Dünyada mevcut güç hiyerarşilerini ve iktidar yapılarını belirleyen temel mekanizmaları anlamak için önemli belirleyicilerden biri olan “eril tahakküm siyaseti”nin değişim dinamiklerini de anlamak için şimdi yine siyasal temsilde cinsiyet eşitliği verileri üzerinden son 25 yılda, bu konuda oluşan değişim dinamiklerine bakalım.
Son 25 yılda siyasal temsilde eşitlik dünyada nasıl değişti?
2020’li yılların küresel dünyasında, kadınların hala eşit haklara sahip olamaması, 20. Yüzyılda çözülmesi gerekirken bu yüzyıla devredilmiş derin bir sorundur. Bu temel eşitsizlik sorunu 21. Yüzyılda da hem sosyolojik hem de siyasal değişim dinamiklerinden biri olarak, küresel değişimleri etkilemeye devam ediyor.
Kadınlara eşit hakların sağlanabilmesinin yolu, öncelikle siyasal kararların alındığı parlamentolarda eşit temsil edilebilmelerinden geçiyor. Bu konuda en son verilere bakarsak.1 1 Ocak 2022 tarihinde dünya ülkelerinin parlamentolarında kadınların siyasal temsil oranı ortalama yüzde 26.1 olduğunu görüyoruz. Bir yıl önce aynı tarihte bu oran yüzde 25.6 imiş.
Yakın geçmişte, birçok ülkede kadınların siyasal temsil oranlarında önemli artışlar sağlandı ve bu artışlar da, gerçekleştiği ülkelerin demokrasi konusunda çabalarından biri olarak değerlendirilmişti. Ama gerçekte, dünyada bazı coğrafyalar cinsler arası eşitlikte ileri giderken bazıları geri gidiyor ya da yerinde sayıyor; yani eşitsiz bir gelişim söz konusu.
Bu değişimlere daha yakından bakabilmek için 1995-2020 yılları arasında dünya ülkelerinin parlamentolarında kadınların siyasal temsil oranındaki değişim verilerini görelim. Söz konusu dönemde, dünya ülkeleri parlamentolarda kadınların siyasal temsil oranı ikiye katlandı; 1995’de yüzde 11.3 olan oran 2020’de yüzde 24.6 oldu. Bu veri bize bu gelişmelerin arkasındaki hızlanan ve yavaşlayan değişim dinamiklerine bakma gereğine işaret ediyor.
Bu tablo 1995-2020 yılları arasında kadınların siyasal temsil oranlarında dünyadaki değişimi gösteriyor. Dünyada, kadınların eşit haklara erişimi için sürdürülen güçlü mücadelelerin 1990’lardan 2015 yılına kadar oldukça hızlı bir gelişim gösterdiğini ve bu tarihten sonra duraklama ve geri gidiş olduğunu görüyoruz. 2015 yılına kadar artış ikiye katlanarak yüzde 22 olurken, son beş yılda artış ancak yüzde 3 oluyor ve oran sadece yüzde 25’e çıkabiliyor.
Yani 25 yılın sonunda ancak üç erkeğe karşı ancak bir kadın temsilci siyasal karar süreçlerine dahil olabiliyor. Bu orandaki yükseliş ve yavaşlayışın dünyada demokrasi ve ekonomik gelişmenin yükseliş ve krize giriş eğilimlerine paralele olduğunu söyleyebiliriz. Sonuçta hala dünyanın birçok bölgesinde ve ülkesinde, siyasal temsilde cinsiyet eşitliğini sağlamanın oldukça uzağında bir dünya ile karşı karşıyız.
Ne kadar krizden çıkma çabası, o kadar temsilde eşitlik mi?
Siyasal temsilde eşitlik için büyük adımlar atabilmiş ülkelerin kimler olduğuna bakarsak, 1995 yılında en yüksek orana sahip 10 ülkenin 8’inin Avrupa ülkesi olduğunu görüyoruz. 2020’de dünyada en başarılı ilk on ülke arasında sadece 2 Avrupa ülkesi var. Avrupa ülkelerinde gerileme yok ama geriden gelip öne geçenler var. Bunların 5’i Amerika kıtasından, 2’si Sahra altı Afrika, bir ülke Orta Doğu ve Kuzey Afrika (MENA) ülkesi. Bu değişim oldukça şaşırtıcı ve ezber bozucu bir karakter taşıyor. Küçük, az gelişmiş ama yakın geçmişte önemli yeniden inşa ve reform dönemleri yaşayan ülkelerin bu alanda öne geçtiğini görüyoruz.
Son 25 yılda kadınların siyasal temsilinde büyük başarılar sağlamış şampiyonlar liginde en başarılı ülkeler en zengin, en gelişmiş yüksek refah ülkeleri değil. Tersine büyük krizler, savaşlar veya askeri darbeler-diktatörlükler yaşamış ülkelerin, bu krizlerden çıkma ve yeni bir başlangıç yapma süreçlerinde, cinsiyet eşitliği gündeme gelmiş. Yani reform ve yeniden inşa süreçleri yaşayan bazı ülkelerde kadınların eşit var olma mücadelesinin “yeniden inşaya dahil olma”yı başardıklarını görüyoruz. Örneğin çok kanlı bir iç savaş ve soykırımdan çıkıp yeniden ayağa kalkmaya çalışan Ruanda parlamentosunda kadın temsilci oranı %61.3’e çıkarak dünya liderliğini ele geçirdi.
Resimde 2013 yılından beri kadınların %60’ın üstünde temsil edilen Ruanda Temsilciler Meclisi üyeleri bir arada görülüyor. Ruanda Parlamento başkan da bir kadın. Bu resim siyasal temsilde eşitliği nasıl bir şey olabileceğini bize örnekliyor.
Ruanda’yı, küçük ve yalnız kalmış iki sosyalist ülke olarak Küba ve Nikaragua temsilde eşitliği rejimin temeline koymuş. Sol bir hükümet ile kendini düze çıkarmaya çalışan Bolivya ise yüzde 53 temsil oranıyla, başarılılar ligine girdi. Bu üç ülke, liberal dünya tarafından otoriter rejimler olarak adlandırılıyor ama cinsiyet eşitliği konusunda önemli adımlar atabiliyorlar. Daha da çarpıcı örnek ise, ilk on ülke arasına girmeyi başaran Birleşik Arap Emirlikleri (BAE). BAE, son yıllarda devlet başkanlığı kararıyla parlamentosunda kadın ve erkek temsilci sayısının eşit olması kararını alarak (50-50) temsilcilerin yarısını kadın olarak seçti. Meksika ise Latin Amerika bölgesinde yeniden demokrasi inşası gerçekleştirmeye çalışan bir ülke olarak şampiyonlar ligine dahil oluyor. Güney Afrika Cumhuriyeti ise, uzun iç savaş, siyahlara karşı yürütülen kanlı apartheit politikasının yenilgisi ertesi, yeniden demokratik bir toplum yaratma çabası olan bir ülke olarak kendini kanıtlıyor.
Söz konusu değişimler yavaş ve zaman içinde gerçekleşen ve daha çok eski yerleşik demokrasilerde görülen değişimlerden farklı görünüyor. Bu değişimler çok hızlı ve dikkat çekici. Acaba aynı hızda geri gitme de söz konusu olabilir mi? Çünkü bazı artışlar o kadar hızlı ve yüksek ki, sanki her şey bir günde değişmiş gibi görünüyor. Ama 25 yıllık bir değişim süreci hiç de kısa sayılmaz ve dünyanın en önemli değişim dinamiklerinin devrede olduğu bir dönemden bahsediyoruz burada. Bu dönemde, örneğin, kadın temsil oranı artışları Bolivya’da +43.5 puan, Meksika’da +37 puan, Arjantin’de +35 puan olmuş.
Son 25 yılda en çok artış Amerika kıtası ülkelerinde gerçekleşmiş ve kıta ülkelerinde kadın siyasal temsil oranı artışı ortalama + 18.6 puan olmuş ve bu ülkelerin çoğu siyasal temsilde azınlık grup temsil eşiği olan %30 puanın üstünde artış sağlayarak eşiği aşmış. Yani Latin Amerika ülkeleri, yaşadıkları askeri rejimler, otoriter popülist yöneticiler, büyük kitlesel protestolar ile tanınan bir bölge olarak, hem krizlerin hem de güçlü eşitlik mücadelelerinin yarattığı değişimlerin coğrafyası olarak öne çıkıyor.
Siyasal temsilde eşitlik konusunda uzun süre öncülüğü elinde tutan Avrupa ülkeleri artık bu süreçte öncü niteliğini yitirmiş ve Amerika kıtası ülkeleri sıranın başına geçmiş durumda. Elbette Avrupa’nın eski ve güçlü yerleşik demokrasileri toplumsal cinsiyet eşitliğini devlet yönetimlerinin ve kamu hizmetinin temel bir siyasi ilkesi olarak benimsediğinden bu yana, bu konuda bütün stratejik adımları atmış ve temsilde eşitlik sağlamak için güçlü mekanizmalar oluşturmuş durumda. Zaten İskandinav ülkeleri de uzun süredir yüzde 40’ın üstünde kadın temsil oranları ile öncü konumunu sürdürüyor. Dolayısıyla yeni başlayanlarla eskiden beri bu kulvarda koşanların, sadece sayısal artış oranlarını dikkate alarak karşılaştırılması doğru değil. Yani yüzde 30 olan kritik eşiği aşmış ya da bu eşiğe çok yaklaşmış eski demokrasileri aynı sepete koymadan, ayrıca ele almak gerektiğini vurgulayalım. Avrupa ülkelerinin çoğunun bu konuda artık “olgunluk dönemi” yaşadığını söyleyebiliriz. Ayrıca Avrupa’da daha önce farklı nedenlerle ciddi gelişme sağlayamayan Belçika’nın da şimdi arayı hızla kapattığını ve son 25 yılda kadın temsil oranını +36 puan artırarak Avrupa’da en yüksek artış sağlayan ülke rekoru kırdığını görüyoruz.
Türkiye demokratik ülkeler liginden düşerken….
Bu gelişmeler ışığında, Türkiye’nin dünya demokrasi ve eşitlik standartlarının neresinde olduğunu göstermek için birkaç veri paylaşayım:
• TBMM’de 2018 seçimleri sonucu kadınların siyasal temsil oranı yüzde 16 (bazı kadın temsilcilerin vekilliği düşürülmeden önce yüzde 17.4 idi).
• 2019 yerel seçimleri sonrasında kadın belediye başkanı oranı yüzde 3, belediye meclislerinde kadın temsilci oranı yüzde 11 oldu.
• TBMM’de grubu bulunan siyasal partilerin karar organları olan MYK’larında kadın oranı: HDP (30/11) yüzde 37; İYİP (73/20) yüzde 27; AKP(27/5) yüzde 5.4; CHP(17/5) yüzde 3.4.
• Siyasal partilerin il ve ilçe yönetimlerinde kadın oranı yüzde 2.8.
• Seçimlerde cinsiyet kotası uygulamayı taahhüt eden siyasal partilerde kota oranları: HDP yüzde 50, CHP yüzde 33, İYİP yüzde 252
Bu veriler ışığında Türkiye’nin dünyada geçerli demokrasi ve eşitlik standartlarının nasıl gerisinde kaldığını göstermeye, gelecek yazıda devam edelim.
1- Veriler için bkn: IPU, Women in Parliaments: 1995-2020,
2- Türkiye verileri için bkn : CEİD-Cinsiyet Eşitliği Derneği, 2020, Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini İzleme Raporu 2019-2020 ve 2022, Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini İzleme Raporu 2021-2022.