İŞ CİNAYETİ, ZOMBİ BİR ŞİRKET VE GELMEYEN ADALET...

Türkiye'de iş kazaları, iş cinayetleri davaları uzadıkça uzuyor. Türkiye’yi yönetenler, zenginler, yani işverenler bilerek bu karmaşık sistemi basitleştirmiyor. Dava sürecini kısaltmıyor. Sosyal Güvenlik Kurumu görevini layıkıyla yapmıyor. “En şanslı işçi” hakkını 5-6 yıldan önce alamıyor, birçoğu davayı kazanmasına rağmen tazminatları tahsil edemiyor.  Ölen ise öldüğüyle kalıyor…

Zafer, bir petrol istasyonunda işçiydi, Eylül 2002’de işini yaparken bedeni kamyon ile duvar arasında sıkıştı ve öldü. 2003 yılında karısı, kızı ve oğlu hem işverene hem de iş güvenliği önlemi almayan müdüre maddi ve manevi tazminat davası açtı. Dava 2009’da karara çıktı. İşveren ve müdür kararı temyiz etmedi, çünkü aradan geçen 6 yılda başka şirket kurarak ticaretlerine devam edip, Zafer’in çalıştığı şirketi “zombi şirkete” dönüştürmüşlerdi.  Zombi şirket nedir diyebilirsiniz, ticaret odasına göre faal, gerçek hayatta ölü bir şirket…

MADDİ TAZMİNAT UNSURLARI

Mahkeme her bir davacı için ayrı ayrı tazminata hükmetti ama biz toplamını yazalım, 30.420,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminat. Yanlış okumadınız. 2002 USD TL kurunu esas alırsak manevi tazminat tutarı yaklaşık 6.000,00 USD. 1 doları 10 TL kabul etsek bile bugünün parası ile 60.000,00 TL diyor ediyor. Babası ölen iki evlada ve kocası ölen bir kadına verilen toplam manevi tazminat 6.000,00 USD. O dönem Türk Lirası adil değerinden daha değerli ikiyle çarpalım desek 12.000,00 USD yani bugün parasıyla en fazla 120.000,00 TL ve tahsil garantisi yok…

Maddi tazminat kısmına çok girmiyorum. Çünkü SGK’nın bağladığı maaşa denk gelen ve adına peşin sermaye değeri denilen bedel, hesaplanan tazminattan indiriliyor ve kalanın aileye maddi tazminat ödenmesine karar veriliyor. Maddi tazminat hesabında merhumun yaşı ve maaşı da çok önemli. Vefat eden işçinin genç veya yüksek maaşla çalışması maddi tazminatı arttıran unsurlar.

KUSURLA ÖLDÜRME SUÇU

İş kazası dediğimiz ama çoğu zaman göz göre gelen iş cinayetleri, ceza hakimleri tarafından genellikle taksirle yani kusurla öldürme suçu olarak kabul ediliyor. Kanuna göre bu suçun cezası iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası. İşveren sabıkasız ise genelde alt sınırdan ceza veriliyor, yani iki yıl hapis cezası. İndirimler sonrasında verilen ceza erteleniyor. Bu olayda da öyle oldu, işverene alt sınırdan ceza verildi, verilen ceza ertelendi. Bu tip iş iş cinayetlerinde iyi bir inceleme yapıldığında, bilinçli taksir veya olası kast ile adam öldürmeden ceza verilmesi mümkündür. Ancak liyakatsiz ve torpili hakimler, liyakate önem vermeyen terfi ve atama sistemi nedeniyle bu tip dosyalar çoğunlukla taksirle adam öldürmeden karara çıkıyor.

Ailenin avukatı 2009 yılında, 7 yıllık faizi de ekleyerek 105.000,00 TL üzerinden icra takibi başlattı, aradan 12 yıl geçmesine rağmen 1 lira bile tahsilat yapamadı… Çünkü işveren şirket zombileşmiş, şirket müdürü ise kendi adına banka hesabı açmayarak, kendi adına ev, araba almayarak, çoğu zaman gerçek adresini gizleyerek eski standartlarında yaşamaya devam etti. Gerçek adresini resmi makamlara bildirmiş olsaydı da pek bir şey değişmeyecekti. Avukat, ev haczi yapabilmek için en az 250 TL masraf yapacak, evde haczedilmesi caiz (mümkün) eşya bulursa hamal, nakliye ve 6 aylık depo parasını peşin verecekti, siz deyin 2.000,00 TL, ben diyeyim 3.000,00 TL masrafı icra dairesine peşin yatırmalıydı. Sonrasında o eşyalar satılmazsa tüm bu masraflar boşa gidecekti…

TAZMİNATLAR TAHSİL EDİLEMEDİ

Çocuklardan biri 11, diğeri 13 yaşında kaybetti babasını, katile verilen ceza ertelendi, maddi ve manevi tazminatlar ise tahsil edilemedi. Hiçbir kamu kurumu, maddi ve manevi tazminatın tahsil edilememesiyle ilgilenmedi. Türkiye mevzuatına göre aile ve avukatı, işverenin veya şirket müdürünün malvarlığını tespit ederse alacağını alır, yoksa alacağın yerine bir bardak soğuk su içerdi, bu olayda da öyle oldu. Sadece SGK ölüm nedeniyle aileye dul ve yetim aylığı bağladı.

İş cinayeti nedeniyle ailenin açtığı tazminat davası 6 yıl sürdü, işveren temyize gitse belki 8 belki 10 yıl sürecekti. 

İşveren avukatı olarak takip ettiğim ve 2016 yılında açılan iş kazası davalarında bile aradan geçen 5 yılda karar çıkmadığını paylaşayım sizinle. Sonrasında istinaf (bölge adliye mahkemeleri) ve temyiz (Yargıtay) aşaması da bazen 5-6 yılı bulacak, “badel harabül Basra” olunca işçi tazminatını alabilecek. Tabi tahsil kabiliyeti varsa. İşinizi yaparken yaralanıyorsunuz veya ölüyorsunuz. Alacak davanız 5 yıldan önce karara bağlanamıyor, işveren istinaf ve temyize başvurursa dosya 10 yılda ancak kesinleşiyor. Alacağınıza yıllık sadece yüzde 9 faiz işliyor.

GELMEYEN RAPORLAR

Okuyucuyu sıkma pahasına işin mutfağını anlatmak istiyorum. Her iş kazası sonrasında SGK bir rapor hazırlamak zorunda. SGK mı yoğun, memurlar mı tembel bilinmez aradan aylar geçiyor ama SGK raporu mahkemelere gelmiyor. Rapor geldikten sonra mahkemenin iş kazasında kim neden kusurlu diye rapor alması, alınan rapora itirazlar gelirse ek rapora gitmesi gerekiyor. Kusur belirlendi diyelim bu defa maluliyetin belirlenmesi lazım. (ölümlü iş kazalarında gerek kalmıyor) Maluliyet raporuna itiraz halinde dosya adli tıpa kadar gidiyor ama adli tıptan rapor bir türlü gelmiyor. Kusur ve maluliyet belirlenince bu defa hesap raporu alınıyor. Sanırım hazırlanması en kolay rapor da bu oluyor. Ama acemi bir bilirkişi hata yapabiliyor ve bazen bu rapor da itiraza uğruyor ek raporlar alınıyor. Benim gibi işveren avukatları da alınan her rapora itiraz ederek süreci iyice uzatıyor. Bunu bilerek yazdım. Türkiye’deki her haksızlıkta az veya çok pay sahibiyim ne yazık ki.  Bunlara bir de Türkiye yargısına özgü sorunlar nedeniyle sürekli mahkeme hakimlerinin değişmesini, hakim ve avukatların bu konuda yeterli liyakate sahip olmamasını ekleyin… Sonuç davalar uzuyor, hep uzuyor…

Türkiye’yi yönetenler yani zenginler, yani işverenler bilerek bu karmaşık sistemi basitleştirmiyor. Dava sürecini kısaltmıyor. Sosyal Güvenlik Kurumu görevini layıkıyla yapmıyor. Ülkenin her kurumunu çürütmüş torpil düzeni ve liyakatsiz memur ve hakim sorunu bu davaları da etkiliyor ve iş kazası davalarını içinden çıkılmaz hale getiriyor. 

“En şanslı işçi” hakkını 5-6 yıldan önce alamıyor, birçoğu davayı kazanmasına rağmen tazminatları tahsil edemiyor. 

Ölen ise öldüğüyle kalıyor…

Köşe Yazıları Haberleri