sanatçılara mikrofon uzatmak, iyi sanat eserlerine yer vermek iktidarı rahatsız etmeden mümkün değil. Sadece iktidarı öven sanatçılarla gerçek bir kültür sanat programı, hatta sahtesi bile yapılamayacağı için bu işe pek girmiyorlar. İyi de muhalifler neden bu işe ilgi göstermiyor, onların gerekçesi ne? Söylemesi ayıp ‘reyting’. Evet, muhalif haber kanalları çoğunlukla yeterince izlenmediği için kültür sanata, edebiyata yer vermiyorlar. Doğrudur, bu programlar asla gün birincisi filan olmaz. Kültür ve sanat hiçbir zaman Türkiye’nin ekseriyetinin ilgisini çekmedi. Bugün yaşadığımız siyasi felaketi biraz da buna borçlu olduğumuzu söyleyebiliriz. İnsanların evrensel kültürü, iyi filmleri, oyunları, kitapları onların arkasındaki yaratıcı bireylerin fikirlerini yeterince merak etmiyor olmaları Türkiye toplumunu kolayca maniple edilebilen, kendi dünyasına tutsak bir kitleye dönüştürdü. Şimdi bunu değiştirmenin yollarını aramak lazım.
Hemen hepsi sosyal demokrat düşünceyi savunan, hepsi de Atatürkçü, modern bireylerden oluşan muhalif kanallarda çalışanların kültür ve sanata duyarsızlaşmasında garip bir şey var. Neticede bu kendi kimliklerine de aykırı. Eminim o kanallarda kameramanından kanal yöneticisine herkes kitap kurdudur ya da en azından evinde bir küçük kitaplığı vardır, okuyordur. Ama niyeyse her yıl binlerce çeşit kitap yayımlayan Türkiye’nin kitap dünyasıyla ilgili bir programın eksikliğini duymuyorlar. AK Parti’nin kültür ve sanat alanında başarısızlığı dillere pelesenk oldu. Türk solunun ve muhalif kesimin açıkça gurur duyduğu bir şey de sanat alanındaki sol geleneğin onlarca yıldır sürüyor olması. Büyük sanatçılar neredeyse istisnasız son seçimde muhalefete desteklerini ilan ettiler. Tüm bunlara rağmen kitlesel gücü olan haber kanallarının kültür sanat dünyası aktörlerine destek vermemesi bir tür vefasızlık, yukarıda da söylediğim gibi kendi kimliğine, varoluşuna ve hepsinden de önemlisi ısrarla o kanalları açık tutan Türkiye’nin demokrat insanlarına haksızlık.
Kültür sanat ve kitap dünyamızın zenginliğini, hiç azalmayan üretimini yansıtacak televizyon kanallarına ihtiyacımız var. Buna hem ülkenin geleceği için hem şu zor zamanlarda hayatı daha güzel ve yaşanır kılmak için yapmaları gerekiyor. İşinin ehli muhabir ve sunucuların hazırlayacağı kültür sanat programları, haber yayınlarında konuk olacak sanatçılar, sinemacılar, yazarları gözümüz arıyor ve aramaya devam edecek. Umuyorum seçimi geride bırakan ve yeni yayın dönemine hazırlanan televizyon kanalları bu konuya biraz daha ilgi gösterir.