Formula 1, 3 yıl aradan sonra Japonya’ya geri döndü. Bu dönüşü tek cümleyle özetlemek gerekirse: ‘Bir daha asla olmaması gereken çok şey oldu.’ Diyerek özetleyebilirim. Sürücülerin en sevdiği pistlerden birisi olan Suzuka, bizlere Formula 1’in organizasyonel olarak eksik taraflarını yeniden hatırlattı.
Normalde şampiyonu belirleyen bir yarışın ardından şampiyonu konuşmak gerekir. Ama şampiyonun, şampiyon olduğunu anlamadığı, Pierre Gasly’nin ölümle burun buruna geldiği, anormal bir yarışı geride bıraktık. O yüzden adım adım gidelim.
Tepeden Tırnağa Kaos
Yağmurun hakim olduğu antrenman ve sıralama seanslarının ardından yarışta da durum değişmedi. Yarış start aldığı gibi pist içinde bir kaos başladı. Bu kadar yoğun yağmurun olduğu bir ortamda zaten durarak start almak felakete davetiyeydi. Durarak startta araçların yarattığı sprey etkisinden ötürü pilotlar yanlarını bile göremiyordu.
Doğal olarak böyle bir startın hemen ardından kazalar geldi. Sebastian Vettel daha ilk virajda Fernando Alonso ile temas yaşayıp spin attı, Alex Albon yanındaki Kevin Magnussen’i göremeyip direk üzerine kapandı ve Carlos Sainz aracının kontrolünü kaybedip bariyerlere uçtu.
Sainz’ın kazası sarı bayrakla güvenlik aracını tetikledi. Bariyerden kopup piste uçan büyük bir reklam panosu parçası da Pierre Gasly’nin ön kanadına takıldı. Kazadan hasar almadan çıkan Sainz’ın bariyerlere verdiği zararın büyüklüğünden ötürü 3. turda bayrağın rengi kırmızıya döndü.
Kırmızı bayrak uygulaması pistteki bütün araçların hızını yarış kontrolün belirlediği düzeye indirip pite gelmeleri anlamına gelir. Böylelikle pistte herhangi bir araç geçmesi riski olmadan pist üzerinde yarışa engel olan veya yarışmayı riskli hale getiren unsurlar temizlenir. Kırmızı bayrak teoride belirtildiği şekilde uygulansaydı Suzuka’dan bir skandalı eksiltebilirdik.
Lakin durum böyle olmadı. Normalde kırmızı bayrak uygulamasıyla bütün hareket halindeki araçlar pite döndükten sonra piste girmesi gereken ağır iş makinası, araçların hala pist üzerinde olduğu sırada alana girdi.
Yoğun yağmurdan dolayı görüş alanının son derece kısıtlı olduğu bir ortamda, böylesine bir sorumsuzluk Formula 1 gibi bir sporda kabul edilebilir cinsten değil. Ağır iş makinasını adeta sıyırarak geçen Pierre Gasly, bu sırada neredeyse bir pist görevlisine de çarpmanın ve ölümün eşiğinden döndü.
Burada en büyük tehlikeyi atlatanın Gasly olmasının sebebi, sürücünün başta sarı bayrakta pite girmesiydi. Çünkü ön kanadına bariyerden parça takılmıştı. Pit sonrası diğer araçlarla arasında boşluk oluştuğundan ötürü de güvenlik aracına yetişmek için tam gaz giden ve bu hızda hareket ederken pist üzerindeki makinayla karşılaşan tek sürücü oldu.
Kırmızı bayrağın zaten çıktığı bir düzlemde, piste ağır aracın aceleyle sokulması lüzumsuzdu. Kaldı ki Suzuka’nın geçmişini de düşünürsek patavatsızcaydı.
Geçmiş Hatadan Ders Alınmadı
Formula 1’de ölümle gerçekleşen en son kaza 2014 yılında, yine Suzuka’da tam olarak benzer koşullar altında gerçekleşmişti. Monako’lu pilot Jules Bianchi, aracının kontrolünü yağmurda kaybedip kaza yapan başka bir aracı kaldırmak için piste alınan iş makinasına çarpmıştı. Pierre Gasly’nin yüzleştiği durum da neredeyse bunun karbon kopyasıydı. Sonuçların farklı olmasının tek açıklaması ise şans. Gasly’nin de dediği gibi ‘’Çarpsaydım, ölmüştüm.’’
Olaylar arasındaki bu denli benzerlik ve Bianchi’nin ölümü zamanında oluşan trajediyi de göz önüne alınca bütün bunlar Jules Bianchi’nin anısına bir saygısızlık oldu. Son ölümle gerçekleşen kazanın tam olarak bu pistte olması ve bundan 8 yıl sonra o kazaya yol açan kararların ve ortamın aynısının ‘yeni ve gelişmiş’ Formula 1’de meydana gelmesi ‘hiç mi ders alınmadı?’ sorusunu doğurdu. Bianchi’nin babası ve birçok sürücü de benzer bir yakarışı sosyal medyalarından dile getirdiler.
FIA ve Formula 1’in, sürekli sporun güvenlik yönünü her detaydan geliştirmeye çalışırken bu kadar temel bir hususta hata yapıyor olmaları son derece düşündürücü. Sürücülerin iç çamaşırı, küpesi, kolyesinden konuşana kadar bu tarz anların artık Formula 1’de yaşanmaması gerekirdi.
Hiçbir Şey Olmasa Bile Kesinlikle Bir Şeyler Oldu
Ama fark edemedik. Türk siyaset tarihimizin en absürt sözlerinden birisi ne yazık ki Max Verstappen’in ikinci şampiyonluğunu tanımlamak için son derece uygun. Çünkü yarış bittiğinde kimse Verstappen’in şampiyon olduğunun bilincinde değildi. Verstappen de buna dahil. Bu bilinmezliğin sebebi ise kimsenin mevcut kuralın bu şekilde işlediğini bilmemesiydi.
Sainz’ın kazasıyla yarış, neredeyse 2 saat boyunca kırmızı bayrakla durdu. Geçtiğimiz sene Belçika SPA Grand Prix’inde hava koşullarından ötürü benzeri bir durum yaşanmıştı. Kırmızı bayrakla 4 saatlik bir bekleyişin ardından koşulamayan yarışta sıralama turlarındaki sıraya göre yarım puan dağıtılmıştı.
Formula 1, SPA’da olanların bir daha olmaması için, yarışların planlanan başlangıç saatinden itibaren 3 saat içerisinde bitirilmesi gerektiğine dair yeni bir yönetmelik yürürlüğe koydu. Belirlenen zaman içerisinde yarışın yüzdelik dilimlerle ne kadar koşulduğuna göre de puanlar dağıtılacaktı.
Bu mantığa göre sadece 28 tur koşulan Suzuka’dan sürücülerin tam puan değil, yarım puan alması gerekiyordu. Yarış sonunda sürücüler, Serhan Acar ve diğer bütün takımların da algısı bu yöndeydi. Bundan ötürü de Max Verstappen’in matematiksel olarak şampiyonluk ihtimali gelecek yarışa sarkacaktı.
Yarışı 1. bitiren Verstappen ve takımı Red Bull, damalı bayrak anında o yüzden bu coşkudan mahrum kaldılar. Bizler de sevgili Serhan Acar’ın şampiyonun son turu sırasında, bütün şampiyonları yıl yıl baştan sona saydığı ikonik anlatımından mahrum kaldık.
Hatta Max Verstappen yarış sonunda basınla konuşurken bile daha şampiyon olup olmadığının farkında değildi. Bu durumdan dünyadaki bütün Formula 1 izleyicileri de mustaripti. Max Verstappen’e şampiyon olduğu bilgisi bir FIA delegesi tarafından söylendi.
Verstappen ve Red Bull, er ya da geç şampiyonluklarını doğruladı ve haklı olarak kutladılar. Belki sezonu kapatınca bu konuda daha detaylı bir yazı yazabilirim. Zira, Verstappen gerçekten de son derece dominant bir sezonu geçiriyor. Fakat, burada yaşanan belirsizlik spor adına kötü bir done oldu. Sürücüsü, takım patronu, yorumcusu, spikeri, kısaca herkes ne olduğunu bilmeden bekledi. Böyle olmasının tek sebebi de kuralların anlaşılmaz olmaları.
Bunun yaratabileceği negatif etkiyi Suzuka’da sonuna kadar yaşadık. Kuralın böyle yorumlandığını bilen kimse yoktu. Bu devamlı olarak büyümeyi hedefleyen bir spor için ideal değil. Eğer yeni izleyici çekmek istiyorsanız izlettirdiğiniz şey anlaşılabilir olmalı. Sektörün 20-30 yıl içindekiler bile daha tam anlayamıyorsa, yeni izleyici nasıl anlasın?
Genel hatlarıyla baktığımızda heyecan ve coşkuyu uçlarda yaşayamadığımız türden bir yarış hafta sonunu geride bıraktık. Bu, Formula 1 sezonunun bir parçası olan türden bir şey. Ama, sporun hatalarını tekrar etmesi veya bunları düzeltme konusundaki yetersizliği olağan görülmemeli. Biz güzel yarış izlememiz gereken bir pistte, yine yarışı ikinci plana atmak durumunda kaldık. Formula 1, bunun önüne geçmediği sürece devamlı yarış ekleme ve büyüme açlığı kendisine zarar verecek. Suzuka, bize bunu net olarak gösterdi.