İşçiden çalarak “yaman şirket” geçinmek nereye kadar? “İstihdam yaratan, cari açık kapatan kahramanlar” havası nereye kadar? Karın tokluğu ücretlerde dahi, asgari ücretin ortalama ücret haline geldiği koşullarda dahi, Ankara’da ölü paraya sığınmacı çalıştırma koşularının genişletilmesi lobisi yapıyorsunuz. 4 katınız asgari ücret verenler sizin 4 katınız ihracat yapabiliyor. Dönüp kendinize bakın derim.
***
Asgari ücrete yüzde 25’in üstünde zam olmasın diyen MÜSİAD Başkanı, bizdekinin 3 – 4 katı asgari ücret ödeyen memleketlerde şirketlerin neden rekabet gücü kaybetmediklerini, neden batmadıklarını açıklayabilir mi? Fransız şirketler 1.767 euro asgari ücret ödüyor. Yunanistan bizim iki katımız, 968 euro ödüyor. Almanya saatte 12,41 euro ödüyor. Aylığı 2 bin euro’ya geliyor. Almanya bu asgari ücretle 1,5 trilyon euro ihracat yapıyor. Bizim patronlar 465 euro asgari ücret ödüyor, Almanya’nın 4’te 1’i kadar bile ihracat yapamıyorlar. Kimi baz alalım? Bangladeş’i mi? “Cari açık kapatan, istihdam yaratan, aş – iş veren vatan kurtarıcıları” havasında dolanıyorlar ortalıkta. Daha geçenlerde hükümetten sığınmacı çalıştırma koşullarının genişletilmesi talebinde bulundular, oldu. Çalışsınlar bir diyeceğim yok. Ben patronların bu işten ne umduklarını söylüyorum. Ölü paraya adam çalıştırmanın yollarını arıyorlar. Araştırmaları var. Sığınmacı ücretleri asgari ücretin de altında kalıyor. Bu vatan kurtaran şabanların hikayesi bitmeden hükümetinki başlıyor: Vatandaşımızı enflasyona ezdirmedik! Rakamlar gösteriyorlar. Gösteriyorlar da hileli. Görünüşe bakılırsa AKP vatandaşı enflasyona ezdirmemiş… Öylemi acaba? Gerçek, göründüğü gibi mi? Peki eğer vatandaş enflasyona ezdirilmediyse bu satın alma gücü kaybını neye borçluyuz ki? Asgari ücret neden 2000 yılında, 2010’da, 2015’te aldığını bugün alamıyor? Bugün bir asgari ücret bir kira ödeyemiyor.
Neyse… Biz bize konuşalım biraz. Bu gelir kaybının birkaç nedeni var. En önemli nedeni enflasyon rakamları… Veriler üzerindeki şaibe sürüyor. TÜİK yargı kararına rağmen madde fiyat listesini yine açıklamadı. Bizatihi bu satın alma gücü kaybının kendisi enflasyon rakamlarını tartışmalı kılıyor. Çünkü satın alma gücü kaybını başka türlü açıklama imkânı yok. Yıllardır bu kanaldan ne kadar kayıp birikimi oldu, kimse bilmiyor. Fakat şu da var ki manşet enflasyon rakamları doğru açıklansaydı dahi, gelir grupları ayrıştırılmadığı için, her kesimin harcama sepeti ayrı olduğu için, her kesimin algıladığı ve yaşadığı enflasyon farklı olduğu için yine satın alma gücü kaybı olacaktı. Satın alma gücü kaybının birinci ve en önemli nedeni enflasyon rakamlarının düşük açıklanması ise ikinci önemli nedeni de bu ayrıştırmama gargarası.
Asgari ücretli gelirini ağırlıkla gıdaya harcıyor. Sepeti gıda dolu. Peki, oradan bakalım: Resmi verilere göre 2003’ten bu yana ortalama fiyatlar 21 kat, gıda fiyatları ise 32 kat artmış. İşte bu. İkinci hırsızlık kademesi burada kurulu. Maaş ücret zamları ortalama enflasyona göre yapılıyor, ama dar gelirli yüksek gıda enflasyonu ile daha yüksek bir enflasyonu ödüyor: Sizi enflasyona ezdirmedik palavrası geliyor ardından…
10 Aralık’ta asgari ücret komisyonu toplanacak. Asgari ücreti tartışırken sürekli dönüp dönüp açlık sınırına bakılıyor. Bana doğrusu utanç verici geliyor çünkü açlık sınırı “karın tokluğu” sınırı demek. Özetle, bu 4 kişilik aile kaç liraya karnını doyurur sorusuna rakamlar uydurmak demek.
Asgari ücret masasında devlet, sermayenin yanında duruyor. Yurttaşlarımıza -yoksulluk sınırını geçtik, açılık sınırı üstünde bir hayatı layık görse dönüp sormaz mıydı patronlara: Rekabet gücümüz kaybolur, batarız, lafları ediyorsunuz… Sürekli işçinin emeğinden çalmakla, sürekli ucuz emekle nereye kadar?
Hakikaten yüzyüze olduğumuz kasaba kurnazlıklarının haddi hesabı yok. DİSK AR araştırmış. Kesimlerin gıda enflasyonu arasında 1 katı geçen farklar var. Neden manşet gıda enflasyonu konuşuluyor?
- TÜİK’e göre yıllık resmi enflasyon yüzde 47,09. Resmi gıda enflasyonu yüzde 48,57 iken, DİSK-AR’ın TÜİK verilerinden yararlanarak yaptığı hesaplamaya göre emeklilerde gıda enflasyonu yüzde 67. Diğer 5 gelir grubunda ise sırasıyla şöyle:
- 5’inci yüzde 20’lik dilimde (en üst gelir grubu) gıda enflasyonu %34,1
- Dördüncü %20’lik grupta %47,3
- Üçüncü yüzde %20’lik gelir grupta 54,2
- İkinci yüzde 20’lik (düşük gelirli) grupta yüzde 67,8
- En yoksul yüzde 20’lik gelir grubun gıda enflasyonu ise yüzde 86,2
Yüksek gelir gruplarının daha düşük gıda enflasyonu hissettiği görülüyor. En yüksek gelir grubunun gıda enflasyonu % 34,1 iken en yoksul gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 86,2. Bu durum enflasyonun gelir gruplarına, farklı toplumsal kesim ve sınıflara göre önemli ölçüde farklı hissedildiğini ortaya koyuyor. Özeti, gıda enflasyonunda olduğu gibi resmi ortalama enflasyon oranları da düşük gelirlilerin, emekçilerin günlük yaşamda karşılaştığı ve hissettiği oranlar değil.
Endekslere bakalım...
Resmi verilere göre 2003’ten bu yana ortalama fiyatlar 21 kat, gıda fiyatları ise 32 kat artmış dedik. Ellerine sağlık DİSK AR’ın hesabı şurada:
2005 Kasım’da 122 olan TÜFE endeksi, Kasım 2024’te 2657’ye yükseldi. 2005 Kasım’da 116 olan gıda fiyatları endeksi ise 2024 Kasım’da 3792’ye yükseldi. Kasım 2005’te yüzde 7,6 olan yıllık enflasyon oranı Kasım 2024’te yüzde 47,09 oldu. Kasım 2005’te yüzde 5,7 olan yıllık gıda enflasyonu ise Kasım 2024’te yüzde 48,5’e yükseldi. Öte yandan son yıllarda gıda enflasyonu ile genel enflasyon arasındaki fark açılmaya başladı. Kasım 2005’te TÜFE’yle benzer seyreden gıda fiyatları endeksi Kasım 2024’te TÜFE’nin 1135 puan üstüne çıktı.