Kolombiya Özel Barış Mahkemesi (JEP), Kolombiya’da çatışmaya dahil olan aktörlerin yargılandığı geçiş dönemi adaleti mekanizmasıdır. 2017’nin mart ayından itibaren faaliyet göstermekte. Bu mahkeme çatışma döneminde işlenen suçlarla yüzleşmeyi hedefliyor. JEP bugünlerde 2007 ve 2008 yılları arasında Catatumbo’daki cinayetlere karışan askerleri dinliyor.
Duruşmalar cinayetlerin ve insan hakları ihlallerinin işlendiği Catatumbo’da yapılıyor, öldürülenlerin yakınları da duruşmalara katılıyor. Askerler Catatumbo’da işlenen 120 cinayetle ilişkili olarak yargılanıyor. Bu türden cinayetlere Kolombiya’da yanlış pozitif (falsos positivos) adı veriliyor. 26 Nisan’da yapılan duruşmada Cabo primero rütbeli (belki uzman onbaşı olarak çevrilebilir) Néstor Guillermo Gutiérrez’in itirafları Kolombiya’da çok konuşuldu, ben de bazı parçalarını Türkçe’ye çevirdim. “Falsos positivos” olgusunun ve dönemin siyasal koşullarının incelenmesinin ardından bu itiraflarla ilişkili bazı değerlendirmeler yapacağım.
KOLOMBİYA’NIN FAİLİ MEÇHULLERİ
Falsos positivos tıpta ve bazı bilimlerde kullanılan bir terim. Tıptaki örneği tam olarak “yanlış pozitif” anlamına geliyor, yani bir test yapıldığında gerçekte sonucun negatif olmasına rağmen test sonucunun pozitif çıktığı durumları nitelemek için kullanılıyor. Kolombiya günlük hayatındaki sansürden dolayı ortaya çıktığını sandığım bu kelime, güvenlik güçleri tarafından çatışma süsü verilerek öldürülen sivilleri nitelemek için kullanılıyor. Tabii, burada Türkiye’de kullanılan “faili meçhul cinayetler” ibaresinin de pek matah olmadığını belirtmek gerekiyor. Bu cinayetlerin failinin güvenlik güçleri olduğunu hepimiz biliyoruz en nihayetinde. Bunlara İngilizce’de hukuk dışı cinayetler deniyor (extrajudicial killings). Hukuk içi cinayet pek mümkün olmadığına göre bu da çok doğru bir ifade olmasa gerek. Çoğu dilde bir şekilde etrafından dolaşılmaya çalışılan bu olgu aslında çok basit. Devletin işlediği cinayetler bunlar.
Kolombiya’da aşırı sağcı başkan Álvaro Uribe Vélez 2002 yılında göreve geldi. Paramiliter gruplarla ilişkili olan, hakkında yolsuzluk ve uyuşturucu ticareti iddiaları olan Uribe Kolombiya’da barış sürecinin de bir numaralı düşmanıydı. Mevcut başkan Duque, iki dönem kuralı nedeniyle 2010’da görev süresi dolduktan sonra başkanlığa tekrar aday olamayan Uribe’nin 2018 seçimlerinde aday göstererek seçtirdiği düşük profilli bir siyasetçi.
Uribe’nin güvenlikçi politikaları çok sayıda insan hakları ihlalini, paramiliter gruplarla ordu arasında doğrudan işbirliğini, devlet destekli cinayetleri ve katliamları da getirdi. Uribe’nin barış görüşmeleri adı altında paramiliterlerin cezasızlığını garantiye aldığını, 35.000 paramiliterin silah bıraktığı sözde ateşkesin 2 yıldan kısa sürede en az 432 kez Kolombiya’da dönemin en büyük paramiliter örgütü AUC tarafından bozulduğunu da belirtmek gerekiyor (1). 2002-2009 yılları arasında Uribe’nin başkanlığında 2,5 milyonun üstünde insan zorla göç ettirilmişti.
Köylülerin zorunlu göçü sonrasında boşaltılan toprakların paramiliter örgütlerle ilişkili iş insanları aracılığıyla Cargill ve Dole Food Company gibi büyük şirketler tarafından satın alındığına dair Kolombiya’da çok sayıda haber yapıldı (2). Bu şekilde köylülerin toprakları büyük toprak sahiplerinin eline geçerken, ordunun ve paramiliter grupların boşalttıkları bölgeler başta kokain olmak üzere uyuşturucu üretimi için de elverişli alan oluşturdular. Bunların dışında özellikle palmiye yağı endüstrisinin paramiliter gruplar ve katliamlarla olan ilişkisi Kolombiya’da iyi bilinir. Türkiye’de muzları meşhur olan Chiquita Brands International da AUC’ye mali yardım yaptığı gerekçesiyle 2007 yılında ABD’de yargılanıp 25 milyon ABD doları para cezasına çarptırılmıştı. Yani, paramiliterlerin ve güvenlik güçlerinin katliamları çokuluslu şirketlerden ulusötesi örgütlere birçok aktör tarafından bilinmekteydi.
ÖZEL BARIŞ MAHKEMESİ
24 Kasım 2016’da Kolombiya Devleti ve Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) arasında imzalanan barış anlaşması Özel Barış Mahkemesi’nin (JEP) kurulmasını öngörmüştü. Özerk bir mahkeme olan JEP Kolombiya’da çatışma döneminde gerçekleşen insan hakları ihlallerini inceliyor. Bu mahkeme gerekli görüldüğü takdirde 2037 yılına dek faaliyetlerini sürdürebilecek. JEP bünyesinde 38 Kolombiyalı hakim ve görüş bildiren 10 yabancı hakim var. JEP ve Kolombiya Hakikat Komisyonu çok önemli işler başarıyorlar. JEP yüz binlerce mağduru ilgilendiren davalara bakıyor. Cezasızlığa karşı mücadele eden, sorumluların hesap vermesini amaçlayan, gerçekleri açığa çıkarmak ve ağır suçları cezalandırmak yönünde faaliyet gösteren JEP’in çalışmalarına dair detaylı bilgi vermek bir köşe yazısında başarılabilecek bir iş olmadığından bu tanıtıcı bölümü kısa tutuyorum.
CATATUMBO DURUŞMALARI
Duruşmalarda bir general, iki albay, iki binbaşı, iki yüzbaşı, üç astsubay ve bir sivil personel dinlendi. Bunların yanında çok sayıda mağdur yakını da konuşma yaptı. Ben bu yazıda yalnızca uzman onbaşı Néstor Guillermo Gutiérrez’in ifadesine odaklanacağım. 9,5 saatlik 26 Nisan duruşma videosundan bazı kısımları Türkçe’ye çevirdim, videonun tamamı aşağıdaki bağlantıdan izlenebilir. 27 Nisan duruşmasının video bağlantısını da ilgilenenler için buraya ekliyorum. Duruşmalara Catatumbo’da devlet tarafından öldürülen 120 sivil vatandaşın isimlerinin okunmasıyla başlandığını da not edeyim.
Guillermo Gutiérrez 1995 yılında zorunlu askerlik görevini yerine getirdikten sonra orduda kaldığını anlatıyor. 2007-2008 yıllarında Catatumbo’da BRIM15 bünyesindeki bir birliğin liderliğini yapmış. İşledikleri savaş suçlarını, bu suçları işlediği Catatumbo’da öldürülen insanların yakınlarıyla aynı odada anlatıyor:
"Ben savaş suçlarına, insanlığa karşı suçlara ve cinayetlere katıldığımı kabul ediyorum. Suç ve cinayet işledim. Burada mağdurların karşısında olmak kolay değil. Yaptıklarımı haklı göstermeye çalışmayacağım çünkü suç işledim. Masum insanları ölürdük. Köylüleri öldürdük. Ben mağdurlarla görüştüğümde her şeyi dünyaya, bütün ülkeye açıklayacağımı söyledim. Öldürdüklerimiz köylülerdi."
Guillermo Gutiérrez, Uribe’nin başkanlığını döneminde işlenen bu cinayetleri yüksek makamların baskısına bağlıyordu. Kendilerinden sürekli sonuç beklendiğini, sonuç elde edemediklerinde ise sivilleri öldürme yoluna gittiklerini anlatan Guillermo Gutiérrez, işbirlikçi sivillere ihbar edilen isim başına ödeme yaptıklarını da videoda anlatıyor. Bu isimlerin gerillayla ilişkili olmadıklarını başından beri bildiklerini de kabul ediyor:
"Baskı vardı, sonuç almak gerekiyordu. Bana emir vermişlerdi, sonuç almak gerekiyordu. Brigada Movil 15’in (BRIM15) operasyon şefiyle konuşmuştuk, nasıl olursa olsun sonuç almamız gerekiyordu. Bölgedeki paramiliter gruplarla iletişimimiz vardı, özellikle Aguachica’dakilerle. Silah temin etmek için. Yasadışı grupları, gerillayı bulamıyorduk. Ama sonuç almak gerekiyordu."
Guillermo Gutiérrez’in doğrudan mağdur yakınlarına konuşmaya başladığı dakikaları izlemenizi tavsiye ederim. Çok sayıda köylünün nasıl öldürüldüğünü isim vererek videoda anlatıyor, ben bunlardan ikisinin bir kısmını Türkçe’ye çevirdim. Bunlardan ilkini buradan okuyabilirsiniz:
"Masumları infaz etmeye başladık, bölgenin köylülerini. O zamanlar sebep olduğum hasarı düşünmüyordum. Yalnızca mağdura, bir insana, bir masuma verdiğim zararı değil onun ailesine verdiğim zararı da düşünmüyordum. O zamanlar sonuçları düşünmüyordum, kalbim bağlanmıştı. Bilmiyordum... Eee, biliyordum. Ama verdiğim zararın farkına varmak istemiyordum.
Sandra Hanım, size bugün bu itiraf duruşmasında söylüyorum. Size 20 gün önce de söylemiştim. Javier Peñuela, Sandra Hanım’ın kardeşi. Bir köylü. Sabahın 5’inde kalkıyordu akşam 5’e kadar çalışıyordu. Bu köylünün günahı bir azıdişi ağrısı yüzünden dişini çektirmeye gitmeseydi. María Eugenia Ballena adını listeye eklemişti, beni aradı. “Gutiérrez, Javier Peñuela köyden bisikletle çıktı” dedi.
Ben köyde değildim, hemen köye yakın bir birliği arayıp koordine ettim. Bir dükkana girmiş dediler, ordu gidip onu dükkandan çıkardı. Götürdüler. Birkaç gün önce bir tüfek almıştık, böyle bir şeyi planlıyorduk. Silahları alıyorduk, demin de dediğim gibi paramiliterlerden. Birçok vakada Chalo lakaplı bir paramiliterle irtibattaydım, Aguachica’daydı. Komutandı, bize silah satıyordu. Bu silahları birliklere getiriyorlardı, biz alıyorduk.
Javier Peñuela’nın, bir köylünün ölümünde, bunu kamuya açık şekilde söylüyorum, bir köylüydü. Bütün akrabaları öyleydi. Çocukları, eşleri. İyi insanlardı. Kumpas kurduk, bir tiyatro yaptık. Sanki orada çatışma olmuş gibi yaptık. Yüksek mevkilerden gelen baskı yüzünden. Ben infaz ettim. Burada bulunanların akrabalarını ben öldürdüm. Yalan ve hileyle onları götürdük. Vurduk. Vahşice öldürdük. Korkakça. Ellerine silah verdik, çatışma varmış gibi yaptık. Gerilla dedik. Ailesinin de adını kirlettik, ailesini mahvettik. Çocuklarını babasız bıraktık. Bazen de bir anneyi çocuksuz bıraktık. Tanrı’dan af diliyorum. Tanrı’dan af diliyorum. Bugün burada işlediğim savaş suçlarını, insanlığa karşı suçları kabul etmek için bulunuyorum. Beni affetmeyeceğinizi biliyorum. Ama bunun mağdurların dediği yere gelmesini istiyorum: Artık yeter! Artık tekrar etmesin. Artık bu kesinlikle bitsin."
İkinci itirafın çevirisi de aşağıda:
"Bana “beni nereye götürüyorsunuz” dedi. Ben de “Guamalito Polis Merkezi’ne, sakin ol” dedim. “Al şu kamuflajı giy” dedim, giydi. Gece 11’de Carmen’den yürüyerek yola çıktık. Radyodan Çavuş Ávila “ne yapacağını biliyorsun” dedi, ben de “evet” dedim. Yola devam ettik. Guamalito’ya gelirken durduk, masumca bana “ne oldu?” dedi. Ben de “yok bir şey, sakin ol, bekle” dedim. Dönüp ateş ettim. Öldürdüm. Askerler havaya, dağa doğru ateş ediyordu. Çatışma rapor ettik. Elini tutup silahını verdim, elini yumruk yaptım. Bir silahı, onun silahı değil. Paramiliterlerin bana yolladığı silahı. Eline silahı koydum. Eline silahı koyduğumda...Eli nasır doluydu. Çalışmaktan, köylülükten. Çatışma gibi gösterdik. Radyodan çatışmayı rapor ettik. Sonuç aldık dedik. Sonuç. Hepimiz kör olmuştuk, verdiğimiz zararı düşünmüyorduk. Baskı yüzünden. Yüksek mevkiler her gün sonuç istiyordu, her gün. O köylüyü öldürdük. Çatışma rapor ettik. Sanıyorum kardeşi şu an burada. Kardeşiniz vahşice öldürüldü, ben öldürdüm."
27 Nisan’da konuşan bir astsubay, Sandro Mauricio Pérez Contreras, “Ben bir katile, toplum için bir canavara dönüştüm” diyordu, “Bazılarınız için bir ölüm makinesini temsil ediyorum”. Videoda konuşan tüm askerler işledikleri suçları, cinayetleri kabul ettiler. Neler yaptıklarını veya nelere göz yumduklarını anlattılar. Karşılarında öldürdükleri insanların yakınları vardı. Yakınlar bu itiraflardan tatmin olmadılar ve yüksek makamlardan yapılan baskıyı kimlerin yaptığının da açıklanmasını istediler. Ne yazık ki Uribe’nin partisinin yönettiği Kolombiya’da bugün en üst makamlarda bulunanların isimlerinin verilebileceği bir siyasal atmosfer olduğunu söylemek güç.
BİTİRİRKEN
'Geçmişle yüzleşme' denilen süreç geçmişte yapılan yanlışların kabul edilmesini, bunların kamuoyuyla paylaşılmasını, mağdurlardan özür dilenmesini ve sorumluların cezalandırılmasını içeren bir süreç. Burada amaç cezasızlık ve şiddet kültürünü dönüştürebilmek ve hem sorumluların hem de mağdurların ve mağdur yakınlarının mümkün olduğunca sağlıklı bir biçimde toplumsal yaşama katılabilmelerini sağlayabilmek. Néstor Guillermo Gutiérrez’in “bir daha asla tekrar etmesin” vurgusu çok önemli. Geçiş dönemi adaletinin temel önceliği budur, bir daha asla tekrar etmesin. Bunun sağlanabilmesi için, içinde bulunulan ülkede şiddetin, özellikle devlet şiddetini meşrulaştırabilecek siyasal, kültürel ve ekonomik olguların dönüştürülmesi gerekir. Sorumluların suçlarını kabul etmeleri ve mağdurlardan koşulsuz bir biçimde özür dilemeleri bu süreçte önemli bir adımdır.
Türkiye’deki helalleşme tartışmaları çok fazla olumsuz tepki çekti. İsimlendirmeden kaynaklı eleştirilere katılmakla birlikte, bu eleştirilerin azınlıkta olduğunu belirtmem gerek. Eleştirilerin çoğu bir geçmişle yüzleşme girişiminin gereksiz veya hatalı olacağı yönündeydi. 37 kurumun bu çağrıya karşılık vererek süreci birlikte yürütmeye hazır olduklarını belirttikleri açıklamaysa ne yazık ki yeterince karşılık bulmadı.
Halbuki bir toplumun iyileştirilebilmesi, yaralarını sarabilmesi, aynı fiziksel alanı paylaşmak zorunda kalan bir kalabalık olmaktan çıkıp bir topluluk oluşturabilmesi için geçmiş suçlarla ve eşitsizliklerle yüzleşilmesi zorunludur. Türkiye örneğinde bu yalnızca Kürtlere yönelik insan hakları ihlalleri, katliamlar ve baskı politikaları için değil bu ülkede ezilen, sömürülen, hakkı yenen tüm kesimler için geçerlidir. İşlerinden atılanların adlarını listeye yazanlarla, madenlerde ölenlerin yakınlarının o madenleri işletenler ve sözde denetleyenlerle, cezaevinde işkence görenlerin işkencecileriyle ve işkence emrini verenlerle yüzleşmeleri gerekmektedir.
Türkiye’de “devri sabık yaratmak” diye eleştirilen bu süreç gerçekleşmezse aynı karanlığı tekrar tekrar yaşamaktan kurtulamayız. Kapalı kapılar ardında konuşulanların kamuoyuyla paylaşılacağı, işlenen suçların açıklıkla kabul edileceği, mağdurlardan ve yakınlarından özür dileneceği bir süreç gerçekleşmediği sürece aynı hataları tekrar etmeye, aynı acıları çekmeye, aynı kuytularda öldürülüp toplu mezarlara gömülmeye mahkumuz demektir.
Kolombiya barış süreci ne yazık ki planlandığı gibi başarıyla ilerlemiyor. Buna dair ara ara çeşitli mecralarda yazılar yazdım, burada da yazarım sanıyorum. Barış sürecinin tüm eksiklerine ve yanlışlarına rağmen başardığı çok büyük, çok önemli, Kolombiya’nın geleceğini değiştiren bir şey var. Yakınları değersizmişçesine öldürülen, kendileri işkenceye ve kötü muameleye maruz kalan, cinsel şiddet gören, toprağından kaçmak zorunda kalan, köyü yakılan insanların eşit bir vatandaş oldukları iddiasının kitleselleştirilmesi.
Kolombiya’da hâlâ insanlar öldürülmeye, işkence görmeye, topraklarından kaçmak zorunda kalmaya devam ediyor. Ama herkes biliyor ki yarın öldürülen o siyah köylünün çocukları emri veren albaydan kamuoyu önünde hesap sorabilir. İnsan onuruna uygun yaşanabilecek bir ülke inşa etmek istiyorsak ilk adımımız bunu bütün vatandaşlara göstermek olmalı.
(1) Kolombiya’da paramilitarizme dair daha detaylı bilgi için: http://www.abstraktdergi.net/kolombiyada-korona-ve-paramilitarizm/