Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın uyguladığı ekonomik model ile Türkiye çok derin bir krize girdi. Bu modeldeki ısrarı ve seçim kazanma kaygısıyla ekonomik kriz kronikleşti. Ve Türkiye uzun zamandır bu krizi yöneterek yol alıyor.
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinden sonra “faiz sebep enflasyon sonuç” teziyle ekonominin yönetilmesi mümkün değildi. Yeni bir ekonomik modele yeni bir ekonomi kadrosu ile geçildi. Modelin merkezindeki en önemli konu, faizin ihtiyaç kadar arttırılacağıydı. Meydan meydan dolaşarak faizin hiç çıkmayacağını hep düşeceğini açıklayan Erdoğan da kendi modelinden vazgeçerek buna onay verdi.
Yeni ekonomik model için 5 yıl önce kaçarcasına siyasetten uzaklaşan Mehmet Şimşek ikna edildi. Şimşek’in ilk açıklaması, uygulanan ekonomi modeline bugüne kadar yapılan bütün eleştirilerin üstündeydi: “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır.”
Rasyonel, Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre “akla uygun, aklın kurallarına dayanan, ölçülü hesaplı” anlamında kullanılıyor. Felsefi bir terim ve önerme aynı zamanda. Bunun karşıtı da irrasyonel. O da akıldışı, akla uygun olmayan demek. Yani Şimşek, kendisinin geldiği ana kadar yıllardır uygulanan Erdoğan’ın ekonomi modelini, “rasyonel olmak dışında bir seçeneğin kalmadığını” söyleyerek irrasyonel olarak yani akıldışı, akla uygun olmayan olarak değerlendirdi. Bu eleştiriye Erdoğan’dan yanıt gelmedi hatta uygun bulmuş olacak ki ekonomi modelinin omurgasını oluşturan “faiz neden enflasyon sonuç” tezini de o günden beri hiç ama hiç dillendirmedi.
Her yer irrasyonel
Erdoğan’ın ekonomi modelinin irrasyonel olduğunu Şimşek üzerinden tespit ettik. Ancak mesele sadece ekonomideki irrasyonellik değil. Örneğin dış politika, kimse Şimşek gibi dillendirmedi ama Türkiye’nin son 10 yılının dış politikaya ilişkin olaylarını art arda sıraladığınız zaman sözlüğü açmadan irrasyonelin anlamını hemen yakalıyorsunuz. Seçim kazanmak ve kendi seçmen kitlesini konsolide etmek, yaptıklarını “biz onlar gibi yapmayız” diyerek muhalefetin sırtına yüklemeyi anlamak tam da buradaki irrasyonellik nedeniyle mümkün değil. Dünyanın en büyük 20 ekonomisi sıralamasında 17. iken 21’inciliğe düştüğümüz gün, bir sonraki seçimlere kadar ilk 10’a gireceğimizi vaat eden siyasette rasyonalite aramak mümkün mü?
Şimşek'in altın 2 yılı
Emekliler ve emekçilere nazlanarak ve ince hesaplar yapılarak verilen zamları tartışıyoruz. Şimşek’in rasyonel ekonomik modelinde oranlar bu kadar yüksek değil. Ama Erdoğan ile anlaşmasında yerel seçim sonuna kadar yani 1 Nisan 2024’e kadar alınacak ortak kararların uygulanacağına ilişkin mutabakat var. Şimşek’in 1 Nisan’dan sonra ekonominin direksiyonuna tam yetki ile geçeceğini aylar önce sizlerle paylaşmıştım. Bazı dost sohbetlerinde 1 Nisan sonrasına ilişkin ipuçları vermeye başlamış. Yaşanılan ekonomik sıkıntıların aktarılması üzerine verdiği yanıt, “daha ne gördünüz ki, daha sıkıntılı bir dönem bekliyoruz” oluyormuş. Bu şaşırtıcı değil Şimşek teknokrat, kâğıt üzerinde matematik işlemleri yaparak ilerliyor. 2024 yılı için önlerine koydukları enflasyon hedefini tutturmak dışında bir amaçları yok. Tek hedef bu. 2024 yılı için merkez bankasının enflasyon hedefi yüzde 34.
Seçimlere olumsuz etki yaratma ihtimali nedeniyle Ankara’da simit fiyatlarına bile müdahale eden iktidar 28 Mayıs 2023’de 18 lira olan motorinin fiyatını bugün 41 lira yapmak zorunda kaldı. Yani eli o kadar sıkışık ki simide müdahale edebiliyor ama akaryakıta edemiyor. 1 Nisan’dan sonra fiyat ayarlamaları konusunda eli çok rahatlayacak ekonomi yönetiminin. Şimşek bunu üstü kapalı söylüyor. Şimşek’in bu ekonomi modeli en az 2 yıl sürecek ve muhtemelen 2028’de de olsa erken yapılacak seçimlere kadar sonuçlarını gösterecek. Bu nedenle Şimşek, kendi ekonomi modelini uygulayacağı 2 yılı, “altın 2 yıl” olarak adlandırmış.
Hafize Gaye Erkan Merkez Bankası Başkanlığı’ndan istifa etti. Bakan Şimşek’in ekonomi yönetimindeki en önemli kozuydu. Ama ilk hayal kırıklığını da Şimşek onda yaşadı. Ortaya çıkan iddialardan çok önceden haberdardı. Erkan’ın muhtelif açıklamalarda da Bakan olarak kendisinin önüne geçmesinden hiç hoşlanmamıştı. İddialar ortaya çıkınca hamlesini yaptı ve sahip çıkmadı. Seçim sonuna kadar görevde kalmasına da “istikrar için seçimden sonra görevden ayrılacak Merkez Bankası Başkanı zafiyet yaratır” diyerek karşı çıktı. Erkan’ın yerine, yardımcısı Fatih Karahan atandı. Bakan Şimşek açıklamasında vurgulu bir biçimde benim tercihim dedi. Ama mesele, “gerçekten onun tercihi mi? Onun tercihi ise kaçıncı tercihi?” sorularının yanıtıdır aslında.
1 Nisan sabahı İYİ Parti
Yerel seçim sürecini yönetemeyen CHP için 1 Nisan’da olağanüstü kurultay tartışmalarına ev sahipliği yapmasının kaçınılmaz olduğunu yazmıştım. Aynı cümleyi şimdi de İyi Parti için kuruyorum. İçinde CHP gibi yüksek sesle itirazın dile getirilmiyor olması sizi yanıltmasın. İyi Parti MHP geleneğinden gelen bir parti. Ama MHP’den ayrılma nedenleri parti içi demokrasi olmaması. Yerel seçimler sonrasında işte tam da bu test edilecek. Aday açıklamalarının hiçbirinde partinin tabanda ağırlığı olan isimleri göremiyoruz. Örneğin Koray Aydın. Ankara’da ciddi tabanı olan MHP’de de genel başkan adayı olmuş önemli bir isim. Neden Ankara’dan aday değil ve aday olarak gösterilen Cengiz Topel Yıldırım’ın yanında değil? Aydın’ın açıklanan adayların pek çoğuna itirazı bulunduğunu çevresindekiler aktarıyor.
Müsavat Dervişoğlu da MHP’de genel başkan adayı olmuş bir isim. Onu da seçim sathı mahalline girilen şu dönemde çok fazla ortalıkta görmüyoruz. Bu isimleri çoğaltabiliriz. İyi Parti’nin geleceğini yerel seçimlerde alacağı oy oranı belirleyecek. Olağanüstü kurultay kaçınılmaz görünüyor. Belki de olağanüstü kurultay Meral Akşener’in kararıyla toplanacak. Eğer toplanırsa Aydın da Dervişoğlu da aday olmaz. Onların birlikte destekleyecekleri ve partiyi merkez sağa daha fazla yaklaştıracak bir isim olur. Bu isim henüz ortalıkta yok…