Türkiye, suç örgütü lideri Sedat Peker’in önümüzdeki pazar yayınlanacak ve “Erdoğan abisi ile helalleşeceği” videoyu beklerken Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün, TRT canlı yayınında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Programın duyurulmasıyla birlikte herkesin aklına aynı şey geldi. Erdoğan, Peker’in iddialarına ilişkin açıklama yapacak, Soylu’ya karşı tavrını netleştirecek ve kafalardaki soru işaretlerini giderecekti. Ama beklenen olmadı.
İki saat süren, ‘icraatın içinden’ tadında bir program izledik. Aksini beklemenin hayal olduğu zaten daha programın ilk anlarında ortaya çıktı. Programın moderatörlerinden Betül Bozdoğan ilk sorusunu “arzetti”. Diriliş Postası gazetesi yazarı ve TRT programcısı Bozdoğan, Erdoğan’a soruyu gazeteci olarak sormanın yetmeyeceğini düşünmüş olmalı ki “saygı ile sunmak” yolunu seçti.
Program boyunca diğer gazetecilerin ‘performansları’ da pek farklı değildi. Her soru, önce muhalefetin bu konudaki tavrını daha sonra da bunun aslında ne kadar yanlış olduğunu anlatarak başladı. Bu durum bazen o kadar abartıldı ki gazeteciler iktidarın politikalarını savunmak ya da muhalefetin tavrını eleştirmek konusunda Erdoğan’a söyleyecek söz bırakmadılar.
Erdoğan üç aşı yaptırmış
Erdoğan, gazetecilere rağmen, bilmediğimiz bazı gerçekleri açıkladı kamuoyuna. Mesela pandemiye ilişkin soruda, Cumhurbaşkanı’nın üç aşı yaptırdığını ve antikor seviyesini oldukça yüksek düzeylere çıkardığını öğrendik. Bu yeni bir bilgi. Demek ki Türkiye’de ya üçüncü doz aşı uygulaması başlamıştı ya da AKP liderini hastalıktan korumak için özel bir protokol uygulanıyordu. Milyonlar aşı bekliyorken Cumhurbaşkanının “üç doz aşı oldum” açıklaması soru soran gazeteciler tarafından çok da önemli bulunmadı.
128 maddelik anayasa!
AKP’nin hazırladığı anayasa taslağının 128 maddeden oluştuğunu da bu programda öğrendik. İktidarın madde sayısını 128 olarak belirlemesi çok manidardı. Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarlık rezervi siyasi amaçlar için buharlaştırılmış, bu sorunu gündeme getiren “128 milyar dolar nerede” sorusu suç haline getirilmişti. Gazeteciler, “Durum böyleyken anayasa taslağını hazırlayanların bu sayıda ısrarı muhalefete bir rest mi, ya da milyonda bir gerçekleşebilecek bir ihtimal mi?” sorusunu sorsaydı 128’in sırrını öğrenebilecektik.
Dil sürçmesi mi, tek parti özlemi mi?
Programın en ilginç bölümlerinden biri de Erdoğan’ın parlamenter sisteme ilişkin açıklamaları oldu. “Parlamenter demokrasi bizim için artık mazi oldu” diyen ve koalisyonlarla ülkenin çok sıkıntılı dönemler yaşadığını söyleyen Erdoğan devamında şöyle bir cümle kurdu: “Türkiye çok partili sistemde huzur bulamıyor.”
Canlı yayın heyecanı, dil sürçmesi ya da başka bir şey… Böyle bir cümle kurulduğunda gazetecilerin, “hele hele soruları arzeden gazetecilerin” belki düzeltme ihtiyacı olur diye Erdoğan’dan bu ifadeyi açmasını istemelerini bekledik. Ama olmadı. Belli ki bu ifadede onları rahatsız eden bir şey yoktu.
Kayıp 128 milyar dolara yeni bir yanıt daha
Konu ekonomiye gelince ister istemez Merkez Bankası’nın ‘kayıp’ 128 milyar doları da yeniden gündeme geldi. Gazeteciler ve Erdoğan görüş birliği içindeydi: 128 milyar dolar nerede diye sorulur mu? Programdaki herkes soruyu abes bulsa da Erdoğan paraların nereye gittiğini açıkladı: “Bu kadar altyapı, üstyapı, yatırımlar, depremler, felaketler. Bu harcamaları nereden yaptınız diye soran oldu mu?”
Erdoğan “ben ekonomistim” dedi ama ekonomist olmayanlar bile Merkez Bankası rezervlerinin bu amaçla kullanılamayacağını biliyor. “Merkez Bankası rezervleri bütçeden harcanması gereken yerler için kullanıldıysa, bütçedeki paralar nereye harcandı?” sorusu anlamlı olabilirdi ama gazeteciler Erdoğan’ın bu açıklamasını onayladıkları için bu soruya gerek duymadılar. Zaten tehlikeli bir alandı bu 128 milyar dolar; hem Erdoğan hem de diğer AKP’liler bu soruya her seferinde farklı yanıtlar veriyordu.
Trump iyi, Biden kötü
Programda Türkiye-ABD ile ilişkileri konusu da gündeme geldi. Erdoğan’a göre ABD ile temel sorun Ermeni Soykırımı meselesiydi. ABD başkanı Biden’la sıkıntı yaşadığını gizlemeyen Erdoğan eski başkan Trump’la hiçbir gerilim yaşamadığını söyledi. Belli ki Cumhurbaşkanı, 2019 yılında Trump’ın kendisine yazdığı, siyasi nezaketten ve diplomasi adabından yoksun mektubun hatırlanmasını istemiyordu. Trump, 2019 yılı Ekim ayında, Suriye topraklarında başlatılan Barış Pınarı Harekatı’nın durdurulması için Erdoğan’a bir mektup yazmış ve “Sert adamı oynama. Aptallık etme! Seni sonra arayacağım” demişti.
Dış mihraklar da TRT izliyormuş
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı programın en can alıcı kısmı ise gazetecilerin, enflasyona ilişkin sorusu oldu. Erdoğan soruya, “Yani bu konuda ben yine aynı iddianın peşindeyim. Hatta bugün de Merkez Bankası Başkanımızla görüştüm. Yani bizim bir defa faizleri düşürmemiz şart, onun için de yani temmuz-ağustos, buraları bulacağız ki faiz düşmeye başlasın” yanıtını verdi olan oldu. Dolar kuru tarihi zirve olan 8.77’yi gördü, Türk lirası dakikalar içinde yüzde iki değer kaybı yaşadı. Anlaşılan o ki, dış mihraklar Türkiye’yi daha da fakirleştirmek için Erdoğan’ın TRT yayınına çıkmasını bekliyordu!
İki saatlik programda Sedat Peker’in iddiaları, Süleyman Soylu’nun durumu, AKP içindeki çok parçalı yapı, anketlere yansıyan oy kaybı, zamlar, işsizlik gündeme gelmedi, gelemedi. Belli ki ne Erdoğan ne de ona soru soran gazeteciler bu konularla şimdilik yüzleşmek istemiyor. Bu kaçışın faturasını ise ne yazık ki tüm toplum ödüyor.