TEZCAN KARAKUŞ CANDAN
Binlerce yıl öncesine uzanan Ankara’nın hikâyesi yıllanmış kültürlerin birikimidir. Anadolu’nun orta yerinde bir bozkır kasabası olarak ifadelendirilse de gerçek olan şey onun bozkır olmadığıdır. Ankara, taşıdığı değerlerle birlikte bir kültürler katmanıdır. Her döneme ait izlerin olduğu bu kent, bir kültürler coğrafyasıdır. Katmanlı yapısı ile birlikte çok kültürlülüğü bağrında taşıyan yaşlı bilge bir kenttir Ankara. Her dönemde biriktirdiği kültürleri birbiri üzerine eklenerek yeniden yaşam bulan, yıkılan, yanan ve yeniden ayağa kalkan tarihsel varoluşun kentidir aynı zamanda. Hititler, Frigler, Lidyalılar, Persler, Galatlar, Roma İmparatorluğu, Bizans yönetimi, Selçuklu egemenliği, Moğol istilası, Ahilik, Osmanlı egemenliğini görmüş geçirmiş bir kent olarak Cumhuriyet’in başkenti olarak taçlandırılan Ankara tarihsel zenginliğini bu çok dilli, çok dinli kültürlerin varlığı ile pekiştirmiş, kucaklamıştır.
Her kentin ayakta kalan kalesi de insanın zor zamanda sığındığı liman gibidir. Geçmiş ve gelecek arasında bir köprü kuran kaleler, bütüncül bir var olmanın da ifadesidir aynı zamanda. Kaleler kentin simgesi olduğu kadar, belleksizliğe karşı ilacıdır da. Yaşanmışlıklar, yaşananlar ve yaşanacaklar ve kentsel ihanetler onun tanıklığında gelecek kuşaklara taşınır gider.
Kaleden ihanete tanıklık
Ankara Kalesi ve çevresi insancıl iletişim ortamları, tarihsel dokusu ve yüksek konumlanışı ile Ankara’nın bakı noktalarından biridir. Surların üzerinden kentine, geçmişine, geleceğine ve kendine bakmak çözümün başlangıcı olabilir. İşte o yüzden, Ankara’nın devasa kalabalığından, azgın sömürü ve tüketim ortamından bunaldığınızda, Ankara’ya Kale’den bakmak her zaman nefes ve zihin açar. O bakı noktasında gözün önündeki perdeler kalkar, gerçek orada bütüncül bir şekilde görünür olur. Yaşanan kentsel ihanet gözler önüne serilir.
İşte o yüzden bir kente nerden baktığınız, bakış açınız önemlidir. Doğru noktalardan baktığınızda iç sesiniz sizi hep doğru olana yönlendirecek, kentinizi ve kendinizi anlamanızda hep yol gösterecektir.
İçimiz sıkıldığında Ankara’ya kuşbakışı bakarak bir yol bulmayı, Kale ve çevresinin iyileştirici mekânları ile nefes almayı hep denemiş ve hep o çıkış yolunu bulmuşluğumuz bakidir. Hatta bazı zamanlar Ankara Kalesi ritüelimiz olur. Uğramazsak belli bir zaman diliminde, içimize dert olur. Ankara’ya nazır bir kahve içmek, etrafındaki bütün seslere kulak tıkayarak anı yaşarken, geleceğe odaklanmak, geçmişin kucağında sakinleştirici dingin bir müzik gibidir. Ama aynı zamanda öfkelendirici ve mücadele azmine direnç katan bir yeniden kendine gelme halidir.
Ankara bu silüeti hak etmiyor
Bu öğretici, yol gösterici, öfkelendirici ve iyileştirici mekân Cumhuriyet’in ilanı ile binlerce yıllık tanıklığı ve tarihi ile Başkent’in, kentleşme politikalarının gelişiminde üçüncü boyutta en önemli referans noktalarından birisi haline gelir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında tarihi kent merkezi ve Ankara Kalesi üçüncü boyutta konumlanışın en önemli kararlarından biridir. Her yerden görünmesi istenen bu simgesel mekân her yeri de gören gözleriyle kentin mekânsal hamiliğini de üstlenir.
Uzun süredir, Ankara’nın değişimine belirli aralıklarla Kale’den bakmayı, üniversite de verdiğim “Yerel Yönetimlerin Yapılı Çevredeki Rolü” dersini hep kaleden başlatmayı önemsiyorum.
Öğrencilerimle birlikte surların üzerinden döne döne Ankara’ya bakıyoruz. Kentin çarpık gelişimini de insancıl noktalarını da rant odaklı şekillenen mekânsallığını da yerel yöneticilerin bir kente nasıl ihanet ettiğini de kültürel değerlere saygısızlığını da ideolojinin mekâna nasıl yansıdığını da kaleden görerek tanıklık ediyoruz. Kaleden baktığınızda hiçbir şey gizlenmiyor. İhanetler orta yerde duruyor. Başkent oluşunun 100. yılında Ankara’nın nasıl tahrip edildiğini, referansın nasıl rant odaklı bir hâle geldiğini, her yöneticinin bu kentin katmanlı değerlerini alıp nasıl götürdüğünü, isteseniz de görmezden gelemiyorsunuz. Kentin başına gelen bu vasat yönetimlerle, karşı karşıya kaldığı bu haksızlığa öfkeleniyor üzülüyorsunuz.
Sur’daki çatlak
Surların üzerine çıkmadan, Kale’nin girişinde sizi karşılayan surun üzerindeki çatlağın defalarca kez gündeme getirilmiş olmasına rağmen giderek derinleştiğini, Kültür Bakanlığı ve Ankara Büyükşehir Belediyesi arasında bürokratik ilişkilere heba edildiğini görüyorsunuz. Ankara, biricik kalesinin surlarındaki yıllardır derinleşen çatlağı restore edemiyor. Kurumlar binlerce yıllık sürece tanıklık etmiş kalenin surlarının çatlağına yönelik koydukları “Dikkat surlara yaklaşmak can güvenliği açısından tehlikeli ve yasaktır” uyarı tabelası ise önlem olmaktan öte bir anda, iki kurumun aczinin simgesi haline geliyor. Kalenin surlarındaki çatlak yıllardır derinleşiyor, kale bir kez daha bu vefasızlığı gözler önüne seriyor.
Anıtkabir’e ihanetin silüeti
Surların üzerine çıkıyorsunuz karşınızda Frig Tümülüslerinin arasında yükselen her yerden görünmesi için seçilen, Ankara Kalesi’ni referans alan başka bir simgesel yapıyı bir ulu siluet Anıtkabir’i görüyorsunuz. Arkasında yükselen kentsel ihanetin siluetine onca verilmiş mücadeleyle birlikte öfkeleniyorsunuz. Beşevler’de Anıtkabir’e 300 metre mesafede, iki eğitim kurumu yıkılarak eğitim alanının ibadet alanına dönüştürülmesi için iki kez yargı tarafından iptal edilen plan değişikliğinin Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nde oybirliği ile alınmasına, bu silüete bir ihanet daha eklenmesine öfkeleniyorsunuz. Atatürk’ün Atatürk Orman Çiftliği alanından Beşevler’de eğitim alanı olarak şartlı tahsis ettiği alanı görmezden gelenlere öfkeleniyorsunuz. Cumhuriyet’in ve Başkentin 100. yılını karşılayacağımız şu tarihi günlerde bu siluetleri yaratanlara yol açanlara, mış gibi yapanlara öfkeleniyorsunuz. Hepimizin iç sesi ve mücadelesi Cumhuriyet’in ve Başkent’in yüzü bu olmamalı diyor.
Bugün 9 Ekim Atatürk’ün ölümünden sonra onun için yapılması planlanan ve yarışma ile elde edilen Anıtkabir’in temelinin atıldığı gün. Aynı zamanda oy birliği ile Anıtkabir’e 300 metre mesafede cami yapılmasına dair alınan karara itirazlarımızın Belediye Meclisinde görüşüleceği gün. Bu ihanetlere bir yenisi daha eklenecek mi? Hep birlikte göreceğiz.
Ankara Kalesi her ihaneti her silüeti gözler önüne seren konumu ile mücadele edenlerle, -mış gibi davrananlara tanıklık etmeye devam edecek.