“Enflasyon düşünce kalıcı refah artacak”mış!

Vergi düzenini radikal biçimde değiştirmeli, dolaylı ve dolaysız oranlarını ters yüz etmelisiniz.

Önce, “Efendim enflasyon yüksek çünkü tüketim yüksek” teranesini dinledik. Ücret, maaş artışlarını düşük tutmanın gerekçesi oldu. Şimdi yeni bir terane sürüldü piyasaya: “Enflasyon düşünce kalıcı refah artışı gelecek!” Nasıl yani? Diğer yandan ücret ve maaş artışlarını “hedef enflasyona” hapsederken nasıl olacak? Bu yeni terane de mutlu son müjdeleyerek sabır talep ediyor.

***

Öyle laflar ediyorlar ki matematik de ağlıyor.

Satın alma gücü kayıplarını telafi etmeyi öngörmeden, “Enflasyon düşünce kalıcı refah artışı gelecek” diyorlar.

Matematiği ağlatıyorlar ama güzel hayal kurduruyorlar. Mademki mutlu son yakın sabredelim. Kalıcı refah artışı geliyor! Bu “kalıcı” lafı da önemli. Yani tek hane enflasyona vardık mıydı, yüksek enflasyon bir daha dönmemek üzere tarihe karışacak. Bundan iyisi olabilir mi? “Nas” bir daha dönmeyecek. “Faiz sebep enflasyon netice” teorisi raftan inmeyecek.

Bu IMF’ci ortodoks dezenflasyon programlarının böyle illüzyonist argümanları oluyor. Sermayeyi, iktidarı, enflasyonu patlatan gerçek sorumluları kollayacak ve faturayı halka yıkacaksanız, çarpıtıcı bir söylem kaçınılmaz oluyor. “Talep çok arttı, haliyle fiyatlar çıkıyor, enflasyon oluyor” diyorlar. Fahiş fiyatlı ihale abonesi semirtik müteahhidin inşaatında tozlu tahta üzerinde zeytin ekmek yiyen amele, enflasyonu yükselttiği için kendini suçlu hissediyor. Ücret artışı talebinde sesi kısılıyor. Programın mantığından söz ettik ama bir de üstüne AKP’nin algıcı çalgıcı tarzı biniyor. Bizdeki (o da TÜİK’e göre!) yüzde 70 – 80’i gören enflasyonu, yüzde 10’ları geçmeyen “küresel enflasyon dalgasıyla” anlatıyorlar mesela. “Petrol fiyatları da çok yükseldi, biliyorsunuz” diyorlar. Sanki petrol fiyatları bir tek Erdoğan’a yükselmiş. Sorumlusu, sorumluluktan kurtuluyor. Sorumlusu fatura ödemiyor ama dönüp 85 milyona fatura ödetebiliyorlar.

Şimşek iş başı yaptığında, kendisinin program dediği uygulamalar başladığında enflasyonun sorumlusu olarak ilan edilen büyük suçlu “tüketim”di. Tüketimin etkisi doğru. Doğru da hangi tüketim? Önce, ayırmaksızın, yüksek gelirlilerin lüks tüketimi ile 12 bin 500 lira aylık alan emeklinin, 17 bin lira aylık alan asgari ücretlinin; aylığını haliyle son kuruşuna kadar harcamak zorunda olan dar gelirlinin talebini enflasyonun sorumlusu olarak gösterdiler. Erdoğan’ın Nas’ının enflasyonu patlattığını kapattılar. Şirketlerin fahiş zamlarının, karlarının rolünü gizlediler. Bu vicdanı eksik girişim, ücretleri baskılamanın gerekçesi yapıldı. Buradan, rıza üreterek dar gelirlinin kitlesel tepkisinden kaçtılar.

Şimdi yeni bir aldatmaca devreye girmiş gözüküyor. Bu da aynı temele, aynı anlayışa, aynı kafaya dayanıyor. Tünelin sonunda kalıcı refah artışı vadediyor ve emekçileri beklentiye sokuyor. Emekçilere diyorlar ki “sıkın dişinizi, enflasyon düşünce kalıcı refah artışı olacak!..”

Bakan Şimşek söylüyor bunu. İki açıklamasından birinde bu cümle yer alıyor: “Enflasyonu düşürerek kalıcı refah artışı sağlayacağız!” Tamam o zaman. Şunun şurasında ne kaldı ki?

Yeni argüman bu. Geçenlerde CNN’deki programda da söyledi: "Ne yapıp ne edip, vatandaşımızın kalıcı alım gücünün artışı için, kalıcı refah artışı için, bizim enflasyonun kontrolünü almamız lazım."

Enflasyon kontrol altına alınınca, bu, programın ceremesini ödeyen dar gelirliye nasıl, hangi şekilde kalıcı refah olarak dönüyor?

Enflasyon gider tarafı, ücret ve maaşlar gelir tarafı…

Ücret ve maaşlar ödeme tarafından, enflasyondan daha hızlı artmadıkça, bu nasıl mümkün olabiliyor ki bakan bunu söyleyip duruyor

Bakan CNN’deki programda şunu da söylüyor:

“Enflasyonun düşmesi fiyatların düşmesi anlamına gelmiyor.”

Bak bu laf doğru işte…

Şöyle söyleyelim; bakan Şimşek, kısmetse 2026 sonunda tek hane enflasyona ulaştığında… Bugün 350 liraya aldığımız peynirin kilo fiyatına bu yılın kalan ayları ile 2025 – 2026 yıllarının zamları gelmiş ve kilosu da diyelim 500 liraya dayanmış, belki de geçmiş olacak. Bütün tüketim ürünlerinde böyle olacak. Önümüzdeki 28 ayın fiyat artışları yansımış olacak. 28 ay sonra bugünkü fiyatları göremeyeceğiz Bakan doğru söylüyor, enflasyon düşecek ama fiyatlar değil! Fiyatlar artmaya devam edecek. Demek ki tek hane enflasyon günlerine; eğer Şimşek, ücret ve maaş artışlarına hedef enflasyon kadar zam yapmakta ısrarcı olur da bunu başarırsa, dar gelirlinin alım gücünde bir iyileşme olmadan, en iyi ihtimalle bugünkü seviyesinde varmış olacağız. Nerede bu kalıcı refah artışı?

Bu durumda, enflasyonun üstünde ücret – maaş artışları öngörmeden vatandaşa “kalıcı refah artışın olacak” demek dürüstçe oluyor mu?

Bu argüman, bugünkü adaletsiz kıyamet yoksulluğu “refah” diye pazarlamanın ötesinde kalıcı hale getirme amacına çıkıyor.

Bir kere bugünkü alım gücü kaybı yüksek

Bugünkü emekli maaşı 2005’teki, 2010’daki, 2015’teki alım gücünde değil. Bugünkü emekli maaşı ile asgari ücret dengesi ters yüz olmuş durumda.

Hükümet “enflasyona ezdirmedik” diyor, doğrudur. Doğrudur da…

Gerçek enflasyona mı ezilmedi dar gelirli yoksa yalan enflasyona göre mi?

Eğer eldeki enflasyon verileri gerçek olsaydı, gerçekten de enflasyon oranında, bazı yıllar üzerindeki zamlara rağmen bu alım gücü kaybı olmazdı.

Şeffaflık sözü veren Şimşek, büyük yalanı deşifre etmeye cesaret edemedi ve kendi döneminde doğru açıklandığını kabul etsek bile geçmiş dönem rakamları tartışmalı kaldı. Dolayısıyla kalıcı refah artışı için doğru enflasyon rakamlarını çıkarıp, kayıpları telafi edip, enflasyonun üzerinde – mademki refah artışı, diyorsunuz – zamlar gerekecek.

Bu da yetmez, kalıcı refah artışı için gelir dağılımını radikal biçimde düzeltmelisiniz.

Vergi düzenini radikal biçimde değiştirmeli, dolaylı ve dolaysız oranlarını ters yüz etmelisiniz. Vergide son günlerde yapılan işleri gözardı etmiyorum ama bunlar adaleti sağlamaktan çok uzak.

Bunları yapmadıktan sonra kalıcı refah artışı vadetmek hayal satmaya sığınmaktan başka bir şey olmuyor.

Köşe Yazıları Haberleri