Dünya Kupası’nda finale 1 günlük mesafedeyiz. Son şampiyon Kylian Mbappe’li Fransa ve son dansında olan Lionel Messi’li Arjantin pazar günü saat 18.00’da karşılaşacaklar. Turnuvadan önce makul gözükmeyen, fakat turnuvanın seyri sırasında pek ihtimal verilmeyen bir final eşleşmesi oldu.
Turnuvayı kapattıktan sonra genel bir derleme yapar ve kupanın öne çıkan hikayelerine göz atarız (evet Fas’tan bahsediyorum), ama bugün finalistlere ve final eşleşmesine bakalım.
Arjantin’in Yolu
Arjantin’in finale kadar olan yolculuğu gerçek bir turnuva takımı havasında. Büyük zorluklarla yüzleştiler ve yolda hem mental hem de stratejik olarak seviye atladılar. Turnuvaya 36 maçlık bir yenilmezlik serisiyle gelip ilk maçtan Suudi Arabistan’a 2-1 kaybedince takım ciddi bir bunalıma girmişti. Bu bunalımlı halin Meksika maçında da devam etmesi aniden bütün havayı değiştirmişti.
İlk iki maçın ardından Arjantin’in turnuvaya gelirkenki duygu yüklü hali, onları maçta işler yolunda gitmediğinde son derece kırılgan gösterir bir haldeydi. Takımın hücumda tamamen Messi’nin eline bakması, Di Maria’yla Messi aynı anda oynayınca presin zayıflaması ve teknik direktör Lionel Scaloni’nin orta sahada hala ideal oyuncuları bulamaması büyük problemlerdi.
Polonya maçıyla birlikte Arjantin, ilk iki maçtaki bunalımlı ve kırılgan halinden yavaş ama emin adımlarla kurtulmaya başladı. Bu yükselişte Scaloni’nin çok önemli iki hamlesi var.
İlk hamle orta sahaya Enzo Fernandez’in oturtulması ve forvette Lautaro Martinez yerine Messi’ye Julian Alvarez’in eşlik etmesi oldu. Turnuva formsuz giren Leandro Paredes yerine Enzo Fernandez’in gelmesi Arjantin’in oyunu geriden ileriye taşıma problemini büyük bir ölçüde çözdü. Enzo, hem topu savunmacıların önünden alıp ileriye efektif bir şekilde taşıyabiliyor, hem de preste çok daha etkin olabiliyordu. Julian Alvarez ise Lautaro Martinez’e göre Messi’yi daha iyi tamamlayan bir parçaydı. Artık yaşı itibariyle sahada daha az mesafe kat eden Messi’nin yanına Lautaro’dan daha yırtıcı ve daha çok arkaya koşu atan Alvarez’în gelmesi hücuma aranan derinliği getirdiği.
İkinci hamle stratejik açıdan oldu. Suudi Arabistan maçını %68 topa sahip olan ama rakibini bir türlü açamayan Arjantin, çözümü topa baskıda buldu. Arjantin’in topa sahip olma oranı turnuva genelinde ortalama %56,5’e geriledi. Rakipler, top Arjantin’deyken çok daha kompakt duruyor fakat ayaklarındayken sahaya daha geniş konumlanıyordu. Scaloni, topu rakipten presle geri kazanmaları halinde rakip savunma hatları arasında daha fazla boşluk yakalayabileceklerini gördü.
Kariyerinin bu noktasındaki bir Messi takımının pres yapması pek ideal değil. Fakat Scaloni presi verimli şekilde işletip Messi’yi yıpratmayacak bir düzen yarattı. Bu düzeni oluşturmasında da Julian Alvarez ve eleme maçlarıyla birlikte orta sahanın sağına Di Maria yerine Rodrigo De Paul’un çekilmesi kilit bir rolde. Alvarez ileride, De Paul de Messi’nin arkasında anormal bir enerji getirerek preste Messi’nin açığını kapattı.
Arjantin yolculuğu sırasında doğru personeli ve stratejiyi bulmasıyla her maç bir önceki maçtan daha iyi göründü.
Fransa’nın Yolculuğu
Kupanın son galibinin yeniden finalde olması genelde kadro devamlılığı üzerinden okunabilir. Fakat Fransa için durum bu değil. 2018’deki şampiyon 11’den 6 oyuncu bu turnuvada yok. 2018’den 2022’ye gelirken böylesine köklü bir değişim geçirip yine de finalde olmak Fransa futbolunun gücünü gösteriyor.
2018’de birçoğumuzun adını bile duymadığı Aurelien Tchouameni, Dayot Upamecano, İbrahima Konate veya Joule Kounde gibi isimler şimdi bu takımın bel kemiğini oluşturuyor. Buradaki üretime gerçekten şapka çıkarmak lazım.
Fransa’nın turnuva başlarken diğer büyük favoriler arasında biraz göre göz ardı edilmesinin altındaki en büyük sebep sakatlarıydı. Hazırlık kampında ballon d’or sahibi Karim Benzema’yı sakatlıktan ötürü kaybetmişlerdi. 2018 şampiyonluğunun kilit isimleri Presnel Kimpembe, N’Golo Kante ve Paul Pogba da sakatlıklarından ötürü kadroda bulunmuyordu. Üzerine bir de daha ilk maçta sol bek Lucas Hernandez sakatlanıp turnuvayı kapatmıştı. Lucas’ın 11’de yerini alan isim ise küçük kardeşi Theo Hernandez oldu.
2018’den bugüne gelen kadroda olan ama Didier Deschamps’ın bambaşka bir rol tanımladığı bir isim var: Antoine Griezmann. Griezmann, 2018’de Deschamps’ın Bliase Matuidi’ye biçtiğine benzer bir rol üstleniyor. Fakat bu sırada Matuidi’nin hücuma kattığı yaratıcılığın 4-5 gömlek üstü bir yaratıcılık getiriyor. Öte yandan 2018’de hiç golü olmayan santrafor Oliver Giroud bu kupada golleriyle öne çıkmakta.
Fransa belki de turnuvanın en istikrarlı takımı hüviyetinde. Sürekli belli bir standardı tutturdular ve şimdi arka arkaya Dünya Kupası şampiyonu olma şansına sahipler. Tarihte bu başarıya ulaşan sadece iki ülke var: 1934-1938 İtalya ve 1958-1962 Brezilya.
Maça Dair
Bu iki takım 2018’de son 16 turunda karşı karşıya geldiklerinde Fransa sahadan 4-3 galip ayrılmıştı. Bu seferki karşılaşmalarının böyle gollü geçeceğini düşünmüyorum.
İki takım da birbirinin güçlü ve zayıf yönlerinin farkında. Fransa’nın önce oyunu tutalım sonra kazanmasına bakarız tavrı ve Arjantin’in fazla yüklenip Mbappe’ye kontra fırsatı verme korkusuyla maçın nispeten ağır bir tempoda geçeceğini öngörüyorum.
Arjantin’in Mbappe’ye ek önlem almak için 3’lü savunmayla çıkması muhtemel. Fransa tarafında ise Theo Hernandez’in ileri katlarıyla arkada bıraktığı boşluğu nasıl savunacağı büyük merak konusu. Zira Messi o kanatta konumlanıyor.
İki takımın da nispeten daha tutucu olacağını düşünürsek günün sonunda kazananın belirlenmesi Mbappe veya Messi’nin yoktan var etmesine kalabilir. Finale yakışır bir son bizleri bekliyor.